Ehl-i Kıbleden Büyük Günah İşleyenlerin Tövbe Etmeden
Vefat Etmesi |
Dostlarımız bu konuda şöyle
dediler: ''Bunların işi Allah'a aittir. Dilerse baştan onları bağışlar, dilerse
peygamberlerini onlara şefaatçi kılar, dilerse cehenneme konulmalarını ve bir
müddet azab görmelerini emreder. Sonra oradan çıkarılıp ya şefaatle ya da
şefaatsiz olarak cennete konulmalarını emreder. Cehennemde sadece kafir olan
ebedi kalır." Bu görüşe delil olarak ta: ''Hayır öyle değil; kötülük
işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler; cehennemlikler işte onlardır.
Onlar orada temellidirler"[Bakara 81] ayetini delil gösterirler.
Allah bu ayette
cehennemde ebedi kalacak olanların suçu kendisini kuşatanlar olduğunu, müminin
ise büyük günah sahibi olduğunu büyük günahların da kişiyi kuşatamayacağını,
çünkü suçların başının küfür olduğunu, müminde de küfür olmadığına göre
cehennemde ebedi kalmayacağını bildirir.
Eğer: "Bu
söylenenler: ''inanıp yararlı işler yapan kimseler cennetlik olanlardır, onlar
da orada temellidirler''[Bakara 82] ayetine muhaliftir. Çünkü imanın aslını ve
fürüunu bir arada bulunduran cennetle müjdelenmiştir. Büyük günah işleyen ise
salih amelleri terk etmiş demektir ve bu sebeple ona cennet vaad
edilmemiştir" denilecek olursa, şöyle cevap verilir: Büyük günah işleyen
tövbe ederse ve salih am el işlemeden ölürse, bu kişinin tövbesi salih amel
yerine geçip cennete girer. Çünkü bu kişinin kötülükten uzak durması gerekirdi.
Bir müddet günah işleyip sonra o günahtan uzaklaşırsa, farzın bir kısmını yapıp
bir kısmını terk etmiş olur. Buda onun farzı tümden terk etmiş sayılmasını
gerektirmez. Eğer Allah'ın onun tövbesini kabul etmesi caizse, neden günahta
ısrar edenin tövbesini kabul edip imanı sebebiyle günahlarını bağışlamasın.
Namazları ve diğer salih amelleri sebebiyle onun bir süre işlediği günahları
bağışlamasın. Halbuki Allah: ''Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir,[Hud 114]
buyurur.
Alimler, tövbe edenin
azap görmeden bağışlanması konusunda ihtilafa düştüler. Günahta ısrar edenin
bir müddet azap göreceği, sonra cennete gireceğini söylediler. Çünkü bu konuda
sadık haber varid olmuştur. Dostlarımız buna delil olarak: "Allah
kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine
bağışlar''[Nisa 48] ayetini getirirler. Allah'ın haber verdiği şeyde aykırılık
olamaz. Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünneti de durumun bu yönde
olacağını belirtmiştir.
291- Ubade b.
es-Samit'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendilerinden kadınlardan aldığı gibi biat alırken şöyle buyurdu: "Allah'a
hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina yapmamak ... -Resulullah
ayette geçen bütün maddeleri saydı- üzere bana biat edin. Bu biatını yerine
getiren in sevabı Allah'a aittir. Bunlardan birini ihlal edene bir ceza
verilirse, bu onun kefareti olur. Bunlardan birini ihlal edip Allah'ın da bu
günahını ortaya çıkarmadığı kişinin durumu ise Allah'a kalmıştır. Dilerse onu
bağışlar, dilerse azab eder. "
Buhari ve Müslim
Sahih'te Süfyan b. Uyeyne'den naklettiler.
Tahric: Hadis sahihtir.
Buhari (6/61, 8/15,36- 37,1/10,4/251) ve Müslim (2/1333, 1334)
Beyhaki der ki: Kadınlardan
aldığı biattan kasıt, kadınların biatından bahseden ayette geçenlerdir ve ayet
şudur: ''Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah'a hiçbir ortak koşmamak, hırsızlık
yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, başkasının çocuğunu
sahiPlenerek kocasına isnadda bulunmamak ve uygun olanı işlem ek te sana karşı
gelmemek şartıyla sana biat etmek üzere geldikleri zaman, onları kabul
et.''[Mumtehine 12]
"Bunlardan birini
ihlal edip Allah'ın da bu günahını ortaya çıkarmadığı kişinin durumu ise
Allah'a kalmıştır" sözünden kasıt, şirk dışındaki fiillerdir. Çünkü şirk
dışındaki şeylerde verilen cezanın o günaha kefaret olduğunu bildirmiştir. Kişi
şirk dışında bir günah işler de had cezası almazsa, artık işi Allah'a
kalmıştır. Dilerse onu bağışlar, dilerse azab eder. Bu azab da şefaatle ilgili
gelen rivayetlerden de anlaşıldığı gibi ebedi bir azab değildir.
Eğer: "Büyük
günahlardan kaçınanın küçük günahlarını bağışlar, ancak büyük günahlardan
kaçınmayanın günahını bağışlamaz. Çünkü Allah başka bir ayette: ''Size yasak
edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir
yere yerleştiririz''[Nisa 31] buyurmaktadır" denilecek olursa şöyle cevap
verilir: Kaçınılması istenen büyük günah şirktir. Bu ayette günahların
genelinin bağışlanmasından bahsedilmektedir. Daha önce zikrettiğimiz iki ayette
ise özel bazı günahların bağışlanacağından bahsedilmektedir. Bu ayetleri
beraber düşünüp geneli özelin çerçevesine dahil etmek gerekir.
