EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

AVARİZU’L-EDİLLE / BEŞİNCİ FASIL: MÜCMEL VE MÜBEYYEN /

YEDİNCİ MESELE:

 

Mübahların, gerçek anlamda mübah olarak yerleşebilmesi için, menduplarla ve mekruhlarla bir tutulmaması gerekir. Çünkü eğer mübahlar, devamlı ve belli bir şekil üzere işlenmek suretiyle menduplarla müsavi tutulacak olursa, onların mübah değil mendup oldukları kanaati uyanacaktır. Toprak zeminli camiden secdeden kalkınca al nın silinmesi, Hz. Ömer'in, ihtilam sonucunda başka bir elbise giymek yerine elbisesini yıkama yolunu tercih etmesi örneklerinde geçtiği gibi. Iyaz, İmam Malik'ten nakleder: O (yani İmam Malik) Medine emiri bulunan Abdulmelik b. Salih'in yanına girer. Bir süre oturur. Sonra (el yıkamak için) su ve yemek getirmelerini söyler. İmam Malik'i kastederek: "Önce Ebu Abdillah'tan başlayın!" der. -İmam Malik kendisini kastederek: "Ebu Abdillah elini yıkamayacak" der. "Niçin?" diye sorar. İmam Malik: "Bu memleketimizde yaşayan ilim adamlarının yapageldikleri birşey değiL. Bu bir Acem adeti. Hz. Ömer, yediği zaman elini ayağının altına silerdi" der. Abdulmelik: "Ey EM Abdillah! Terkediyorum" diye karşılık verir. İmam Malik:

 

"Evet vallahi!" der. Abdulmelik b. Salih, bir daha öyle yapmaz. İmam Malik şöyle der: "Biz insana, elini yıkamamasını emretmeyiz. Ancak bu sanki bir vacip gibi telakki edilirse işte o zaman iş değişir. Acem geleneklerini (yabancı hayranlığını) öldürün; Arap adetlerini ihya edin. Hz. Ömer'in: 'Zor hayat tarzını seçin, haşin giyecekler giyin, yalın ayak yürüyün; acem giyim-kuşamından sakının' dediğini işitmediniz mi?"

 

Aynı şekilde terk konusunda da mubahlarla mekruhlar eşit tutulursa, o şeyin mekruh olduğu inancı doğabilir. Mesela Hz. Peygamber [s.a.v.] keler yemeyi sevmiyordu. Sebebini soranlara: "O benim memleketimde bulunmaz. Bu yüzden onu yemeyi içim çekmiyor" buyurmuş, sofrasında da yendiği için hükmü belli olmuştu. Hz. Peygamber'e [s.a.v.] içerisinde sarımsak bulunan bir yemek takdim edilmişti, ondan yemedi. Ebıl Eyyub -yemeği gönderen zat- "Ya Rasıllallah! Haram mı ki?" diye sordu. Rasulullah [s.a.v.] "Hayır! Ancak ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmıyorum" buyurdu. Bir rivayette de ashabına "Siz yiyin. Çünkü ben sizin gibi değilim. Ben dostuma (yani Cibril'e) eza vermekten çekiniyorum" buyurmuştur. Hadiste rivayet edildiğine göre, Sevde bt. Zem'a, Rasıllullah'ın [s.a.v.] kendisini boşayacağından korktu ve ona "Beni boşama, nikahında tut ve benim günümü Aişe'ye tahsis et" dedi. Hz. Pevgamber [s.a.v.] de öyle yaptı. Bunun üzerine "Aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir ve bal yoktur" ayeti indi. Bu bir te'dib idi ve genelde hoş görülmeyen ve bunun sonunda sanki mekruh gibi görünecek olan mubah bir durumun hem sözle hem de fiil ile yapılmış bir beyanıydı. Mendupların gerçek anlamda yerleşmesi ile getirilen dahiler bu konu hakkında da geçerlidir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

SEKİZİNCİ MESELE