Allah'ın Lütfu ve Rahmetiyle Kulları Sorumlu Tutmadığı Şeyler |
322- Ebu Hureyre der ki:
"Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa
vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini
bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter,[Bakara
284] ayeti nazil olduğu zaman Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Selleml
ashabına ağır geldi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip
diz çöktüler ve: "Ey Allah'ın Resulü! Namaz, oruç, zekat, sadaka gibi
gücümüzün yeteceği amellerinden sorumlu tutulduk. Ancak sana nazil olan bu ayet
gücümüzü aşıyor" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Siz de sizden önceki iki Ehl-i Kitab'ın yaptığı gibi: ''işittik ve isyan
ettik'' demek mi istiyorsunuz? Bunun yerine: ''işittik ve itaat ettik. Ey
Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır'' deyin"
karşılığını verince, onlar da: "İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Senden
bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır" dediler.
Müslümanlar böyle deyip
dilleriyle ikrar edince Allah söz konusu ayetin peşinden: "Peygamber,
Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri
Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle
dediler: ''Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.'' Şöyle
de dediler: ''İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz.
Sonunda dönüş yalnız sanadır'' ''[Bakara 285] ayetini indirdi.
Müslümanlar ayette
bahsedildiği gibi yaptıktan sonra da Yüce Allah daha öncekini (Bakara 284.
ayeti) nesheden "Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü
kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi
zararınadır''[Bakara 286] ayetini indirdi. Bu ayete göre kul: "Ey
Rabbimiz! Unuttuk, ya da yanıldıysak bizi sorumlu tutma!''[Bakara 286] dediği
zaman Allah: "Evet, tutmayacağım" karşılığını verir. Kul: "Ey
Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme''[Bakara
286] dediği zaman Allah: "Evet, yüklemeyeceğim" karşılığını verir.
Kul: ''Ey Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi
bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize
yardım et''[Bakara 286] dediği zaman da, Allah: "Evet!" karşılığını
verir.
İsnadı sahihtir.
Müslim Sahih'te Umeyye
b. Bistam ve Muhammed b. Minhal'dan rivayet etti. Müslim (1/115)
323- İbn Abbas der ki:
"Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa
vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini
bağışlar, dilediğine azap eder. Allah 'ın gücü her şeye hakkıyla yeter''[Bakara
284] ayeti nazil olduktan sonra onu nesheden: "Allah bir kimseyi ancak
gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına,
kötülük de kendi zararınadır,''[Bakara 286] ayeti nazil oldu.
Tahric: İsnadı hasendir.
Müslim (1/116)
324- Said b. Mercane der
ki: Abdullah b. Ömer'in yanında oturmuşken "Göklerdeki her şey, yerdeki
her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi,
onunla sorguya çeker de, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın
gücü her şeye hakkıyla yeter"[Bakara 284] ayetini okudu ve hıçkırarak
ağlamaya başladı. Yanından ayrılıp İbn Abbas'ın yanına gittim İbn Ömer'in
okuduğu ayeti ve yaptığını anlattığımda İbn Abbas şöyle dedi:
"Allah, Ebu
Abdirrahman'ı bağışlasın! Bu ayet nazil olduğunda müslümanlar da Abdullah gibi
etkilenmişlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah: ''Allah bir kimseyi ancak gücünün
yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de
kendi zararınadır ... ''[Bakara 286] ayetini indirdi. Bu şekilde kişiye gelen
vesvese günah olmaktan çıktı ve Yüce Allah'ın hem söz, hem de mIde ''Onun
kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır'' hükmü geçerli
oldu.''
Tahric: İsnadı sahihtir.
Taberi, Tefsir (3/144), Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (2/128) ve Ahmed (1/332).
325- Mervan el-As far,
Resululiah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından birinden (sanırım İbn
Ömer'den) bildirir: ''Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır.
İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker
de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah 'ın gücü her şeye hakkıyla
yeter"[Bakara 284] ayetini bir sonraki ayet neshetti.
İsnadı hasendir.
Buhari (5/165), Sahih'te
İshak b. Mansur kanalıyla Ravh'tan zikretmiştir. Beyhaki der ki: Burada neshten
kasıt ayetin açıklanıp tahsis edilmesi anlamındadır. ilk ayet genel bir ifade
olarak gelmiştir. Ondan sonra gelen ayet ise gizli kalan şeylerden dolayı
kişinin hesaba çekilmeyeceğini beyan etmiştir. Gizli kalan bu şeyler de kişinin
içinden atamadığı düşünceler ile vesveselerdir. Bunların da kişinin kalbine
gelmesi veya orada durması amelden sayılmaz. Önce gelenlerden pek çok kişi
böylesi bir durumu rahatlatma babından nesh olarak görmüşlerdir. Zira ikinci
ayet inmemiş olsaydı ilk ayet kişinin gizli ve açık bütün şeylerden yana hesaba
çekileceğini belirtmiş olurdu.
İlk ayetin hüküm
bildirmiş olması da muhtemeldir. Yüce Allah önce gizli açık her şeyden
müslümanları sorumlu tutacağını bildirmiş ve ibadetlerini bunu göz önünde
bulundurarak yapmalarını istemiştir ki Allah kullardan dilediği ibadeti
isteyebilir. Müslümanların bunu kabul ettiklerini, dinleyip itaat ettiklerini
görünce de sadece içlerinde olan şeylerde sorumluluğu kaldırıp hükmü
hafifletmiştir. Buna dayanarak söyleyecek olursak ''Allah sizi, onunla sorguya
çeker''[Bakara 284] ayeti bir hüküm içermektedir ve bu alanda müslümanların
hesaba çekileceklerini bildirmektedir. Bu açıdan ''Eğer içinizde sabırlı yirmi
kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi
bulunursa, inkar edenlerden bin kişiye galip gelirler''[Enfal 65] ayeti
gibidir. Burada da böylesi bir hüküm verilmiştir. Ancak daha sonra: ''Şimdi ise
Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde
sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı)
bin kişi olursa, Allah'ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler"[Enfal 66]
buyurmuş, ilk ayetin hükmünü neshedip ikinci hükmü geçerli saymıştır. Bu
ayetler de böyledir. Doğrusunu da Allah bilir.
Buraya kadar kısaca
yazdığım şeyler Şeyh Ebu Bekr el-ismam'nin bu konu hakkında Ebu Amr el-Edıb
kanalıyla bize aktarılan sözleridir. Şeyh Ebu Bekr kişinin içinde olan şeyler
konusunda buraya kadar aktardığımız şeyleri zikrettikten sonra şöyle demiştir:
''Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edilen ''ilk bakış
senindir, ancak ikinci defa bakma hakkın yoktur'' hadisi de bu anlamdadır. Kişi
birincisinde kasıt olmaksızın bakıp gördüğünde bir sorumluluğu yoktur. Ancak ikinci
defa bakması durumunda da kasıtlı bakış gerçekleşir."
Beyhaki der ki: ''Kişi
ikinci defa baktığında da sorumluluğu gerektiren bakış gerçekleşmiş olur."
Ebu Süleyman el-Hattabı
der ki: ''Nesh, Allah'ın haber verip yaptığı, geçmişe yönelik konularda olmaz.
Zira böyle bir şey yalana ve sözden dönmeye götürür. Nesh bazılarına göre
Allah'ın yapacağını haber verdiği konularda olur. Allah yapacağını haber
verdiği bir şeyi şarta bağlı olarak yapabilir. Ancak yaptığını haber verdiği
bir şey için artık şart söz konusu olmaz. Nesh konusunda en uygun yorum budur.
ibn Ömer de ayeti bu şekilde yorumlamıştır. Bu da söylenen sözden dönme değil
Allah'ın lütfederek kullarını affetmesi ve yüklerini hafifletmesi babındandır.
Fakat emir ve nehiy ile alakalı konularda nesh, bazılarının yanında geçmişe
yönelik bir haber olsa da geleceğe yönelik bir haber olsa da geçerlidir."
326- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah, dile getirmedikleri veya uygulamaya geçirmedikleri sürece
ümmetimi, içlerindeki vesveseden veya içlerinden geçen şeylerden dolayı hesaba
çekmeyecektir. ,
İsnadı hasendir.
Buhari ile Müslim,
Sahih'te Mis'ar kanalıyla aktarmışlardır.
327- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah,
dile getirmedikleri veya uygulamaya geçirmedikleri sürece ümmetimi, içlerinden
geçen şeylerden dolayı hesaba çekmeyecektir.
İsnadı sahihtir.
Müslim(1/116), Sahih'te
Said b. Mansur ve başkaları kanalıyla Ebu Avane'den zikretmiştir .
Yine Buhari ve
Müslim(3/119), başka kanallarla Katade'den zikretmişlerdir.
328- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} (Rabbinden naklen)
şöyle buyurmuştur: "Allah iyilik ile kötülükleri bildirip bunları
açıklamıştır. Bir iyilik yapmak isteyip de bunu yapmayan kişiye Allah bir
iyilik sevabı yazar. Bu iyiliği yapan kişiye ise sevabını ondan yedi yüz katına
kadar. hatta daha fazlasıyla yazar. Bir kötülük yapmak isteyip de bunu yapmayan
kişiye Allah bir iyilik sevabı yazar. Kötülük yapmak isteyip de bunu yapan
kişiye ise bunu sadece bir kötülük olarak yazar. "
Ravileri güvenilirdir.
Müslim, Sahih'te Şeyhan
b. Ferrlih'tan zikretmiştir. Buhari (3/118)
329- İbn Abbas'ın
birdirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Rabbinden naklen)
şöyle buyurmuştur: "Rabbiniz merhametlidir. Bir iyilik yapmak isteyip de
bunu yapmayan kişiye Allah bir iyilik sevabı yazar. Bu iyiliği yapan kişiye ise
sevabını ondan yedi yüz katına kadar, hatta daha fazlasiyla yazar. Bir kötülük
yapmak isteyip de bunu yapmayan kişiye Allah bir iyilik sevabı yazar, Bunu
yapan kişiye ise bunu sadece bir kötülük olarak yazar veya onu siler. Allah
katında sadece kötülükte ısrarcı olanlar helak olur. "
Ravileri güvenilirdir.
Başka bir kanalla
yukarıdaki hadisin aynısı nakledilmiştir. Müslim(1/118) bunu Sahih'te Yahya b,
Yahya'dan zikretmiştir.
Beyhaki der ki: Bize bildirildiğine
göre Hemmam b. Münebbih, Ebu Hureyre'den naklediyor: Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Kişi (niyetlendiği) kötülüğü yapmadığı zaman Allah:
''Bunu ona iyilik olarak yazın! Zira onu benim için yapmadı'' buyurur"
demiştir. Tövbe konusu içinde de bu hadis zikredilmiştir.
330- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah (hafaza meleklerine) şöyle buyurur: ''Kulum bir kötülük yapmak
istediği zaman bunu yapana kadar yazmayın. Şayet bu kötülüğü yaparsa bunu bir
kötülük olarak yazın. Ancak benim için onu yapmaktan vazgeçerse onu bir iyilik
olarak yazın. Biri iyilik yapmak isteyip de yapmadığı zaman bunu bir iyilik
olarak yazın. Onu yaptığı zaman ise karşılığını ondan yedi yüz katına kadar
yazın."
İsnadı sahihtir.
Buhari(8/198), Sahih'te
Kuteybe'den zikretmiştir.
331- Ebu Hureyre der ki:
Adamın biri Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Ey
Allah'ın Resulü! Bazen aklımdan öyle şeyler geçiyor ki gökyüzünden yere düşmek
bunları dile getirmekten daha iyi geliyor" dedi. Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bu şey, senin imanının saflığındandır" buyurdu.
İsnadı hasendir.
Müslim(1/119), Sahih'te
es-Sağanl'den aktarmıştır.
