EL-MUVAFAKAT  *ŞATİBİ*

 

ŞARİ'İN ŞERİAT'IN KONULMASINDAKİ KASDI / ÜÇÜNCÜ MESELE:

 

Her tamamlayıcı unsurun -bir tekmile olması hasebiyle- şartı vardır. Bu şart, tamamlayıcı unsurun aslı ortadan kaldırıcı bir mahiyet arzetmemesidir.

 

Dikkate alındığı takdirde aslın ortadan kaldırılmasına sebebiyet verecek olan tamamlayıcı unsurlar (mükemmilat) iki sebepten dolayı itibar- dan düşerler:

 

a) Aslın ortadan kaldırılması demek, onu tamamlayıcı unsurun da ortadan kaldırılması demektir. Çünkü tamamlayıcı unsurun asıl ile olan ilişkisi sı fat ile mevsUf (sıfatlanan) arasındaki ilişki gibidir. Eğer sıfatın dikkate alınması mevsufun ortadan kaldırılmasına sebebiyet verecekse, bundan dolayı sıfatın da ortadan kalkması lazım gelecektir. Şu halde bu konumda olanbir tamamlayıcı unsurun dikkate alınması, onun itibara alınmaması neticesini doğuracaktır. Böyle bir netice ise muhaldir ve tasavvuru mümkün değildir. Tasavvuru mümkün olmayınca da tamamlayıcı unsur dikkate alınmayacak ve ziyadeye gidilmeksizin asıla itibar edilecektir.

 

b) Biz asli masIahatlar bulunmadan datekmili (tamamlayıcı) maslahatların bulunabileceğini farzetsek bile, bu durumda da asli maslahatların dikkate alınarak ortaya konulması, tekmili olanların dikkate alınmasından daha öncelikli ve uygun olacaktır. Çünkü aralarında büyük farklar bulunmaktadır. (Karşı karşıya gelmeleri durumunda [tearuz] tekmili olan maslahatlara itibarın bir anlamı olmayacaktır ).

 

Konuyu örnekle açıklayalım: Canın korunması külli bir asıldır ve çok önemlidir. Mürüvvet (insanlığa yaraşır şekilde hareket etmek) ide güzel bir şeydir, tahsinidir. Necasetler (pis ve iğrenç olan şeyler) mürüvvetin korunması ve insanları üstün ahlak anlayışına ulaştırmak için haram kılınmışlardır. Buna rağmen, şayet pis olan bir şeyin alınması suretiyle canın kurtarılması gibi bir zaruret ortaya çıkarsa, bu durumda o pis şeyin alınması öncelikli olarak gerekecektir.

 

Aynı şekilde asıl itibariyle alış veriş de zaruridir. Garar ve cehaletin (bilinmezlik) bulunmaması ise tamamlayıcı (tekmili) unsurdur. Şayet alış verişde gararın olmaması tam ve kesin olarak aranacak olsaydı, o takdirde alış veriş diye bir şeyolmazdı. İcare (kira) akdi de keza zaruri ya da hacı bir akittir. Bedelli akitlerde bedellerin akit meclisinde hazır bulundurulmasını şart koşmak ise tekmili unsur olmaktadır. Bu şartın, maddi varlığı bulunan malların satımında kolaylıkla yerine getirilebilmesi mümkün olduğu için -selem hariç- halihazırda mevcut bulunmayan malların satımı yasaklanmıştır. Bu şartın icare akdinde uygulanması ise mümkün değildir. (Çünkü akid konusu menfaattir ve menfaatler zaman içerisinde peyderpey doğarlar. ) İcare akdi sırasında menfaatin mevcut olmasını ve akit meclisinde hazır bulundurulmasını şart koşmak, bu akitle muamele kapısını tamamen kapamak anlamına gelir. Oysaki icare akdine insanların ihtiyacı vardır. Bu yüzden de icare akdi, bedel (menfaat) halihazırda mevcut olmasa bile caiz kabul edilmiştir. Benzeri durum cinsel ilişki (mübada'a), tedavi ve benzeri durumlar için avret yerlerine bakmanın caiz olması konusunda da geçerlidir.

 

Zalim idarecilerle cihada katılmak örneğinde de durum aynıdır. Alimler bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. İmam Malik: "Eğer idareciler zalim diye cihad terkedilecek olsa bunun zararı bütün müslümanlara dokunur" demiştir. Cihad zaruridir. Cihadı idarecilerin yönetmesi de zaruridir. İdarecilerin adilolma vasıfları ise, zaruri olan cihadın tamamlayıcı bir unsuru olmaktadır. Tamamlayıcı unsur, aslı ortadan kaldırmaya yönelik bir duruma girerse, o takdirde itibardan düşer ve dikkate alınmaz. Bu yüzdendir ki, hadiste zalim idarecilerle de olsa cihada katılınması emredilmiştir.

 

Keza kötü idarecilerin arkasında da namaz kılınmasının emredilmesi yine bu türdendir. Çünkü kötü idarecilerin arkasında namazın kılınmaması, namazın cemaatle kılınması sünnetini terketmek olur. Cemaat ise dinin şiarlarından olup, yerine getirilmesi istenilen bir husustur. Adalet ise yerine getirilmesi istenilen bu şi ar için tamamlayıcı bir unsur olmaktadır. Tekmili unsur bulunmadı diye, asılortadan kalkmaz.

 

Zaruriyyattan bulunan namazda, rükünlerin yerine getirilmesi, onun tamamlayıcı unsurlarından olmaktadır. Şayet rükünlere riayet edildiği zaman bu durum, gücü yetmeyen hastanın durumunda olduğu gibi, namazın tümden kılınmamasına neden olacaksa, o takdirde tamamlayıcı unsur düşecektir. Veya rükünlerin tamamlanması bir güçlük ve sıkıntı doğuruyorsa, bu güçlük ve sıkıntıyı doğuran durum kaldırılacak ve hasta ruhsat gereği kendisine nasıl kolay geliyorsa o şekilde kılacaktır.

 

Avret mahallinin örtülmesi namazın güzel görünümünü temin eden hususlardandır. Şayet örtünme mutlak surette istenilmiş olsaydı, o takdirde vücudunu örtecek bir şey bulamayan kimsenin namazı eda etme imkanı bulunmayacaktı. Halbuki durum öyle değildir. Şeriatte buna benzer sayılamayacak kadar çok örnek bulunmaktadır. Hepsi de bu anlattığımız durumdadır.

 

Gazzali'nin el-Kitabu'l-Mustazhiri adlı eserinde, imamlık şartlarını kendisinde toplamayan imam hakkında yazdıklarına bakabilir ve benzerlerini de ona kıyas edebilirsiniz.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’e tıkla:

 

DÖRDÜNCÜ MESELE