ŞUABU’L-İMAN

8.ŞU’BE: MAHŞER’E İMAN

 

Ehl-i Kıbleden Büyük Günah İşleyenlerin Tövbe Etmeden Vefat Etmesi

 

Dostlarımız bu konuda şöyle dediler: ''Bunların işi Allah'a aittir. Dilerse baştan onları bağışlar, dilerse peygamberlerini onlara şefaatçi kılar, dilerse cehenneme konulmalarını ve bir müddet azab görmelerini emreder. Sonra oradan çıkarılıp ya şefaatle ya da şefaatsiz olarak cennete konulmalarını emreder. Cehennemde sadece kafir olan ebedi kalır." Bu görüşe delil olarak ta: ''Hayır öyle değil; kötülük işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler; cehennemlikler işte onlardır. Onlar orada temellidirler"[Bakara 81] ayetini delil gösterirler.

 

Allah bu ayette cehennemde ebedi kalacak olanların suçu kendisini kuşatanlar olduğunu, müminin ise büyük günah sahibi olduğunu büyük günahların da kişiyi kuşatamayacağını, çünkü suçların başının küfür olduğunu, müminde de küfür olmadığına göre cehennemde ebedi kalmayacağını bildirir.

 

Eğer: "Bu söylenenler: ''inanıp yararlı işler yapan kimseler cennetlik olanlardır, onlar da orada temellidirler''[Bakara 82] ayetine muhaliftir. Çünkü imanın aslını ve fürüunu bir arada bulunduran cennetle müjdelenmiştir. Büyük günah işleyen ise salih amelleri terk etmiş demektir ve bu sebeple ona cennet vaad edilmemiştir" denilecek olursa, şöyle cevap verilir: Büyük günah işleyen tövbe ederse ve salih am el işlemeden ölürse, bu kişinin tövbesi salih amel yerine geçip cennete girer. Çünkü bu kişinin kötülükten uzak durması gerekirdi. Bir müddet günah işleyip sonra o günahtan uzaklaşırsa, farzın bir kısmını yapıp bir kısmını terk etmiş olur. Buda onun farzı tümden terk etmiş sayılmasını gerektirmez. Eğer Allah'ın onun tövbesini kabul etmesi caizse, neden günahta ısrar edenin tövbesini kabul edip imanı sebebiyle günahlarını bağışlamasın. Namazları ve diğer salih amelleri sebebiyle onun bir süre işlediği günahları bağışlamasın. Halbuki Allah: ''Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir,[Hud 114] buyurur.

 

Alimler, tövbe edenin azap görmeden bağışlanması konusunda ihtilafa düştüler. Günahta ısrar edenin bir müddet azap göreceği, sonra cennete gireceğini söylediler. Çünkü bu konuda sadık haber varid olmuştur. Dostlarımız buna delil olarak: "Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar''[Nisa 48] ayetini getirirler. Allah'ın haber verdiği şeyde aykırılık olamaz. Resulullah'ln (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünneti de durumun bu yönde olacağını belirtmiştir.

 

 

 

291- Ubade b. es-Samit'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerinden kadınlardan aldığı gibi biat alırken şöyle buyurdu: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina yapmamak ... -Resulullah ayette geçen bütün maddeleri saydı- üzere bana biat edin. Bu biatını yerine getiren in sevabı Allah'a aittir. Bunlardan birini ihlal edene bir ceza verilirse, bu onun kefareti olur. Bunlardan birini ihlal edip Allah'ın da bu günahını ortaya çıkarmadığı kişinin durumu ise Allah'a kalmıştır. Dilerse onu bağışlar, dilerse azab eder. "

 

Buhari ve Müslim Sahih'te Süfyan b. Uyeyne'den naklettiler.

 

Tahric: Hadis sahihtir. Buhari (6/61, 8/15,36- 37,1/10,4/251) ve Müslim (2/1333, 1334)

 

 

Beyhaki der ki: Kadınlardan aldığı biattan kasıt, kadınların biatından bahseden ayette geçenlerdir ve ayet şudur: ''Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah'a hiçbir ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, başkasının çocuğunu sahiPlenerek kocasına isnadda bulunmamak ve uygun olanı işlem ek te sana karşı gelmemek şartıyla sana biat etmek üzere geldikleri zaman, onları kabul et.''[Mumtehine 12]

 

"Bunlardan birini ihlal edip Allah'ın da bu günahını ortaya çıkarmadığı kişinin durumu ise Allah'a kalmıştır" sözünden kasıt, şirk dışındaki fiillerdir. Çünkü şirk dışındaki şeylerde verilen cezanın o günaha kefaret olduğunu bildirmiştir. Kişi şirk dışında bir günah işler de had cezası almazsa, artık işi Allah'a kalmıştır. Dilerse onu bağışlar, dilerse azab eder. Bu azab da şefaatle ilgili gelen rivayetlerden de anlaşıldığı gibi ebedi bir azab değildir.

 

Eğer: "Büyük günahlardan kaçınanın küçük günahlarını bağışlar, ancak büyük günahlardan kaçınmayanın günahını bağışlamaz. Çünkü Allah başka bir ayette: ''Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz''[Nisa 31] buyurmaktadır" denilecek olursa şöyle cevap verilir: Kaçınılması istenen büyük günah şirktir. Bu ayette günahların genelinin bağışlanmasından bahsedilmektedir. Daha önce zikrettiğimiz iki ayette ise özel bazı günahların bağışlanacağından bahsedilmektedir. Bu ayetleri beraber düşünüp geneli özelin çerçevesine dahil etmek gerekir.

 

Eğer: "Allah büyük günah sahiplerini cehennemde ebedi kalmakla tehdid etmiş ve sadece tövbe edenleri bunların dışında tutmuştur ve bu konuda: "Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar"[Furkan 68] "Ancak tövbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır''[Meryem 60] denilecek olursa şöyle cevap verilir: Bu tehdid, daha önce zikredilen bütün günahları kapsamaktadır. Allah bu ayete şirki zikrederek başlamış ve: "Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar''[Furkan 68] buyurmuştur. 0Bunun manası da daha önce sayılanlardan herhangi birini yapanın ve bu büyük günahları işleyenin bu azap la tehdid edilmesidir. "Kıyamet günü azabı kat kat olur''[Furkan 69] ayeti buna delalet etmektedir. Allah en doğrusunu bilir, ancak burada kastedilen şirk ile beraber başka günahlar işleyene, hem şirk hem de işlediği büyük günahın azabı tattırılır ve bu da kat kat azab demektir. Sonra Allah: "Ancak tövbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir"[Furkan 70] buyurmuştur. Allah bu ayette tövbe ile beraber imanı ve salih am eli de zikretmiştir. Böylece kişinin imanı küfrünü yok eder. imanını güzelleştirmesi de küfürdeyken yaptığı kötülükleri yok eder.

 

Eğer: liYüce Allah: ''Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir''[Nisa 93] buyurur" denilecek olursa şöyle cevap verilir:

Müfessirler bu ayetin adam öldürüp islam'dan dönen kişiler hakkında nazil olduğunu söylediler. Bazı dostlarımız ise ayette bir mümini kasden öldüren kişilerin kastedildiğini söylediler.

 

 

 

292- İbn Abbas der ki: Makis b. Subabe, Müslüman olan kardeşi Hişam b. Subabe'yi Neccar oğulları arasında ölü bulunca Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip durumu anlattı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Neccar oğullarına Fihr oğularından bir elçi gönderdi ve şöyle buyurdu: "Neccar oğullarına gidip selamımı söyle ve şöyle de: ''Resulullah, eğer Hişam'ı katilini biliyorsanız onu kardeşine vermenizi emrediyor. Eğer bilmiyorsanız kardeşine diyeti ödemenizi istiyor ...

 

Fihr oğullarından olan kişi Neccar oğullarına bu sözleri iletince şöyle dediler: "Allah'ı ve Resulünü işittik ve itaat ettik. Ancak vallahi katilini bilmiyoruz. Ona diyet öderiz." Makis'e diyet olarak yüz deve verdiler ve Makis ile Fihr oğullarından olan kişi ,.' Medine'ye doğru yola çıktılar. Medine'ye yaklaştıklarında şeytan Makis'e gelip ona vesvese vererek: "Sen ne yaptın? Kardeşinin diyetini kabul etmen, senin için küçültücü bir şeydir. Yanındaki adamı öldür. Bir kişiye karşılık bir kişiyi öldürmüş olursun ve diyette sana kalır" dedi. Makis, Fihr oğullarından olan adama bir kaya atarak başını ezdi. Sonra bir deveye binip diğerlerini sürerek kafır olarak Mekke'ye dönüp şu şiiri söylemeye başladı:

 

O kardeşime bedel, fihr Kabilesilnden birini öldürdüm Diyetini de uzun boylu Neccarlılların üzerine yükledim Böylece kısasımı elde ettim, devemin üzerine kuruldum Mürted olarak putlara ilk dönen de ben oldum.

 

Bunun üzerine: "Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir"[Nisa 93] ayeti nazil oldu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Vahidi, Esbabu'n-Nüzul (163/164) ve Taberi (5/217)

 

 

 

293- Beyhaki der ki: Önceki soruya verilecek bir cevap ta şudur: Tabiunun ileri gelenlerinden olan Ebu Miclez Lahik b. Humeyd: "Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir.[Nisa 93] ayetiyle ilgili olarak: "Bu, onun hak ettiği cezadır. Ancak Allah onu cezalandırmak istemezse cezalandırmaz" dedi.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Taberi, Tefsir (5/217) ve İbn Ebi Şeybe, Musannef (9/361). Bak: Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (2/628)

 

 

Bu hadis Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakledilmiştir ancak senedi sabit değildir.

Beyhaki der ki: Öğrendiğime göre Ebu Süleyman el-Hattabı el-Busu şöyle dedi: "Kur'an'ın tamamı aynı hükümdedir. Eğer biri diğerini nesh etmemişse, ilk inen le sonra inen ayetlerle amel etmenin hükmü aynıdır. Eğer: ''Bundan başkasını dilediğine bağışlar''[Nisa 48] ayetiyle, ''Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir''[Nisa 93] bir araya getirilir, bunlar "Dilediğini bağışlar" sözüyle düşünülürse, bu iki ayetin birbirine ters olmadığı görülür. Çünkü Allah'ın dilediğini bağışlaması, şirk dışındaki bütün günahlar için geçerlidir.

 

Yine: "Cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir"[Nisa 93] ayetinin manası: "Eğer Allah onu cezalandıracak olursa ve affetmezse" olarak düşünülürse, birinci ayetin haber, ikinci ayetin de affın umulduğu bir tehdit olduğu görülür. Allah en doğrusunu bilir.

 

 

 

294- Asmai der ki: Amr b. Ubeyd, Ebu Amr b. Ebi'l-Ala'ya gelip: "Ey Ebu Amr! Allah sözünden döner mi?" diye sordu. Ebu Amr: "Sözünden dönmez" cevabını verince, Amr: "Ancak Allah böyle söylüyor" dedi. Ebu Amr: "Nerede diyor?" karşılığını verince, Amr, Ebu Amr'ın ezberinde olmayan tehditle ilgili ayeti okudu. Ebu Amr: "Sen Acem'den misin? Muhakkak Araplar vaadinden dönmeyi alçaklık, tehdidinden dönmeyi de şeref sayar" deyip şu şiiri okudu:

 

Muhakkak ki ben bir Şeyi vaad etmiş veya bir şeyle tehdid etmişsem Muhakkak tehdidimden döner, vaadimi yerine getiririm

 

 

Beyhaki der ki: Eger, Allah: "Kim Allah'a ve Peygamberine baş kaldırır ve yasalarını aşarsa, onu, temelli kalacağı cehenneme sokar''[Nisa 14] denilecek olursa şöyle cevap verilir: Yasalar, genel bir isimdir. Kişi imanı terk etmekle Allah'ın yasasını aşar. imanı terk eden de cehennemde ebedi kalır."

 

Eger: "Allah: ''Allah'ın buyruğundan çıkanlar cehennemdedirier. Din Günü oraya girerler. Oradan bir daha ayrılamazlar''[İnfitar 14-16] buyuruyor", denilecek olursa şöyle cevap verilir: Allah: ''İyiler şüphesiz nimet içindedirler''[İnfitar 13] buyurur. Fasık ta mümindir ve imanı sebebiyle iyilerden sayılır.

 

Eger: "Burada iyilik kelimesi genel olarak kastedilmiyor" denilecek olursa: "Facir kelimesi de genel olarak kastedilmemiştir" cevabı verilir. Eger: "Kişinin buyruktan çıkması imanını yok eder" denilecek olursa bu sözle Mürcie'nin: "Kişinin Allah'ın buyrugunu çignemesi imanını yok eder" sözü arasında fark yoktur. Ayette kastedilen facirler, facir olan kafirlerdir. Çünkü iyiligin başı iman, fücurun başı da küfürdür. Bunun dogru oldugu na da şu ayetler delalet etmektedir: ''İyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz.''[Kehf 30], ''İş yapanın işini boşa çıkarmam.''[Al-i İmran 195], ''Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat arttırır ve yapana büyük ecir verir.''[Nisa 40], "Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. ''[Zilzal 7], "Her kişinin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü, ki kendisiyle o kötülük arasında uzun bir mesafe olmasını diler, hazır bulacağı günü bir düşünün.''[Al-i İmran 30], ''Aranızdan, inanıp da sarfeden kimselere büyük ecir vardır.''[Hadid 7], ''Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler, Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. "[Tevbe 72], "İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?"[Rahman 60]

 

Bu ve bu manadaki ayetler, Yüce Allah'ın iyilik yapanın amelini boşa çıkarmayacağını göstermektedir. Amellerin en iyisi de Allah'a ve Resulüne imandır.

 

Müminin Cehennemde ebedi kalacağını söyleyen, onun amelini yok saymış olur. Allah'ın, itaatlere sevap, günahlara da ceza vaad ettiğini gördüğümüze göre, hiç kimsenin, işlenen günahları görmesi itaatleri ise görmezden gelmesi doğru olmaz.

 

Eğer, böyle kişiler için şefaatin olmadığına dair: "Zalimlerin ne dostu, ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur''[Mümin 18], ayetini delil getirecek olurlarsa, bilinmelidir ki buradaki zalimler kafirlerdir. Ayetin başında onlar zikredilerek bunun böyle olduğu görülmüştür. Eğer: "Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler''[Enbiya 21] ayetini delil gösterirlerse, bu bizim delilimizdir deriz. Çünkü imanı dolayısıyla fasık kendisinden razı olunanlardandır. Allah: "Sonra bu Kitab'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine zulüm eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklere koşar''[Fatır 32] buyurmuştur. Ayette geçen seçmek ile razı olmak aynı manadadır. Yani seçilen kişilerden bazıları kendine zulüm etmiştir. Zulüm de fasıklıktır. Bu sebeple Allah onlar arasında kendine zulüm yapan olduğunu bildirmiştir. Hz. Yunus kıssasında da: "Doğrusu ben zalimlerdenim''[Enbiya 87] demiştir.

 

Değişik kanallarla bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sonra bu Kitab'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır.

 

Onlardan kimi kendine zulüm eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle iyiliklere koşar"[Fatır 32] ayetiyle ilgili olarak: "Bunların hepsi cennettedir" buyurmuştur.(Tirmizi 5/363 (3225)) Bu rivayetler el-Ba's kitabının yedinci bölümünde şahitleriyle geçmiştir.

 

"Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler''[Enbiya 21] ayeti: "Ancak Allah'ın izin verdiği kişilerin şefaatçi olur" manasındadır. Allah: "O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?"[Bakara 255] buyurur.

 

Halimi der ki: Ayete başka mana verilemez. Çünkü Allah katında kendilerinden razı olunanlar ne bir kralın, ne peygamberin şefaatine ihtiyaç duymazlar. O zaman bizim dediğimizin doğruluğu ortaya çıkar. Allah, büyük günah sahibine şefaatçi olunmasına razı olmaz denilemez. Çünkü onun şefaate ihtiyacı vardır. Onun günahı ne kadar büyük olursa şefaate olan ihtiyacı o kadar büyük olur. Kişinin şefaate ihtiyacının çok olması, kendisine şefaat edilmesine nasıl engel olur. Kafirlere şefaat edilememesinin sebebi günahlarının büyük olması değil, Allah'ı veya kendisine şefaat edecek peygamberi inkar etmesidir. Veya Alah'ın, ona kimsenin şefaatçi olamayacağını bildirmesidir. Bunlar ise büyük günah işleyen kıble ehli için geçerli değildir.

 

"O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür''[İnfitar 19] ayetinde şefaat reddedilmemektedir. Burada hiç kimse kendi gücüyle başkası için hiçbir fayda sağlayamayacak denilmektedir. Şefaat ise güç değil, şefaatçinin, şefaate izin verecek olanın önünde eğilmesi, şefaatçinin de kendisine şefaat edilecek olana şefaat etmesidir. Bu da kıyamet günü olacaktır.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şefaat ederek tevhid ehlinden bir grubu cehennemden çıkarıp cennete sokacağıyla ilgili tevatür derecesinde sahih hadisler mevcuttur. Yine Allah'ın, şirk dışındaki büyük günah sahiplerinden bazılarını kendilerine azab etmeden bağışlayacağını bildiren hadisler de çoktur. Şüphesiz ki Allah rahmeti geniş ve cömert olandır.

Beyhaki der ki: el-Ba's ve'n-Nüşur adlı kitapta bununla ilgili rivayetleri zikrettik. Burada sadece bir kısmına işaret ediyoruz. Yüce Allah Hz. Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: "Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir."[İsra 79] Sabit bir hadiste bize bildirildiğine göre Yezıd el-Fakır, Cabir b. Abdiılah'tan, şefaatle ilgili söylediklerimizi destekleyen rivayetlerde bulunmuştur. Yine Huzeyfe b. el-Yeman (1), ibn Ömer (2) ve başkalarından da bu yönde rivayetler vardır.

 

Tahric: (1): Nesai, S. el-Kübra (3/43). (2): Buhari (5/228)

 

 

 

295- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Makam-ı Mahmud şefaattir."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Tirmizi 5/303 (3137).

