Hesaba Çekilme |
255- Mikdad b. Esved der
ki: Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kıyamet günü güneş mahlukata yaklaşır ve aralarında sadece bir mil
kalır." (Ravi) Süleym b. Amir der ki: Vallahi bir mille uzunluk ölçüsünü
mü, yoksa göze sürme çekilen mili mi kastetti bilmiyorum. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti: "insanlar o gün amellerine
göre ter'e batacaklar. Kimi topuklarına, kimi dizine, kimi beline kadar
kalacak, kimi de ağzına kadar ter içinde kalacaktır. '' Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) son cümleden sonra ağzına işaret etti.
Müslim bu hadisi
Sahih'te Hakem b. Musa'dan nakletmiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Tirmizi 4/614 (2421).
el-Ba's ve'n-Nüşur
kitabında bu konuyla ilgili diğer hadisleri zikretmiştik.
Yüce Allah şöyle
buyurur: "Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü
açılmış bulacağı Kitab'ı önüne çıkarırız. Kitab'ını oku, bugün, hesap görücü
olarak sen kendine yetersin. "[İsra 13,14], "Oysa, yaptıklarınızı
bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler. "[İnfitar 10-12],
''Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır
birer gözcü olarak söylediği her sözü zapt ederler''[Kaf 17-18], ''Bu kitabımız
gerçekten sizin aleyhinize konuşur. Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir
kaydediyorduk.''[Casiye 29]
Yine Allah, amel
defterlerini okuyanların: ''Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey
bırakmadan hepsini saymış,''[Kehf 49] dediğini haber verir. Defteri sağından
verilenlerin: ''Kitabı sağından verilen; ''Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir
hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum'' der. Artık o, meyveleri sarkmış,
yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedi"[Hakka 25-27] dediklerini
bildirir. Amel defteri solundan verilenlerle ilgili olarak ise şöyle buyurur:
''Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: ''Kitabım keşke bana verilmeseydi;
keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı''
der.''[Hakka 25]
Yine Allah şöyle
buyurur: ''Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir
hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner. Ama amel defteri
kendisine arkasından verilen kimse: ''Mahvoldum'' diye bağırır ve çılgın alevli
cehenneme girer.''[İnşikak 7-12]
insanlara amel
defterleri verilince bu amellerden hesaba çekilirler. Amel defterlerinin onlara
verilmesinin sebebi, Allah en doğrusunu bilir ancak, onların dünyada
yaptıklarını hatırlamamaları olabilir. Yüce Allah: ''Allah onların hepsini
dirilttiği gün, kendilerine işlediklerini haber verir; Allah onları bir bir
saymıştır, fakat kendileri unutmuşlardır''[Mücadele 6] buyurmuştur.
İnsanlar
durdurulduklarında bu ameli hatırlayınca, hesaba çekilirler. Hesaba çekilmeyle ilgili rivayetleri el-Ba's
ve'n-Nüşur adlı kitapta zikrettik.
256- Adiy b. Hatim'in
bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Allah, sizin her biriniz ile aranızda engel ve tercüman olmadan
konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak. ahirete gönderdiklerinden başka bir
şey göremeyecektir. Soluna bakacak. ahirete gönderdiklerinden başka bir şey
göremeyecektir. Önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey
göremeyecektir. O halde artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi
cehennem ateşinden koruyun.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Müslim (1/703).
Buhari bu hadisi
Sahih'te Yusuf b. Musa kanalıyla Ebu Usame'den nakletti.
Bu hadis, mükellefleri
bizzat Allah'ın hesaba çekeceğini ve onlara ayr ayrı değil, hepsine birden
hitab edeceğini göstermektedir. Diğer hadisler de bu konuya işaret etmektedir.
Ancak merhamet edeceği kişilerle konuşması onların mutluluğunu ve değerini arttırırken,
ceza alacakların zarar ve pişmanlıklarını arttıracaktır. Yüce Allah: "Ey
insanoğulları! Ben sıze, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır,
Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?"[Yasin 59-61]
buyurmaktadır. Bu konuda Kitab ve sünnetten delil çoktur.
Yine Yüce Allah'ın,
meleklerine, mahlukatı hesaba çekmelerini emredeceği söylenmiştir. Yine
müminlerin hesabını kendisinin göreceği, kafirlerin hesabını görmeleri için
meleklere emredeceği de söylenmiştir. Görüşlerin en sahihi ise, Kitab ve
sünnetten delil getirerek işaret ettiğimiz görüştür. Allah en doğrusunu bilir.
Hesap bitince de ameller tartılır. Çünkü amellerin tartılmasıyla mükafat ve
cezalar verilir.
257- Ebu Seyf ez-Zahid:
"Hesabımızı Allah'tan başkasının görmesini istemem. çünkü kerim olan
(Allah) affeder" dedi.
Tahric: Ebu Seyf
ez-Zahid'i tanımıyorum. İshak b.İbrahim, İbn Rahuye' dir ve bu kişi babasından
rivayette bulunmamıştır.
258- Süfyan es-Sevri:
"Hesabımı babamın bile görmesini istemem. Rabbim benim için babamdan daha
hayırlıdır" dedi.
Tahric:; İsnadı
zayıftır. İbn Ebi'd-Dünya, Hüsnu'z-Zan (sh. 47/37)
Beyhaki der ki: Aynı
manada bir hadis müsned olarak nakledilmiştir. Ancak hadis uydurma gibidir ve
bu sebeple nakletmeye cesaret edemedim. Sonra, adı geçenlerin arasında bu hadis
meşhur olduğu için naklettim.
259- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre bir bedevi: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet günü mahlukatı
kim hesaba çekecek?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "AIlah" cevabını verdi. Bedevi: "Allah mı ?"
karşılığını verince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet,
Allah" buyurdu. Bunun üzerine bedevi: "Kabe'nin rabbine yemin oldun
ki kurtulduk" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selleml. "Nasıl
ey bedevi?" diye sorunca, bedevi: "çünkü kerim olan güç yetirirıce
affeder" dedi.
İsnidı zayıftır.
Ebu'l-Hasan b. Ali b.
Muhammed el-Mukri el-İsferayini, Hasan b. Muhammed b. İshak'tan aynı isnadla
rivayette bulundu. Muhammed b. Zekeriyya el-Galabi bu hadisi, Ubeydullah b.
Muhammed b. Aişe'den rivayette tek kalmıştır. el-Galabi de metruktur.
Allah, hesaba
çekilmenin, peygamber ve şehitlerin şahadetiyle olacağını bildirmiş ve şöyle
buyurmuştur: "Yeryüzü Rabbinin nuru,yla aydınlanır, kitap açılır,
peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında
adaletle hüküm verilir. "[Zümer 69], "Her ümmete bir şahid
getirdiğimiz ve seni de bunlara şah id getirdiğimiz vakit durumları nasıl
olacak?,[Nisa 41]
Bu ayetteki şahitten
kasıt peygamberdir. Her ümmetin şahidi peygamberidir. Önceki ayetteki
şahitlerden kasıt ise amelleri yazan meleklerdir. Ümmetler ve peygamberleri
huzurda durunca onlara: "Peygamberlere ne karşılık verdiniz?" diye
sorulur. Peygamberlere de: "Size ne cevap verildi?" diye sorulur.
Peygamberler Allah'a: "Bilmiyoruz? Şüphesiz ki sen gaybleri bilensin"
derler. Peygamberler sanki kendilerine nasıl karşılık verildiğini unuturlar ve
kalplerini bir heybet kaplar ve o saatte cevap vermekten aciz kalırlar. Sonra
Allah onları sakinleştirip hatırlamalarını sağlar. Sonra peygamberler,
ümmetierin onlara nasıl karşılık verdiklerini anlatırlar.
Beyhaki der ki: Bir
ümmet peygamberini yalanlamışsa (hesap günü): "Bize bir uyarıcı
gelmedi" derler.
260- Ebu Said
el-Hudd'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Kıyamet günü Hz. Nuh çağrılır ve: ''Tebliğ ettin mi?'' diye
sorulur. Hz. Nuh: ''Evet'' cevabını verince ümmeti çağrılır ve: ''Size tebliğ
etti mi?'' diye sorulur. Onlar: ''Bize uyarıcı gelmedi. Hiç kimse gelmedi''
derler. Hz. Nuh'a: ''Şahitlerin kimlerdir?'' diye sorulunca: ''Muhammed ve
ümmeti'' cevabını verir. Sizi getirirler ve Hz. Nuh'un tebliğ ettiğine şahitlik
edersiniz. Yüce Allah'ın: ''Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için
tam ortada bulunan bir ümmet kıldık. Peygamber de size şahid ve
örnektir''[Bakara 143] buyruğu buna işaret etmektedir. ''
Buhari bu hadisi
Sahih'te İshak b. Mansur kanalıyla Cafer b. Avn'dan nakletmiştir. Müslim de
aynı manada bir rivayeti A'meş'ten yapmıştır.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari (5/151).
261- Ebu Muaviye bunu
A'meş'ten şu ifadelerle nakletmiştir: "Kıyamet günü kimi peygamber üç
kişiyle, dört kişiyle, iki kişiyle gelir. Hatta yanında hiç kimse olmayan
peygamber de gelir. Allah onlara: ''Tebliğ ettiniz mi?'' diye sorunca: ''Evet''
cevabını verirler. Ümmetieri çağrılır ve onlara: ''Size tebliğ etti mi?'' diye
sorulur. Onlar: ''Hayır'' derler. Peygamberlere: ''Tebliğ ettiğinize dair kim
sizin için şahitlik eder?'' diye sorulunca: ''Muhammed ve ümmeti'' cevabını
verirler.
Muhammed ümmetini
getirirler, onlar peygamberlerin tebliğ ettiğine şahitlik ederler. Onlara:
''Onların tebliğ ettiğini nereden biliyorsunuz?'' diye sorulunca ise şöyle
cevap verirler: ''Peygamberimiz bize bir kitap la geldi ve onların tebliğ
ettiğini bildirdi, biz de inandık.'' Onlara: ''Doğru söylediniz'' denir. Yüce
Allah'ın: ''Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada
bulunan bir ümmet kıldık. Peygamber de size şah id ve örnektir''[Bakara 143]
buyruğu buna işaret etmektedir.
İsnadı zayıftır.
Ayette geçen,
peygamberler ve kavimleri için geçerlidir. Ancak bu kavimlerdeki her bir kişiye
fert olarak amel defteri ve bunları yazan melekler şahit olacaktır. Allah dünyada
bu kişinin amellerini yazmakla görevli iki melek olduğunu bildirmiştir.
Organlarının kendisine şahitlik etmesiyle ilgili olarak ta şu ayetler vardır:
"Kendi dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarına şahittik ettikleri
gün onlar büyük azaba uğrayacaklardır. ''[Nur 24], "Siz, gözleriniz,
kulaklarınız ve derilerinizin aleyhinize şahittik edeceğinden korkarak kötü iş
işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır; Allah'ın, yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini
sanıyordunuz. '[Fussilet 22], ''Derilerine: ''Aleyhimize niçin şahittik
ettiniz?'' derler. ''Bizi, her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi önce
yaratan O'dur ve O'na döndürülüyorsunuz'' cevabını verirler.''[Fussilet 21]
''işte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da
yaptıklarına şahittik eder.''[Yasin 65]
262- Enes b. Malik. der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberken güldü ve:
"Neden güldüğümü biliyor musunuz?" diye sordu. Biz: "Allah ve
Resulü daha iyi bilir" cevabını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kulun Rabbine hitap etmesinden. Kul: ''Ey
Rabbim! Beni zulümden korumadın mı?'' diye sorunca. Allah: ''Evet'' cevabını
verir. Kul: ''Ben kendim için benden olan bir şahitten başkasını kabul etmem''
deyince Allah. ''Bu gün şahit olarak nefsin ve Kiramen katibin melekleri sana
yeter'' buyurur. Kulun ağzına mühür vurulup organlarına: ''Konuşun!'' denince
organları konuşur."
Müslim bu hadisi
Sahih'te Ebu Bekr b. Ebi'n-Nadr'dan nakletmiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Nesai, S.Kübra (1/249)
263- Bize Ebu
Hureyre'den bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Allah kula: ''Ey Falan! Seni üstün kılıp ileri gelen birisi
yapmadım mı? Evlendirmedim mi? At ve develeri hizmetine vermedim mi? Kavmine
başkanlık edip ganimetierinin dörtte birini alacak (yahut da herhangi bir
sıkıntı ve ihtiyacm olmayacak bir hale getirmedim) mi?'' Kul: ''Evet ey Rabi''
karşılığını verince Allah: ''Benim huzuruma çıkmayı beklemiyor muydun?'' diye
sorar. Kul: ''Hayır'' cevabını verince Allah: ''Nasıl sen beni unuttuysan bu
gün de ben seni unutacağım'' buyurur. Sonra başka bir kulu huzuruna alıp: ''Ey
kul ... '' buyurur" -Ravi burada birinci adama sorulan soru ve cevapları
zikreder- sonra üçüncü kulu huzuruna alır ve aynı şeyi sorar. Kul: ''Sana,
Kitab'ına, peygamberine iman ettim. Namaz kıldım, oruç tuttum ve sadaka
verdim'' der. Ona: ''Şimdi şahidimizi göndereceğiz'' denilince kul: ''Kim benin
aleyhimde şahitlik yapacak?'' diye düşünür. Kulun ağzına mühür vurulur ve baldırına:
''Konuş!'' denir. Kulun baldırı, eti, kemikleri yaptıklarını söylerler. Burada
bahsedilen kişi münafık olan ve Allah'ın gazab ettiği kişidir."
Hadis, Müslim'de
geçmektedir.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Tirmizi 4/619-620 (2428,2429), 5/446 (3353)
Bu hadis, bazılarına
dillerinin şahitlik edeceğini, bazılarının bunu inkar edince ağızlarına mühür
vurulacağını ve diğer organlarının aleyhine şahitlik edeceğini göstermektedir.
Bu hadiste bahsedilenler, Ebu Hureyre'nin de bildirdiği gibi yaptıklarını inkar
eden münafıklar olabilir. Münafıklardan, kafirlerden bazıları, Allah'ın ihlas
sahiplerinin günahlarını bağışladığını görünce, Allah için hiçbir günahı
affetmenin zor olmadığını, ancak şirki affetmediğini anlarlar ve: ''Allah
günahları affediyor ancak şirki affetmiyor.
Gelin de: ''Biz
günahkardık. Şirk koşmuyorduk'' diyelim" derler. Bunun üzerine Allah. aSiz
şirk koştuğunuzu gizlerseniz, ben ağızlarınızı mühürlerim" buyurur ve
ağızları mühürlenir. Artık elleri konuşur ve ayakları da yaptıklarına şahitlik
ederler. işte o zaman müşrikler Allah'tan hiçbir sözün gizlenemeyeceğini
anlarlar. Allah'ın: "O gün, inkar edip Peygambere baş kaldırmış olanlar,
yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz
gizleyemezler"[Nisa 42] buyruğu buna işaret etmektedir.
Bize Said b. (übeyr'den
bildirildiğine göre, ibn Abbas'a aynı şey sorulunca bunu anlatmıştır. Allah bu
konuda: "İşte o gün, yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle kendi haberlerini
anlatır"[Zilzal 4-S] buyurmaktadır.
Bize Ebu Hureyre
kanalıyla merfu olarak nakledildiğine göre Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu ayet sorulunca şöyle buyurdu: "Yeryüzü her erkek ve kadın
kulun, yer üzerinde yaptıklarına şahittik eder ve: ''Falan gün falan şeyi
yaptı'' der. Yeryüzünün haberlerini anlatması budur."
Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bildirilen haberlere göre birçok mümin
cennete hesapsız girecektir. Birçoğu ise kolayca hesaba çekilecektir. Yine
birçok kişinin hesabı zor olacaktır.
264- İbn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ümmetimden
yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden cennete girecekler" buyurdu ve bunların
kim olduğunu söylemeden evine girdi. Halk toplanıp: "Biz, Allah'a iman
edip Peygamber'ine uyduk. Bu kişiler bizler veya Müslüman olarak doğan çocuklarımızdır.
Biz cahiliye döneminde doğduk." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bunu işitince şöyle buyurdu: "Onlar, dağlanmayan, rukye (efsun) yapmayan,
uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine tevekkül eden kişilerdir." Ukkaşe b.
Mihsan: "Ben onlardan mıyım ey Allah'ın Resulü?" diye sorunca,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" cevabını verdi.
Başka bir adam: "Ben onlardan mıyım ey Allah'ın Resulü?" diye
sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ukkaşe senden önce
davrandı" buyurdu.
Müslim bu hadisi
Sahih'te, Ebu Bekr b. Ebi Şeyhe'den rivayet etti.
Buhari de İmran b.
Meysere kanalıyla İbn Fudayl'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari (7/16,199) ve Müslim (ı/198,197)
Bu hadis bize Amr b.
Hazm kanalıyla şu şekilde nakledildi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
üç gün boyunca sahabenin yanına sadece farz namazlar için çıkınca, bunun sebebi
kendisine soruldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara şöyle cevap
verdi: "Rabbim: ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesaba çekmeden cennete
koyacağını vaad etti. Bu üç günde Rabbimden bunu arttırmasını istedim. Rabbimi
bu konuda cömert ve kerem sahibi buldum. Bana, bu yetmiş bin kişinin her biri
için yetmiş bin kişi daha arttırdı. Ben: ''Ey Rabbim! Ümmetim bu sayıya ulaşacak
mı?'' diye sorunca: ''Senin için bu sayıyı bedevilerden tamamlarım'' buyurdu.
"
Bu hadisi el-Ba's
ve'n-Nüşur kitabında zikrettik.
265- Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hesaba
çekilen azaba maruz kalır" buyurdu. Hz. Aişe: "Ey Allah'ın Resulü!
"Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir
hesaba çekilir''[İnşikak 7-8] buyrulmuyor mu?" diye sorunca Resulullah:
"O, amellerin arz edilmesidir. Ancak kim inceden inceye hesaba çekilirse azaba
uğrar" buyurdu.
Buhari Sahih'te
Süleyman'dan; Müslim Ebu'r-Rabi kanalıyla Hammad'dan rivayet etti.
Tahric: İsnadı sahibtir.
Ebu Davud 3/481 (3093).
266- Hz. Aişe der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir namazında:
"Allahım! Beni
kolay bir şekilde hesaba çek" dediğini işittim ve namazı bitirince:
"Ey Allah'ın
Resulü! Kolay hesap nedir?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle cevap verdi: "Kişinin amel defterine bakılır ve onda yazdı günahları
bağışlanır. Ey Aişe! Kim o gün inceden inceye hesaba çekilirse helak olur.
Mümine isabet eden her şey onun günahını bağışlatır. Hatta ona batan bir diken
bile. "
Tahric: İsnadı hasendir.
Hakim, Müstedrek (1157); Ahmed (6/48, 185) ve Taberi, Tefsir (30/115-116).
267- Safvan b. Muhriz
der ki: Abdullah b. Ömer'in elini tutmuştum. Bu sırada bir adam geldi ve:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) necva (Allah'ın kulu ile özel
bir şekilde konuşması) ile ilgili ne söylediğini işittin?" diye sordu.
Abdullah b. Ömer şöyle cevap verdi: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurduğunu işittim: "Allah kıyamet günü mümini yaklaştırır ve ona
örtüsünü örtüp insanlardan gizler. Sonra: ''Ey kulum! Falan günahı biliyor
musun?'' diye sorar. Kul: ''Evet ey Rabbim!'' der ve Allah ona bütün
günahlarını itiraf ettirir. Kul helak olduğunu düşünürken Allah: ''Ben
dünyadayken bu günahlarını örttüm. bu gün de bağışlıyorum'' buyurur. Sonra ona
hesap defteri verilir. Kafir ve münafıklara gelince: herkesin gözü önünde
çağırılırlar ve: ''işte Rablerine karşı yalan söyleyenler, bunlardır. Dikkat
ediniz: Allah'ın laneti zalimleredir'' denilir.
Buhari bu hadisi
Sahih'te Musa b. İsmail kanalıyla Hemmam'dan ve başka bir yolla da Katade'den
nakletti.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Buhari (5/214, 7/89) ve Müslim (3/2120)
Beyhaki der ki:
"Mümini yaklaştırır" sözünden kasıt, onu cömertliğine
yaklaştırmasıdır. "Üzerine örtüsünü örter" sözünden kasıt ise onlara
iyilik ve merhametle davranması ve onları gözetmesidir."
268- Eş'as'ın
bildirdiğine göre Şimr b. Atiyye: ''Doğrusu Rabbimiz bağışlayandır, şükrün
karşılığını verendir"[Fatır 34] ayetini açıklarken şöyle dedi:
"Yaptıkları günahlarını bağışladı. Kendilerine gösterdiği amelleri
yapmaları sebebiyle de şükrün karşılığını verdi."
Tahric: Senedinde bir
manzur yoktur. Taberi, Tefsir (22/139). Bak: Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (7/29)
269- İbn Ömer:
"Allah'ın merhamet ettikleri dışında her Ademoğlu hata eder"
demiştir.
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. ibnu'l-Mübarek, Zühd (100/299).
270- Hasan(-ı Basri) der
ki: "Allah mümin kulunu günahları sebebiyle cezalandırmaz. Vallahi; Allah
bir kula hayrı veya kötülüğü sebebiyle karşılık verirse o kul helak olur. Ancak
Allah kulu hakkında hayır murad ederse sevaplarını kat kat yapar ve günahlarını
siler.''
Senedinde bir mahzur
yoktur.