332- Suheyl b. Ebi Salih
de, babasından naklen bunu Ebu Hureyre'den şöyle rivayet eder: "Ashabdan
bazıları: "Ey Allah'ın Resulü! Bazen içimizde öyle şeyleri hissediyoruz ki
bunları dile getirmekten çekiniyoruz" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Böyle şeyleri hissediyor musunuz?" diye sorunca:
"Evet!" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bu, imanın saflığına işarettir" buyurdu.
Müslim(1/119), Sahıh'te
Züheyr b. Harb'tan zikretmiştir.
333- Ali b. Assam der
ki: Su'ayr b. el-Hims'e gelip vesvese ile ilgili hadisi sordum, ancak hadisi
bana söylemedi. Ben de yanından ağlayarak ayrıldım. Daha sonra benimle
karşılaşınca şöyle dedi: "Muğire'nin İbrahim kanalıyla Alkame'den
bildirdiğine göre Abdullah (b. Mes'ud) şöyle demiştir: "Resulullah'a
{Sallallahu aleyhi ve Sellem} bazen kişinin içinden geçen, ancak gökten aşağıya
atılıp kuşlar tarafından yenilmesi bunları dile getirmesinden daha iyi olan
şeyleri sorduğumuzda: ''Bu, imanın saflığına veya (temizliğine) işarettir''
buyurdu."
İsnadı hasendir.
Müslim(1/119), Sahıh'te
Yusuf b. Yakub es-Saffar kanalıyla Ali b. Assam'dan aktarmıştır.
Beyhaki der ki:
"Aynısım Cerir + Süleyman et-Teymi + Ebu Avane + Ebu Cafer er-Razi, Muğire
kanalıyla İbrahim'den mürsel olarak rivayet etmiştir. Hocamız Ebu Abdullah da
bunu Ebu Ali el-Hafız'dan zikretmiştir. "
334- İbn Abbas
bildiriyor: Adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü! Bazen Allah'ın bir hükmü
konusunda içimden öyle şeyler geçiyor ki yamp kömür olmam bu şeyleri dile
getirmemden daha iyi geliyor" deyince, (ravilerden birine göre) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun (şeytanin hilesinin) sadece
vesvesede kalmasını sağlayan Allah'a hamdolsun" buyurdu.
İsnadı hasendir.
Diğer ravi ise
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu (şeytanın hilesini)
vesveseye çeviren Allah'a hamdolsun" buyurduğunu aktarır,
335- İbn Abbas der ki:
Adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü! Bazen içimden öyle şeyler geçiyor ki
yanıp kömür olmam bu şeyleri dile getirmemden daha iyi geliyor" deyince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu (şeytanın hilesini)
vesveseye çeviren Allah'a hamdolsun" buyurdu.
İsnadı sahihtir.
336- İbn Abbas
bildiriyor: Adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü! Bazen içimizden öyle şeyler
geçiyor ki yanıp kömür olmak bu şeyleri dile getirmekten daha iyi geliyor"
deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahu Ekber! Allahu
Ekber! Bunu (şeytanın hilesini) vesveseye çeviren Allah'a hamdolsun"
buyurdu.
Senedinde mahzur yoktur.
337- Yalıya b. Umare b.
Ebi Hasan el-Mazini bildiriyor: Ashabdan bazıları Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Şeytanın içlerinde bıraktığı vesveseleri sorunca, Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Böyle şeyleri
içinizde hissediyor musunuz? Bu, imanın saflığına işarettir. Şeytan, kulu
bundan daha kötü bir duruma düşürmek ister. Ancak bundan korunduğunuz zaman
vesveseyle yetinir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir, ancak senedi kopuktur. Ebu Davud 1/297 (661)
Beyhaki der ki: "Kişinin
imanının saflığı, içine düşen ve defetmeye gücü yetemeyen şeyler için üzülmesi,
böylesi bir durumdan rahatsız olması, imanını sevmesinden dolayı da endişeye
düşmesidir. Allah bizleri böylesi vesveselerden korusun."
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın: