ŞUABU’L-İMAN

8.ŞU’BE: MAHŞER’E İMAN

 

Dünya Hayatının Bitip Ahiret Hayatının Başlamasının Keyfiyeti ve Kıyamet Gününün Özellikleri

 

Beyhaki der ki: ilk hayatın bitmesinden önce gerçekleşen ve kıyamet alametleri denilen bazı belirtiler vardır. Deccal'ın çıkışı, isa b. Meryem'in inip Deccal'ı öldürmesi, Yecuc ve Mecuc'ün çıkması, Dabbetu'l-Arz'ın çıkması, Güneş'in batıdan doğması bunlardan bazıları ve büyükleridir.

Bunlardan da önce ilmin yok olması, cehaletin yayılıp cahillerin değer kazanması, (hukuki davalarda) hükmün parayla satın alınması, müzik aletlerinin yaygınlaşması, içki içmenin çoğalması, (cinsel olarak) kadınların kadınlarla, erkeklerin de erkeklerle yetinmesi, yüksek binaların görülmesi, çocukların yönetime gelmesi, ümmetin son nesillerinin ilk nesle lanet okuması, kaos ve karışıklıkların artması gibi şeyler görülecektir. Bunlar ortaya çıkmışken de bu yönde gelen rivayetleri zikretmek gereksiz olacaktır. Büyük alametler konusunda ise gelen rivayetleri el-Ba's ve'n-Nüşur isimli eserimizde zikrettik. Onları burada tekrar etme gereği duymuyoruz. Muvaffakiyet Allah'tandır.

 

Büyük alametler görülüp de Allah göklerde, denizlerde ve yerlerde bulunan canlıların ölmelerini dilediği zaman olan İsrafil'e emredince elinde bulunan Sur'a üfler. İsrafil, Arş'ı taşıyan meleklerden biridir. Bazı alimlere göre bunun yanında Levh-i Mahfuz'dan sorumlu olan melektir.

 

 

 

344- Abdullalı b. Arın b. el-As der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sur'un ne olduğu sorulunca: "Üflenen bir borudur" buyurdu.

 

Diğer tahric: Tahric: Tirmizi 4/620 (2430), 5/373 (3244) ve Nesai, s.Kübra (6/282)

 

 

 

345- Yakub b. Asım b. Urve b. Mes'ud der ki: Adamın birinin Abdullah b. Amr'a: ''Kıyametin şu şu zamanda kopacağını söylüyormuşsun'' dediğini işittim. Abdullah: ''Bundan sonra size hiçbir şey anlatnamayı düşünüyorum! Ben size yakın bir zamanda büyük bir olayın gerçekleştiğini göreceksiniz dedim" karşılığını verdi. Ki bir süre sonra Kabe'nirı yakılması olayı gerçekleşti. -Şu'be der ki: "Gerçekleşen olay budur veya buna benzer bir şeydir.-

 

Sonra Abdullah şöyle devam etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:

"Deccal çıkacak ve ümmetimin arasına kırk kadar bir zaman kalacak. -Ravi der ki: Bunun kırk gün mü, yoksa kırk ay mı, yoksa yıl mı olduğunu bilmiyoruz.- Sonra Yüce Allah, isa b. Meryem'i Urve b. Mes'ud'un benzeri olarak gönderecek. isa, Deccal'ı arayıp bulacak ve onu öldürecek. insanlar ondan sonra yedi kıl kalacak. Bu süre zarfında iki kişi arasında dahi bir düşmanlik olmayacak. Sonra Yüce Allah, Şam taraflarından serin bir rüzgar gönderecek ve bu rüzgar yeryüzünde, kalbinde zerre kadar iman bulunan herkesin canını alacak. Öyle ki biriniz bir dağın orta yerine girse dahi rüzgar peşinden girip canını alacak."

 

Abdullah: "Ben bunu Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittim" dedi ve Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen şöyle devam etti: "Geriye insanların kötüleri kuş hafifliğinde, vahşi hayvanların tabiatında kalacaklar. Ne bir iyiliği tanıyacak, ne de bir kötülüğe karşı çıkacaklar. Şeytan onlara görünüp: ''Bana icabet etmez misiniz?'' diye seslenecek ve emriyle putlara tapmaya başlayacaklar. Onlar bu şekilde bol rızıklar içinde güzel bir hayat sürerken Sura üfürülecek. Bunu duyan herkes boynunu bir kaldırıp bir indirecek. -Muhammed b. Cafer (Bundar), bunu rivayet ederken burada omuzlarından birinin kaldırdı. - Surun sesini ilk olarak su havuzunu sıvayan kişi duyacak ve düşüp ölecek. Ondan sonra da diğer tüm insanlar ölecek. Sonra Yüce Allah çiseleyen" -veya: "gölgeye benzeyen (hangisi olduğunda ravi Nu'man tereddüt etmiştir- bir yağmur gönderecek" veya: "indirecek ve bu yağmurla insanların cesetleri yerden bitecektir. Sonra ikinci kez Sura üfürülecek ve insanlar kendilerini ayakta bakınırlarken bulacaklardır. Sonra onlara: ''Ey insanlar! Haydi Rabbinize gelin!'' diye seslenilecek ve (meleklere): ''Onları durdurun; çünkü sorguya çekilecekler!'' denilecek. Sonra: ''Cehennemin payını çıkarın!'' denilecek. ''Kaç kişi içinden?'' diye sorulduğu zaman: ''Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişi'' denilecek.

 

İsnadı hasendir.

 

 

Muhammed b. Cafer der ki: "Şu'be de bu hadisi bana birkaç defa rivayet etti ve sonradan bunu ona arz ettim."  Müslim(3/2260), Sahih'te Muhammed b. Beşşar'dan aktarmıştır.

 

 

Beyhaki der ki: Abdullah b. Amr bu hadisi rivayet ederken Yecuc ve Mecuc'un çıkışı, Dabbetu'I-Arz, Güneş'in batıdan doğması gibi büyük alametleri zikretmemiştir. Başkası ise rivayet ederken isa b. Meryem'in inişinden sonra Yecuc ve Mecuc'un çıkışını, Allah'ın insanların üzerine neğaf denilen kurtçuğu göndermesi, kıyamet öncesi tümünün ölmesi gibi konuları da zikretmiştir.

 

Abdullah b. Amr'ın Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptığı başka bir rivayette kıyametin ilk alametlerinden Güneş'in batıdan doğmasını veya kuşluk vakti Dabbetu'I-Arz'ın çıkışını zikretmiş, bu ikisinden birinin gerçekleşmesi durumunda hemen akabinde ikincisinin olacağını bildirmiştir. Sonra kendi yanından: "Zannedersem ilki Güneş'in batıdan doğması olacaktır" demiştir. Abdullah b. Amr da bu sözü, Mervan b. Hakem'in ilk alamet olarak Deccal'ın ortaya çıkacağını söylemesinin kendisine haber verilmesi üzerine söylemiştir. Şayet Abdullah'ın hadisi sahih ise bu konuda hadisi diğerlerinin rivayet ettiği hadisten daha evladır. isnadının sahihliği dolayısıyla da onun hadisi şüphesiz bir şekilde sahihtir. En doğrusunu da Allah bilir. Bu alametlerden bazıları diğerlerinden önce veya sonra gelecek olsa da hepsinin de Sur'a üfürülmeden önce olacağı konusunda şüphe yoktur.

 

 

 

346- Ebu Said el-Hudri der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Borunun (Sur'un) sahibi onu ağzına koymuş, kulağını açmış, başını eğip ne zaman üfüreceğine dair emri beklerken nasıl rahat edebilirim?" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Böylesi bir durumda ne diyelim?" diye sorduklarında, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. Allah'a tevekkül ettik, deyin" buyurdu.

 

Bu hadis başka bir kanalla da rivayet olundu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 4/620 (2431),5/272 (3243)

 

Beyhaki der ki: Surla üfürüldüğü zaman göklerde ve yerde bulunan herkes çarpılıp ölür. Yüce Allah bunu: "Sur'a üflenır ve Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür''[Zümer 68] şeklinde ifade etmiştir. Ayette istisna edilenlerin kimler olduğu konusunda da ihtilaf edilmiştir. (abir b. Abdillah'ın: ''Hz. Musa istisna edilenlerden biridir. Zira daha önce bir defa çarpılmıştı" dediği rivayet edilmiştir.

 

Cabir'in bu sözü de Ebu Hureyre'den rivayet edilen sabit bir hadise dayanır. Buna göre Yahudi'nin biri "İnsanlığa (peygamber olarak) Müsa'yı seçene yemin olsun ki!" diye yemin edince müslümanlardan biri ona tokat atmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda şöyle buyurdu: "Allah'ın peygamberlerini birbirlerinden üstün tutmayın' Sur'a üfürüldüğü zaman Allah'ın diledikleri dışında göklerde ve yerde bulunan herkes ölür. ikinci kez üfürüldüğünde de ilk dirilen veya ilk dirilenlerden biri ben olurum. Dirildiğimde Musa'nın ArŞ'a tutunduğunu görürüm. rur dağındaki çarpılması yeterli mi sayıldı yoksa benden önce mi dirildi bilmiyorum." Sahih bir hadistir.

 

Beyhaki der ki: Bana göre bu hadisin açıklaması şöyledir: Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Miraç'ta bazı peygamberleri gördüğünü bize bildirmişti. Belki de Yüce Allah onlara ruhlarını geri vermiştir ve Allah katında onlar diridirler. Sur'a ilk olarak üfürüldüğü zaman bu peygamberler de diğerleriyle birlikte çarpılırlar. Ancak diğerleri ölürken bunlar bildiğimiz manasıyla ölmek yerine sadece kendilerinden geçip şuurlarını kaybederler. Şayet Allah'ın: "Sura üfürüleceği ve Allah'ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla''[NemI 87] buyruğunda istisna edilenlerden biri de Musa ise bu durumda sadece kendinden geçmiş olur. En doğrusunu da Allah bilir.

 

Bize bildirildiğine göre Said b. Cübeyr: ''istisna edilen bu kişiler şehitlerdir. Bunlar (Sur'a üfürüldüğü zaman) Yüce Allah'ın alt tarafında, kılıçlarını kuşanmış bir şekilde Arş'ın etrafında bulunurlar" demiştir.

 

Zeyd b. Eslem'in, babasından, onun da Ebu Hureyre'den rivayet ettiği merfu hadise göre: ------(Buhari (4/131-132,3/88, 5/196, 7/193) ve Müslim (2/1843).)-------- Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cebrail'e bu ayeti sormuş ve: "Yüce Allah'ın ölmelerini dilemediği bu kişiler kimlerdir?" demiştir. Cebrail: ''Bunlar Allah yolunda şehit düşen kişilerdir" karşılığını vermiştir. Zira Yüce Allah, Kur'an'da şehitlerin diri olduğunu ve Rablerinin katında rızıklandırıldığını bildirmiştir. Bundan dolayı Sur'a ilk üfürüldüğünde diğer ölenlerle birlikte bunlar ölmezler. En doğrusunu da Allah bilir.

 

Bize bildirildiğine göre Zeyd b. Eslem şöyle demiştir: ''Bu istisna edilenler on iki kişidir. Bunlar da Cebrail, Mikail, israfil, Ölüm Meleği ve Arş'ı taşıyan sekiz melektir."

 

Halimi, bu istisna konusunda bunların şehitler olduğunu söyleyenlerin görüşünü benimsemiş ve ibn Abbas'ın bu yöndeki rivayetini zikretmiştir. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Musa'nın diğer peygamberlerden önce dirilip dirilmediğini bilememesi sözünü yorumlarken şöyle demiştir: "Dünyada konuşmaya (teklim) onun seçilmesi gibi ona özel bir durum olabilir. Veya dünyada Rabbi dağa tecelli ettiğinde çarpılıp kendinden geçtiği süre kadarıyla ödül olarak diğer peygamberlerden önce dirilmiş olabilir. Yoksa Sur'a ilk üfürüldüğünde ölenlerden biri olmayacaktır."

 

İstisna edilenlerin melekler olduğunu söyleyen ve isimlerini sayanların görüşünü zayıf bulmuş ve şöyle demiştir: "Çünkü melekler yeryüzü sakinlerinden değildir. Arş tüm göklerin üzerindedir. Cebrail ve Mikail de Arş'ın etrafında Allah'ı tesbih eden meleklerdendir. Bundan dolayı söz konusu ayetin dahilinde değildirler. Bu ayete cennetteki hizmetçiler ve huriler de girmez. Zira cennet de tüm göklerin üzerindedir. Ayet ise göklerin ve yerin sakinleri hakkındadır."

 

Bazı rivayetlerde ise Sur'a ilk üfürülüşte Arş'ı taşıyan melekler ile birlikte Cebrail, Mikail ve Ölüm Meleğinin de öleceği, "Bugün hükümranlık kimindir?" diye seslenildiği zaman kimselerin cevap vermeyeceği, buna yine Allah'ın: "Tek ve Kahhar olan Allah'ındır!" diye cevap vereceği bildirilmiştir. Bu konuda isnadında zayıflık bulunan uzunca merfu bir hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisi el-Ba's ve'n-Nüşur isimli eserimizde zikrettik.

 

Cennet ve içindeki tüm canlılar da fena için değil beka için yaratılmıştır. Cennet, lezzet ve huzur yurdudur. içinde bulunanların öleceğine dair bize haber gelmiş de değildir. "Ancak Yüce Allah: ''Her canlı ölümü tadacaktır''[AI-i İmran 185] buyurur. Yine: ''Ondan başka her şey yok olacaktır''[Kasas 88] buyurur" diyenlere karşı Halimi şu cevabı vermiştir: "Bunun anlamının ''Allah'ın zatı dışında her şey helak olmaya açıktır ve Allah dilerse de helak olur'' olması muhtemeldir. Yüce Allah kadim'dir ve kadim olan fani olmaz. Allah'tan başka her şey de sonradan yaratılmıştır (hadistir) ve onu yaratanın izin verdiği kadarıyla kalır. Şayet onu yaratan tarafından beka özelliği alınırsa fani olur. Mesela Arş'ın faniliği ve yok olacağı konusunda bize ulaşan haber yoktur, cennet de onun gibi olabilir. Doğrusunu da Allah bilir."

 

Beyhaki der ki: Bize bildirilene göre Süfyan es-Sevri, ''Ondan başka her şey yok olacaktır"[Kasas 88] ayetini: "Allah rızası için yapılan şeyler dışında ne varsa hepsi yok olacaktır" şeklinde açıklamıştır. Başka bir rivayette: "Allah rızası için yapılan salih ameller dışında ne varsa hepsi yok olacaktır" dediği zikredilir.

 

Bütün canlıların ölmesi ve Sur'a ikinci ütürülüş vakti konusunda Sur hadisi de denilen bir hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisi Muhammed b. Ka'b, bir adamdan, o da Ebu Hureyre'den, o da Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. isnadı konusunda tenkitler olsa da bu hadiste Sur'a birinci ütürülüşü, bu ütürülüş sonrasında Cebrail'in, Mikail'in, Arş'ı taşıyan meleklerin, israfil'in ve Ölüm Meleğinin ölmesi zikredilir. Bu hadiste bildirildiğine göre bunun ardından Arş'ın altından erkek menisini andıran bir su iner. Sonra emredilince gökyüzünden kırk gün boyunca yağmur yağar. Bu yağmurdan sonra ölü cesetlerin tohum gibi veya bitki gibi yeniden bitmesi emredilir. Herkesin bedeni eski haline geldiği zaman da Yüce Allah: "Arş'ı taşıyan melekler de dirilsin" buyurur. Onlar dirilince: "Cebrail ve Mikail de dirilsin" buyurur.

Sanırım bunlarla birlikte başka melekler de zikredilip şöyle devam edilir: "Sonra Yüce Allah'ın emriyle israfil, Sur'u tekrar ağzına koyar. Sonra Yüce Allah ruhların getirilmesini emreder. Müminlerin ruhları nur gibi parlayarak, diğerlerinin ruhları ise kapkara bir şekilde gelip Sur'a girerler. Yüce Allah, israfil'e Sur'a dirilme ütürüşünü yapmasını emredince ruhlar arı sürüsü gibi gökle yer arasını doldurmuş bir şekilde çıkarlar. Yüce Allah: "izzetim ve Celalim için her bir ruh bedenine girsin!" buyurunca her bir ruh zehrin kanda dolaşması gibi burundan girip bedende dolaşmaya başlar. Ardından hızlı bir şekilde insanlar topraktan çıkmaya başlar.

 

 

 

347- Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir önceki rivayet in sonundaki hadisi bildirmiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

Kıyametin nasıl kopacağı konusunda zayıf bir isnadla ibn Abbas'tan gelen bir rivayette Sur'un özellikleri ve büyüklüğü, yine İsrafil'in azameti zikredildikten sonra şöyle denilir: "Vakti geldiği zaman Yüce Allah emreder ve İsrafil Sur'a birinci defa üfürür. Sur'dan çıkan bu üfürüş göklere iner ve orada kim varsa hepsini tümüyle öldürür. Oradan yere iner ve yerde bulunan ne varsa, insanı, cini, böceği, hayvanıyla hepsi ölür. Sur'da da bütün mahlukat sayısınca delik vardır. Tümü öldüğü zaman Yüce Allah: "Ey israfil! Geriye kim kaldı?" diye sorar. İsrafil: "Geriye zayıf kulun İsrafil kaldı" deyince, Yüce Allah: "Ey israfil! Sen de öl!" buyurur.

 

İsrafil de öldükten sonra Yüce Allah: "Bugün hükümranlık kimindir?" diye seslenir. Ancak ses soluk çıkmaz, kimseler konuşmaz, kimseden bir cevap gelmez. Zira Arş'ı taşıyan melekler, İsrafil, Ölüm Meleği ve ne kadar mahluk varsa hepsi ölmüştür. Cevabı yine Yüce Allah: ''Tek olan, her şeyi kudret ve hakimiyeti altında tutan Allah'ındır. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir"[Mü'ınin 16-17] şeklinde verir. Burada her şeyi işiten ve bilen Allah'ın yeryüzü ahalisi hakkında söylediği sözün doğruluğu ve haklılığı kendini gösterir ki: "Ondan başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O'nundur ve kesinlikle O'na döndürüleceksiniz,''[Kasas 88] buyurmuştur.

 

İsrafil'in ölmesi ile geri dirilmesi göz kapayıp açıncaya kadar gerçekleşir.

 

Arş'ı taşıyan melekler ise ondan da daha hızlı dirilirler. Birinci üfürüşten kırk zaman sonra Yüce Allah, İsrafil'e ikinci defa üfürme emrini verir. Tevrat'ta da bu şekilde geçer. iki üfürüş arsında kırk zaman vardır. Ancak bu kırk'ın ne kadar olduğu bilinmemektedir. Bu süre geçtikten sonra Yüce Allah göktekiler ile yerdekilere bakar ve: "izzetime yemin olsun ki sizi ilk halinize geri döndürecek, öldürdüğüm gibi geri dirilteceğim" buyurur. Sonra da İsrafil'e ikinci defa üfürme emrini verir.

 

Üfürmeden önce de bütün ruhlar Sur'un içinde toplanmıştır. Üfürünce her bir ruh bir delikten çıkıp arı uğultusuna benzer bir sesle gök ile yer arasında uçmaya başlar. İsrafil: "Ey yırtılmış deriler! Ey parçalanmış organlar! Ey çürümüş kemikler! Ey dağılmış bedenler! Ey dökülmüş kıllar! Hesap yerine ve huzura çıkmak için kalkın!" diye seslenince her bir ruh kendi bedenine girer.

 

Sonra Arş'ın altından bütün ölülerin üzerine çisenti şeklinde bir yağmur inmeye başlar. Bu yağmur ölü toprağın yağmurla tekrar canlanması gibi ölüleri diriltir. Yüce Allah her bir bedeni öldüğü yerden geri diriltir. Bedenlerden bir kısmını vahşi hayvanın midesinden, bir kısmını kuşların kursağından, bir kısmını balıkların içinden, bazılarını toprağın altından ve üstünden çıkarır ve her bir ruh kendi bedenine girer. Bir anda kendilerini ayakta birbirlerine bakarken bulurlar.

 

Sonra Yüce Allah doğu tarafından bir ateş gönderir. Bu ateş doğudakileri Beytu'I-Makdis'in ardında Sahire isminde bir bölgeye sürer. Bu bölgenin toprağı tertemizdir ve üzerinde hiçbir kötülük, günah işlenmemiştir. "Birdenbire kendilerini mahşerde (Sahire) buluverirler''[Nazist 14] ayeti bunu anlatmaktadır. "Onlar, büyük bir gün; insanların, alemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?''[Mutaffifin 4] ayeti bunu ifade etmektedir. "Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız"[Kehf 47] ayeti bunu anlatmaktadır. "Sonra Sura üfürülür de onları toptan bir araya getiririz. O gün cehennemi; gözleri Zikrime (Kuran'a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kafirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz''[Kehf 99-101] ayeti de bunu ifade etmektedir.

 

 

 

348- Abdülkerim el-Cezeri'nin Said b. Cübeyr'den bildirdiğine göre kendisi İbn Abbas'a kıyameti ve bu günde olacakları sormuş, İbn Abbas da bu konuda daha önce zikrettiğimiz şeyleri anlatmıştır.

 

Ravi Murre dolayısıyla isnadı zayıftır.

 

 

 

349- Sabit bir hadisle A'meş'in Ebu Salih'ten bildirdiğine göre Ebu Hureyre: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Sur'a iki üfürüş arasında kırk vardır'' buyurdu" demiştir. Ebu Hureyre'ye: "Ey Ebu Hureyre! Kırk gün mü?" diye sorulunca: "Öyledir diyemem" demiştir. Ona: "Kırk ay mı?" diye sorulunca yine: "Öyledir diyemem" demiştir. Ona: "Kırk yıl mı?" diye sorulunca yine: "Öyledir diyemem" demiş ve şöyle devam etmiştir: "Sonrasında Yüce Allah gökten bir yağmur indirir ki bu yağmurla (çürümüş bedenler) yerden bitkinin bitmesi gibi biterler. insanda bir kemik dışında da bütün kemikleri çürüyüp dağılır. Bu kemik de kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet gününde kişinin bederıi bu kemikten yeniden bir araya getirilir."

 

Müslim, Sahih'te Ebu Kureyb kanalıyla Ebu Muaviye'den; Buhari de başka bir kanalla A'meş'ten aktarmıştır.

 

Beyhaki der ki: Ebu Galib'ten bize bildirildiğine göre Enes b. Malik, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet gününde insanlar dirildiğinde gökten üzerlerine yağmur çiseliyor olur" buyurduğunu rivayet etmiştir.

 

Yine sahih bir isnadla Abdullah b. Mes'ud'dan, Sur'a ilk üfürülüşte görülen alametler, daha sonra Yüce Allah'ın Arş'ın altından erkek menisine benzeyen bir yağmur göndermesi, bu yağmurla bedenlerinin ve etlerinin bitkinin yerden bitmesi gibi yeniden bitmesi, Sur'dan sorumlu meleğin Sur'u bir daha ağzına götürüp üflemesi, her bir ruhun gidip kendi bedenine girmesi, sonra alemlerin Rabbinin huzurunda'durması konusunda bize rivayet edilenler bu yönde söylediklerimizin hepsini desteklemektedir. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

 

350- İbn Abbas bildiriyor: "Eğer doğru söyleyenlerseniz bu tehdit ne zaman gelecek? diyorlar"[Yasin 48] ayetinde bunu diyenler Mekke ahalisidir ve bahsettikleri tehdit, kıyamettir. "Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar"[Yasin 49] ayetinde bekleyenler Kureyş kafırleridir. Çarşılarında alışverişIerini yaparken ikincisi olmayan tek bir sese yakalanacaklardır. "Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler''[Yasin 50] ayetinde bu sese maruz kaldıklarında artık ne birbirleriyle ne de aileleriyle konuşabilecekleri ifade edilmiştir. "Sur'a üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler''[Yasin 51] ayetindeki üfürülme, Sür'a ikinci üfürülmedir. Bu ikinci üfürülmeden sonra kabirlerinden çıkıp Rablerinin huzuruna gideceklerdir.  "Şöyle derler: Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı?''[Yasin 52] ayetinde mezardan kalkmalarından kasıt uykularıdır. Kabirlerinden çıktıklarında kendilerini uykuda sandıkları için birbirlerine bunu sorarlar. Zira iki üfürüş arasında kırk yıllık arada azapları kaldırılır ve öncesinde azaba maruz kaldıklarını unuturlar. Melekler de onlara: "Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler''[Yasin 52] der. Burada peygamberlerin tasdik edilmesi dirilişin gerçekleşmesiyle olur. Yüce Allah: ''Sadece korkunç bir ses oldu"[Yasin 29] buyurur ki bu sesten kasıt Sur'a bir defa üfürülmesidir. ''Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır"[Yasin 53] ayetinde de hesap için huzura çıkmaktan bahsedilmiştir."

 

 

 

351- Enes b. Malik der ki: Uhud savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hamza b. Abdilmuttalib'in yanına geldiğinde organları kesilmiş, kendisine müsle yapılmıştı. Onu bu şekilde görünce: "Şayet (eşi) Safiyye üzülmeyecek olsaydı Yüce Allah'ın onu vahşi hayvanlar ile kuşların midesinden diriltmesi için bu şekilde bırakırdım" buyurdu."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Tirmizi 3/336 (1016) ve Ebu Davud 3/499-500 (3136-3137).

 

 

 

Beyhaki der ki: Aynısı bize Miksam kanalıyla ibn Abbas'tan: "Şayet kadınların endişesi olmasaydı kuşlar ile vahşi hayvanların midesinden diriltitmesi için onu bu şekilde bırakırdım" lafzıyla rivayet edilmiştir. Bu da bize vahşi hayvanlar, kuşlar ve balıklar tarafından yenilen bedenin yenilen kısımlarıyla birlikte diriltileceğini göstermektedir.

 

insanlar tarafından yenilen ve bedenine karışan kısımlar konusunda Halimi: ''Yenilen kısmı sahibine iade edilmez. Ancak yerine yenisi verilir" demiştir. Halimi, hayvanlar tarafından yenilen insan bedeni ile insanlar tarafından yenilen insan bedenlerini birbirinden ayırmıştır. Zira insanlar tarafından yenilen beden sorumlu, bir bedenden sorumlu başka bir bedene dönüşmüş olur. Bu da kafirden bir kısmın cennete girmesine veya müminden bir kısmın cehenneme girmesine sebebiyet verecektir. Sorumlu olmayan bedenler tarafından yenilende ise böyle bir durum yoktur. Bundan dolayı hadisten kasıt yer tarafından yenilen kısımlar tekrar eski haline döner. Halimi bu konuyu da uzun uzadıya açıklar.

 

Bölüm

 

Yüce Allah tüm insanları dirilttiği zaman aceleyle kalkıp kendilerine ne yapılacağını düşünüp beklemeye başlarlar. Yüce Allah bunu: "Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar"[ZÜIner 68] şeklinde ifade eder. Yüce Allah aynı şekilde öyle bir günde kafirlerin: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı?''[Yasin 52] diyeceklerini bildirmiştir. Yine: "Bu beklenen ceza günüdür!''[Saffat 20] diyeceklerini haber verir. Melekler de onlara: 'işte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür''[Saffat 21] derler. Sonra insanların hesap için mahşer yeri olan Sahire'ye götürülmeleri emredilir. Yüce Allah bunu: "Halbuki o, bir haykırıştan (Sur'un üfürülmesinden) ibarettir. Birdenbire kendilerini mahşerde (Sahire) buluverirler''[Naziat 13-14] şeklinde ifade eder.

 

Beyhaki der ki: Bize bildirildiğine göre Vehb b. Münebbih, Beytu'lMakdis'teyken bu ayeti (Naziat Sur. 14) okumuş ve: "Sahire'den kasıt burasıdır, Beytu'I-Makdis'tir" demiştir. ibn Abbas'tan da hem mevkuf, hem de merfu olarak: "Şam, mahşerin olacağı yerdir" dediği bize bildirilmiştir. Ferra da: "Sahire yeryüzüdür. Canlıların uyuması ve yaşaması üzerinde olduğu için bu isimle anılmıştır" demiştir. Aynı isnadla da ibn Abbas'ın: "Sahire, yeryüzüdür" dediği bildirilmiştir. Halimi: "Bunun manası yerin içindeyken üzerine çıkmalarıdır" demiştir. Sahire'nin cehennemin kenarında bir sahra olduğu da söylenmiştir. Doğrusunu Allah bilir.

 

Sabit bir hadisIe Sehl b. Sa'd'dan bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde insanlar saf undan yapılmış ekmek gibi dümdüz ve herhangi bir işaretin bulunmadığı bir yerde haşredilir" buyurmuştur. Bir işaretin bulunmaması yerin dümdüz olması, üzerinde herhangi bir yapının olmamasıdır. Haşrin nasıl olacağı konusunda Yüce Allah: ''O gün takva sahiPlerini, heyet olarak Rahman'ın huzuruna toplayacağız. Günahkarları da susuz olarak cehenneme süreriz"[Meryem 85,86] buyurmuştur. Ali b. Ebi Talha'dan bize bildirildiğine göre ibn Abbas ayetteki "Heyet" ifadesini ''Binekli" şeklinde, ''Virden" ifadesini de ''Susuz" şeklinde açıklamıştır.

 

 

 

352- Nu'man b. Sa'd'ın bildirdiğine göre Hz. Ali bu ayeti açıklarken şöyle demiştir: "Vallahi takva sahipleri ayaklarının üzerinde haşredilmez, sürülerek de götürülmezler. Hiçbir mahlukatın benzerini görmediği, eyerleri altından, dizginleri zebercedden cennet develeri üzerine binerler ve bu şekilde gidip cennetin kapılarını çalarlar."

 

Tahric: Senedi zayıftır. İbn Ebi Şeybe (13/119) ve Taberi, Tefsir (16/126) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (5/539)

 

 

 

353- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar üç grup olarak haşredilirler. Birinci grup bazı şeylerin arzusu. bazı şeylerin de korkusu içinde haşredilir. İkincisi grup ikisi bir deve üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü bir deve üzerinde, onu bir deve üzerinde olacak şekilde haşredilir. Geriye kalanları ise bir ateş önüne katıp mahşer yerine götürür. Bu ateş onların dinledikleri yerde yanlarında dinlenir. geceledikleri yerde onlarla geceler. sabahladıkları yerde onlarla sabahlar. akşamı ettikleri yerde de onlarla birlikte akşamı eder.

 

İsnadı sahihtir.

 

Buhari,2 Mualla b. Esed'den zikretmiştir ve Müslim başka bir kanaila Vuheyb'den aktarmıştır. --- Buhari (7/194) ve Müslim (3/2195)

 

Halimi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnsanlar üç grup olarak haşredilirler" sözünde iyiler, karışık olanlar ve kafirler kastedilmiş olabilir. İyiler, Allah'ın kendilerine vaad ettiği sevabın arzusunu taşıyan korku ve ümit içinde olanlardır. Bu iyiler mahşer yerine Hz. Ali'nin de ifade ettiği gibi cennet develeri üzerinde giderler. Karışık olanlar ise hadiste develer üzerinde mahşer yerine götürülürler. Ancak bu develer cennet develeri değildir. Zira bunların içinde günahlarının karşılığı olacak şekilde azaba maruz kalacak olanlar vardır. Cennet nimetlerinden birine nail olan kişi ise cehenneme gidecek değildir.

 

Beyhaki der ki: Ali b. Zeyd b. Cud'an'ın güçlü olmayan bir isnadla Evs b. Halid'den bildirdiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet gününde insanlar binekli. yürüyerek ve yüzüstü sürünerek olmak üzere üç şekilde haşredilirler" buyurdu. Adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü! Yüzüstü yürüyebilecekler midir?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları ayakları üzerinde yürüten yüzüstü yürütmeye de kadirdir" karşılığını verdi.

 

Bu yönde doğru olan budur. Karışık olanlardan bazıları ilk hadiste zikredildiği gibi binekler üzerinde, bazıları yürüyerek ya da yolun bir kısmında binek üzerinde bir kısmında da yürüyerek mahşer yerine gider. Yüzüstü yürüyenler ise kafirlerdir. Ya da bunlardan bazıları, diğerlerinden daha isyankardır ve yüzüstü haşredilenler de bunlardır. Onlardan daha az isyankar olanlar ise ayakları üzerinde yürürler. Hesap yerinden cehenneme doğru götürülürken de yüzüstü yerde sürüklenirler.

 

Yüce Allah bu konuda: "Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, "Cehennemin dokunuşunu tadını" denilecek"[Kamer 48] buyurmuştur. Yine: "Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar"[Furkan 34] buyurmuştur. Böylesi bir durumda da bunlar kör, dilsiz ve sağır olurlar. Yüce Allah bu konuda: "Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz"[İsra 97] buyurmuştur. Öncesinde ise bu organları tam ve sağlamdır. Zira Yüce Allah: "Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, aralarında tanışırlar''[Yunus 4S] buyurmuştur. Yine: "Aralarında birbirlerine ''(Dünya'da) sadece on (gün) kaldınız'' diye gizli gizli konuşacaklar''[Ta Ha 103] buyurmuştur.

 

Sözleri, bakmaları ve işitmeleri konusunda zikredilen başka ayetler de vardır. Cehenneme girdikten sonra da bunlara bu organları geri verilir ki cehennemi ve içinde kendileri için hazırlanan şeyleri görebilsinler. Yüce Allah bu konuda: "Onlar da şöyle derler: Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamıştık''[Mülk 9] buyurmuştur. Sözleri, bakmaları ve işitmeleri konusunda zikredilen başka ayetler de vardır. Cehennemde ebedi olarak kalacakları kendilerine söylendiği zaman da işitmeleri alınır. Yüce Allah: "Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler"[Enbiya 100] buyurmuştur. Yine: "Allah, ''Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!'' der"[Müminun 108] ayetinde de belirtildiği gibi işitmeleri alınır.

 

ibn Abbas'tan bize bildirildiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müslümanlara öğütlerde bulunmuş ve: "Ey insanlar! Yüce Allah'ın huzuruna yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz bir şekilde çıkacaksınız" buyurup: "Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz''[Enbiya 104] ayetini okumuştur. Yine ondan bildirildiğine göre kıyamet gününde giysi giydirilecek ilk kişi Hz. ibrahim olacaktır.

 

Hz. Aişe şöyle bildirmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet gününde yalın ayak. çıplak ve sünnetsiz bir şekilde haşredileceksiniz" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Erkeklerle kadınlar birbirlerini böyle görecek mi?" diye sorduğumda:

 

"Ey Aişe' O gün böyle bir şeyi düşünemeyecek kadar çetin olacaktır" buyurdu. Daha önce zikrettiğimiz gibi bu halleri kabirlerinden çıktıkları zaman vaki olacaktır. Sonra muttakiler ve karışık olanlardan Allah'ın dilediği kişiler giysi ve bineğe nail olacaktır. Doğrusunu da Allah bilir.

Ebu Said el-Hudri kanalıyla rivayet edilen Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Ölü, hangi giysiler içinde ölmüşse onlarla haşredilir" buyruğunda giysiden kastın onun iyi ve kötü amelleri olması muhtemeldir. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başka bir sözünde: "Her bir kul nasıl bir hal üzere ölmüşse öyle diriltilir" buyurmuştur. Öldüğü giysilerle haşredilmesi de muhtemeldir. Sonradan bu giysileri onun veya bazılarının üzerinden çıkarılır ve çıplak bir şekilde mahşer yerine götürülür. Sonrasında ise ona cennet giysilerinden giydirilir. En doğrusunu da Allah bilir.

 

Yüce Allah'ın, kıyamet gününde kafirlerin durumu konusundaki "Gözleri düşmüş''[Kalem 43] buyruğu ile "Gözleri düşmüş"[Kamer 7] buyruğu hesap yerine gidişieri sırasında vaki olan durumlarıdır. "O gün başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur"[İbrahim 43] ayeti de, hesap yerinde uzun bir süre durduktan sonra şaşkınlıktan artık kalpleri yokmuş gibi olurlar. Başlarını kaldırıp uzun uzadıya bakarlar, gözlerini kırpmak veya kapamak akıllarına gelmez, sanki bunu unutmuş gibi olurlar. Kıyamet gününde de insanların değişik halleri ve durumları olacaktır. insanların farklı farklı halleri olacağı için de bu konudaki rivayetler farklı olmuştur.

 

"Sur'a üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar''[Mü'minun 101] ayeti konusunda bize bildirildiğine göre ibn Abbas şöyle demiştir: "Bu, Sur'a ilk üfürülüş sonrasındaki çarpılma anındadır. Bu üfürülüşte Allah'ın diledikleri dışında göklerde ve yerde kim varsa hepsi de ölür. Bu aşamada insanlar arasında akrabalık bağı kalmaz ve birbirlerini de sormazlar. Sur'a ikinci defa üfürüldüğünde ise kalkıp birbirlerini sormaya başlarlar."

 

 

Bölüm

 

Bize bildirildiğine göre İbn Abbas ''Günahkarı da susuz olarak cehennem'e süreriz''[Meryem 86] ayetindeki ''virden'' ifadesini ''susuz olarak'' diye açıklamıştır.

 

Bu yönde gelen rivayet bize o günde herkesin susuzluk çekeceğini bildirmiştir. Ancak günahkarların susuzluğu dinmeyecek, arttıkça artacak, cehenneme gittiklerinde de onun irin ve kaynar sularından içeceklerdir. Cehennem azabından Allah'a sığınırız. Muttakiler ile durumları karışık olanlardan Allah'ın dilediği mümin kişiler ise Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Havz'ından içeceklerdir. el-Ba's ve'n-Nüşur isimli eserimizde bu Havz'ı ve suyunu zikretmiştik.

 

 

 

354- Sehl b. Sa'd der ki: ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben Havz'a sizden önce giden öncünüz olacağım. Yanıma uğrayan ondan içecek, ondan içen de bir daha asla susuzluk çekmeyecektir ... " Sonrasında ravi söz konusu hadisi aktarmıştır.

 

Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde rivayet ettiler.

 

Beyhaki der ki: "Bunun anlamı, muttakilerden Resulullah'ln {Sallallahu aleyhi ve Sellem} Havz'ından içenlerin her bir içmede bu suyun lezzetini almalarıdır. Zira suya kanmış olan kişi içtiği sudan, susuz olan kişinin sudan aldığı lezzeti alamaz. Doğrusunu da Allah bilir."

 

Bölüm

 

Beyhaki der ki: Yüce Allah, Kitab'ında meydana gelecek depremleri, yeryüzünün şeklinin değişmesini, dağların yerinden sökülüp yürütülmesini, denizlerin taşıp kaynatılmasını, gökyüzünün yırtılıp çökmesini, Güneş'in dürülmesini, Ay'ın ışığının yok olmasını, yıldızların sönüp dağılmasını, annenin çocuğunu bile düşünmemesini, hamile kadınların çocuklarını düşürmesini zikretmiştir. Alimler bunların gerçekleşme vakti konusunda ise ihtilafa düşmüşlerdir. Tefsir alimlerinden bazıları bunun Sur'a birinci üfürüşten sonra, ikinci üfürüşten önce olacağını söylemiştir. Sur'a üfürülme, konusunda bu yönde Muhammed b. Kab'ın Ensar'dan bir adam kanalıyla Ebu Hureyre'den, onun da Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet ettiği hadisi zikretmiştik.

 

Alimlerin geneli ise bunların Sur'a ikinci üfürüşten sonra, insanlar kabirlerinden çıkıp kıyamet gününde durdukları zaman daha dehşetli ve korkutucu olması için gözlerinin önünde olacağını söylemiştir. Bunları anlatan ayetlerin genelinin muhtevası da buna işaret etmektedir. Kıyamet konusunda ibn Abbas'tan rivayet ettiğimiz hadis de bu yöndedir. el-Ba's ve'nNüşur isimli eserimizde bu hadislerden birinin son kısmını zikretmiştik. çoğu hadis de buna delalet etmektedir. Cehennemin insanlardan payı konusunda Ebu Said el-Hudrı ve başkasından rivayet edilen hadis de bunlardan biridir.

 

 

 

355- Ebu Said bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Kıyamet gününde Yüce Allah: ''Ey Adem! Kalk ve cehennemin payını gönder!'' buyurur. Adem: ''Emrine amadeyim! Tüm hayırlar elindedir. Rabbim! Cehennem in payı ne kadardır?'' deyince, Yüce Allah: ''Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişidir'' buyurur. işte o zaman bebek bile yaşlanır, her hamile karnındakini bırakır. Sarhoş olmadıkları halde insanların sarhoş olduklarını görürsün. Zira Allah'ın azabı pek çetindir!"

 

Ashab: "Hangimiz o bir kişilik. kısımdan olabiliriz?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dokuz yüz doksan dokuz kişi Yecuc ve Mecuc'ten, bir kişi de sizden olacaktır" buyurdu. Ashab: "Allahu Ekber!" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennet ahalisinin dörtte birini oluşturmanızı umuyorum. Hatta vallahi cennet ahalisinin üçte birini oluşturmanızı umuyorum. Hatta vallahi cennet ahalisinin yarısını oluşturmanızı umuyorum" buyurdu. Müslümanlar yine tekbir getirince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O günü sizler diğer insanların yanında siyah bir öküzdeki beyaz kıl veya beyaz bir öküzdeki siyah kıl kadar çıkacaksınız" buyurdu.

 

İsmidı sahihtir.

 

 

Müslim(1/202), Sahih'te Ebu Bekr b. Ebi Şeybe kanalıyla Vekl'den zikretmiştir. Beyhaki der ki: Buhari(4/109,5/241) ve Müslim bunu ayrıca Cerir kanalıyla A'meş'ten: "Sevinin! Zira bin kişi Yecuc ve Mecuc'ten, bir kişi de sizden olacaktır" lafzıyla aktannıştır.

 

Ayrıca İmran b. Husayn ile Enes b. Malik'ten bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda "Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; halbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir"[Hac 1-2] ayetlerini okumuş, sonra Ebu Said' den gelen rivayetin mana olarak aynısını zikretmiştir. Ancak onların bu rivayetinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Amel edip ümitvar olun! Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki (kıyamet gününde) sizinle birlikte öyle iki topluluk olacaktır ki, Adem'in veya iblis'in soyundan helak olacak kişilerin yanında durdukları zaman sayılarını artıracaklardır" buyurmuştur. Ashab: "Bunlar kimdir?" diye sorunca da Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yecuc ve Mecuc'tür" buyurmuştur.

 

Yine bize bildirildiğine göre Hz. Aişe şöyle demiştir: "Ey Allah'ın Resulül Yüce Allah: ''O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve Kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkarlar''[İbrahim 48] buyuruyor. O günü insanlar nerede olacak?" diye sorduğumda: "Sırat'ın üzerinde" buyurdu. Sevban bunu ResululIah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet ederken ise: "O gün insanlar köprüden önceki karanlıkta olacaklardır. Bu köprü de Sırat'tır" eklemesini yapar.--Müslim (3/2150)

 

"Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman''[İnşikak 3-4] ayetinde içindekileri atmasından kasıt içinde bulunanları çıkarmasıdır. "Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı} ağırlıklarını dışarıya çıkarıp attığı zaman''[Zilzal 1-2] ayetinde de böylesi bir anda yerin içinde bulunanların dışarıya çıkacağı ifade edilmiştir. Ayetin muhtevası da buna işaret etmektedir. "Sura bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca''[Hakka 13-14] ayetinde bahsedilen de Sur'a ikinci üfürülüştür. Doğrusunu da Allah bilir.

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Melekler ve Ruh Ona Süresi Elli Bin Yıl Olan Bir Günde " Yükselir"[Mearic 4] Ayetinin Anlamı