EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
ŞARİ'İN, MÜKELLEFİN
ŞER'İ HÜKÜMLER ALTINA GİRMESİNDEKİ KASDI (MÜKELLEFİN
ŞERİATLA YÜKÜMLÜ TUTULMASI) / ON DÖRDÜNCÜ MESELE:
Süreklilik arzeden
adetler iki kısımdır:
(1) Şeri adetler: Bunlar
şer'i delillerin ortaya koymuş olduğu ya da yasaklamış bulunduğu şeylerdir.
Bunlar şeriat tarafından vaciblik ya da mendupluk düzeyinde yapılması istenilen
veya mekruhluk ya da haramlık seviyesinde yapılması yasaklanan veyahut da
yapılıp yapılmaması tercihe bırakılan şeylerdir.
(2) Hakkında müsbet ya
da menfi şer'i bir delil bulunmayan ve insanlar arasında cereyan etmekte olan
adetler.
Birinci türden olan
adetler, diğer şer'i esaslarda olduğu gibi ebedi olarak sabittirler. Mesela
köle şehadet ehliyetinden mahrumdur, necasetin giderilmesi istenilmiştir, namaz
için taharet ve avret mahallinin örtülmesi emredilmiştir. Çıplak olarak
Kabe'nin tavaf edilmesi yasaklanmıştır .... Bu ve
benzeri insanlar arasında süregelen adetler Şari tarafından ya güzel ya da çirkin
bulunarak emredilmiş ya da yasaklanmışlardır. Bunlar şer'i hükümler altına
giren durumlar cümlesindendir. Bu gibi konularda, mükelleflerin düşüncelerinde
değişmeler meydana gelse bile asla bir değişiklik söz konusu olamaz ve güzelin
çirkine; çirkinin de güzele dönüşmesi sahih olmaz. Bu itibarla biri kalkıp da
şöyle diyemez: Kölenin şahitliğinin kabulünü güzel adetler önlemez; dolayısıyla
onların şahitliklerini kabul etmeliyiz ya da bugün avret yerlerinin açılması ne
ayıptır ne de çirkin birşeydir; netice de açıklıkta bir sakınca yoktur gibi
hezeyanlarda bulunamaz. Zira eğer bu yaklaşım doğru olacak olsa, bu sürekli ve
yerleşik hükümlerin neshedilmesi demek olurdu. Oysa ki, Hz. Peygamber'in
[s.a.v.] ölümünden sonra nesh artık imkansızdır.
Netice itibarıyla şer'i adetlerin kaldırılması batıldır.
İkinci kısma gelince: Bu
kısımdan olan adetler:
(a) Sabit olabilirler.
(b) Değişken
olabilirler.
Bununla birlikte bu tür
adetlerde, üzerlerine terettüp edecek hükümler için sebepleri teşkil
etmektedir.
Sabit olanlar, insanda
mevcut bulunan yeme, içme, cinsi arzu, bakma, konuşma, tutma, yürüme vb.
şehvetlerin bulunması gibi şeylerdir. Bunlar belli müsebbebler için sebebler
olduklarına göre, Şari' Teala onlarla ilgili hükümler koymuş olacaktır ve bu
durumda devamlı olarak onların dikkate alınması, üzerlerine dayanılarak uygun
hükümler konulması hususunda herhangi bir problem bulunmayacaktır.
Değişken olanlara
gelince, bunları aşağıdaki gibi kısımlara ayırmak mümkündür:
(1) Bunlardan bir kısmı
güzellikten çirkinliğe ya da çirkinlikten güzelliğe değişim gösteren
adetlerdir. Mesela, (erkeğin) başı açık dolaşması gibi. Bu
çeşitli yörelere göre farklılık arzeder. Doğu ( şark) ülkelerinde mürüvvet
sahibi kimselere göre çirkin kabul edilen başın açılması, mağrip (batı)
ülkelerinde çirkin sayılmaz. Bu durumda ilgili şeri hüküm yöreden yöreye
değişir ve başı açık gezmek doğu ülkelerinde adaleti zedeleyici olurken batı
ülkelerinde zedeleyici olmaz.
(2) Bir diğer kısım da
maksadı ifadedeki farklılıklardır; bu durumda bir manayı ifade eden söz yerini
başka bir söze bırakır. Maksadı ifadedeki " farklılıklar şu şekilde ortaya
çıkar:
(a) Ya Araplarla Arap
olmayanlar gibi millet farkından doğar.
(b) Ya da aynı millet
içerisindeki farklılıklara nisbetle ortaya çıkar.
Mesela, belli bir sanat
erbabı, sanatlarıyla ilgili kendi aralarında diğer insanlardan farklı tabirler
kullanırlar.
(c) Bir kelimenin birçok
anlamı içerisinden bir tanesi yaygınlık kazanır ve zamanla o laf ız dan ilk etapta o mana anlaşılır hale gelir. Halbuki o lafızdan daha önce başka manalar da anlaşılıyordu.
Yahut lafız müşterektir fakat zaman içerisinde anlamlarından birine has bir hal
almıştır. Ve buna benzer haller. .. Bu gibi durumlarda
örfe itibarla hüküm yaygın olana göre verilir; ancak örf sahibi olmayanlara
sözkonusu örfe dayalı hüküm nisbet edilmez. Bu tür örfün cereyan ettiği yerler
daha çok yeminler, akitler, sarih ya da kinaye yoluyla yapılan talaklar gibi
konulardır.
(3) Muamelat ve benzeri
konulardaki fiillerde (teamüllerde) meydana gelen farklılıklardır. Mesela nikah konusunda adet zifaftan önce mehrin teslim edilmesi;
falanca şeyin satımında adet ödemenin veresiye değil peşin yapılması ya da ille
şu kadar mühletle olması şeklinde olabilir. Bu gibi durumlarda hüküm söz konusu
adetler (örD doğrultusunda cereyan edecektir. Nitekim
bu konular fıkıh kitaplarında yazılı bulunmaktadır.
(4) Mükellefin dışında
olan durumlara göre farklılık arzeden şeyler. Ergenlik (büluğ) gibi. Bu konuda
dikkate alınan husus insanların ihtilam ve hayız olma gibi ya da ihtilam ve
hayız yaşı gibi konulardaki adetleri olmaktadır. Hayızda da durum aynıdır. Bu
konuda da ya mutlak olarak bütün insanların adetleri ya da kadının kendi ya da
akrabalarının adetleri dikkate alınır ve farklılık konusunda adetlerin gereği ile
şer'an hükümde bulunulur.
(5) Olağan dışı durumlar
hakkında olur. Mesela, bazı olağan dışı durumlar bir kısım insanlar için adet
haline gelebilir. Bu durumda olan kimseler için, kendisi hakkında adet halini
alan o olağan dışı durum dikkate alınarak hüküm verilir. Ancak bu, herkes için
olağan olan durumun bu kimse için fevkalade bir durum olmadıkça bir daha
dönmeyecek şekilde ortadan kalkmış olması gerekmektedir. Mesela, herkesin
normal yoldan dışkısını dışarı attığı organı artık yok hükmünde olan ve dışkısını
açılan yeni bir cc delikten dışarı atar bir duruma gelen bir kimsenin halini
örnek olarak alabiliriz. Eğer böyle birinin eski normalorganı tabii görevini
sürdürebiliyorsa hüküm genel adet doğrultusunda olacaktır.
Bazen de ihtilaf daha
başka yönlerden olacaktır. Buna rağmen şeriat yönünden dikkate alınan husus
bizzat o adetler olacak ve hükümler o adetlere uygun olarak konulmuş olacaktır.
Çünkü şeriat yaygın olan (mutat) durumlarla ilgili yine mutat durumlar getirmiş
ve alışılmışlığın dışına çıkmamıştır. Nitekim bu husus daha önce açıklandı.
FASIL:
Burada sözü edilen
adetlerin farklılık arzetmesi durumunda hükümlerin de değişeceğinden maksat,
asli hitap ta meydana gelmiş bir değişiklik değildir. Çünkü şeriat ebedi ve
devamlı yürürlükte kalmak üzere konulmuştur. Eğer biz dünyanın sonsuzluğunu
farzedecek olsak, yükümlülük de aynı şekilde sonsuza kadar devam edecek ve
şeriatta bir ilaveye ihtiyaç duyulmayacaktır .
.Adetlerin farklılık göstermesiyle hükümlerin de değişme sinden maksat şudur:
Her adet farklılık arzettiği zaman yeni bir şer'i asla döner ve bu kez onun
hükmünü alır. Mesela ergenlik konusunda olduğu gibi. Kişi
ergenlik çağına ulaştığı zaman üzerine yükümlülük biner. Ergenlik çağından önce
yükümlülüğün olmaması, ergenlik sonrasında ise yükümlülüğün doğması asli hitap
ta meydana gelen bir değişme değildir. Değişiklik (ihtilaf) sadece adetlerde ve
şahidlerde meydana gelmektedir. Zifaftan sonra mehrin teslim edilip edilmediği
konusunda bir anlaşmazlık çıkarsa adetin geçerli
olduğu bir ortamda söz kocanın sözüdür; adetin değiştiği bir ortamda ise söz
zifaftan sonra da olsa yine kadının sözüdür. Buradaki değişiklik hükümde bir
değişiklik değildir; aksine bu bilinen bir hususla ya da bir esasla ağır basan
koca tarafına hükümde bulunmaktır. Neticede söz, herhangi bir kayıt
getirmeksizin kocanın olacaktır; çünkü o müddea aleyh (davalı) olmaktadır.
Diğer örneklerde de durum aynıdır. Hükümler her zaman için sabittir ve onlar
mutlak surette sebeblerine tabidirler; sebeb bulununca hükümler de bulunur. Allahu
a'lem!
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: