EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
SEBEB / DÖRDÜNCÜ MESELE
Sebeblerin konulması,
onları koyanın yani Şari'in o sebeblerin müsebbeblerini kasıdda bulunmuş
olmasını gerektirir.
DELİLLERİ:
1. Akıl ve hikmet sahipleri,
mevcut sebeblerin bizzat kendileri için sebeb olmadıklarına, bilakis
kendilerinden başka şeylerin neş'et etmesi açısından sebeb olduklarına dair
kesin kanaate sahiptirler. Durum böyle olduğuna göre, onların sebeb olarak
vaz'edilmesi kasdından, onlardan neş'et edecek müsebbeblerin de kasdedilmesi
lazım gelecektir.
2. Şer'i hükümler ancak
ve ancak maslahatların celbi ve mefsedetlerin defi için meşru kılınmışlardır.
Bunlar da kesinlikle onların müsebbebleri olmaktadır. Sebeblerin sadece
müsebbebleri için meşru kılındığını bildiğimize göre, sebeblere yönelik
kasıddan, müsebbeblerinin de kasdedilmiş olacağı lazım gelecektir.
3. Eğer sebeblerden
müsebbebler kasdedilmiş olmasaydı, onların sebeb olmak üzere konmuş olmaları
söz konusu olmazdı. Ancak mesele bu şekilde ortaya konulmuştur. Bu durumda
onların sebeb olmak üzere konulmuş olmaları zarureti vardır; sebebler de ancak
müsebbebleri için sebeb olmaktadırlar. Sebebleri koyan Şari' müsebbeblerin
vukuunu onlar cihetinden kasdetmektedir. Bu sabit olduktan sonra diyoruz ki:
Sebebler, madem ki, Şari'ce vaz'ı maksud olan
şeylerdir; dolayısıyla müsebbeblerin de aynı şekilde olması gerekir.
SORU: Bu durumla, daha
önce geçen Şari'ce, sebebleri emir açısından müsebbeblerin amaçlanmış
olmadıkları hususunun arası nasıl telif edilecektir?
CEVAP: Buna verilecek
cevap iki açıdan olacaktır:
1. İki kasıd arasında
farklılık vardır; yönleri farklıdır. Daha önce geçen kas ıd dan maksad, Şari'in
sebeblerle yükümlü tutmasında, müsebbeblerle de yükümlü tutması gibi bir
maksadının olmadığı anlamında idi. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi,
müsebbebler kulların kudreti dahilinde olmayan
şeylerdir. Buradaki kasıd ise; Şari'in sebeblerden müsebbeblerinin vukuunu
kasdetmiş olması anlamındadır. Şari' sebebleri işte bu yüzden sebeb olarak
vaz'etmiştir. Bunda, müsebbeblerin yükümlülük getiren hitap altına girmesini
gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bunda bulunan şey, sadece özelolarak
sebeblerden müsebbeblerinin vukuunun kasdedilmiş olmasıdır. Dolayısıyla iki
esas arasında bir çelişki bulunmamaktadır.
2. Eğer farklı açılardan
ise tek bir şey üzerine, iki ayrı kasdın varid olması muhal (imkansız)
değildir. Örneğin, gasbedilmiş bir arazi üzerinde kılınacak namaz hakkında hem
kılınmasına dair emir, hem de orada kılınmamasına dair nehiy olmak üzere farklı
itibarlarla aynı anda iki kasıd bulunmaktadır. Hasılı iki esas, mutlak surette
birbirleriyle çelişkili ve birbirlerini ortadan kaldırıcı mahiyette
değildirler.
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: