EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

GENEL OLARAK DELİLLER / a) Delillerle ilgili külli esaslar /

ALTINCI MESELE:

 

Bütün şeri deliller iki mukaddime üzerine kurulurlar:

 

a) Birincisi, hükmün dayanağının (menat) tespitine yönelik iş.

b) Bizzat hükmün kendisine yönelik iş.

 

Birincisi nazaridir (fikri). Burada nazariden kasdım, nakli olmayan demektir. Zorunlu olarak tespit edilmiş olması ile fikir ve düşünce yolu ile tespit edilmiş olması arasında fark yoktur. Bu durumda burada nazari ile, zarurinin karşılığını kastetmiş olmuyorum.

 

İkincisi ise, naklidir. Bu husus, her şer'i talep konusunda gayet açıktır; hatta aynı durum akli ve nakli diğer konularda da geçeridir. Bu durumda şöyle dememiz doğru olacaktır: Birincisi hükmün dayanağının tespitine (tahkiki'l-menat); ikinci ise hükme yöneliktir. Ancak burada amaçlanan şey, şer'i talep konularının açıklığa kavuşturulmasıdır. Mesela 'Her sarhoşluk veren haramdır' dediğimiz zaman, bu külli ile herhangi bir cüzi hakkında hüküm vermek, işaret edilen iki husus gerçekleştirilmeden önce mümkün olmaz. Çünkü şer'i hükümler, fiili işleyenler hakkında, işledikleri fiillerin mahiyetine uygun hükümde bulunmak için gelmişlerdir. Mesela kişi şarap içmeye yeltendiği zaman ona önce: 'Bu şarap mı değil, mi?' denilir. Bu safhada mutlaka onun şarap olup olmadığının üzerinde durulması gerekmektedir. Hükmün dayanağının tespiti işinden kastedilen işte budur. Muteber bir inceleme sonucunda onun şarap olduğunu ya da şarap emareleri taşıdığını tespit edince: 'Evet, bu şaraptır' diyecektir. Bu noktada ona: 'Her türlü şarabın kullanılması haramdır' denilecektir ki ondan kaçınsın. Aynı şekilde mesela kişi bir su ile abdest almak istese, bu noktada mutlaka su üzerinde durması gerekecek ve onun mutlak su olup olmadığını tespite çalışacaktır. Bu da suyun rengine, kokusuna ve tadına bakmak ile olacaktır. Bu incelemeden sonra o suyun asli yaratılışı üzere olduğu ortaya çıkınca, hükmün dayanağı onun katında ortaya çıkmış ve suyun mutlak su olduğu belinmiş olacaktır. Nazari olan mukaddime işte bu oluyor. Sonra bu nazari mukaddimeye ikinci ve nakli mukaddimeyi ekleyecek ve 'Mutlak olan her su ile abdest almak caizdir' diyecektir. Abdest almakla yükümlü mü, değil mi konusunun tespitinde de aynı şeyi yapacak; önce abdestsiz olup olmadığını tespit edecek; bu tespiti yaptıktan sonra da-ki bu hükmün dayanağı oluyor-, nakli mukaddimeyi getirecek ve böylece abdest almakla yükümlü olduğu sonucuna ulaşacaktır. Hades halinin bul,unmadığı ortaya çıkınca da yine aynı durum olacak ve o kimsenin abdestle yükümlü olmadığı sonucuna ulaşılacaktır.

 

Kısaca, Şari Teala mükellefin fiilleri ile ilgili olmak üzere mutlak ya da mukayyed olarak hükümler koymuştur. Bu iki mukaddimeden birinin gereği olmaktadır. Bu nakIl olan oluyor. Mutlaklık ya da getirilen kayıt üzere hükmün dayanağı tahakkuk etmedikçe onunla hüküm de bulunulamaz. Bu tespit işi de nazari olan mukaddimenin gereği oluyor. Şeri meselelerde bu husus açıktır.

 

Evet, dil ve mantık konularında da durum aynıdır. Mesela biz, Zeyd Amr'ı dövdü' anlamına gelen (...) dediğimiz ve bu isimlerden hangisinin merfu hangisinin de mansüb olduğunu öğrenmek istediğimiz zaman yapacağımız iş şudur: Önce hangisinin fail (özne) hangisinin de mef'ul (tümleç) olduğunu tespit etmemiz gerekecektir. Failin hangisi olduğunu tespit edip diğerinden ayırdığımız zaman, yapacağımız ikinci iş 'Her fail merfudur' şeklindeki nakli olan kuralı ona uygulamak ve hükmü vermektir. Aynı şekilde mefulü de nasbetmemiz gerekecektir; çünkü kural gereği mefuller de mansübtur. Yine mesela "akreb" kelimesinin ism-i tasğirini yapmak istediğimiz zaman ilk önce onun dört harfli bir kelime olduğunu tespit edeceğiz. Sonra da her dört harfli kelimenin ism-i tasgiri (...) kalıbında olduğu kuralından hareketle onun ism-i tasgirinin "ukayrıb" şeklinde olduğuna hükmedeceğiz. Diğer dil bilimlerinde de durum aynıdır. Akli konulara (akliyyat) gelince, onlarda da durum aynı olacaktır: Mesela, alemin hadis (sonradan var edilmiş) olup olmadığına bakmak istiyoruz. Bu durumda yapılacak ilk iş, hükmün dayanağını tespit işi olacaktır. O da, alemdir. Onu ele alacağız ve onun değişken olduğunu tespit edeceğiz. Bu birinci önerme oluyor. Sonra herkesçe kabul gören önermeyi getireceğiz ki, bu da her değişkenin hadis olduğudur.

 

Ancak biz diyoruz ki: Şeri ve diğer nakli konularda, bu iki mukaddimeden birinin mutlaka nazari olması gerekir ki, o da hükmün dayanağının tespitini sağlamaktadır. Bu nokta akli olan konularda da aynen geçerlidir.

 

Diğeri ise nakli olacaktır, diyoruz. Şimdi soru şu: Akli olan şeylerde nakli olan yerine geçecek nedir? Bu konu üzerinde düşünmek gerekiyor.

 

Bu konuda söylenecek şu olmalı: Nakli mukaddimenin özelliği; onun nakli olmasının sabit olması durumunda itirazsız kabul görmesi (müsellem) ve ayrıca üzerinde durma ve incelemeye ihtiyaç göstermemesidir. Bunlarda inceleme ancak sahih olarak nakledilip edilmediği konusunda söz konusu olur. Bunun benzeri akli konularda herkesçe kabul gören önermelerdir; ki bunlar zorunlu olarak bilinen şeylerle, hasım tarafından kabul edilen ve dolayısıyla zorunlu olanlar mesabesinde sayılabilen önermeler olurlar. Bu yani kabul edilirlik (müsellemlik) iki önermeden birinin özelliği oluyor. Diğerinin özelliği ise, hakkında hüküm verilen şeyin hükme esas olarak dayanağının tespitidir. Burada konuyu daha fazla açıklamaya gerek görmüyoruz; çünkü üzerinde düşünüldüğü zaman anlaşılabilecek şekildedir. Ayrıca sual ve cevap faslında konu ile ilgili bir açıklama da bulunmaktadır. Tevfik ancak Allah'tandır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

YEDİNCİ MESELE