EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
AVARİZU’L-EDİLLE /
ÜÇÜNCÜ FASIL: EMİR VE NEHİY /
DOKUZUNCU MESELE:
İki şey hakkında emir ve
nehiy bulunsa ve bu şeylerden her biri diğerinin tabisi durumunda olmasa, aralarında
ne varlık ne de geçerli bulunan örf bakımından telazum
(birbirini zorunlu olarak gerektirme durumu) da bulunmasa, ancak mükellef amaç
itibarıyla bu iki şeyi tek bir fiil içerisinde ve tek bir garazla bir araya
getirme kasdı bulundursa -mesela tek bir akit
içerisinde haram ve helali bir arada toplamak gibi- bu durumda (hüküm ne olur?)
-Biz bu konuya "emrin ibaha
yerine konulması" demek istiyoruz.
Çünkü hüküm her ikisinde
de birdir. Zira emir bazen ibaha için olabilmektedir.
Mesela şu ayette böyledir: "Namaz kılındığı zaman, yeryüzüne dağılın ve
Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın" [Cuma
10] Burada bu ıstılahla sadece ihtisarda bulunma kastedilmiştir. Mana siyak ve
sibaktan anlaşılmaktadır.-
Malum olduğu üzere
onlardan her biri bilfarz kasıt konusunda tabi durumunda değildir ve onların
münferit hükmünde kabul edilmesi de mümkün olmamaktadır. Çünkü bu kasıt ile
bağdaşmamaktadır. Zira maksatlar tasarruflarda dikkate alınmaktadır. Yine şer'ı mesail üzerinde yapılan
istikra ortaya koymaktadır ki; hükümler konusunda, iki şeyin bir arada
olmasının, yalnızbaşına bulunmaları durumunda olmayan
tesirleri vardır.
Bu konuda emredilen birşeyle, yasaklanılan bir şeyin yada
emredilen iki şeyin veyahut da yasaklanılan iki şeyin bir araya gelmiş olması
arasında fark bulunmamaktadır. Hz. Peygamber [s.a.v.] bey' ve selefi
yasaklamıştır. Halbuki bunlardan her biri tek başına
ele alındıklarında caiz olmaktadır. Allah Teala iki
kız kardeşin aynı nikah altında toplanmasını
yasaklamıştır. Halbuki teker teker
olmak kaydı ile her biri üzerine akitte bulunmak caizdir. Hadiste de bir
kadının, halası ve teyzesi ile birlikte bir arada nikah
altında tutulması yasaklanmıştır. Hz. Peygamber [s.a.v.] gerekçe olarak da bu
yasağa şu sözü ile işaret buyurmuştur: "Eğer siz bunu yaparsanız, o zaman
akrabalık bağlarını koparmış olursunuz" Bu konu da, mana bakımından
konumuza dahilolmaktadır; çünkü burada toplama
halindeki hüküm, onların teker teker olan
hükümlerinden farklı olmaktadır. Dolayısıyla bir arada bulunmanın hükme tesiri
bulunmaktadır ve bu bir delildir. Bu tür nikahların
tesiri akrabalık bağlarının kesilmesi konusundadır ve bu birliğin
kaldırılmasıdır. Bu bir arada olmanın tesiri olduğu hakkında da delilolmaktadır. Yine hadiste sadece cuma gününde oruç
tutmak yasaklanmış ve bir gün öncesi ya da bir gün sonrası ile birlikte
tutulması istenmiştir. Aynı şekilde Ramazan ayından bir ya da iki gün önce oruç
tutmaya başlamak da yasaklanmıştır. Fıtır bayramı
gününde oruç tutmak da böyledir. Zekat yükümlülüğünden
kaçmak için ayrı olan zekat matrahı malları birleştirmek, birleşik olanları da
ayırmak da yasaklanmıştır. Bütün bunlar bir arada bulunma (ictima)
halinin, tek başına bulunma (infirad) haline ait
olmayan etkileri bulunduğunu gerektirir. İnfirad hali
için, ictima halinden farklı hükmün bulunması gereği,
ictima haline ait, infirad haİininin hükmünden farklı bir hükmün bulunduğunu -ictima halinde, infirad haline
dönme özelliği ortadan kalksa bile - açıklar. Yine Hz. Peygamber [s.a.v.]
içecekler bahsinde (üzüm v.e hurma gibi) iki ayrı şeyin birbirine
karıştırılmasını yasaklamıştır. Çünkü bunların birbirine katıştırılmadan
sarhoşluk verme özelliğini çabuklaştıncı bir etki
göstermektedir. (Satılan) anne cariye ile çocuğunun aralarının ayrılmasını
yasaklamıştır. Bu hadis.sahih'te bulunmaktadır. Aynı
şekilde iki kardeşin arasının ayrılmasını yasaklamıştır. Bu da hasen bir hadis olmaktadır. Şeriatta bu türden örnekler
çoktur.