 

 

Muhammed b. Ubeyd'in rivayetinde ise ibare şu şekildedir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir'[İsra 79] ayetini açıklarken: ''Makam-ı Mahmud, ümmetime şefaat edeceğim makamdır" buyurdu." (Ahmed (2/441,528) ve Taberi, Tefsir (9/145-146).

 

 

 

296- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir'[İsra 79] ayetini açıklarken: ''Ayetten kastedilen şefaattir" buyurdu."

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

297- Ebu Bekr b. Davud der ki: Ab dan' ı işittim: diyordu ki: "Bu, bize münker olduğunu söyledikleri bu hadisi Ebu Bekr (b. Ebi Şeybe) Tefsır kitabında Veki' kanalıyla Davud ez-Zeafıri'den, o da babası kanalıyla "Ebu Hureyre'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir''[İsra 79] ayetini açıklarken: ayetten kastedilen şefaattir" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberi, Tefsir (15/144) ve İbn Ebi Şeybe (11/484)

 

 

 

298- Ali b. el-Hüseyin der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir adamın bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde yeryüzü Rahman'ın azameti karşısında serilecektir. Her kişinin ancak ayağını basacağı kadar bir yeri olacaktır. insanların içinde ilk olarak ben çağrılacağım ve Cibril'in Rahman'ın sağında durduğunu göreceğim. Canım elinde olana yemin ederim ki; Cibril daha önce Allah'ı görmemiştir. Ben: ''Ey Rabbim! Bu kişi senin tarafından bana elçi olarak gönderildiğini söyledi'' diyeceğim. O zaman Cibril suskun kalıp konuşmayacak. Bunun üzerine Rab: ''Doğru söyledi. Onu ben sana gönderdim. isteğin nedir?'' buyuracak. Ben: ''Ey Rabbim! Kullarından bazılarını yeryüzünün değişik yerlerinde ibadet eder bir şekilde bıraktım. Senden onlara vereceğim cevabı bekliyorlar'' diyeceğim. Allah bana şöyle buyuracak: ''Ben seni onlara karşı mahcup etmem.'' işte Allah'ın: ''Belki de Rabbin seni Övülecek makama yükseltir''[İsra 79] buyurduğu Makam-ı Mahmud budur ...

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberi, Tefsir (15/146) ve Ebu Nuaymı Hilye (3/145)

 

 

Bu hadisi birden çok kişi İbrahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler.

 

Beyhaki der ki: Hadisin tamamı ve diğer rivayetler şefaat konusunda geçmektedir. Allah: ''Rabbin şüphesiz sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın''[Duha 5] buyurmuştur.

 

 

 

299- Abdullah b. Amr b. el-As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı; bana uyan bendendir"[İbrahim 36] ve İsa'nın söylediği: ''Onlara azab edersen, doğrusu onlar Senin kullarındır''[Maide 118] ayetini okudu ve ellerini kaldırıp: "Allahım! Ümmetim, ümmetim" diyerek ağladı. Allah: "Ey Cibril! Muhammed'e git ve (Rabbin daha iyi bilir ancak) neden ağladığını sor" buyurunca, Cibril Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip ağlamasının sebebini sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağlama sebebini söyleyince, Cibril Allah'a Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) neden ağladığını söyledi. Yüce Allah: "Ey Cibril! Muhammed'e git ve: ''Ümmetin konusunda seni razı edeceğiz ve üzmeyeceğiz'' de" buyurdu.

 

Müslim bu hadisi Sahih'te Yunus'tan nakletti.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai (6/356)

 

 

 

299- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Bana, benden önce kimseye verilmeyen beş şey verildi" deyip bu beş şeyı zikretti. Bu beş şeyarasında: "Bana şefaat yetkisi verildi" sözü de vardır.

 

Buhari ve Müslim bu hadisi Sahih'lerinde naklettiler.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Buhari (1/86,1/113) ve Müslim (1/270)

 

 

 

301- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir duası vardır. Ben bu duamı ümmetime şefaat etmek için sakladım. "

 

İsnidı sahihtir.

 

Müslim Sahıh'te Züheyr ve başkası kanalıyla Ravh'tan nakletti. Müslim (1/190)

 

 

Buhari ve Müslim bu hadisi Ebu Hureyre kanalıyla naklettiler. Nuhari (7/145,8/192) ve Müslim (1/188-190).

 

Müslim de Cabir'den rivayet etti.  Müslim (1/190)

 

Abdurrahman b. Ebi Akil de bunu Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakletti. Müslim bu sözü Ubey b. Ka'b'dan kıraat konusundaki hadisin içinde aktardı.

 

 

Beyhaki der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Ümmetimi bağışla.

Allahım! Ümmetimi bağışla" demesi ve üçüncü duasını, Hz. ibrahim dahil bütün insanların kendisine yöneleceği güne saklamış olması sebebiyledir.

 

 

 

301- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü peygamberler arasında tabisi en çok olan ben olacağım. Bazı peygamberler sadece bir inananıyla gelecektir. Ben ilk şefaat edecek ve şefaat etmesine izin verilecek olan kişiyim. '' 

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Müslim bu hadisi başka bir kanalla Muhtar'dan nakletti.  Müslim (1/188)

 

Beyhaki der ki: Bu manada bir hadis, Cabir b. Abdillah (1), Abdullah b. Selam (2), Ubey b. Ka'b (3) ve Ebu Hureyre6 kanalıyla bize bildirilmiştir.

 

(1): Darimi. (27), (2): İbn Ebi Asım, es-Sünne 2/370 (793), (3): 5 Tirmizi (5/586) ve ibnMace 2/144384314), (4): Ebu Davud 5/54 (4673)

 

 

Kıyamet günü mahşerde bulunanlara Allah'ın rahmet etmesi ıçın Resulullah'a has bir şefaat yetkisi verilmiştir. Ondan sonra başka peygamberler, melekler, sıddikler de bazı Müslümanlara şefaatçi olacaklar. Söylendiğine göre büyük günahı olanlara şefaat yetkisi olan tek kişi de Resulullah olacaktır.

 

 

 

303- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Kiyamet günü müminler toplanınca üzüntü içinde: ''Rabbimizden şefaat dileyecek birisini bulsak ta bizi bu durumdan kurtanp rahatlatsa'' derler ve Hz. Adem'e gidip: ''Ey AdemI Sen, insanların atasısm, Allah seni eliyle yarattı ve sana melekleri secde ettirdi ve her şeyin adını sana öğretti. Sen bizim şu yerimizde rahatlayabilmemiz için Rabbin katında bize şefaat et'' derler. Hz. Adem: ''Ben sizin dediğiniz konumda değilim'' deyip işlediği hatayı söyler ve: ''Siz Nuh'a gidin. O, Allah'ın gönderdiği ilk resuldür'' der. Hz. Nuh'a giderler; ancak o da: ''Ben sizin dediğiniz konumda değilim'' deyip işlediği hatayı söyler ve: ''Siz Rahman'ın dostu ibrahim'e gidin'' der. Hz. ibrahim'e giderler; ancak o da: ''Ben sizin dediğiniz konumda değilim" deyip işlediği hatalan söyler ve: ''Siz Allah'i kendisine Tevrat'ı verdiği ve konuştuğu KUlu ve resulü olan Musa'ya gidin'' der. Hz. Musa'ya giderler, ancak o da: ''Ben sizin dediğiniz konumda değilim'' deyip işlediği hatayı söyler ve: ''Siz Allah'ın kulu, kelimesi ve ruhu olan isa'ya gidin'' der. Hz. isa 'ya giderler; ancak o da: ''Ben sizin dediğiniz konumda değilim. Siz Allah'ın geçmiş ve gelecek bağışladığı kulu olan Muhammed'e gidin'' der.

 

Bana gelirler ve ben de Rabbimden izin istemek üzere ayrılırım. Ben Rabbimi görünce secdeye kapanınm. Allah dilediği süreye kadar beni secdede bırakır. Sonra bana: ''Başını kaldır ve iste, verilirsin, şöyle, dinlenirsin; şefaat et. şefaatçi edilirsin'' denir. Ben bunun üzerine başımı kaldırır, bana öğrettiği hamd ile ona hamd ederim, sonra şefaat ederim ve o bana bir sınır çizer, ben de onları cennete sokanın. Sonra kendisine döner ve Rabbimi gördüğümde secdeye kapanırım. Allah dilediği süreye kadar beni secdede bırakır. Sonra bana: ''Başmi kaldır ve iste, verilirsin, şöyle, dinlenirsin; şefaat et. şefaatçi edilirsin'' denir. Ben bunun üzerine başımı kaldırır, bana öğrettiği hamd ile ona hamd ederim, sonra şefaat ederim ve o bana bir sınır çizer ben de onları cennete sokanın. Sonra kendisine döner ve Rabbimi gördüğümde secdeye kapanırım. Allah dilediği süreye kadar beni secdede bırakır. Sonra bana: ''Başını kaldır ve iste, verilirsin, şöyle, dinlenirsin; şefaat et. şefaatçi edilirsin'' denir. Ben bunun üzerine başımı kaldırır, bana öğrettiği hamd ile ona hamd ederim, sonra şefaat ederim ve o bana bir sınır çizer, ben de onları cennete sokanın. Sonra kendisine döner ve: ''Ey Rabbim! Cehennemde sadece Kur'an'ın hapsettiği -yani cehennemde kalması zorunlu olan- kişiler kaldı'' derim."

 

Buhari ve Müslim(1), bunu Hişam ed-Destuvat'den ve başkalarından naklettiler. Ebu Avane'nin(2) Katade'den yaptığı rivayet ise: "Kıyamet günü Allah insanları toplar ... " şeklinde başlamaktadır.

 

Tahric: (1): Buhari (8/172, 203) ve Müslim (1/171-182), (2): Buhari (7/203) ve Müslim (1/180)

 

Ebu Hureyre'nin rivayetine göre ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kıssayı anlatırken şöyle buyurdu: "Kıyamet günü Allah evvelkileri ve sonrakileri düz bir yerde toplar. Öyle düz ve geniş bir meydan ki orada bir münadi seslenince sesini herkes duyabilecek ve bakan bir kişinin gözü mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların sıkıntısı ve kederi dayanılmaz ve tahammül olunmaz bir dereceye varacak." Sonra devamında yukarıdaki hadisi aktardı.

 

Beyhaki der ki: Bu hadis Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), mahşerde toplananları, güneşin altında üzüntü ve kederden dayanılamayacak durumdan kurtarmak için, sonra ümmetinden günahkar olanlar için şefaatçi olacağını göstermektedir.

 

Mabed b. Hilal'in, Enes b. Malik kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiği hadiste bu şefaatin ümmetinden büyük günah sahipleri için olacağına işaret vardır. Bu rivayete göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben: ''Ey Rabbim! Ümmetim, ümmetim'' diyeceğim. Bana: ''Git ve kalbinde buğday tanesi, veya arpa tanesi iman olanı cehennemden çıkarı) denilecek." ikincisine ise: "Hardal tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar" denildiği rivayet edilmiştir. Üçüncüsünde ise: "Hardal tanesinden çok daha az bir imana sahip olanı da cehennemden çıkar" denildiği rivayet edilmiştir. --- Müslim (ı/182- 183) ve Buhari (8/200)

 

 

 

304- Enes der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalbinde arpa tanesi kadar hayır olanı cehennemden çıkarana kadar şefaatçi olacak. Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha şefaatçi olacak ve kalbinde hardal tanesi kadar hayır olan kişileri cehennemden çıkaracak. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha şefaatçi olacak ve kalbinde hardal tanesinin yarısından daha az hayır olan kişileri cehennemden çıkaracak."

 

İsnadı sahihtir.

 

 

Beyhaki der ki: Bütün bunlar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetinden büyük günah işleyenlere şefaatçi olacağına delildir.

 

 

 

305- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şelaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır ...

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 4/625 (2435).

 

Bu hadis, Eş'as el-Huddani, Malik b. Dinar, Sabit, Katade, Ziyad enNumeyri, Yezid er-Rakkaşi kanallarıyla Enes'ten rivayet edilmiştir.

 

 

 

306- Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır."

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Tirmizi 4/625 (2436).

 

 

 

307- Beyhaki der ki: Velid b. Müslim bu hadisi Züheyr b. Muhammed'den bu şekilde nakletti ve şu ibareyi ekledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Onlar Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler"[Enbiya 28] ayetini okuduktan sonra: "Şefaatim. ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır" buyurdu.

 

Tahric: Hakim sahih olduğunu söylemiştir; Taberani, el-Kebir (11/89)

 

 

 

308- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır ve her peygamber bu duayı acele edip yapmıştır. Ancak ben bu duamı ümmetime şefaat etmek için sakladım. Bu şefaatim inşallah Allah'a ortak koşmadan ölenlere mutlaka ulaşacaktır ...

 

Müslim, bu hadisi Ebu Kureyb'den nakletmiştir. -- Müslim (1/189)

 

 

Beyhaki der ki: Amr b. Ebi Süfyan da hadisi Ebu Hureyre'den(1) bu şekilde nakletmiştir. Ebu Zer(2), Muaz b. Cebel(3), Ebu Musa(4), Avf b. Malik(5) ve başkaları da aynı manada rivayette bulunmuşlardır.

 

Tahric: (1): Müslim (1/189), (2): Ahmed (5/145,148,161- 162) veDarimi (620), (3): Ahmed (5/232), (4): Ahmed (4/404), (5): Ahmed (6/23- 24,28- 29)

 

 

 

309- Cabir b. Abdullah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah bir topluluğu şefaatle cehennemden çıkarır ve searir gibi çıkarlar. "

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Buhari (7/202) ve Müslim (1/178)

 

Amr'a: "searır nedir? diye sorulunca: "salatalık / hıyarlar" cevabını verdi.

Amr'ın dişleri düşmüştü (ve bu sebeple sin harfini şin gibi söylüyordu) Hammad der ki: Amr'a: "Ey Ebu Muhammed! Sen Cabir b. Abdillah'ın: "Bir topluluk şefaatle cehennemden çıkacak" dediğini işittin mi?" diye sordum: "Evet" cevabını verdi.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Arim'den nakletmiştir. Müslim de Ebu'r-Rabi kanalıyla Hammad'dan nakletmiştir. İmran b. Husayn ve başkaları da aynı manada bir hadisi Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmişlerdir.

 

 

 

310- Yezid el-Fakir anlatıyor: Haricilerin bir görüşü çok hoşuma gitmişti. Genç biriydim ve kalabalık bir grupla hac için yola çıktık. Medine'ye uğrayınca Cabir b. Abdullah'ın bir direğin dibinde oturmuş oradakilere Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadis anlattığını gördük. Cabir cehennemliklerden bahsedince: "Ey Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sahabisi! Bu anlattığınız şey nedir? Halbuki Allah: ''Sen cehenneme kimi sokarsan, onu şüphesiz rezil etmiş olursun''[Al-i İmran 9-12] ve ''Oradan çıkmak isteyişlerinin her defasında geri çevrilirler''[Secde 20] buyurmaktadır. Siz hala ne diyorsunuz?" dedim. Cabir: "Ey genç! Kur'an okuyor musun?" diye sorunca: "Evet" cevabını verdim. Cabir: "Allah'ın, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göndereceği Makam-ı Mahmud'u işittin mi?" diye sorunca: "Evet" cevabını verdim. Cabir: "Hz. Muhammed'in Makam-ı Mahmud'u, Allah'ın onunla cehennemliklerden bazılarını oradan çıkarmasıdır" dedi. Sonra Sırat'ı ve insanların ondan geçmesini tarif etti. Anlattıklarını iyice ezberlememiş olmaktan korkarım. Ancak söylediğine göre bazıları cehenneme girdikten sonra, Cabir'in adını söylediği çubuklar gibi çıkacaklar ve Cennet nehirlerinden birine girip yıkanacaklar. Çıktıklarında ise beyaz sayfalar gibi olacaklar. Geri döndük ve: "Vah size! Sizce bu ihtiyar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına yalan mı söyler" deyip geri döndük. Vallahi aramızdan sadece bir kişi ayrıldı.

Müslim, Sahih'te Haccac b. eş-Şair kanalıyla Fadl b. Dukeyn'den nakletmiştir.

 

Diğer tahric: Müslim (1/179).

 

 

 

311- Ebu Said'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme girince Allah: ''Kalbinde hardal tanesi kadar hayır olanı cehennemden çıkarm'' buyurur. Cehennemden yanmış ve kıpkırmızı olmuş bir şekilde çıkarlar ve hayat denilen nehre atılırlar. Orada sel suyunun getirdiği tanenin bittiği gibi biterler." Resulullah şöyle buyurdu: "O tanenin sart ve eğilmiş olarak bittiğini görmüyor musunuz?"

 

İsnadı sahihtir.

 

Buhari Sahih'te Müsa b. İsmail'den, Müslim de başka bir kanalla Vuheyb'den nakletmiştir. Buhari (7/202) ve Müslim (2/172)

 

 

 

312- Semure b. Cundub'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi Cehennemliklerden bazılarının topuklarına kadar, bazılarının beline kadar, bazılarının köprücük kemiklerine kadar ulaşır ...

 

İsnadı sahihtir.

 

Müslim bu hadisi İbn Ebi Şeyhe'den nakletmiştir. Said'in, Katade'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kiminin dizlerine kadar yetişir" demiştir. Müslim (3/2185)

 

Beyhaki der ki: Sabit'in, Ata b. Yesar'dan, onun da Ebu Said'den bize bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'ı görme, Sırat ve müminlerin ondan geçişini anlatan hadiste bundan bahsetmiş ve şöyle dediklerini bildirmiştir: "Ey Rabbimiz! Kardeşlerimiz bizimle namaz kılıyorlardı, bizimle oruç tutuyorlardı ve bizimle beraber cihad ediyorlardı. Buna rağmen onları Cehenneme koydun." Allah onlara şöyle buyurur: ''Gidin ve tanıyabildiğinizi çıkarın.'' Müminler onların yanına gelir, onları yüzlerinden tanırlar. Ateş onların suretini yemez. Ateş onlardan kiminin ayağına, kiminin bacağının yarısına kadar, kimisinin diz kapağına kadar isabet etmiştir. Oradan birçok insanı çıkarırlar. Sonra dönerler ve aynı şeyi söylerler. Allah: ''Gidin kalbinde bir kırat ağırlığınca hayır olan kimseleri çıkarın'' buyurur. Birçok halkı çıkarırlar. Sonra dönerler ve aynı şeyi söylerler ve sonunda Allah onlara: ''Gidin ve kalbinde zerre kadar hayır olanı oradan çıkarın'' buyurur. ''-- İsnadı sahihtir.

 

Ebu Said bu hadisi anlatınca: "Eğer inanmıyorsanız: "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat arttırır ve yapana büyük ecir verir''[Nisa 40] ayetine bakın" derdi.

 

"Müminier: ''Ey Rabbimiz! Cehennemde hayırlı hiç kimseyi bırakmadık'' deyince, Allah: ''Melekler şefaat ettiler, peygamberler şefaat ettiler, Müminler şefaat ettiler, Şimdi ise merhametlilerin en merhametlisi kaldı'' der ve ateşten bir avuç alarak, yanarak kömür haline gelmiş insanları çıkarır. Hayat adı verilen bir nehre getirilirler ve nehrin iki tarafında selin getirdiği kumda biten tane gibi biterler. Sizler o tanenin gölgede kalan kısmının sarımtırak, güneşte kalan kısmının yeşil olduğunu görmüyor musunuz?" Biz: "Ey Allah'ın Resulü! Sanki sen çölde çobanlık etmişsin" deyince Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} şu karşılığı verdi: "Artik hayat nehrinden boyunlarında inciden gerdanlıklar olduğu halde çıkarılıp Cennete gönderilecekler. Bunlar, işlenmiş bir amelleri ve takdim ettikleri bir hayırları olmaksızın Allah'ın cennete koyduğu ve adları cehennemiyyun olan kişilerdir. Allah onlara: ''Dilediğiniz şeyi alın, aldığınız her şey sizindir'' buyuracak. Onlar almayı bitirince: ''Keşke Allah aldığımız şeyleri bize verse'' diyecekler. Allah: ''Ben size aldığınızdan daha üstününü verdim'' buyurunca, onlar: ''Ey Rabbimiz! Aldığımızdan daha üstün olan nedir?'' diye sorarlar. Allah: ''Sizden razı olmam, gazab etmememdir'' cevabını verir."

 

 

313- Bu Hadis başka bir kanal'dan Ebu Said el-Hudri'den nakledilmiştir. --- İsnadı sahihtir.

 

Müslim, Ebu Bekr b. Ebi Şeybe kanalıyla Cafer b. Avn'dan nakletmiştir. -- Müslim (1/171)

 

 

Beyhaki der ki: Buhari ve Müslim'in rivayetine göre Said b. el-Müseyyeb ve Ata b. Yezid'in Ebu Hureyre'den yaptığı rivayette kıssanın sonunda şu ibare vardır: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah: ''Dile!'' deyince, kul temenni eder ve bitirince de Allah: ''Falan ve falan şeyi de iste'' buyurup ona daha ne isteyeceğini hatırlatır. Kulun istekleri bitince Allah: ''Bunlar ve bir katları senindir'' buyurur. "

 

Ebu Said el-Hudri, Ebu Hureyre'ye: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu söyledi: "Allah o kula şöyle buyurur: "Bu ve bunun on katı senindir."

 

Tahric: Buhari (1/195-197, 7/205- 206) ve Müslim (1/163-167)

 

 

Ebu Salih kanalıyla Ebu Said'den bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cehennemden çıkıp cennete girecek kişilere o zaman: "Canınız bir şey istiyor mu?" diye sorulunca onların: ''Bu ismi (Cehennemiyyun) bizden kaldırmanı istiyoruz'' derler" dediğini ve o ismin onlardan kaldırıldığını aktarmıştır.

 

 

 

314- Abdullah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cennete en son girecek ve cehennemden en son çıkacak kişiyi biliyorum. Bu kişi em ekleyerek çıkacak ve Rabbi ona: ''Cennete gir!'' diyecek o: ''Cennetin dolu olduğunu görüyorum'' deyince Allah ona üç defa aynı şeyi söyler. O kişi de aynı cevabı verir. Bunun üzerine Allah ona: ''Sana dünyanın on katı vardır'' buyurur. "

 

İsnadı sahihtir.

 

 

Buhari, Sahih'te Muhanuned b. Halid kanalıyla Ubeydullah'tan(1); Buhari ve Müslim de Cerir kanalıyla Mansur'dan naklettiler.(2)

 

Tahric: (1): Buhari (8/202) - (2): Buhari (7/204) ve Müslim (1/173)

 

 

Beyhaki der ki: Bu konudaki haberleri el-Ba's ve'n-Nüşur adlı kitapta şefaat ve cehennemden en son çıkacak kişiler konusunda zikrettik. Burada zikrettiğimiz rivayetler yeterlidir. Başarı Allah'tandır.

 

 

 

315- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Bir adam cehennemde bin yıl: ''Ey Hannan! Ey Mennan" diye seslenince Allah: ''Ey Cibril! Bana bu kulumu getir" buyurur. Cibril gidip cehennemliklerin sıkıntı içinde ağladıklarını görür ve geri dönüp Rabbine bildirir. Allah: ''Git ve onu bana getir. O falan yerdedir" buyurur. Cibril gidip adamı getirince Allah: ''Ey kulum! Yerini ve menzilini nasıl buldun?" diye sorar. Adam: ''En kötü yer ve menzil" cevabını verir. Allah: ''Kulumu geri götürün" deyince adam: ''Beni oradan çıkardıktan sonra tekrar göndermeni beklemezdim" der. Bunun üzerine Allah meleklere: ''Kulumu bırakın" buyurur. "

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Ahmed (3/230) ve Beğavi, Şerhu's-Sünne (15/193)

 

 

 

316- Ebu Said'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cehennemde ebedi kalacak olanlar orada ölmezler ve dirilmezler. Ancak bazıları günahları -veya hata lan- sebebiyle cehenneme girerler ve ateş onları bir defa öldürür. Onlar yanıp kömür olunca şefaate izin verilir. Onlar toplu halde yanmış bir şekilde getirilirler ve cennet nehirlerine atılırlar. Sonra: ''Ey Cennet ahalisi! Onlara su dökün!'' denilir. Onlar sel suyunu getirdiği kumda biten tane gibi biterler." (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle dediğini işiten) bir adam: "Sanki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çölde yaşamış" dedi.

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Müslim, Nasr b. Ali'den nakletti. -- Müslim (1/172)

 

 

Süleyman et-Teymi, Ebu Nadra kanalıyla Ebu Said'den şu şekilde nakletti: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} hutbe verip: ''Rabbine suçlu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne yaşar"[Taha 74] ayetini okudu. -- Tahric: ibn Huzeyme (283) ve İbn Mende 3/787 (82S)

 

 

Beyhaki der ki: ihtimaldir ki Allah günah ve hatalar işleyen tevhid ehlinden bazılarına bu şekilde muamele edecektir. Eğer önceki hadisin senedi sahihse bu muamelenin tevhid ehlinden bazılarına olacağı anlaşılır. el-Ba's ve'n-Nüşur adlı kitapta da belirttiğimiz üzere cehennemden çıkacak olanların durumlarının değişik olması, günahlarının oranıyla ve Allah'ın onlara takdir ettiği cezayla bağlantılıdır. Allah rahmetiyle bizi cehennemden korusun.

 

 

 

317- Eş'as b. Cabir der ki: Hasan(-ı Basrı)'ye: "Ey Ebu Said! ''Ateşten çıkmak isterler, çıkamazlar. Onlara sürekli azab vardır'' ayeti hakkında ne dersin?''[Maide 37] diye sorunca eliyle baldırıma vurup şöyle dedi: "Onlar Cehennem ehli (ebedi kalacak) olanlardır. Diğerleri ise günah işlemiş kişilerdir. Sıratta onlardan intikam alınacak, sonra affedilecekler.

Cabir'in de bunun gibi bir cevap verdiği rivayet edilir.

 

Tahric: Senedinde mahzur yoktur. Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (3/72). 

 

 

 

318- Kays b. Talk. b. Ali'nin bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Ben insanlar arasında şefaati inkar edenlerin en azılısıydım. Cabir b. Abdillah'a gidip cehennemliklerin orada eb edi kalacaklarından bahseden ayetlerden bütün bildiklerimi okudum. Bana şöyle dedi: "Ey Talk.! Sen Allah'ı Kitab'ını ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetirıi benden daha iyi biliyorsun. Okuduğun ayetler, cehennemin ehli (ebedi kalacaklar) içindir. Ancak diğerleri işledikleri günah sebebiyle azab görürler, sonra oradan çıkarılırlar. Biz de senin okuduğunu okuyoruz (ve şefaatin var olduğuna inanıyoruz)."

 

Tahric: İsnadı zayıfur. Buhari, el-Edebu'l-Müfred (212/818) Bak: Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (3/72).

 

Bu hadisin şahidi, bu cüzde geçen Cabir b. Abdillah'ın rivayetidir. (Hadis no. 310)

 

 

 

319- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir topluluk cehennemde yandıktan sonra çıkıp cennete girecekler.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Müslim (1/178)

 

 

Amr b. Dinar der ki: Ubeyd b. Umeyr'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir topluluk cehennemden çıkıp cennete girecek." Bir adam: "Ey Ebu Asım! Bu anlattığın hadis te nedir?" diye sorunca, Ubeyd b. Umeyr şöyle cevap verdi: "Yanımdan uzaklaş ey görgüsüz! Bunu otuz sahabeden işitmemiş olsaydım anlatmazdım."

Süfyan der ki: Amr b. Ubeyd bir adamla yanımıza gelince, Amr b. Ubeyd Hicr'e girip namaz kıldı. Arkadaşı çıkıp Cabir b. Abdillah'tan bu hadisi nakleden Amr b. Dinar'ın yanında durdu. Amr b. Ubeyd dönünce, adam ona: "Ey kayıp! Neden cehennemden kimsenin çıkmayacağını bize söylemedin?" dedi. Amr: "Bilakis bildirdim" deyince adam şöyle karşılık verdi: "İşte Amr b. Dinar'ın iddia ettiğine göre, Cabir b. Abdillah'tan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bir topluluk cehennemde yandıktan sonra çıkıp cennete girecekler'' buyurduğunu işitmiş." Amr b. Ubeyd adama şöyle dedi: "Bunun, senin anlamadığın bir manası var." Adam: "Bunun ne manası varmış?" diye sorunca ise Amr b. Ubeyd adamdan elini çekip ondan ayrıldı.

 

 

 

 

320- Red. b. Hayve der ki: Cabir b. Abdillah'a: "Günahlardan, küfür, şirk veya nifak olarak adlandırdıklarınız var mıydı?" diye sorulunca: "Allah'a sığımrız. Sadece: ''Günahkar müminler'' derdik" cevabını verdi.

 

Tahric: İsnadı gevşektir. Heysemi, Mecma (1/107)

 

 

Beyhaki der ki: Aynı manada hadisler bize Ali b. Ebi Talib, Sa'd b. Ebi Vakkas, Huzeyfe b. el-Yeman ve başkalarından nakledilmiştir. el-Ba's adlı kitapta zikrettiklerimize bakacak olursak, müminler günahları sebebiyle cehennemde ebedi kalmazlar. Ancak orada ne kadar kalacakları bilinmemektedir. Başta şefaate mazhar olanın bile azab görüp görmeyeceği bilinmemektedir. Günahın tehlikesi büyük, zararı çoktur. Rabbimiz ise merhametlidir; ancak cezası da şiddetli ve acıdır.

 

 

 

321- Huşeyş Ebu Muhriz der ki: Ebu İmran el-Cevni'nirı: "Kurtulacağım var say. Ancak ne zaman kurtulacaksın!" dediğini işittim.

 

İsnadı hasendir.

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Allah'ın Lütfu ve Rahmetiyle Kulları Sorumlu Tutmadığı Şeyler