Eğer: "Allah büyük
günah sahiplerini cehennemde ebedi kalmakla tehdid etmiş ve sadece tövbe
edenleri bunların dışında tutmuştur ve bu konuda: "Allah'ın haram kıldığı
cana haksız yere kıymazlar"[Furkan 68] "Ancak tövbe eden, inanıp
yararlı iş yapanlar bunun dışındadır''[Meryem 60] denilecek olursa şöyle cevap
verilir: Bu tehdid, daha önce zikredilen bütün günahları kapsamaktadır. Allah
bu ayete şirki zikrederek başlamış ve: "Onlar, Allah'ın yanında başka
tanrı tutup ona yalvarmazlar''[Furkan 68] buyurmuştur. 0Bunun manası da daha
önce sayılanlardan herhangi birini yapanın ve bu büyük günahları işleyenin bu
azap la tehdid edilmesidir. "Kıyamet günü azabı kat kat olur''[Furkan 69]
ayeti buna delalet etmektedir. Allah en doğrusunu bilir, ancak burada
kastedilen şirk ile beraber başka günahlar işleyene, hem şirk hem de işlediği
büyük günahın azabı tattırılır ve bu da kat kat azab demektir. Sonra Allah:
"Ancak tövbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların
kötülüklerini iyiliklere çevirir"[Furkan 70] buyurmuştur. Allah bu ayette
tövbe ile beraber imanı ve salih am eli de zikretmiştir. Böylece kişinin imanı
küfrünü yok eder. imanını güzelleştirmesi de küfürdeyken yaptığı kötülükleri
yok eder.
Eğer: liYüce Allah:
''Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı
cehennemdir''[Nisa 93] buyurur" denilecek olursa şöyle cevap verilir:
Müfessirler bu ayetin
adam öldürüp islam'dan dönen kişiler hakkında nazil olduğunu söylediler. Bazı
dostlarımız ise ayette bir mümini kasden öldüren kişilerin kastedildiğini
söylediler.
292- İbn Abbas der ki: Makis
b. Subabe, Müslüman olan kardeşi Hişam b. Subabe'yi Neccar oğulları arasında
ölü bulunca Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip durumu anlattı.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Neccar oğullarına Fihr oğularından
bir elçi gönderdi ve şöyle buyurdu: "Neccar oğullarına gidip selamımı
söyle ve şöyle de: ''Resulullah, eğer Hişam'ı katilini biliyorsanız onu
kardeşine vermenizi emrediyor. Eğer bilmiyorsanız kardeşine diyeti ödemenizi
istiyor ...
Fihr oğullarından olan
kişi Neccar oğullarına bu sözleri iletince şöyle dediler: "Allah'ı ve
Resulünü işittik ve itaat ettik. Ancak vallahi katilini bilmiyoruz. Ona diyet
öderiz." Makis'e diyet olarak yüz deve verdiler ve Makis ile Fihr
oğullarından olan kişi ,.' Medine'ye doğru yola çıktılar. Medine'ye
yaklaştıklarında şeytan Makis'e gelip ona vesvese vererek: "Sen ne yaptın?
Kardeşinin diyetini kabul etmen, senin için küçültücü bir şeydir. Yanındaki
adamı öldür. Bir kişiye karşılık bir kişiyi öldürmüş olursun ve diyette sana
kalır" dedi. Makis, Fihr oğullarından olan adama bir kaya atarak başını
ezdi. Sonra bir deveye binip diğerlerini sürerek kafır olarak Mekke'ye dönüp şu
şiiri söylemeye başladı:
O kardeşime bedel, fihr
Kabilesilnden birini öldürdüm Diyetini de uzun boylu Neccarlılların üzerine
yükledim Böylece kısasımı elde ettim, devemin üzerine kuruldum Mürted olarak
putlara ilk dönen de ben oldum.
Bunun üzerine: "Kim
bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı
cehennemdir"[Nisa 93] ayeti nazil oldu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Vahidi, Esbabu'n-Nüzul (163/164) ve Taberi (5/217)
293- Beyhaki der ki:
Önceki soruya verilecek bir cevap ta şudur: Tabiunun ileri gelenlerinden olan
Ebu Miclez Lahik b. Humeyd: "Kim bir mümini kasden öldürürse cezası,
içinde temelli kalacağı cehennemdir.[Nisa 93] ayetiyle ilgili olarak: "Bu,
onun hak ettiği cezadır. Ancak Allah onu cezalandırmak istemezse
cezalandırmaz" dedi.
Tahric: İsnadı hasendir.
Taberi, Tefsir (5/217) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (9/361). Bak: Suyuti,
ed-Dürrü'l-Mensur (2/628)
Bu hadis Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilmiştir ancak senedi sabit değildir.
Beyhaki der ki:
Öğrendiğime göre Ebu Süleyman el-Hattabı el-Busu şöyle dedi: "Kur'an'ın
tamamı aynı hükümdedir. Eğer biri diğerini nesh etmemişse, ilk inen le sonra
inen ayetlerle amel etmenin hükmü aynıdır. Eğer: ''Bundan başkasını dilediğine
bağışlar''[Nisa 48] ayetiyle, ''Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde
temelli kalacağı cehennemdir''[Nisa 93] bir araya getirilir, bunlar
"Dilediğini bağışlar" sözüyle düşünülürse, bu iki ayetin birbirine
ters olmadığı görülür. Çünkü Allah'ın dilediğini bağışlaması, şirk dışındaki
bütün günahlar için geçerlidir.
Yine: "Cezası,
içinde temelli kalacağı cehennemdir"[Nisa 93] ayetinin manası: "Eğer
Allah onu cezalandıracak olursa ve affetmezse" olarak düşünülürse, birinci
ayetin haber, ikinci ayetin de affın umulduğu bir tehdit olduğu görülür. Allah
en doğrusunu bilir.
294- Asmai der ki: Amr
b. Ubeyd, Ebu Amr b. Ebi'l-Ala'ya gelip: "Ey Ebu Amr! Allah sözünden döner
mi?" diye sordu. Ebu Amr: "Sözünden dönmez" cevabını verince,
Amr: "Ancak Allah böyle söylüyor" dedi. Ebu Amr: "Nerede
diyor?" karşılığını verince, Amr, Ebu Amr'ın ezberinde olmayan tehditle
ilgili ayeti okudu. Ebu Amr: "Sen Acem'den misin? Muhakkak Araplar
vaadinden dönmeyi alçaklık, tehdidinden dönmeyi de şeref sayar" deyip şu
şiiri okudu:
Muhakkak ki ben bir Şeyi
vaad etmiş veya bir şeyle tehdid etmişsem Muhakkak tehdidimden döner, vaadimi
yerine getiririm
Beyhaki der ki: Eger,
Allah: "Kim Allah'a ve Peygamberine baş kaldırır ve yasalarını aşarsa,
onu, temelli kalacağı cehenneme sokar''[Nisa 14] denilecek olursa şöyle cevap
verilir: Yasalar, genel bir isimdir. Kişi imanı terk etmekle Allah'ın yasasını
aşar. imanı terk eden de cehennemde ebedi kalır."
Eger: "Allah:
''Allah'ın buyruğundan çıkanlar cehennemdedirier. Din Günü oraya girerler.
Oradan bir daha ayrılamazlar''[İnfitar 14-16] buyuruyor", denilecek olursa
şöyle cevap verilir: Allah: ''İyiler şüphesiz nimet içindedirler''[İnfitar 13]
buyurur. Fasık ta mümindir ve imanı sebebiyle iyilerden sayılır.
Eger: "Burada
iyilik kelimesi genel olarak kastedilmiyor" denilecek olursa: "Facir
kelimesi de genel olarak kastedilmemiştir" cevabı verilir. Eger:
"Kişinin buyruktan çıkması imanını yok eder" denilecek olursa bu
sözle Mürcie'nin: "Kişinin Allah'ın buyrugunu çignemesi imanını yok
eder" sözü arasında fark yoktur. Ayette kastedilen facirler, facir olan
kafirlerdir. Çünkü iyiligin başı iman, fücurun başı da küfürdür. Bunun dogru
oldugu na da şu ayetler delalet etmektedir: ''İyi hareket edenin ecrini zayi
etmeyiz.''[Kehf 30], ''İş yapanın işini boşa çıkarmam.''[Al-i İmran 195],
''Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat
kat arttırır ve yapana büyük ecir verir.''[Nisa 40], "Kim zerre kadar
iyilik yapmışsa onu görür. ''[Zilzal 7], "Her kişinin yaptığı iyiliği ve
yaptığı kötülüğü, ki kendisiyle o kötülük arasında uzun bir mesafe olmasını
diler, hazır bulacağı günü bir düşünün.''[Al-i İmran 30], ''Aranızdan, inanıp da
sarfeden kimselere büyük ecir vardır.''[Hadid 7], ''Allah mümin erkeklere ve
mümin kadınlara, temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler, Adn
cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. "[Tevbe 72], "İyiliğin
karşılığı ancak iyilik değil midir?"[Rahman 60]
Bu ve bu manadaki
ayetler, Yüce Allah'ın iyilik yapanın amelini boşa çıkarmayacağını
göstermektedir. Amellerin en iyisi de Allah'a ve Resulüne imandır.
Müminin Cehennemde ebedi
kalacağını söyleyen, onun amelini yok saymış olur. Allah'ın, itaatlere sevap,
günahlara da ceza vaad ettiğini gördüğümüze göre, hiç kimsenin, işlenen
günahları görmesi itaatleri ise görmezden gelmesi doğru olmaz.
Eğer, böyle kişiler için
şefaatin olmadığına dair: "Zalimlerin ne dostu, ne de sözü dinlenecek
şefaatçisi olur''[Mümin 18], ayetini delil getirecek olurlarsa, bilinmelidir ki
buradaki zalimler kafirlerdir. Ayetin başında onlar zikredilerek bunun böyle
olduğu görülmüştür. Eğer: "Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına
şefaat edemezler''[Enbiya 21] ayetini delil gösterirlerse, bu bizim
delilimizdir deriz. Çünkü imanı dolayısıyla fasık kendisinden razı
olunanlardandır. Allah: "Sonra bu Kitab'ı kullarımızdan seçtiğimiz
kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine zulüm eder, kimi orta davranır,
kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklere koşar''[Fatır 32] buyurmuştur. Ayette
geçen seçmek ile razı olmak aynı manadadır. Yani seçilen kişilerden bazıları
kendine zulüm etmiştir. Zulüm de fasıklıktır. Bu sebeple Allah onlar arasında
kendine zulüm yapan olduğunu bildirmiştir. Hz. Yunus kıssasında da:
"Doğrusu ben zalimlerdenim''[Enbiya 87] demiştir.
Değişik kanallarla bize
bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sonra bu
Kitab'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır.
Onlardan kimi kendine
zulüm eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle iyiliklere
koşar"[Fatır 32] ayetiyle ilgili olarak: "Bunların hepsi
cennettedir" buyurmuştur.(Tirmizi 5/363 (3225)) Bu rivayetler el-Ba's
kitabının yedinci bölümünde şahitleriyle geçmiştir.
"Onlar Allah'ın
hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler''[Enbiya 21] ayeti:
"Ancak Allah'ın izin verdiği kişilerin şefaatçi olur" manasındadır.
Allah: "O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?"[Bakara 255]
buyurur.
Halimi der ki: Ayete
başka mana verilemez. Çünkü Allah katında kendilerinden razı olunanlar ne bir
kralın, ne peygamberin şefaatine ihtiyaç duymazlar. O zaman bizim dediğimizin
doğruluğu ortaya çıkar. Allah, büyük günah sahibine şefaatçi olunmasına razı
olmaz denilemez. Çünkü onun şefaate ihtiyacı vardır. Onun günahı ne kadar büyük
olursa şefaate olan ihtiyacı o kadar büyük olur. Kişinin şefaate ihtiyacının
çok olması, kendisine şefaat edilmesine nasıl engel olur. Kafirlere şefaat edilememesinin
sebebi günahlarının büyük olması değil, Allah'ı veya kendisine şefaat edecek
peygamberi inkar etmesidir. Veya Alah'ın, ona kimsenin şefaatçi olamayacağını
bildirmesidir. Bunlar ise büyük günah işleyen kıble ehli için geçerli değildir.
"O gün, kimsenin
kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür''[İnfitar 19] ayetinde şefaat
reddedilmemektedir. Burada hiç kimse kendi gücüyle başkası için hiçbir fayda
sağlayamayacak denilmektedir. Şefaat ise güç değil, şefaatçinin, şefaate izin
verecek olanın önünde eğilmesi, şefaatçinin de kendisine şefaat edilecek olana
şefaat etmesidir. Bu da kıyamet günü olacaktır.
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şefaat ederek tevhid ehlinden bir grubu
cehennemden çıkarıp cennete sokacağıyla ilgili tevatür derecesinde sahih
hadisler mevcuttur. Yine Allah'ın, şirk dışındaki büyük günah sahiplerinden
bazılarını kendilerine azab etmeden bağışlayacağını bildiren hadisler de
çoktur. Şüphesiz ki Allah rahmeti geniş ve cömert olandır.
Beyhaki der ki: el-Ba's
ve'n-Nüşur adlı kitapta bununla ilgili rivayetleri zikrettik. Burada sadece bir
kısmına işaret ediyoruz. Yüce Allah Hz. Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurur: "Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak
fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir."[İsra
79] Sabit bir hadiste bize bildirildiğine göre Yezıd el-Fakır, Cabir b.
Abdiılah'tan, şefaatle ilgili söylediklerimizi destekleyen rivayetlerde
bulunmuştur. Yine Huzeyfe b. el-Yeman (1), ibn Ömer (2) ve başkalarından da bu yönde
rivayetler vardır.
Tahric: (1): Nesai, S.
el-Kübra (3/43). (2): Buhari (5/228)
295- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Makam-ı Mahmud şefaattir."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Tirmizi 5/303 (3137).
Muhammed b. Ubeyd'in
rivayetinde ise ibare şu şekildedir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir'[İsra 79] ayetini açıklarken:
''Makam-ı Mahmud, ümmetime şefaat edeceğim makamdır" buyurdu." (Ahmed
(2/441,528) ve Taberi, Tefsir (9/145-146).
296- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Belki de Rabbin
seni övülecek makama yükseltir'[İsra 79] ayetini açıklarken: ''Ayetten
kastedilen şefaattir" buyurdu."
Ravileri güvenilirdir.
297- Ebu Bekr b. Davud
der ki: Ab dan' ı işittim: diyordu ki: "Bu, bize münker olduğunu
söyledikleri bu hadisi Ebu Bekr (b. Ebi Şeybe) Tefsır kitabında Veki' kanalıyla
Davud ez-Zeafıri'den, o da babası kanalıyla "Ebu Hureyre'den bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Belki de Rabbin seni övülecek
makama yükseltir''[İsra 79] ayetini açıklarken: ayetten kastedilen
şefaattir" buyurdu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberi, Tefsir (15/144) ve İbn Ebi Şeybe (11/484)
298- Ali b. el-Hüseyin
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir adamın
bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Kıyamet gününde yeryüzü Rahman'ın azameti karşısında serilecektir. Her
kişinin ancak ayağını basacağı kadar bir yeri olacaktır. insanların içinde ilk
olarak ben çağrılacağım ve Cibril'in Rahman'ın sağında durduğunu göreceğim.
Canım elinde olana yemin ederim ki; Cibril daha önce Allah'ı görmemiştir. Ben:
''Ey Rabbim! Bu kişi senin tarafından bana elçi olarak gönderildiğini söyledi''
diyeceğim. O zaman Cibril suskun kalıp konuşmayacak. Bunun üzerine Rab: ''Doğru
söyledi. Onu ben sana gönderdim. isteğin nedir?'' buyuracak. Ben: ''Ey Rabbim!
Kullarından bazılarını yeryüzünün değişik yerlerinde ibadet eder bir şekilde
bıraktım. Senden onlara vereceğim cevabı bekliyorlar'' diyeceğim. Allah bana
şöyle buyuracak: ''Ben seni onlara karşı mahcup etmem.'' işte Allah'ın: ''Belki
de Rabbin seni Övülecek makama yükseltir''[İsra 79] buyurduğu Makam-ı Mahmud
budur ...
Tahric: İsnadı zayıftır.
Taberi, Tefsir (15/146) ve Ebu Nuaymı Hilye (3/145)
Bu hadisi birden çok
kişi İbrahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler.
Beyhaki der ki: Hadisin
tamamı ve diğer rivayetler şefaat konusunda geçmektedir. Allah: ''Rabbin
şüphesiz sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın''[Duha 5] buyurmuştur.
299- Abdullah b. Amr b.
el-As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Rabbim!
O putlar çok insanları saptırdı; bana uyan bendendir"[İbrahim 36] ve
İsa'nın söylediği: ''Onlara azab edersen, doğrusu onlar Senin
kullarındır''[Maide 118] ayetini okudu ve ellerini kaldırıp: "Allahım!
Ümmetim, ümmetim" diyerek ağladı. Allah: "Ey Cibril! Muhammed'e git
ve (Rabbin daha iyi bilir ancak) neden ağladığını sor" buyurunca, Cibril
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip ağlamasının sebebini sordu.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlama sebebini söyleyince, Cibril
Allah'a Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) neden ağladığını söyledi.
Yüce Allah: "Ey Cibril! Muhammed'e git ve: ''Ümmetin konusunda seni razı
edeceğiz ve üzmeyeceğiz'' de" buyurdu.
Müslim bu hadisi
Sahih'te Yunus'tan nakletti.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Nesai (6/356)
299- Cabir b.
Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bana, benden önce
kimseye verilmeyen beş şey verildi" deyip bu beş şeyı zikretti. Bu beş
şeyarasında: "Bana şefaat yetkisi verildi" sözü de vardır.
Buhari ve Müslim bu
hadisi Sahih'lerinde naklettiler.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Buhari (1/86,1/113) ve Müslim (1/270)
301- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir duası vardır. Ben bu duamı
ümmetime şefaat etmek için sakladım. "
İsnidı sahihtir.
Müslim Sahıh'te Züheyr
ve başkası kanalıyla Ravh'tan nakletti. Müslim (1/190)
Buhari ve Müslim bu
hadisi Ebu Hureyre kanalıyla naklettiler. Nuhari (7/145,8/192) ve Müslim
(1/188-190).
Müslim de Cabir'den
rivayet etti. Müslim (1/190)
Abdurrahman b. Ebi Akil
de bunu Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakletti. Müslim bu sözü
Ubey b. Ka'b'dan kıraat konusundaki hadisin içinde aktardı.
Beyhaki der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Ümmetimi bağışla.
Allahım! Ümmetimi
bağışla" demesi ve üçüncü duasını, Hz. ibrahim dahil bütün insanların
kendisine yöneleceği güne saklamış olması sebebiyledir.
301- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü peygamberler arasında tabisi en çok olan ben olacağım. Bazı
peygamberler sadece bir inananıyla gelecektir. Ben ilk şefaat edecek ve şefaat
etmesine izin verilecek olan kişiyim. ''
Ravileri güvenilirdir.
Müslim bu hadisi başka bir
kanalla Muhtar'dan nakletti. Müslim
(1/188)
Beyhaki der ki: Bu
manada bir hadis, Cabir b. Abdillah (1), Abdullah b. Selam (2), Ubey b. Ka'b
(3) ve Ebu Hureyre6 kanalıyla bize bildirilmiştir.
(1): Darimi. (27), (2):
İbn Ebi Asım, es-Sünne 2/370 (793), (3): 5 Tirmizi (5/586) ve ibnMace
2/144384314), (4): Ebu Davud 5/54 (4673)
Kıyamet günü mahşerde
bulunanlara Allah'ın rahmet etmesi ıçın Resulullah'a has bir şefaat yetkisi
verilmiştir. Ondan sonra başka peygamberler, melekler, sıddikler de bazı Müslümanlara
şefaatçi olacaklar. Söylendiğine göre büyük günahı olanlara şefaat yetkisi olan
tek kişi de Resulullah olacaktır.
303- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Kiyamet günü
müminler toplanınca üzüntü içinde: ''Rabbimizden şefaat dileyecek birisini
bulsak ta bizi bu durumdan kurtanp rahatlatsa'' derler ve Hz. Adem'e gidip:
''Ey AdemI Sen, insanların atasısm, Allah seni eliyle yarattı ve sana melekleri
secde ettirdi ve her şeyin adını sana öğretti. Sen bizim şu yerimizde
rahatlayabilmemiz için Rabbin katında bize şefaat et'' derler. Hz. Adem: ''Ben
sizin dediğiniz konumda değilim'' deyip işlediği hatayı söyler ve: ''Siz Nuh'a
gidin. O, Allah'ın gönderdiği ilk resuldür'' der. Hz. Nuh'a giderler; ancak o da:
''Ben sizin dediğiniz konumda değilim'' deyip işlediği hatayı söyler ve: ''Siz
Rahman'ın dostu ibrahim'e gidin'' der. Hz. ibrahim'e giderler; ancak o da:
''Ben sizin dediğiniz konumda değilim" deyip işlediği hatalan söyler ve:
''Siz Allah'i kendisine Tevrat'ı verdiği ve konuştuğu KUlu ve resulü olan
Musa'ya gidin'' der. Hz. Musa'ya giderler, ancak o da: ''Ben sizin dediğiniz
konumda değilim'' deyip işlediği hatayı söyler ve: ''Siz Allah'ın kulu,
kelimesi ve ruhu olan isa'ya gidin'' der. Hz. isa 'ya giderler; ancak o da:
''Ben sizin dediğiniz konumda değilim. Siz Allah'ın geçmiş ve gelecek
bağışladığı kulu olan Muhammed'e gidin'' der.
Bana gelirler ve ben de
Rabbimden izin istemek üzere ayrılırım. Ben Rabbimi görünce secdeye kapanınm.
Allah dilediği süreye kadar beni secdede bırakır. Sonra bana: ''Başını kaldır
ve iste, verilirsin, şöyle, dinlenirsin; şefaat et. şefaatçi edilirsin'' denir.
Ben bunun üzerine başımı kaldırır, bana öğrettiği hamd ile ona hamd ederim,
sonra şefaat ederim ve o bana bir sınır çizer, ben de onları cennete sokanın.
Sonra kendisine döner ve Rabbimi gördüğümde secdeye kapanırım. Allah dilediği
süreye kadar beni secdede bırakır. Sonra bana: ''Başmi kaldır ve iste,
verilirsin, şöyle, dinlenirsin; şefaat et. şefaatçi edilirsin'' denir. Ben
bunun üzerine başımı kaldırır, bana öğrettiği hamd ile ona hamd ederim, sonra
şefaat ederim ve o bana bir sınır çizer ben de onları cennete sokanın. Sonra
kendisine döner ve Rabbimi gördüğümde secdeye kapanırım. Allah dilediği süreye
kadar beni secdede bırakır. Sonra bana: ''Başını kaldır ve iste, verilirsin,
şöyle, dinlenirsin; şefaat et. şefaatçi edilirsin'' denir. Ben bunun üzerine
başımı kaldırır, bana öğrettiği hamd ile ona hamd ederim, sonra şefaat ederim
ve o bana bir sınır çizer, ben de onları cennete sokanın. Sonra kendisine döner
ve: ''Ey Rabbim! Cehennemde sadece Kur'an'ın hapsettiği -yani cehennemde
kalması zorunlu olan- kişiler kaldı'' derim."
Buhari ve Müslim(1),
bunu Hişam ed-Destuvat'den ve başkalarından naklettiler. Ebu Avane'nin(2) Katade'den
yaptığı rivayet ise: "Kıyamet günü Allah insanları toplar ... "
şeklinde başlamaktadır.
Tahric: (1): Buhari
(8/172, 203) ve Müslim (1/171-182), (2): Buhari (7/203) ve Müslim (1/180)
Ebu Hureyre'nin
rivayetine göre ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kıssayı
anlatırken şöyle buyurdu: "Kıyamet günü Allah evvelkileri ve sonrakileri
düz bir yerde toplar. Öyle düz ve geniş bir meydan ki orada bir münadi
seslenince sesini herkes duyabilecek ve bakan bir kişinin gözü mahşer halkını
bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların sıkıntısı ve
kederi dayanılmaz ve tahammül olunmaz bir dereceye varacak." Sonra
devamında yukarıdaki hadisi aktardı.
Beyhaki der ki: Bu hadis
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), mahşerde toplananları, güneşin
altında üzüntü ve kederden dayanılamayacak durumdan kurtarmak için, sonra
ümmetinden günahkar olanlar için şefaatçi olacağını göstermektedir.
Mabed b. Hilal'in, Enes
b. Malik kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiği
hadiste bu şefaatin ümmetinden büyük günah sahipleri için olacağına işaret
vardır. Bu rivayete göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Ben: ''Ey Rabbim! Ümmetim, ümmetim'' diyeceğim. Bana: ''Git ve
kalbinde buğday tanesi, veya arpa tanesi iman olanı cehennemden çıkarı)
denilecek." ikincisine ise: "Hardal tanesi kadar imanı olanı
cehennemden çıkar" denildiği rivayet edilmiştir. Üçüncüsünde ise:
"Hardal tanesinden çok daha az bir imana sahip olanı da cehennemden
çıkar" denildiği rivayet edilmiştir. --- Müslim (ı/182- 183) ve Buhari
(8/200)
304- Enes der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalbinde arpa tanesi kadar hayır
olanı cehennemden çıkarana kadar şefaatçi olacak. Sonra Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha şefaatçi olacak ve kalbinde hardal
tanesi kadar hayır olan kişileri cehennemden çıkaracak. Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha şefaatçi olacak ve kalbinde hardal
tanesinin yarısından daha az hayır olan kişileri cehennemden çıkaracak."
İsnadı sahihtir.
Beyhaki der ki: Bütün
bunlar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetinden büyük günah
işleyenlere şefaatçi olacağına delildir.
305- Enes'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şelaatim,
ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır ...
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tirmizi 4/625 (2435).
Bu hadis, Eş'as
el-Huddani, Malik b. Dinar, Sabit, Katade, Ziyad enNumeyri, Yezid er-Rakkaşi
kanallarıyla Enes'ten rivayet edilmiştir.
306- Cabir'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
''Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tirmizi 4/625 (2436).
307- Beyhaki der ki:
Velid b. Müslim bu hadisi Züheyr b. Muhammed'den bu şekilde nakletti ve şu
ibareyi ekledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Onlar Allah'ın
hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler"[Enbiya 28] ayetini
okuduktan sonra: "Şefaatim. ümmetimden büyük günah işleyenler için
olacaktır" buyurdu.
Tahric: Hakim sahih
olduğunu söylemiştir; Taberani, el-Kebir (11/89)
308- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır ve her peygamber bu duayı
acele edip yapmıştır. Ancak ben bu duamı ümmetime şefaat etmek için sakladım.
Bu şefaatim inşallah Allah'a ortak koşmadan ölenlere mutlaka ulaşacaktır ...
Müslim, bu hadisi Ebu
Kureyb'den nakletmiştir. -- Müslim (1/189)
Beyhaki der ki: Amr b.
Ebi Süfyan da hadisi Ebu Hureyre'den(1) bu şekilde nakletmiştir. Ebu Zer(2),
Muaz b. Cebel(3), Ebu Musa(4), Avf b. Malik(5) ve başkaları da aynı manada
rivayette bulunmuşlardır.
Tahric: (1): Müslim
(1/189), (2): Ahmed (5/145,148,161- 162) veDarimi (620), (3): Ahmed (5/232),
(4): Ahmed (4/404), (5): Ahmed (6/23- 24,28- 29)
309- Cabir b.
Abdullah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Allah bir topluluğu şefaatle cehennemden çıkarır ve searir gibi
çıkarlar. "
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari (7/202) ve Müslim (1/178)
Amr'a: "searır
nedir? diye sorulunca: "salatalık / hıyarlar" cevabını verdi.
Amr'ın dişleri düşmüştü
(ve bu sebeple sin harfini şin gibi söylüyordu) Hammad der ki: Amr'a: "Ey
Ebu Muhammed! Sen Cabir b. Abdillah'ın: "Bir topluluk şefaatle cehennemden
çıkacak" dediğini işittin mi?" diye sordum: "Evet" cevabını
verdi.
Buhari bu hadisi
Sahih'te Arim'den nakletmiştir. Müslim de Ebu'r-Rabi kanalıyla Hammad'dan
nakletmiştir. İmran b. Husayn ve başkaları da aynı manada bir hadisi
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmişlerdir.
310- Yezid el-Fakir
anlatıyor: Haricilerin bir görüşü çok hoşuma gitmişti. Genç biriydim ve
kalabalık bir grupla hac için yola çıktık. Medine'ye uğrayınca Cabir b.
Abdullah'ın bir direğin dibinde oturmuş oradakilere Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hadis anlattığını gördük. Cabir cehennemliklerden bahsedince:
"Ey Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahabisi! Bu anlattığınız
şey nedir? Halbuki Allah: ''Sen cehenneme kimi sokarsan, onu şüphesiz rezil
etmiş olursun''[Al-i İmran 9-12] ve ''Oradan çıkmak isteyişlerinin her
defasında geri çevrilirler''[Secde 20] buyurmaktadır. Siz hala ne
diyorsunuz?" dedim. Cabir: "Ey genç! Kur'an okuyor musun?" diye
sorunca: "Evet" cevabını verdim. Cabir: "Allah'ın, Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) göndereceği Makam-ı Mahmud'u işittin mi?"
diye sorunca: "Evet" cevabını verdim. Cabir: "Hz. Muhammed'in
Makam-ı Mahmud'u, Allah'ın onunla cehennemliklerden bazılarını oradan
çıkarmasıdır" dedi. Sonra Sırat'ı ve insanların ondan geçmesini tarif
etti. Anlattıklarını iyice ezberlememiş olmaktan korkarım. Ancak söylediğine
göre bazıları cehenneme girdikten sonra, Cabir'in adını söylediği çubuklar gibi
çıkacaklar ve Cennet nehirlerinden birine girip yıkanacaklar. Çıktıklarında ise
beyaz sayfalar gibi olacaklar. Geri döndük ve: "Vah size! Sizce bu ihtiyar
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına yalan mı söyler" deyip geri
döndük. Vallahi aramızdan sadece bir kişi ayrıldı.
Müslim, Sahih'te Haccac
b. eş-Şair kanalıyla Fadl b. Dukeyn'den nakletmiştir.
Diğer tahric: Müslim
(1/179).
311- Ebu Said'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme girince Allah:
''Kalbinde hardal tanesi kadar hayır olanı cehennemden çıkarm'' buyurur.
Cehennemden yanmış ve kıpkırmızı olmuş bir şekilde çıkarlar ve hayat denilen
nehre atılırlar. Orada sel suyunun getirdiği tanenin bittiği gibi
biterler." Resulullah şöyle buyurdu: "O tanenin sart ve eğilmiş
olarak bittiğini görmüyor musunuz?"
İsnadı sahihtir.
Buhari Sahih'te Müsa b. İsmail'den,
Müslim de başka bir kanalla Vuheyb'den nakletmiştir. Buhari (7/202) ve Müslim
(2/172)
312- Semure b. Cundub'un
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Cehennem ateşi Cehennemliklerden bazılarının topuklarına kadar,
bazılarının beline kadar, bazılarının köprücük kemiklerine kadar ulaşır ...
İsnadı sahihtir.
Müslim bu hadisi İbn Ebi
Şeyhe'den nakletmiştir. Said'in, Katade'den bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kiminin dizlerine kadar yetişir"
demiştir. Müslim (3/2185)
Beyhaki der ki:
Sabit'in, Ata b. Yesar'dan, onun da Ebu Said'den bize bildirdiğine göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'ı görme, Sırat ve müminlerin
ondan geçişini anlatan hadiste bundan bahsetmiş ve şöyle dediklerini
bildirmiştir: "Ey Rabbimiz! Kardeşlerimiz bizimle namaz kılıyorlardı,
bizimle oruç tutuyorlardı ve bizimle beraber cihad ediyorlardı. Buna rağmen
onları Cehenneme koydun." Allah onlara şöyle buyurur: ''Gidin ve
tanıyabildiğinizi çıkarın.'' Müminler onların yanına gelir, onları yüzlerinden
tanırlar. Ateş onların suretini yemez. Ateş onlardan kiminin ayağına, kiminin
bacağının yarısına kadar, kimisinin diz kapağına kadar isabet etmiştir. Oradan
birçok insanı çıkarırlar. Sonra dönerler ve aynı şeyi söylerler. Allah: ''Gidin
kalbinde bir kırat ağırlığınca hayır olan kimseleri çıkarın'' buyurur. Birçok
halkı çıkarırlar. Sonra dönerler ve aynı şeyi söylerler ve sonunda Allah
onlara: ''Gidin ve kalbinde zerre kadar hayır olanı oradan çıkarın'' buyurur.
''-- İsnadı sahihtir.
Ebu Said bu hadisi
anlatınca: "Eğer inanmıyorsanız: "Allah şüphesiz zerre kadar
haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat arttırır ve yapana büyük
ecir verir''[Nisa 40] ayetine bakın" derdi.
"Müminier: ''Ey
Rabbimiz! Cehennemde hayırlı hiç kimseyi bırakmadık'' deyince, Allah:
''Melekler şefaat ettiler, peygamberler şefaat ettiler, Müminler şefaat
ettiler, Şimdi ise merhametlilerin en merhametlisi kaldı'' der ve ateşten bir
avuç alarak, yanarak kömür haline gelmiş insanları çıkarır. Hayat adı verilen
bir nehre getirilirler ve nehrin iki tarafında selin getirdiği kumda biten tane
gibi biterler. Sizler o tanenin gölgede kalan kısmının sarımtırak, güneşte
kalan kısmının yeşil olduğunu görmüyor musunuz?" Biz: "Ey Allah'ın
Resulü! Sanki sen çölde çobanlık etmişsin" deyince Resulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem} şu karşılığı verdi: "Artik hayat nehrinden boyunlarında
inciden gerdanlıklar olduğu halde çıkarılıp Cennete gönderilecekler. Bunlar,
işlenmiş bir amelleri ve takdim ettikleri bir hayırları olmaksızın Allah'ın
cennete koyduğu ve adları cehennemiyyun olan kişilerdir. Allah onlara:
''Dilediğiniz şeyi alın, aldığınız her şey sizindir'' buyuracak. Onlar almayı
bitirince: ''Keşke Allah aldığımız şeyleri bize verse'' diyecekler. Allah:
''Ben size aldığınızdan daha üstününü verdim'' buyurunca, onlar: ''Ey Rabbimiz!
Aldığımızdan daha üstün olan nedir?'' diye sorarlar. Allah: ''Sizden razı
olmam, gazab etmememdir'' cevabını verir."
313- Bu Hadis başka bir
kanal'dan Ebu Said el-Hudri'den nakledilmiştir. --- İsnadı sahihtir.
Müslim, Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe kanalıyla Cafer b. Avn'dan nakletmiştir. -- Müslim (1/171)
Beyhaki der ki: Buhari
ve Müslim'in rivayetine göre Said b. el-Müseyyeb ve Ata b. Yezid'in Ebu
Hureyre'den yaptığı rivayette kıssanın sonunda şu ibare vardır: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah: ''Dile!'' deyince,
kul temenni eder ve bitirince de Allah: ''Falan ve falan şeyi de iste'' buyurup
ona daha ne isteyeceğini hatırlatır. Kulun istekleri bitince Allah: ''Bunlar ve
bir katları senindir'' buyurur. "
Ebu Said el-Hudri, Ebu
Hureyre'ye: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu
söyledi: "Allah o kula şöyle buyurur: "Bu ve bunun on katı
senindir."
Tahric: Buhari
(1/195-197, 7/205- 206) ve Müslim (1/163-167)
Ebu Salih kanalıyla Ebu
Said'den bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
cehennemden çıkıp cennete girecek kişilere o zaman: "Canınız bir şey
istiyor mu?" diye sorulunca onların: ''Bu ismi (Cehennemiyyun) bizden
kaldırmanı istiyoruz'' derler" dediğini ve o ismin onlardan kaldırıldığını
aktarmıştır.
314- Abdullah b.
Mes'ud'un bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Cennete en son girecek ve cehennemden en son çıkacak kişiyi
biliyorum. Bu kişi em ekleyerek çıkacak ve Rabbi ona: ''Cennete gir!'' diyecek
o: ''Cennetin dolu olduğunu görüyorum'' deyince Allah ona üç defa aynı şeyi
söyler. O kişi de aynı cevabı verir. Bunun üzerine Allah ona: ''Sana dünyanın
on katı vardır'' buyurur. "
İsnadı sahihtir.
Buhari, Sahih'te
Muhanuned b. Halid kanalıyla Ubeydullah'tan(1); Buhari ve Müslim de Cerir
kanalıyla Mansur'dan naklettiler.(2)
Tahric: (1): Buhari
(8/202) - (2): Buhari (7/204) ve Müslim (1/173)
Beyhaki der ki: Bu
konudaki haberleri el-Ba's ve'n-Nüşur adlı kitapta şefaat ve cehennemden en son
çıkacak kişiler konusunda zikrettik. Burada zikrettiğimiz rivayetler
yeterlidir. Başarı Allah'tandır.
315- Enes'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Bir adam
cehennemde bin yıl: ''Ey Hannan! Ey Mennan" diye seslenince Allah: ''Ey
Cibril! Bana bu kulumu getir" buyurur. Cibril gidip cehennemliklerin
sıkıntı içinde ağladıklarını görür ve geri dönüp Rabbine bildirir. Allah: ''Git
ve onu bana getir. O falan yerdedir" buyurur. Cibril gidip adamı getirince
Allah: ''Ey kulum! Yerini ve menzilini nasıl buldun?" diye sorar. Adam:
''En kötü yer ve menzil" cevabını verir. Allah: ''Kulumu geri götürün"
deyince adam: ''Beni oradan çıkardıktan sonra tekrar göndermeni
beklemezdim" der. Bunun üzerine Allah meleklere: ''Kulumu bırakın"
buyurur. "
Tahric: İsnadı zayıftır.
Ahmed (3/230) ve Beğavi, Şerhu's-Sünne (15/193)
316- Ebu Said'in
bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Cehennemde ebedi kalacak olanlar orada ölmezler ve dirilmezler. Ancak
bazıları günahları -veya hata lan- sebebiyle cehenneme girerler ve ateş onları
bir defa öldürür. Onlar yanıp kömür olunca şefaate izin verilir. Onlar toplu
halde yanmış bir şekilde getirilirler ve cennet nehirlerine atılırlar. Sonra:
''Ey Cennet ahalisi! Onlara su dökün!'' denilir. Onlar sel suyunu getirdiği
kumda biten tane gibi biterler." (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
böyle dediğini işiten) bir adam: "Sanki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) çölde yaşamış" dedi.
Ravileri güvenilirdir.
Müslim, Nasr b. Ali'den
nakletti. -- Müslim (1/172)
Süleyman et-Teymi, Ebu Nadra
kanalıyla Ebu Said'den şu şekilde nakletti: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve
Sellem} hutbe verip: ''Rabbine suçlu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun
içindir. Orada ne ölür, ne yaşar"[Taha 74] ayetini okudu. -- Tahric: ibn
Huzeyme (283) ve İbn Mende 3/787 (82S)
Beyhaki der ki:
ihtimaldir ki Allah günah ve hatalar işleyen tevhid ehlinden bazılarına bu
şekilde muamele edecektir. Eğer önceki hadisin senedi sahihse bu muamelenin
tevhid ehlinden bazılarına olacağı anlaşılır. el-Ba's ve'n-Nüşur adlı kitapta
da belirttiğimiz üzere cehennemden çıkacak olanların durumlarının değişik
olması, günahlarının oranıyla ve Allah'ın onlara takdir ettiği cezayla
bağlantılıdır. Allah rahmetiyle bizi cehennemden korusun.
317- Eş'as b. Cabir der
ki: Hasan(-ı Basrı)'ye: "Ey Ebu Said! ''Ateşten çıkmak isterler,
çıkamazlar. Onlara sürekli azab vardır'' ayeti hakkında ne dersin?''[Maide 37]
diye sorunca eliyle baldırıma vurup şöyle dedi: "Onlar Cehennem ehli
(ebedi kalacak) olanlardır. Diğerleri ise günah işlemiş kişilerdir. Sıratta
onlardan intikam alınacak, sonra affedilecekler.
Cabir'in de bunun gibi
bir cevap verdiği rivayet edilir.
Tahric: Senedinde mahzur
yoktur. Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (3/72).
318- Kays b. Talk. b.
Ali'nin bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Ben insanlar arasında şefaati
inkar edenlerin en azılısıydım. Cabir b. Abdillah'a gidip cehennemliklerin
orada eb edi kalacaklarından bahseden ayetlerden bütün bildiklerimi okudum.
Bana şöyle dedi: "Ey Talk.! Sen Allah'ı Kitab'ını ve Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sünnetirıi benden daha iyi biliyorsun. Okuduğun ayetler,
cehennemin ehli (ebedi kalacaklar) içindir. Ancak diğerleri işledikleri günah
sebebiyle azab görürler, sonra oradan çıkarılırlar. Biz de senin okuduğunu
okuyoruz (ve şefaatin var olduğuna inanıyoruz)."
Tahric: İsnadı zayıfur.
Buhari, el-Edebu'l-Müfred (212/818) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (3/72).
Bu hadisin şahidi, bu
cüzde geçen Cabir b. Abdillah'ın rivayetidir. (Hadis no. 310)
319- Cabir b.
Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Bir topluluk cehennemde yandıktan sonra çıkıp cennete
girecekler.
Tahric: İsnadı hasendir.
Müslim (1/178)
Amr b. Dinar der ki: Ubeyd
b. Umeyr'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Bir topluluk cehennemden çıkıp cennete girecek." Bir adam:
"Ey Ebu Asım! Bu anlattığın hadis te nedir?" diye sorunca, Ubeyd b.
Umeyr şöyle cevap verdi: "Yanımdan uzaklaş ey görgüsüz! Bunu otuz
sahabeden işitmemiş olsaydım anlatmazdım."
Süfyan der ki: Amr b.
Ubeyd bir adamla yanımıza gelince, Amr b. Ubeyd Hicr'e girip namaz kıldı.
Arkadaşı çıkıp Cabir b. Abdillah'tan bu hadisi nakleden Amr b. Dinar'ın yanında
durdu. Amr b. Ubeyd dönünce, adam ona: "Ey kayıp! Neden cehennemden
kimsenin çıkmayacağını bize söylemedin?" dedi. Amr: "Bilakis
bildirdim" deyince adam şöyle karşılık verdi: "İşte Amr b. Dinar'ın
iddia ettiğine göre, Cabir b. Abdillah'tan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Bir topluluk cehennemde yandıktan sonra çıkıp cennete girecekler''
buyurduğunu işitmiş." Amr b. Ubeyd adama şöyle dedi: "Bunun, senin
anlamadığın bir manası var." Adam: "Bunun ne manası varmış?"
diye sorunca ise Amr b. Ubeyd adamdan elini çekip ondan ayrıldı.
320- Red. b. Hayve der
ki: Cabir b. Abdillah'a: "Günahlardan, küfür, şirk veya nifak olarak
adlandırdıklarınız var mıydı?" diye sorulunca: "Allah'a sığımrız.
Sadece: ''Günahkar müminler'' derdik" cevabını verdi.
Tahric: İsnadı
gevşektir. Heysemi, Mecma (1/107)
Beyhaki der ki: Aynı
manada hadisler bize Ali b. Ebi Talib, Sa'd b. Ebi Vakkas, Huzeyfe b. el-Yeman
ve başkalarından nakledilmiştir. el-Ba's adlı kitapta zikrettiklerimize bakacak
olursak, müminler günahları sebebiyle cehennemde ebedi kalmazlar. Ancak orada
ne kadar kalacakları bilinmemektedir. Başta şefaate mazhar olanın bile azab
görüp görmeyeceği bilinmemektedir. Günahın tehlikesi büyük, zararı çoktur.
Rabbimiz ise merhametlidir; ancak cezası da şiddetli ve acıdır.
321- Huşeyş Ebu Muhriz
der ki: Ebu İmran el-Cevni'nirı: "Kurtulacağım var say. Ancak ne zaman
kurtulacaksın!" dediğini işittim.
İsnadı hasendir.
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın:
Allah'ın Lütfu ve Rahmetiyle
Kulları Sorumlu Tutmadığı Şeyler