EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
AZİMET VE RUHSAT /
DÖRDÜNCÜ MESELE:
Ruhsata nisbet edilen mübahlık kavramı;
acaba güçlüğün kaldırılması manasında mübahlık
kabilinden midir? Yoksa yapmak ve yapmamak arasında muhayyerlik manasında mübahlık türünden midir?
Ruhsatlarla ilgili nassların zahirinden anlaşılan odur ki, ruhsat için
kullanılan mübah tabiri muhayyerlik manasında değil
de güçlüğün kaldırılması anlamında mübahlık
olmaktadır. Mesela şu nasslara bakabiliriz:
"Fakat darda kalana, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret mikdarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah
bağışlayandır, merhamet edendir."[Bakara, 173] Bu ayette Yüce Allah, darda
kalan kişinin haram olan şeyleri yeme ya da terketme
yetkisinin bulunduğundan söz etmemiş, sadece darda kalınması durumunda bunların
alınması halinde günahın kaldırılmış olduğunu belirtmiştir. "İçinizden
hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer
günlerde tutar. "[Bakara, 184] ayetinde de aynı şekilde Yüce Allah
"Bu durumda oruç tutmama yetkisi vardır" veya "Bu durumda oruç
tutmasın! Oruç tutması kendisine caiz değildir." gibi bir ifade
kullanmamış; aksine bizzat özrü zikrettikten sonra şayet orucunu tutmayacak
olursa tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutması gerektiğine işarette
bulunmuştur. "Namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. "[Nisa,
101] ayetinde de, kısaltmadan maksadın namazın rekat
adetlerini kısaltma olduğu görüşüne göre kullanılan üslüp
aynıdır. Yüce Allah "Kısaltabilirsiniz" veya "Eğer isterseniz
kısaltınız." dememiştir. "Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında
kalan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip gönlünü kafirliğe
açanlara Allah katından bir gazab vardır
... "[Nahl, 106] Bu ayette küfür kelimesi
söylemeye zorlanan kimsenin kalbi imanla dolu olduğu halde söylemesi durumunda
kendisine bir azabın dokunmayacağı belirtilmektedir. Bu ayette de Yüce Allah
"Küfür kelimesi söyleyebilir" veya "Eğer dilerse söylesin"
gibi bir tabir kullanmamıştır. Hadiste de: Bir adam gelerek Hz. Peygamber'e [s.a.v.]:
"- Ya Resulallah! Kanma yalan söyleyeyim mi? diye sormuş. Hz.
Peygamber {s.a.v.]:
''Yalanda hiçbir hayır
yoktur.' buyurmuşlar. Adam: "- Ona vaadde
bulunayım mı? demiş. Efendimiz de: "'Böyle yapmanda sana bir günah
yoktur.' diye cevapta bulunmuşlardır."
Bu hadislerinde de Hz.
Peygamber ts.a.v.] "Evet!" veya "Eğer
dilersen yap." gibi bir ifade kullanmamışlardır.
Bu zikri geçen şeylerde
muhayyer kılınanın murad olmadığının delili şudur:
Çoğunluk hatta bütün alimler "Zor altında küfür kelimesini söylemeyip
metanet gösteren ve bu uğurda ölen kimse mecurdur ve
en yüce derecelerdedir." demektedirler. Durum böyle iken zor altında küfür
kelimesi söylemenin hükmünün muhayyerlik olduğunu söylemek mümkün değildir.
Zira muhayyer kılma (tahyir) iki taraftan birinin
diğerine tercihine ters düşer. Bu meselede durum böyle olduğuna göre diğer
meselelerde de aynı şekilde olacaktır.
Muhayyer kılma (tahyir) anlamında mübahlık ise
"Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi geliniz.
''[Bakara, 223] ayetinde ifade edilmiştir. Burada nasıl isterseniz; ön
tarafından, arka tarafından, yan üstü olmak üzere kadınlarınıza
yaklaşabilirsiniz denilmektedir. Bu açıkça muhayyerlik ifade etmektedir.
"Ondan istediğiniz şekilde yiyiniz."[Bakara, 35] ayetiyle benzeri
ayetlerde de durum aynıdır. Teklifi hükümler bahsinde bu iki anlamında mübah arasındaki fark geçmişti.
Aralarındaki fark
üzerine ne gibi bir netice terettüp eder? diye bir soru gelebilir.
Buna cevap olarak şöyle
denilebilir: Bu fark üzerine pek çok netice terettüp eder. Ancakburada
meselemizle ilgili olanı şudur: Eğer ruhsat gerçekten muhayyer kılma
anlamındadır dediğimiz zaman, o takdirde azimetin gereği ile birlikte tercihli vacib kısmından olmasılazım
gelir. "Günahın kaldırılması anlamındadır" dediğimiz zaman ise böyle
bir netice terettüp etmez. Çünkü günahın kaldırılması muhayyerlik gerektirmez.
Dikkat edilirse günahın kaldırılması vacib ile
birlikte bulunmaktadır. Durum böyle olunca, şu netice anlaşılmış olmaktadır ki,
azimet şer'an maksud olmak
üzere aslen belirlenmiş olan vücub hali üzere daim
bulunmaktadır. Eğer mükellef özrü bulunmasına rağmen onu yapacak olursa, onun
bu fiiliyle özürlü olmayan diğer mükelleflerin fiilleri arasında bir fark
bulunmayacaktır. Ancak özür, azimet hükümden intikal etmeyi tercih etmesi duru-
. munda mükelleften günahı kaldırmış olmaktadır. Bu
konuyla ilgili olarak, ileride inşallah etraflı açıklamalar gelecektir.
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: