EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

GENEL OLARAK DELİLLER / a) Delillerle ilgili külli esaslar /

ONUNCU MESELE:

 

Şeri deliller iki kısımdır:

 

a) Akli burhan tarzında gelen deliller. Bunlarla, istenilen sonuca ulaşılmak istenir ve bu deliller bir nevi muhaliflere karşı nasıl delil getirileceğini öğretmek amacı taşır. Bu deliller, ilk planda bu amaç için konulmuştur. Bu tür deliller içerisine bütün akli deliller girer. Ayrıca akli delil mesabesinde olanlar da onlara katılır. Örnekler: "Eğer yerle gökte Allah'tan başka tanrılar olsaydı, ikisi de bozulurdu"[Enbiya 22]; "And olsun ki: 'Muhammed'e elbette bir insan öğretiyor.' dediklerini biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır; Kur'an ise fasih Arapça'dır"[Nahl 103]; "Biz bu Kur'an'ı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık: 'ayetleri uzun açıklanmalı değil miydi? Bir Araba yabancı bir dille söylenir mi?' derlerdi"[Fussilet 44]; "Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya kadir olmaz mı?"[Yasin 81]; "İbrahim: 'Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor; sen de batıdan getirsene!' dedi. İnkar eden şaşırıp kaldı"[Bakara 258]; "Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren daha sonra da dirilten Allah'tır. O'na ortak koştuğunuz şeylerden böyle birşey yapan var mıdır?[Rum 40] ... Bu türden olan deliller hem inanana hem de karşı çıkana getirilebilir. Çünkü bunlar, aklı başında plan herkesçe zaten belli şeylerdir. Dolayısıyla sadece aynı inancı paylaşan kimselere karşı getirilmez.

 

b) İslam inancını paylaşan kimseler hakkında getirilen deliller. Bunlar teklifi hükümler getiren nasslardır. Mükelleften birşeyin yapılmasını ya da terkini isteyen emir ve nehiy kiplerinin delaleti gibi. Ayrıca "Öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı)"[Bakara 178]; "Size oruç yazıldı"[Bakara 183]; "Oruç gecesinde size cinsi ilişki helal kılındı"[Bakara 187] gibi nasslar da bu türden delillerdir. Bu ve benzeri nasslar, bir delil ikamesi için gelmemiş; istidlal makamında da gelmemişlerdir. Aksine bu nasslar ile bazı hükümler getirilmekte ve onların kabulle karşılanması, boyun eğilerek gereği ile amel edilmesi istenmektedir. Bunların dayanağı olan temel delil, onları getiren peygamberin doğruluğunu gösteren mucize olmaktadır. Mucize delili sabit olunca, onun doğruluğu da sabit olur. Doğruluğu sabit olunca da, mükellef üzerine getirilen yükümlülük sabit olacaktır.

 

Alim, birinci türden delil getirdiği zaman, o delil, sanki alimin kendisi tarafından vaz' ediliyormuş gibi, inşai türden olur. İkinci türden bir delil kullandığı zaman, onu ilzam ve iltizam şekliyle gereğini anlamak ve ona boyun eğmek için almış oluyor anlamına gelmektedir. Bu durumda 'delil' lafzı, her iki tür için de kullanıldığı zaman, müşterek lafızlar gibi kullanılmış olur; çünkü birinci anlamında delil, ikinci anlamındaki delilden farklıdır. Delillafzı, birinci anlamında ulemaca meşhur olan ıstılah üzerinde kullanılmış olur. İkinci manasında ise mucizenin ortaya çıkardığı bir sonuç olur ve bu haliyle delilden maksat sadece kabul gören bir söz demektir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

ON BİRİNCİ MESELE