EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
İCTİHAD / İSTİFTA VE
İKTİDA / DÖRDÜNCÜ MESELE:
Kendisinde fetva verme
ehliyeti için gerekli şartları bulunduran kimseler iki kısımdır:
(1) Fiilleri, sözleri ve halleri vermiş olduğu
fetvanın gereği üzere olanlar.
Bunlar ilim sıfatları
ile muttasıfve ilimle birlikte tam örneklik makamında
olurlar. Hatta soru sormaksızın ona uymayı arzuladığın zaman, çoğu durumlarda
soru sormana gerek bırakmazlar. Aynen Rasulullah'ın
[s.a.v.] söz, fiil ve takrirlerinden ilim alınması gibi.
Bu kısımdan kimselerin
bulunması halinde fetva için bunlar, adalet ehli içerisinde bariz olsalar bile
kendileri gibi olmayanlardan -ki bunlar da ikinci kısmı oluşturmaktadır- daha
öncelikli olacaklardır. Bu iki sebepten böyledir:
a) Daha önce yerinde de
geçtiği üzere böyle bir hale sahip olan kimselerin vaazları -kendileri gibi
olmayanlara nisbetle- daha etkin, sözleri daha
faydalı olur, fetvaları kalplerde daha çabuk yer eder. Çünkü ilmin kaynakları
böyle biri üzerinde belirir, camiası onunla aydınlanır, sözü kalbinin
derinliklerinden çıkar. Söz de kalpten çıkınca kalbe girer ve etkin olur. Böyle
bir özelliğe sahip olanlar, Allah Teala'nın
haklarında: "Kullarından Allah'tan ancak alim
olanlar korkar"(Fatır 28) buyurduğu kimselerdir.
Bu özelliğe sahip olmayanlar ise böyle değildir. Onlar her ne kadar adil, doğru
sözlü ve faziletli de olsalar, sözleri bunlarınki gibi etkin olmaz. Nitekim
tecrübelerimiz de bunun böyle olduğunu göstermektedir.
b) Fiilin söze
uygunluğu, o sözün doğruluğunun bir delilidir. Nitekim bu konu daha önce
açıklanmıştı. Kimin fiili sözüne uyarsa, kalpler onu tasdik eder ve nefisler
ona gönüllü tabi olur. Bu makama, ulaşmayan kimsenin durumu ise -her ne kadar
fazileti ve dininin bütünlüğü malum olsa bile- böyle olmaz. Bu mertebelerde
meydana gelen farklılıklar ziyade bir faydanın sağlanmasını ya da
sağlanmamasını temine yöneliktir. Kim, kişinin adaletini zedelemeyecek tarzda
ihtiyaç fazlası şeyler hakkında insanların zahidane
bir davranışa girmelerini ister ve kendisi de aynı şekilde zühd
içerisinde olursa, onun bu teşviki, zühd içerisinde
olmayan kimsenin zühde teşvikinden daha yararlı olacaktır. Çünkü ikincinin
hareketi her ne kadar caiz ise de, sözüne bir nevi muhalefet olmaktadır. Sözün
fiile olan bu muhalefeti, fiili sözüne uygun düşen kimselerin mertebesine
ulaşmayı engelleyecek bir unsur olmaktadır.
Fiilin söze uygunluğu
konusunda müftilerin mertebeleri farklılık arzedince, mukallid için tercihi
gereken şey, sözü ile fiili arasında çoğunlukla uygunluğun bulunduğu kimseye tabi
olmaktır.
Uygunluğun bulunup
bulunmadığı konusunda mesele emir ve nehiylere nisbetle
ele alınır. Her ikisine de uygunluk olursa -adalet şartlarının dışında
kalanları kastediyorum- ağır basan taraf, nehiylere uygunluk tarafının dikkate
alınması olacaktır. Mesela iki müctehid bulunsa,
bunlardan biri herhangi bir yasak işlememe konusunda azimli olsa, fakat emirler
konusunda aynı şekilde duyarlı olmasa; diğeri ise emrolunan
hiçbir konuda muhalefet etmeme konusunda azimli, fakat yasaklar karşısında o
kadar duyarlı olmasa, birincisi kendisine uyulma konusunda daha tercihe
şayandır. Çünkü adalet şartlarının ötesinde emirler ve yasaklar konusunda
(fiilin fetvaya) uygunluğu, tamamlayıcı unsurlardan va
güzel davranışlardan olmaktadır. Bu meyanda yasaklardan kaçınmak, Şari' Teala'nın katında aşağıdaki
sebeplerden dolayı emre uymaktan daha önemlidir:
(1) Mefsedetlerin
uzaklaştırılması, masIahatların elde edilmesinden
daha evladır. Bu, ilim adamları tarafından kabul görmüş bir ilke olmaktadır.
(2) Yasaklara tek bir
fiil ile uyulmuş olur; bu da fiilden el çekmedir. İnsanın bunu bir meşakkat
olmaksızın gerçekleştirebilme si imkanı vardır.
Emirler ise böyle değildir. İnsanın onların tümünü yapabilme gücü yoktur. Sonra
emirler tercih gereği bedelli de yapılmış olabilir. Bu itibarla bazı emirlerin
terki, mutlak anlamda bir muhalefet olmaz. Nehiylerde ise durum farklıdır.
Çünkü nehyin mücerred işlenmiş olması muhalefet
sayılmaktadır. Dolayısıyla yasağa riayet, uygunluğun gerçekleşmesi için daha
çok aranacaktır.
(3) Bu konuda nakli
deliller vardır. Hadiste şöyle gelmiştir: "Size birşeyi
yasakladığım zaman, ondan kaçının. Size birşeyi
emrettiğim zaman, gücünüz yettiğince ondan yerine getirin" Hadiste
yasaklar, dikkate alınma konusunda daha güçlü bir ifade ile gelmiş ve onlardan
kaçınılması herhangi bir istisna ya da kayıt getirilmeksizin kesin bir tarzda
istenmiştir. Aynı üslup emirlerin yerine getirilmesi konusunda gösterilmemiş,
"gücünüz yettiğince ondan" ifadesi ile kayıtlı olarak gelmiştir. Bu
da, konumuz olan fetvanın yasaklardan kaçınmaya uygunluğunun, emirleri yerine
getirmeye olan uygunluğuna tercih edileceğine işaret olmaktadır.
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: