EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

GENEL OLARAK DELİLLER / a) Delillerle ilgili külli esaslar /

BEŞİNCİ MESELE:

 

Şeri deliller iki kısımdır: a) Sırf nakle yönelik olanlar, b) Sırf rey ve düşünceye yönelik olanlar. Bu taksim, delillerin asıllarına nisbetle olmaktadır. Yoksa bunlardan herbiri diğerine muhtaç bulunmaktadır. Çünkü nakli delillerle istidlalde bulunabilmek için mutlaka düşünceye ihtiyaç vardır. Nitekim rey ve düşüncenin muteber olabilmesi için de mutlaka şer'ı bir dayanağının olması gerekmektedir.

 

Birinci kısım, Kitap ve Sünnetten ibarettir. İkinci kısım da kıyas ve istidlali içine alır. Bunlardan her bir gruba daha başka deliller de -ittifakla ya da ihtilafla- katılır. Birinci gruba bütün şekilleriyle icma, sahabi kavli ve bizden öncekilerin şer'iatları katılır. Çünkü bütün bunlar ve bu anlamda olanlar düşünceye yer vermeksizin sırf nakil ile amelde bulunma anlamına gelir. İkinci gruba ise, istihsan ve nazari bir duruma raci olduklarını kabul etmemiz durumunda mesı'ilih-i mürsele katılır. Eğer masIahatlar manaların genel çerçevelerine girerler (umumati-ı maneviyyeye raci) dersek, o zaman onlar da birinci gruba dayandırılmış olurlar. Nitekim bu husus, bu kitabın ilgili yerinde -Allah'ın izni ile- anlatılacaktır.

 

 

FASIL:

 

Sonra bütün şer'i delillerin aslında birinci kısım içerisinde yer aldığını da söyleyebiliriz. Çünkü biz ikinci kısım içerisinde yer alan delilleri akıl yolu ile ispat etmiş değiliz. Onları sadece birinci kısımdan olan deliller yolu ile ispat etmiş bulunuyoruz. Çünkü onlara itimat etmenin sahih olacağını gösteren deliller onlardan çıkmıştır. Durum böyle olunca, birinci kısım deliller temel dayanak olmaktadırlar.

 

Bu durumda, birinci kısımdan olan delillerin, teklifi hükümlere mesned teşkil etmesi iki yönden olmaktadır:

 

a) Cüzi ve feri hükümlere delalet etme yönü.

b) Cüzi feri hükümlerin tesbitinde kıstas olarak kullanılacak kaide ve prensiplere delalet yönü.

 

Birinci delalet şekline örnek: Mesela, taharet, namaz, zekat, hac, cihad, av, boğazlama, alış-veriş, had ve cezalar vb. gibi konularla ilgili hükümleri göstermesi.

İkinciye örnek de, mesela icmaın, kıyasın, sahabi kavlinin, bizden önceki şer'iatların hüccet oluşlarını göstermesi gibi.

 

 

FASIL:

 

Sonra birinci kısmı oluşturan deliller de sonuç itibarıyla iki açıdan Kitaba çıkarlar. Şöyle ki:

a) Sünnet ile amel etmek ve ona itim at etmek, ancak Kitab'ın delalet ve onayı ile olmuştur. Çünkü peygamberin doğruluğuna delil mucizelerdir. Hz. Peygamber [s.a.v.] ise "Bana verilen şey, sadece Allah'ın bana indirdiği vahyidir" sözü ile kendi mucizesinin yalnızca Kitaba münhasır olduğunu belirtmiştir. Gerçi Hz. Peygamber'in [s.a.v.] pek çok mucizesi bulunmaktaydı; ancak bunlar içerisinde Kur'an'ın mucizeliği hepsinden daha büyük oluyordu.

 

Hem sonra Yüce Allah Kur'i'ın'da: "Ey inananlar! Allah'a itaat edin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin ... "[Nisa 59] buyuruyor ve pek çok yerde de "Allah'a ve Rasülüne itaat edin ... " buyruğunu tekrarlıyordu. Bu emrin tekrar edilmiş olması, Allah Rasülünün, -ister Kitap dahilinde olsun ister Kitap haricinde (yani Sünnet)- ne getirirse getirsin mutlaka ona itaat edilmesi gerektiğini gösterir. Yine Yüce Allah: "Peygamber size ne verirse onu alın; sizi neden menederse ondan geri durun"[Haşr 7]; "Onun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar"[Nur 63] vb. buyurmaktadır.

 

b) Sünnet, Kitabı açıklamak ve onun manalarını şerhetmek için gelmiştir. Bu hususu belirtmek üzere Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

 

"Sana da insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur'an'ı indirdik"[Nahl 44]; "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et"[Maide 67] ayette sözü edilen tebliğ iki çeşit olur:

 

1. Risaletin yani Kitabın tebliği. 2. Onun manasının açıklanması.

 

Hz. Peygamber [s.a.v.] de emredildiği şekilde yapmıştır. Ondan gelen Sünnet üzerinde düşünüldüğü zaman, onların Kitabı beyan sadedinde olduğu görülecektir. Bu, konu ile ilgili genel bir açıklama olmaktadır; tafsilat -inşallah- ileride gelecektir.

 

Bu durumda Allah'ın kitabı asılların aslı, düşünürlerin düşüncelerini dayandıracağı son merci, ictihad erbabının hükümleri alacağı temel kaynak olmaktadır ve onun ötesinde başvuracak daha başka bir esas da yoktur. Çünkü o Allah'ın kadim kelamı olmaktadır ve "Doğ-rusu herşey Rabbinde biter"[Necm 42]. Yüce Allah şöyle buyurur:"Sana herşeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kur'an'ı indirdik"[Nahl 89] "Kitab'ta Biz hiçbirşeyi eksik bırakmadık. "[En'am 38] Bu konu ileride detaylanyla birlikte açıklanacaktır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

ALTINCI MESELE