EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

AZİMET VE RUHSAT / BEŞİNCİ MESELE:

 

Meşru olarak ruhsattan istifade etme iki kısımdır:

 

a) Tahammül ve sabrı mümkün olmayan tabii veya şer'ı bir meşakkat karşısında ruhsat: Tabii meşakkate örnek olmak üzere hastalığı verebiliriz. Kişi hastalık sebebiyle meşru kılındığı üzere namazı rükünlerini tam olarak yerli yerinde ıfa etmekten ya da nefsin helakine sebebiyet vereceğinden orucu tutmadan aciz kalır. Şer'ı meşakkate örnek olarak da orucu verebiliriz: Mesela oruç mükellefin namaza duracak veya onun rükünlerini tamamlayacak vb. bir kudrete sahip olamaması neticesine götürmüş olabilir.

 

b) Mükellefin sabır ve metanet gösterebileceği bir meşakkat karşısında olur. Bunun örnekleri de açıktır.

 

Birinci kısımdan olan ruhsat, Allah hakkından kaynaklanmaktadır ve bu gibi yerlerde ruhsattan istifade istenilmektedir. İşte bu noktadan hareketledir ki hadiste ''Yolculukta oruç tutmak iyilik ve takvadan değildir." buyrulmuştur. Ortada yemek hazır iken, keza sıkışık vaziyette iken namaz kılmayı yasaklayan hadisler de bu manaya işarette bulunmaktadır. Hadiste ''Akşam yemeği ortaya konulur ve namaza da çağırılırsanız, önce yemekle başlayınız. " buyrulmaktadır. Buna benzer daha başka hadisler vardır. Bu gibi durumlarda ruhsat Allah hakkından kaynaklanmaktadır. Bunlarda ruhsatın azimet gibi mütalaa edildiğinde de bir anlaşmazlık yoktur. Bu yüzdendir ki alimler, telef korkusu bulunduğunda kişinin laşe yemesinin vacib olduğunu, eğer yemez de bu yüzden ölürse cehenneme gireceğini söylemişlerdir.

 

İkinci kısımdan olan ruhsatlar ise Allah'ın rıfk ve kolaylaştırmasından nasiblerini almak üzere kulların hazIarına ulaşmalarını temin noktasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu kısım da iki nev'idir:

 

a) Ruhsatın işlenmesine dair talebin bulunması ve meşakkatin bulunup bulunmadığına itibar edilmemesi. Arafat ve Müzdelife'de namazların birleştirilerek (cem) kılınması gibi. Bu nev'in de azimetler gibi mütalaa edildiğinde anlaşmazlık yoktur. Çünkü bunlar da azimetlerin istenildiği gibi mutlak surette istenilir olmaktadırlar. Hatta bazıları bunları mübah değil de sünnet olarak kabul etmişlerdir. Buna rağmen bunlar ruhsat kapsamından dışarı çıkmazlar. Zira ruhsatlar hakkında işlenmelerine yönelik şer'ı bir talebin bulunması, o şeyin ruhsat olmasına mani olmamaktadır. Nitekim naçar durumda kalan kimse için laşe vb. yeme konusunda alimler böyle söylemektedirler. Şu halde bunlar ruhsat tarifine girmeleri açısından ruhsat, azimetlerin istenilmiş olması gibi yapılmalarının talep edilmesi açısından da azimet hükmünde olmaktadırlar.

 

b) Bir talebin bulunmaması ve sadece aslı hafifletme ve günahın kaldırılmış olduğu esası üzerinde bakı kalması. Bu kısım mübahlık esası üzerinde bulunmaktadır. Mükelle(eğer dilerse söz konusu meşakkate tahammül eder ve azimet hükmü alır; veya dilerse ruhsat hükümle amel eder.

 

Bu taksimin sıhhatine delalet edecek deliller açıktır; o yüzden de burada zikrine ihtiyaç yoktur. Ama birileri çıkar ve ille de işarette bulunmamızı isterse, onun için şöyle deriz;

Birincisini ele alalım: Eğer meşakkat külli bir esasın ihlaline sebebiyet veriyorsa, o takdirde o konuda azımete itibar etmemek gerekmektedir. Çünkü burada ibadetin tamamlanması ve meşru şekli üzere tamamlanması, onu aslından ortadan kaldırma, yani ortaya konulmaması neticesini doğurmaktadır. Bu durumda şer'an istenilen şey ibadetlerin gücün yettiği ölçüde ortaya konulmasıdır ki, bu da ruhsatın gereği olmaktadır. Bu delilin izah ve ortaya konuluş şekli bu kitabın "Mekasıd" bölümünde gelecektir.

 

İkinci kısım ise; belirli bir ruhsat hakkında o şeyin işlenmesini isteyen özel bir delilin bulunması durumunda, o ruhsat bu açıdan ruhsat hükümleri harici ne çıkmış olacaktır. Nitekim İmam Malik'e göre Arafat ve Müzdelife'de namazların cem' edilmesi bir talep halinde sabit bulunmaktadır.

 

Bu ve benzeri meseleler, ruhsatın genel hükümleri içerisinde tahsis görmüş, özel bir durum almış olmaktadırlar. Burada da edilecek herhangi bir söz bulunmamaktadır.

 

Üçüncüsüne gelince, daha önce geçen deliller, ruhsatın işlenmesi konusunda mükellefin mezun bulunduğunda ya da işleyen kimseden günahın kaldırılmış olduğu hususunda açıktır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

ALTINCI MESELE