Sonra bir arada bulunma
(ictima) hakkında delil ikamesi konusunda daha genel
bir anlamda yaklaşıldığı zaman, onun kısmen dikkate alınmış olduğunu gösterecek
deliller daha da çoğalacaktır. Mesela birlik halinde olmanın emredilip, ayrılık
halinde olmanın yasaklanması gibi: Çünkü birlikte olma halinde, yalnız olma
halinde bulunmayan özellikler vardır:
Mesela dayanışma ye
yardımlaşma, İslam'ın güç ve kudretini gösterme, küfrün egemenliğine son verme
gibi. İşte bu noktadan hareketle dini etkinliklerden olmak üzere cemaatler,
cumalar, bayramlar konulmuş; özel olarak akrabalar arasında, genelolarak da bütün müslümanlar
arasında bağlar tesis edilmiş ve bunlar arasında irtibat kurulması
istenilmiştir. Toplu halde olmak övülmüş, ayrılık hali yerilmiştir. İnsanların
aralarının bulunması emredilmiş, bunun aksine hareketler ve sonuç itibarıyla
ayrılık doğuracak her türlü faaliyetler yerilmiştir.
Keza nazari yaklaşım da,
beraberlik haline ait, ayrılık hali için bulunmayanhususiyetlerin
mevcudiyetine hükmeder.
Bu, beraber olma (ictima) halinin etki edeceğinin ve onun dikkate
alınacağının izahı olmaktadır.
Ayn bulunma (iftirak) halinin de bir
başka yönden etkisi vardır: Ayrılık halinde bulunmayan bazı hususiyetlerin,
beraberlik hali için söz konusu olduğu gibi, ayrılık hali için de bazı
özellikler vardır ve bunları beraberlik hali ortadan kaldırmaz. Mesela bir
arada olan bey' (satış) ve selefi (karz) yasaklayan
hadis, tek başlarına bulundukları zaman bunlardan her birine ait bazı
hususiyetlerin bulunduğuna ve bunların bir arada bulunma halinde ortadan
kalkmayacağına hükmeder. Bu özellik bunlardan her biri ile istifade durumudur ve
bu, bir arada olma durumunda ortadan kalkmaz. Ancak bu birleşme sonucunda
bunların arasında ilave bir özellik vücuda gelir ki, yasak da işte bundan
dolayı gelmiştir. Beraber olma halinde doğan bu ilave özellik, tek olarak
bulunma halinde mevcut özellikleri tüm-
den ortadan kaldırmaz. İki kız kardeşi aynı anda bir arada nikah altında tutma ve delillerin zikri sırasında belirtilen
benzeri diğer konularda da durum aynıdır.
Sonra nasıl ki, beraber
bulunma halinde ayrı iken mevcut olmayan bazı özellikler var idiyse, münferit
halde iken mevcut olup beraber bulunma halinde ortadan kalkmayan bazı
özellikler de vardır. Çünkü bir araya gelenlerin her birinin kendisine ait var
olan özelliği, eğer bir araya gelme sebebiyle ortadan kalkacak olsaydı, o zaman
birleşme (ictima) halinin özellikleri ortadan kalkmış
olurdu. Aynen insanla, organlar arasındaki ilişkide olduğu gibi. Bu organların
toplamı insanı oluşturmaktadır. Ancak hu organların tek yönden, birleşmiş
olmaları ya da tek bir özelliği ortaya koymuş olmak için birleşmeleri
düşünülecek olsaydı, o zaman insan ortaya çıkmazdı. Baş, elin göstermediği
özelliği göstermekte; el ise ayağın vermediği faydayı sağlamaktadır. Kemikler,
sinirler ve damarlar gibi birbirine benzer halde bulunan diğer organlarda da
durum aynıdır. Bunlar farklı özellikler taşımakta ve birleşme anında bu
özelliklerini yitirmemekte ve bütün bunların toplamından insan meydana
gelmektedir. Eğer insan ve organlar için tatbik ettiğimiz bu husus
anlaşıldıysa, diğer birleşme (ictima) hallerinde de
durumun aynı olduğu anlaşılacaktır.
Şu halde birlik halinde
olmayı isteyen emir ve ayrılığı yasaklayan nehiy, ictima
halinde iken cüzlerin faydalarını ortadan kaldırmaz. İetima
hali yoluyla fayda meydana geldiği gibi, ictima
halinde iken de cüzlerin ayrı ayrı ele alınması
yönünden fayda hasıl olmaktadır. Sonra iki şeyin bir
arada bulunması (ictimal) durumunda, bunlardan her
birinin, o açıdan itibara alınması sahih olacak bir hüküm ile müstakil olarak
ele alınması mümkün olduğu gibi, meselemiz gibi olan yerlerde birbirleri ile
tearuz halinde de olabilirler ve bu halde mesele üzerinde durmak gerekir. Bu
durumda sadece ictima halinin dikkate alınması, infirad halinin dikkate alınmasından daha öncelikli (evla)
değildir.
Her birinin, müetehidlerin bakış açılarını üzerlerine çekecek izah ve
dayanakları vardır.
Hal böyle olunca, maksat
açısından her iki durumun da birbiri içerisine girmesi halinde, bunlar hüküm
açısından varlık ve yokluk bakımından birbirleri ile bağıntı (telazum) halinde bulunan ve hükümleri tek bir şeyin hükmü
gibi olan iki şeyolurlar. Bu durumda emir ve nehyin
beraberce onlar üzerine gelmiş olması (ictimaı)
-birbirleri arasında varlık ve yokluk bakmından
bağıntı (telazum) bulunan şeylerde olduğu gibi-
mümkün değildir. Bu durumda mutlaka emir ya da nehiy yoluyla onların her
ikisine birden yönelen bir hükmün bulunması gerekecek midir? Yoksa gerekmeyecek
midir? Alimlerden bir kısmı, onlar üzerine çözülme ve
müstakil olma hükmünü uygulamaktadır ve bunlar örf-i vücudi
ile istimali dikkate almaktadırlar. Tabii bu her birinin diğer eşinden ayrı
olarak ele alınması mümkün olduğu zaman için söz konusudur. Alimler
arasındaki görüş ayrılığı "haram ve helali içeren akit" meselesinde
sürmektedir ve her iki tarafın görüşlerinin izahı ortaya çıkmıştır.
İTİRAZ: Delilin
desteklemiş olduğu görüş birincisidir. Çünkü bir arada olma (idima) halinin bir tesiri bulunduğu ve ona ait yalnız
başına bulunma halinden farklı hüküm olduğu sabit olduğuna göre, o zaman bütün
e nisbetle iki şeyden her biri, asıla (metbü) nisbetle tabi halini almış
olur. Çünkü her biri bütünün bir parçası durumundadır. Bütünün bir kısmı,
o bütüne tabi durumundadır. Bunu destekleyen delillerden biri
de Hükümler bahsinde geçen, birşeyin cüz itibarıyla mübah, kül itibarıyla ise matlüp
veya cüz itibarıyla mendüb, kül itibarıyla ise vacip
olmasıdır. Diğer hükümlerde de aynı şekilde cüz itibarıyla ele alındığında
farklı, kül itibarıyla ele alındığında ise daha farklı hükümler doğmaktaydı. Bu
durumda emir ve nehyin aynı anda gelmiş olması düşünülemez. Biz bütüne
baktığımızda, nehye mahal olan şeyin bütün içerisinde mevcut olduğunu görürüz.
Bu durumda nehiy, o şey içerisinde ilgili olduğu şeye yönelmiş olacaktır. Bu
durum, Maziri'nin talilinde ve onunla birlikte
zikredilen şeylerde izahını bulmaktadır.
CEVAP: İtiraz yerinde
değildir. Eğer bütünü meydana getiren cüzlerden her biri, metbüya
nisbetle tabi gibi kabul edilecek olursa, o zaman
haram olan cüzün metbü olması, tabi olmasından daha
evla olmayacaktır. Hükümler bahsinde belirtilen husus doğrudur, ancak orada
muarız durumunda olan vardır ve o, daha önce de geçtiği gibi fertlerin dikkate
alınmasıdır. Maziri'nin izahı ise üzerinde ihtilaf
edilen bir konu olup, İmam Malik ya da başka bir imamın mezhebinde mevcut
bulunan ve üzerinde görüşbirliği edilen konulardan
değildir. Dolayısıyla mesele, müctehidin
değerlendirmesi sonucunda kabul edip etmeyebileceği bir husus olarak kalmaya
devam edecektir.
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: