EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
AVARİZU’L-EDİLLE /
ÜÇÜNCÜ FASIL: EMİR VE NEHİY /
ON SEKİZİNCİ MESELE:
Emir ve nehiy bir fiil
üzerine gelse, bunlardan biri asıl yönüne, diğeri de (sonuç ve) yardımlaşma yönüne
yönelik olsa; acaba asıl yönü mü yoksa yardımlaşma yönü mü esas alınır?
Her ikisinin birden
dikkate alınması mümkün olmaz. Bu durumda mutlaka tafsilata gerek vardır. Şöyle
ki: Emir ya asıl yönüne yönelik olacaktır ya da yardımlaşma yönüne.
Eğer emir asla yönelik
olursa, o zaman konu sedd-İ zerai'
kaidesine çıkar. Çünkü sedd-i zerai',
yasak olan birşeye vesile edinilmemesi için caiz
olanın menedilmesidir. Daha önce sedd-i zerai' hakkında söz edilmişti. Konu hakkındaki ihtilafın
esası üç ihtimali n bulunması noktasına çıkar:
1. Aslı dikkate almak. Zira, munzabıt yol, bidüziyelik gösteren kural budur.
2. (Sonuç ve)
yardımlaşma yönünü dikkate almak. Çünkü bu durumda aslın itibara alınması,
yasak plan sonuçlara götürmektedir. Eşyanın haram ya da helal olması, (bizzat
kendileri değil) sonuçları itibarıyladır. Sonra aslın dikkate alınması
durumunda hiyel (hile) yolları açılmaktadır.
3. Tafsilata tabi tutmak
gerekir: Buna göre (yasak olan) yardımlaşma tarafı ya galiptir ya da değildir.
Eğer galipse, aslın
dikkate alınması vaciptir. Çünkü burada eğer galip dikkate alınacak olursa,
asim tümden ortadan kalkmasına sebep olur. Bu ise batıldır. Galip değilse konu ictihada mahaldir.
Eğer ikinci şekil söz
konusu ise (yani nehiy asla, talep yardımlaşmaya yönelikse), zahire göre bu,
çirkin bir iştir. Çünkü bu, yardımlaşma yönünden emrolunmuş
birşeye ulaşmak için yasak yönünü ilga etmek
demektir. Yardımlaşma, zarurı ve hacı esasların
ikamesinden daha sonra gelir. Çünkü yardımlaşma tamamlayıcı unsurlardandır. Bu
yoksullara yardım etmek, köprü yaptırmak vb. için hırsızlık ve soygun yapmaya,
gasp da bulunmaya benzer. Ancak yerini bulduğu zaman bu kısım da sahih olur. Bu
da kamu yararı için özel kişiler aleyhine hükmetmek kabilinden şeylerdir.
Mesela, yiyecek kervanının pazara inmeden karşılanması gibi. Böyle bir fiili
engellemek aslında yasaktır. Çünkü bu insanın çıkarlarından menedilmesi
türünden birşeydir. Aslı ise, pazar halkı için zarurl ya da hacidir. Şehirlinin
köylü adına simsarlık yapması da böyledir. Çünkü bu aslında, kişinin kardeşine
karşı olan iyiliğini engellemektir. Ancak şehir halkı için bunda fayda vardır. Zenaatkarların tazminle sorumlu tutulmaları da bu türden
olabilir. Daha başka bir çok benzerleri vardır. Çünkü
burada yardımlaşma yönü daha güçlü olmaktadır. Hz. Ebu
Bekir halife olduğu zaman sahabe kendisine ticareti ve ailesinin nafakasını
sağlamak için çalışmasını terketmesini işaret
etmişlerdir. Çünkü yardımlaşma konusunda, müslümanların
genel maslahatlarının yüklenilmesi gibi faydası daha genelolan
bir durum vardır. Bunun karşılığında da ihtiyaçlarının beytülmalden
karşılanmasını öngörmüşlerdir. Bu nev'i tefsir
edildiği üzere sahihtir. Allahu a'lem!
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:
DÖRDÜNCÜ FASIL:
UMUM VE HUSUS (AMM VE HASS)