EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
ŞER’İ DELİLLER ...
SÜNNET / BİRİNCİ MESELE:
Sünnetin manası: Sünnet
kelimesi bir ıstılah olarak çeşitli anlamlarda kullanılır:
Sünnetin birinci manası:
Sadece Hz. Peygamber'den nakledilegelen, bizzat Kur'an tarafından ele
alınmayan, aksine Hz. Peygamber [s.a.v.] tarafından beyan edilen şeylerdir.
Bunların Kur'an'ın genelolarak getirdiği esasların beyanı mahiyetinde olup
olmaması arasında fark yoktur.
Sünnetin ikinci manası:
"Bid'at"ın karşıtı anlamındadır. Mesela bir kimse Hz. Peygamber'in
[s.a.v.] davranışına uygun harekette bulunduğu zaman "Falan kişi sünnet
üzeredir" denilir. Burada söz konusu davranış şeklinin Kur'an'da
açıklanmış olup olmamasız arasında fark yoktur. Aksi şekilde harekette bulunduğu
zaman ise "Falan kişi bid'at üzeredir." denilir. Öyle gözüküyor ki,
sünnetin bu kullanılış şeklinde dikkate alınan husus sadece şeriat sahibinin
yani Hz. Peygamber'in [s.a.v.] ameli olmakta ve "sünnet" tabiri işte
bu açıdan kullanılmakta; yapılan fiilin Kitab'ın bir gereği olup olmadığı
noktasına bakılmamaktadır.
Üçüncü anlamı: Sünnet
sözcüğü, sahabenin işleyegeldikleri şeyler anlamında da kullanılmaktadır.
Sünnet diye isimlendirilen bu şeylerin Kitap'ta veya sünnnette olup olmamasına
da bakılmamaktadır. Çünkü bu halleriyle onlar:
a) Ya kendilerince sabit
olan fakat bize kadar ulaşmayan bir sünnete tabi olmuşlardır.
b) Ya da üzerinde
tümünün veya halifelerinin icma ettiği bir ictihada dayanmışlardır.
Onların bir konuda görüş
birliği etmeleri, (şeri delillerden biri olan) icma olmaktadır. Halifelerinin
icmaı ise, aslında tüm sahabenin icmaı anlamına gelir. Çünkü masIahat gereği
tüm insanları o şey ile amel etmeye sevketmeleri ve bu arada sahabenin böyle
bir davranışa karşı herhangi bir tepki göstermemesi, onların da o hükme
katıldıklarını gösterir.
Bu durumda mürsel
maslahatlar ve istihsan (a dayalı uygulamalar) sünnetin bu sonuncu kullanılış
şekli altına girer. Nitekim sahabe devrinde gerçekleştirilen içki cezasının
seksen sopaya çıkarılması, zenaatkarların tazminle sorumlu tutulması, Kur'an'ın
bir mushaf halinde toplanılması, bütün insanların Kur'an'ı yedi çeşit okuma
şekli içerisinden Cahruf-ı seb'a) tek bir şekil üzere okumalarının sağlanması,
divanların kurulması ve benzeri uygulamalar bu kabildendir. Sünnetin sahabe
uygulaması anlamında kullanılışının doğruluğuna şu hadis de delalet eder:
"Sünnetime ve hidayete erdirilmiş raşid halifelerin sünnetine
yapışın"
Buraya kadar
anlatılanları topladığımızda, sünnet sözcüğünün kullanılışının şu dört yönü içerdiği
ortaya çıkmaktadır:
1) Hz. Peygamber'in
[s.a.v.] sözleri,
2) Fiilleri,
3) Tasvipleri (ikrar,
onay). Hz. Peygamber'den [s.a.v.] sadır olan bütün bu söz, fiil ve tasvipler ya
vahye dayalıdır, ya da -Hz. Peygamber [s.a.v.] hakkında ictihadın sahihliği
görüşüne göre- ictihada dayalıdır.
4) Sahabe ve
halifelerden nakledilen uygulamalar. Bu türden olanlar da, her ne kadar söz,
fiil ve tasvip (ikrar) gibi üçe ayrılabilirse de, tek bir tür olarak kabul
edilmektedir. Zira sahabeden nakledilen şeyler, aynen Hz. Peygamber'den
[s.a.v.] nakledilenler gibi detaylı bir şekilde ele alınmamaktadır.
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: