EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

İCTİHAD / İSTİFTA VE İKTİDA / SEKİZİNCİ MESELE:

 

Müftinin bulunmaması halinde, müsteftiden amelle yükümlülük düşer. Bu, o amele dair ne muteber bir ictihad yoluyla ne de taklit yoluyla elde edebileceği bilginin olmaması halindedir. Buna şu üç husus delalet eder:

 

(1)   Sahih olan görüşe göre delillerin tearuzu halinde müctehidden ilgili yükümlülük düşmektedir. Nitekim bu konu usul kitaplarında açıklanmıştır. Bu durumda amele dair esasla ilgili bilginin bulunmaması halinde mukallidin yükümlü olmaması öncelikli olarak sabit olacaktır.

 

(2)   Bu mesele aslında "Hitabın taallukundan önce amel" konusuna çıkmaktadır. Şeriatler gelmeden önce ameller konusunda asılolan, onlara yönelik yükümlülüğün bulunmaması halidir. Çünkü, kişinin hükme dair bilgisi olmaksızın, onunla yükümlü olması düşünülemez. Zira, usulcülere göre yükümlülüğün şartı, yükümlü kılınan şeyi bilmektir. Bu meselede sözü edilen kimse ise, (ne ictihad ne de taklit yoluyla) bilgi sahibi değildir. Bu takdirde teklifin sebebi hiçbir hal üzere bulunmayacaktır; dolayısıyla da teklif olmayacaktır.

 

(3)   Bu durumda kişi, eğer amel ile mükellef olsaydı, o takdirde bundan takat üstü yükümlülük lazım gelirdi. Çünkü bilmediği şeyle yükümlü tutulmuş olurdu. Bilmediği için, yükümlü olduğu şeye ulaşma imkanı bulunmayacaktı. Hal b'öyle iken eğer onunla yükümlü tutulacak olsa, hiçbir şekilde yerine getiremeyeceği şeyle yükümlü kılınmış olacaktı. Böyle bir sonuç ise hem aklen, hem de şer'an muhalin ta kendisidir. Mesele açıktır.

 

 

FASIL:

 

Bu amel hakkında iki durum tasavvur edilebilir:

 

(1)   Amelin aslına yönelik bilgisizlik: Bu durumdaki biri, aynen kendisine hiçbir şekilde teklif gelmeyen kimse gibidir.

 

(2)   Amelin vasfına yönelik bilgisizlik: Mesela kişinin taharet, namaz veya zekat gibi bir ameli genel hatlarıyla bilmesi, fakat onun tafsilatını, kayıtlarını, yanılma vb. gibi üzerine arız olabilecek şeylerin hükümlerini bilmemesi gibi. Tabii bu halde amelle ilgili ne gibi hükümlerin ortaya çıkacağını bilmeyecektir.

 

Her iki şekil ile de ilgili olarak çeşitli hükümler taalluk etmektedir ve onları uzun uzadıya burada anlatmak mümkün değildir. Furu kitapları, bu konuda daha özel bir yere sahiptir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

DOKUZUNCU MESELE