EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

İKİNCİ NEvİ YÜKÜMLÜLÜKLERDE MÜKELLEFİN MAKSADI (NİYETİ) /

ON BİRİNCİ MESELE:

 

Bu anlatılan şekliyle hileler genelde meşru değildir. Kitap ve sünnette bunu ortaya koyacak deliller sayılamayacak kadar çoktur. Ancak bunlar özel hallerle ilgilidir. Bununla birlikte bu delillerin tümü birden değerlendirildiği zaman hilenin şeran menedildiği ve dinde yasak olduğu kesin olarak ortaya çıkar: Bunlardan bir kısmını burada arzedeceğiz:

 

Kitaptan deliller: Münafıkların özellikleriyle ilgili bulunan ayetler:

 

"İnsanlardan inanmadıkları halde 'Allah'a ve ahiret gününe inandık' diyenler vardır. Bunlar Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışırlar, oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir .... "[Bakara 8] Bu ve devam eden ayetlerde Yüce Allah onları yermiş, şiddetli azapla tehdit etmiş, onları rezil rüsvay eylemiştir. Onların yaptıkları aslında şundan ibaretti:

Kanlarını ve mallarını korumak için dilleriyle müslüman olduklarını söylüyorlar; şehadet kelimesiyle bizzat Şari' tarafından gözetilen gönüllü ve kalbi tasdikle onun gereği altına girme kasdını asla bulundurmuyorlardı. Bu yüzden de onlar cehennemin en alt tabakasında bulunacaklardı. Onların Allah'ı ve inananları aldatmaya çalıştıkları belirtilmiştir. Onlar bu yaptıkları ile, kendilerinin sadece bir istihzada bulunduklarını [Bakara 14] söylemekte idiler. Onlar Kur'an'da şiddetle korkutulmuşlardır; çünkü bu halleriyle onlar Allah'ın dinini kendi hasis arzularına alet ediyorlardı.

 

Yüce Allah amellerini gösteriş için işleyenler hakkında şöyle buyurur: "Ey inananları Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarf eden kimse gibi sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın, Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şeyelde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez"[Bakara 264]; "Mallarını insanlara gösteriş için sarfedip, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez"[Nisa 38] "Doğrusu münafıklar Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Oysa O, onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla ne de bunlarla olur, ikisi arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın. "[Nisa 142] Yüce Allah onların bu tavırlarını yermiş ve onları azapla korkutmuştur. Çünkü bunlar dünyevi amaçlardan dolayı taat ızharında bulunmuşlardır.

 

Yüce Allah bahçe sahipleri hakkında da şöyle buyurur: "Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi. Ama onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti. "[Kalem 17-19] Bunlar yoksulların haklarını vermemek için bahçeyi normal vaktinden önce onların gelmeyeceği bir saatte devşirmeyi kararlaştırınca, Yüce Allah da onların bahçelerini helak etmek suretiyle kendilerine azap etmişti.

 

Bir başka ayette de: "İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz .... "[Bakara 65] buyrulmaktadır. Çünkü bunlar (İsrailoğulları) avI anmak yasak olan cumartesi gününde bolca gelen balıkları özel havuzlara alıyorlar ve sadece havuzun ağzını kapatıyorlar, ertesi gün de yakalıyorIardı.

 

Bir başka ayette: "Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Böyle yapan şüphesiz kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın"[Bakara 231] buyrulur. Bu ayet şöyle tefsir edilmiştir: Koca karısına zarar vermek amacıyla onu boşar. Kadın iddetini beklemeye başlar, sonuna doğru koca müracaat eder ve ikinci kez tekrar boşar, kadın yeniden iddet beklemeye başlar ve sonuna doğru yaklaştığında koca tekrar müracaatta bulunur ve tekrar boşar. Onun bu müracaatlarında kadına zarar vermekten başka bir amacı bulunmaz. İşte böyle bir davranışı Yüce Allah haram kılmış ve bu davranışı Allah'ın ayetleriyle alayetme olarak nitelemiştir.

"Boşanan kadınlar kendi kendilerine üç aybaşı hali beklerler, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmışlarsa rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helal değildir. Kocaları bu arada barışmak isterlerse karılarını geri almakta daha çok hak sahibidirler .... Boşanma iki defadır .... "[Bakara 228-229] Boşama İslamın ilk yıllarında belli bir sayı ile sınırlanmış değildi. Koca boşadığı karısını iddeti bitmeden önce tekrar dönmek suretiyle nikahı altına geri alıyor, sonra yine boşuyordu, sonra tekrar müracaat ediyor ve yine boşuyar; böylece karısına zarar vermeyi amaçlıyordu. Bunun üzerine "Boşanma iki defadır" ayeti gelmiştir. Onunla birlikte "Kadınlara verdiklerinizden birşeyalmanız size helal değildir" ayeti de inmiştir. Bu da karıya işkence edip böylece onu fidye karşılığında kendi nefsini kurtarması gibi bir yola mecbur etme niyetinde bulunan kimselere karşı bir uyarı olarak inmiştir.

 

Bütün bu yasak davranışlar, hükmün kendi amacı doğrultusunda kullanılmadığı ve başka amaçlara ulaştırması için kullanıldığı hilelerdir. Yüce Allah şöyle buyurur: "(Mirasta) edilen vasiyetten veya borçtan arta kalan, zarara uğratılmaksızın (hak sahipleri arasında paylaştırılır). "[Nisa 12] Yani mesela üçte birden fazla vasiyette bulunmak veya bazı mirasçıları mahrum bırakmak için diğer bazılarına vasiyette bulunmak suretiyle varisler zarara uğratılmaksızın demektir. Bir başka ayette de: 'Tetimleri evlenme çağı gelinceye kadar deneyin. Onlarda olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine verin; büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin"[Nisa 6] buyrulur. Yine bir başka ayette: "Onlara verdiğinizin bir kısmını alıp götürmen iz için onları sıkıştırmayın"[Nisa 19] buyrulmaktadır. Bu anlamda daha başka ayetler de bulunmaktadır.

 

Hadislerden deliller: "Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla müteferrik zekat malı bir araya toplanmaz; toplu olanların arası da ayrılmaz. " Bu hadis, zekat yükümlülüğünü düşürmek ya da azaltmak için başvurulan hileleri yasaklamaktadır. 'T ahudi ve hıristiyanların irtikap ettikleri şeyleri işlemeyin: Onlar Allah'ın haram kıldığı şeyleri en adi hilelerle helal kılmaya çalışmışlardır"; "Kim iki at arasına geçeceğinden emin olduğu bir atı katar (ve yarıştırırsa), o kumardır"; "Allah yahudileri kahretsin! Onlara içyağları haram kılınmıştı. Onlar bunu yordular (tevil ettiler) ve onu sattılar ve parasını yediler"; "Muhakkak ki ümmetimden bir kısım insanlar başka adlar koyarak şarabı içeceklerdir. Onların başlarında çalgılar çalınacak ve şarkıcılar şarkı söyleyeceklerdir. Allah onları yerin dibine batıracak; onlardan bir kısmını maymunlara ve hınzırlara çevirecektir. " Bu söz İbn Abbas üzerine mevkuf olarak rivayet edildiği gibi merru olarak da rivayet edilmiştir. "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda beş 'şey ile beş şey helal kılınmak istenir: Verdikleri çeşitli isimlerle içkiyi; hediye adı altında haramı (rüşvet gibi); korku (meşru müdafaa) adı altında öldürmeyi; nikah adı altında zinayı, bey (alış-veriş) adı altında ribayı helal kılmak isterler"; "İnsanlar dinar ve dirhemlerle cimrilik yapmaya başlayıp örtülü riba muamelelerinde (iyne satışları, buyuu'l-acal) bulunduklarında; öküzün kuyruğuna yapışıp Allah yolunda cihadı bıraktıklarında Allah onların başına öyle bir bela indirir ki, dinlerine tekrar dönmedikçe o bela kaldırılmaz"; "Allah hulle yapana da yaptırana da lanet etsin"; "Allah rüşvet alana da rüşvet verene de lanet etsin. " Hz. Peygamber [s.a.v.] borçlunun hediye vermesiniyasaklamış ve şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz ödünç para verdiğinde, borçlu kendisine bir hediye verir yahut biniti üzerine bindirmek isterse ona binmesin ve o hediyeyi kabul etmesin. Ancak borç ilişkisinden önce aralarında bu tür muameleler normalolarak oluyor idiyse o bundan müstesnadır"; "Katil varis olamaz" buyurmuş ve devlet yöneticilerine, tahsildarlara verilen hediyeleri zimmete geçirilen haksız kazanç (gulül) kabul etmiştir. Borç ya da ek bir menfaat (selef) karşılığında yapılan satış akdini yasaklamıştır. Hz. Aişe: "Git, Zeyd b. Erkam'a söyle: Şüphesiz ki o, eğer tevbe etmezse Rasulullah [s.a.v.] ile yapmış olduğu cihadını iptal etmiştir" demiş, riba anlamına gelen satış muamelesine tepkisini göstermiştir. Bu anlamda pek çok hadis bulunmaktadır ve bunların hepsi de açıkça hükmü tersyüz etme amacı taşıyan hilelerin caiz olmadığını göstermektedir.

 

Sahabe ve tabiin dönemlerinde ümmetin tamamı da bu doğrultuda düşünmekte idiler.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

ON İKİNCİ MESELE