Halimi der ki: Kişi
müminlerden ise Allah'ın rahmetine yakın olur ve Allah onu hesaba çekmeden
cennete sokarsa, kafirlere de öfkelenip hesaba çekmeden cehenneme koyması uzak
ihtimal değildir.
Beyhaki der ki: Allah
şöyle buyurur: ''Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz. ''[Kasas 78] ''Gök
yarılıp da, gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice
olur?"[Rahman 37], "O gün ne insana ve ne cine suçu
sorulur."[Rahman 39], "Suçlular simalarından tanınırlar da, alın
saçlarından ve ayaklarından yakalanırlar. ''[Rahman 41], ''Zulmedenleri,
onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları
cehennem yoluna koyun. Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da
sorulacaktır.''[Saffat 22-24] ''And
olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.''[Hicr 92]
271- Bize Kelbi'nin, Ebu
Salih kanalıyla İbn Abbas'ın: "Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz''[Kasas
78] ayetiyle ilgili şöyle dediği bildirildi: "Her kafıre yaptığı
sorulmayacak. Kafırler yüzünden tanınacak." "O gün ne İnsan'a ve ne
cin'e suçu sorulur"[Rahman 39] ayetiyle ilgili olarak ise şöyle dedi:
"Gökyüzü yarıldığı ve dürüldüğü zaman ne insana ve ne cine suçu sorulur.
Bu, hesap bittikten sonrasına işaret etmektedir. Herkes o zaman bilinecektir.
Suçlular yüzlerinden tanınacaklardır. Kafırler yüzlerinin siyahlığı ve
gözlerinin maviliğinden, müminler ise abdest azalarının parlaklığından tanınacaklardır."
Tahric: Ravileri
güvenilirdir. Taberix Tefsir (27/143).
Halimi der ki:
"Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz"" ve "O gün ne
insana ve ne cine suçu sorulur''[Rahman 39] ayetinde, mümin ve kafiri tanımak
için sorulması kastedilmiştir. Yani melekler kıyamet günü kimseye, mümin ve
kafir olduğu açığa çıkmadan: liNe günah işledin? DÜnyada ne yapıyordun?"
diye sormazlar. O gün müminleri yüzleri parlak ve gönül huzuru içinde olurlar.
Müşriklerin ise yüzleri siyah, morarmış ve sıkıntı içinde olurlar. Meleklere
günahkarları cehenneme sürmeleri ve müminlerden ayrılmaları emredilince,
müşriklerin günahlarından dolayı olan görüntÜleri, onları tanınmasına
yeterlidir. Allah en doğrusunu bilir.
Beyhaki der ki:
Halimi'nin zikrettiği, Kelbi'nin yaptığı ve bizim de naklettiğimiz tefsirden
alınmışa benziyor.
272- Mukatil b. Süleyman
son ayetle ilgili olarak aynı manada şeyler söylemiş; ancak: "Hesap
bitince" sözünü kullanmadan şöyle demiştir: "Suçluların suçları
kendilerinden sorulmaz"[Kasas 78] ayetinde kastedilen, bu ümmetin
günahkarlarına, dünyada azaba uğratılan önceki ümmetlerin günahlarının
sorulmamasıdır. çünkü Allah onların kötü amellerini bilmektedir .
273- İbn Ebi Nedh'in
bildirdiğine göre Mücahid: "O gün ne insana ve ne cine suçu sorulur',[Rahman
39] ayetiyle ilgili olarak şöyle dedi: "Melekler, suçluyu ne insana, ne de
cine sormazlar. Suçlular simalarından tanınırlar."
Beyhaki der ki:
Kafirlerin, islam şeriatının muhatabı olmadığını iddia edenler, kıyamet günü
yaptıklarından ve dinlerinin gereğini yapmalarından dolayı, bu yaptıkları
islam'a göre suç olsa bile sorulmayacaklarını iddia eder. Onlara sadece Allah,
peygamberleri ve ona iman edip etmedikleri sorulacaktır. Tefsir ehlinden
naklettiğimiz daha doğrudur. Allah en doğrusunu bilir.
Fasıl-------:
Hesap bittiği zaman,
ameller tartılır. Çünkü amellerin karşılığının verilmesi gerekir ve bunun da
hesaba çekildikten sonra olması gerekir. Hesaba çekilme, amelleri kabul etmek,
Mizan ise bu amelerin miktarını belirlemek içindir. Allah bu konuda:
"Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa
uğratılmaz."[Enbiya 47], (Tartıları ağır gelenler, işte onlar
kurtulanlardır. Tartıları hafif gelenler, ayetlerimize yaptıkları
haksızlıklardan ötürü kendilerini mahvetmiş olanlardır. "[A'raf 8-9],
''Sura üflendiği zaman, o gün, aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve
birbirlerine de birşey soramazlar. Tartıları ağır gelenler, işte onlar
kurtuluşa ermiş olanlardır. Tartıları hafif gelenler, işte onlar, kendilerine
yazık edendir, cehennemde temellidirler. Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri
sırıtıp kalır.''[Müminun 101-104], "Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir
hayat içinde olacaktır. Tartıları hafif gelenler ise, Onların yeri bir
çukurdur. O çukurun ne olduğunu sen bilir misin? O, kızgın bir ateştir.''[Karia
6-11]
Mizan, iman hadisinde
geçmişti. Mizan'a iman, öldükten sonra dirilmeye, Cennete, Cehenneme ve hadiste
bunlarla beraber zikredilenlere iman gibidir.
274- Ömer b.
el-Hattab'ın bildirdiğine göre Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iman
sorulunca şöyle cevap verdi: "iman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine iman etmen, Cennete, Cehenneme, Mizan'a iman etmen, öldükten
sonra dirilmeye iman etmen, hayn ile şerriyle de kadere iman etmendir."
Soruyu soran: "Bunları yaparsam ben mümin olur muyum?" diye sorunca
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" cevabını verdi.
Soruyu soran: "Doğru söyledin" dedi.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Müslim (1/38).
Beyhaki der ki:
Yazdıgımız ayet, kafirlerin amellerinin tartılacagına delildir. Çünkü Allah
başka bir ayette: ''Ayetlerimize yaptıkları haksızlıklardan ötürü kendilerini
mahvetmiş olanlardır"[A'raf 9] buyurulmaktadır. Allah'ın ayetlerine
haksızlık yapmak, onunla alayetmek ve itaat etmemektir. Allah bunlar hakkında
şöyle buyurur: ''Cehennemde temellidirler. Ateş onların yüzlerini yalar,
dişleri sırıtıp kalır. Allah: ''Ayetlerim size okunurken onları yalanlıyordunuz
değil mi?'' der.''[Müminun 103-105] Başka bir ayette ise: ''O çukurun ne
olduğunu sen bilir misin? O, kızgın bir ateştir" buyurmuştur. Böyle bir
tehdid de ancak kafirlere olur. Bu ayetlerle: "Hardal tanesi kadar olsa
bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz''[Enbiya 47]
ayeti, dinin terk ettikleri her emri için sorguya çekileceklerini
göstermektedir. Eger kafirler bundan dolayı hesaba çekilmeyecek olsalar, bu
yaptıklarının Mizan'da da tartılmaması gerekirdi. Mizan'da bu amelleri
tartılacagına göre, hesaba da çekilecekler demektir.
Bu görüş, kafirlerin,
şeriatlere muhatab olduklarını ,söyleyenlerin görüşüdür ve sahih olan da budur.
Çünkü Allah: ''Vay ortak koşanlara! Onlar zekat vermezler; ahireti inkar
edenler de yalnız onlardır''[Fussilet 6-7] buyurmuştur. Allah, kafirleri zekat
vermedikleri için de tehdid etmiştir. Mücrimler hakkında da şöyle buyurur:
''Suçlulara: ''Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?'' diye sorarlar. Onlar
derler ki: Namaz kılanlardan değildik. Düşkün kimseyi doyurmuyorduk. Batıla
dalanlarla biz de dalardık. Ceza gününü yalanlardık. Ölüm bize o haldeyken
geldi.''[Müddessir 42-47] Bu ayetler de, müşriklerin öldükten sonra dirilmeye,
zekat vermeye, bunlardan sorguya çekileceklerine ve ihmal ettikleri şeylerin
karşılığını göreceklerine iman etmeleri gerektiğini göstermektedir.
Amellerin nasıl
tartılacağının keyfiyeti hakkında ise ihtilaf edilmiştir.
Bazıları, kafirlerin
akrabayı gözetme, insanlarla iyi geçinme, zayıfa merhamet etme, zor durumda
olana yardım etme, mazlumu savunma, köle azad etme ve benzeri şeyleri yapan
kafirlerin, Mizanlarına konacağını söylemiştir. Çünkü Allah: ''Hiçbir kimse
hiçbir haksızlığa uğratılmaz"[Enbiya 47] buyurmaktadır. Bu amelleri
kafirin mizanına konulur; ancak onun küfrü diğer kefeye konunca küfür ağır
basar. Allah Cenneti kafirlere haram kılmıştır. Onun yaptığı iyiliklerin
mükafatı, hafifletilecek ve hiç iyilik yapmamış kafirin azabı gibi ağır
olmayacaktır. Bu görüşte olanlar aşağıdaki hadisi delil kabul etmişlerdir.
275- Abbas b.
Abdilmuttalib der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
Allah'ın Resulü! Ebu Talib'e bir faydan dokundu mu? O seni koruyor ve sana
saldıranlara kızı yordu" deyince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Evet. O dizlerine kadar ateşin içindedir. Eğer ben olmasaydım,
hiç şüphesiz cehennemin en aşağı basamağında olurdu" cevabını verdi.
Buhari bu hadisi
Sahih'te Musa b. İsmail kanalıyla Ebu Avane'den; Müslim, Muhammed b. Ebi Bekr
ile İbn Ebi'ş-Şevarib'den nakletti.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Buhari (4/247)
Beyhaki der ki: Bazıları
bu hadise dayanarak kafirlerin azaplarının hafiflemesi için hayırlarının
tartılmayacağını söylemiştir. Onlara göre kafirlerin hayırları hüccet olması
için yani, küfürle tartıldığı zaman küfrün daha ağır geldiğinin görülmesi için
tartılır. Veya hiç tartılmaz; ancak küfrü ve diğer amelleri Mizan'ın bir
kefesine konur; sonra ona: HDiğer kefeye koyacağım ız itaatin var mı?"
diye sorulur. Kafir itaatinin olmadığını görünce küfrün olduğu kefe ağır basar
ve boş kefe yukarı kalkar. Mizan'ın hafif gelmesi işte budur. Bu kişinin
hayırları, küfrüne karşılık hiçbir değer ifade etmez. Allah bu konuda:
"Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz"[Furkan 23]
buyurmaktadır.
Hz. Aişe'den bize
bildirildiğine göre kendisi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey Allah'ın
Resulü! İbn Cud'an cahiliye döneminde akrabasım gözetir, yoksulları yedirirdi.
Bunun kendisine bir faydası olacak mı?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Hayır fayda vermez. Çünkü o bir gün bile: ''Ey Rabbim!
Din günü (kıyamet günü) günahımı bağışla'' dememiştir" cevabını verdi.
(Müslim (1/196). )
Adiy b. Hatim'den bize
bildirildiğine göre kendisi Resulullah'a {Sallallahu aleyhi ve Sellem}
babasının durumunu sorunca: "Baban bir şey istedi ve onu elde etti"
buyurdu. Yani cömert olarak anılmak istedi ve anıldı.(Ahmed (4/258,377,379):)
276- Enes b. Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Allah, müminin iyiliğine haksızlık etmez. Ona dünyadayken mükafatını
verir, ahirette ise mükafatını verir. Kafire ise iyiliğinin karşılığı dünyada
verilir. Ahirette ise karşılığı dünyada verildiği için artık karşılığı
verilecek hayn kalmaz.
Müslim bu hadisi
Sahih'te Hemmam'dan nakletmiştir.
Tahric: İsnadı sahihtir.
Ahmed, Müsned (3/283, 123/ 125); Ebu Ya'la, Müsned 5/231 (2844) ve
İbnu'lMübarek,Zühd (110/327).
Beyhaki der ki:
Bazıları, kafirin iyiliklerinin onu cehennemden kurtaramayacagını, cennete
sokamayacagını, sadece şirkiyle beraber yaptıgı kötülükler sebebiyle çekecegi
aza bı nı hafifletecegini söylemiştir.
Bu konuda aşağıdaki
merfa hadis nakledilmiştir:"
277- Abdullah b. Mes'ud
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "iyilik yapan hiçbir
kafir ve mümin yoktur ki, Allah ona iyiliğinin karşılığını vermesin"
buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın kafıre iyiliğinin karşılığını
vermesi nasıl olur?" diye sorduk. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Eğer kafir akrabasını gözetmişse veya bir sadaka vermişse ya da
bir iyilik yapmışsa. Allah onun iyiliğine karşılık verir. Bu karşılık mal.
çocuk. sıhhat ve benzeri şeylerle olur" buyurunca, biz: "Peki
ahiretteki sevabı nasıl olur?" diye sorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Şiddetli azaptan daha hafif bir azaptır" buyurup:
"Kıyamet çattığı gün, ''Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun''
denir"[Mümin 46] ayetini okudu.
Tahric: İsnadı zayıftır.
Bezzar, Keşfu'l-Estar (1/448) Bak: İbn Kesir, Tefsir (4/82) ve Suyuti, ed-
Dürrü'l-Mensur: (2/292).
Beyhaki der ki: Bu hadis
sabitse hüccet kabul edilir. Ancak senedinde hüccet kabul edilemeyecek kişiler
olduğu için sabit değilse hüccet kabul edilemez.
Ebu Talib ile ilgili
hadis sahihtir ve Halimi'nin bunu inkarı manasızdır. Hadis birçok kanalla
Abdulmelik b. Umeyr'den, sahih bir isnadla Ebu Said elHudri'den rivayet
edilmesine rağmen neden sahih olmadığını söylediğini bilmiyorum. Bu hadisi
Buhari, Müslim ve diğer Sahih sahipleri nakletmişlerdir.
Kafirin hayırları
konusunda ikinci görüşte olanların şöyle demesi makuldur: Ebu Talib hadisi, ona
hastır ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptıklarından dolayı
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönlünün hoş tutulması için
azabının hafiflemesine sebep olmuştur. Bu Ebu Talib için değil Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) için yapılmış bir şeydir. Ebu Talib'in sevapları
öldüğü zaman küfrü sebebiyle boşa gitmiştir.
Buna benzer bir hadis te
Urve b. ez-Zübeyr'in, Ebu Leheb'in Suveybe'yi azad etmesi, onun da Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) emzirmesiyle ilgili hadistir. Ebu Leheb öldüğü
zaman, ailesinden biri onu rüyasında çok kötü bir şekilde gördü ve: "Neyle
karşılaştın?" diye sordu. Ebu Leheb: "Sizden sonra rahat görmedim.
Sadece Suveybe'yi azad etmem sebebiyle bana şununla su verildi" deyip
başparmağıyla şehadet parmağı arasında bir delik gösterdi.
Bu hadiste de Ebu
Leheb'e su verilmesinin sebebi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
olmuştur. Allah en doğrusunu bilir.
Müminler ise hesaba
çekilirler ve amelleri tartılır. Onlar iki kısımdır.
Birinci kısım: Büyük
günahlardan sakınan müminlerdir. Bunların iyilikleri sevap kefesine, küçük
günahları da diğer kefeye konulur. Allah küçük günahları hafif yapar ve sevab
kefesi ağır basar, diğer kefe de boşmuş gibi yukarı çıkar. Sonra bu müminlerin
cennete götürülmeleri emredilir. Bunlara, Mizan konusunda zikrettiğimiz ayette
geçtiği üzere iyilikleri ve itaatleri oranında sevap verilir.
ikinci kısım ise
günahkar müminlerdir. Bunlar kıyamet günü büyük günahları ve kötülükleri olan,
ancak Allah'a şirk koşmamış olanlardır. Bunların iyilikleri sevap kefesine
konulur, günahları de diğer kefeye konulur. O zaman bunların büyük günahlarının
da sevaplarının da bir ağırlığı olur. Ancak her halükarda sevapları ağır basar.
Çünkü bu sevaplarla beraber iman da vardır, günahlarla beraber küfür ise
yoktur. iman ile küfrün bir şahısta birleşmesi imkansızdır. Çünkü iyilikler
sadece Allah için yapılır. Kötülükler de Allah'a muhalefet ve inat sebebiyle
değil, kişinin hevasına uyması sebebiyle yapılmıştır. Müminin Allah'tan korkması
ve gazabından çekinmesi sebebiyle, günahları çok olsa bile sevaplarına ağır
basamaz. Ancak ameller tartılırken bu günahların mutlaka bir ağırlığı olur
hatta bazen sevaplarla eşit ağırlıkta olurlar. Bunların işi Kitab ve sünnette
geçtiği şekilde olur. Allah bu konuda: ''Doğrusu Allah günahların hepsini
bağışlar. "[Zümer 53], ''Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz,
bundan başkasını dilediğine bağışlar"[Nisa 48] buyurmuştur.
Allah fazlıyla
dilediğini bağışlar, dilediğini şefaatçi kılar, dilediğine günahı nisbetinde
azab eder, sonra cehennemden çıkarıp cennete koyar. Kitab, sevap ve günahları
olan müminlerin amellerinin tartılacağını bildirmiştir. Allah bu konuda:
"Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa
uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören
olarak Biz yeteriz"[Enbiya 47] buyurmuştur.
Allah en doğrusunu
bilir; ancak ayetten kastedilen, müminin bütün sevaplarının tartılacağıdır. Bu,
sevap ve günahları olan mü min için geçerlidir. Çünkü tartılmayan bir sevabı
bile olsa, bu günahlarının ağırlığını arttırır ve kişinin daha çok azab
görmesine sebep olur.
Amellerin nasıl
tartılacağı konusunda iki görüş vardır: Birincisi: iyiliklerin olduğu sahifeler
sevap kefesine, kötülüklerin olduğu sahifeler de kötülük kefesine konulur.
Çünkü ameller bir sayfaya yazılmamış ve onları da sadece bir kişi yazmamıştır.
Kişinin sağındaki melek sevapları yazarken, solundaki melek günahlarını yazar.
Amellerin tartılacağı gün gelince de bu sahifeler Mizan'a konulur. Allah ağır
gelmeyi hak edenlerin terazisini ağır, hafif gelmeyi hak edenlerin terazisini
de hafifletecektir.
ikincisi: Allah,
sevaplar ve günahlar sayısınca cisimler çıkaracak. Birini de diğerinden
bilinecek şekilde ayıracak. Dünyada cisimlerin tartıldığı gibi bu ameller de
tartılacak.
Tefsir alimleri Mizan'ın
iki kefesinin olduğunu söylemişlerdir. Buna delalet eden rivayetler de
vardır.
278- İbn Abbas der ki:
"Mizan'ın bir dili ve iki kefesi vardır. Bununla iyilikler ve kötülükler
tartılır. İyilikler en güzel bir surette getirilip Mizan'ın kefesine konulur ve
kötülüklere ağır basar. Bunun üzerine ameli cennetteki menziline konulur ve
mümine: ''Amelinin yanına git'' denilir. Mümin cennete gider ve amelleriyle
oradaki menzilini tanır. Kötülükler de en çirkin bir surette getirilir ve
Mizan'ın kefesine konulur, kötülükler hafıf basar ki, batıl her zaman hafiftir.
Bu kötülükler cehennemdeki menziline atılır ve kötülüklerin sahibine:
''Amelinin yanına cehenneme git'' denilir. Kişi cehenneme gider ve ameliyle
cehennemdeki menzilini, Allah'ı kendisine hazırladığı çeşitli azapları
tanır." İbn Abbas ekledi: "Onlar, Cennetteki ve cehennemdeki
menzillerini toplumun içinden evine giden kişinin evini tanımasından daha iyi
tanırlar."
Tahric: İsnadı zayıftır.
Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur (3/420).
279- Abdullah b. Amr b.
el-As'ın bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Allah kıyamet gününde ümmetimden bir kişiyi herkesin önünde ayırıp
o kişi aleyhinde doksan dokuz dosya açar. Her bir dosyanın boyu gözün
görebildiği mesafe kadar olacaktır. Sonra kendisine: ''Bunlardan bir şeyi
reddediyor musun? Katip meleklerim sana haksızlık yapmışlar mıdır?'' diye
sorar. O kimse: ''Hayır, ya Rabbi!'' diye cevap verir. Allah ona: ''Herhangi
bir özrün veya sevabın var mı?'' diye sorunca, o kişi: ''Hayır, ya Rabbi'' diye
cevap verir. Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: ''Evet yanımızda sana ait bir
sevap vardır ve bugün sana asla haksızlık edilmeyecektir.'' Üzerinde ''Ben
şehadet ederim ki Allah'tan başka gerçek ilah yoktur Muhammed de onun kulu ve
Resulüdür'' yazılı bir kağıt parçası çıkarılır. O kişi: ''Ya Rabbi! Bu tek
kağıt parçasının bu günah dosyaları yanında ne ağırlığı olur ki?'' deyince, Allah:
''Bugün sana asla zulmedilmez'' buyurur. Günah dosyaları bir kefeye konulacak,
kağıt parçası da bir kefeye konulacak dosyaların konulduğu kefe yukarı kalkacak
ve kağıt parçası ağir basacaktır. Allah'ın ismi yanında hiç birşey ağir basamaz
.
Tahric: isnadı sahihtir.
Tirmizi 5/24 (2639) ve ibn Mace 2/1437 (4300)
Bu hadisi Abdullah b.
Salih, Leys'ten bu isnadla nakletmiş ve şu ibareyi aktarmıştır: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü ümmetimden bir
kişi halkm arasından çağrılacak ve ona doksan dokuz dosya açılacak ... "
Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e
tıklayın: