ŞAFİİ el-UMM

RİBA / FAİZ

 

BAŞKA ŞEYLERİ ISLAH EDEN / TATLANDIRAN BİR ŞEY'İN SELEF YOLUYLA SATILMASI

 

Şafii (yüce Allah'ın rahmeti ona), dedi ki: Tek başına selem yoluyla satılması helal olan her bir sınıf, - içinde kalmaya devam edecek şekilde kendi cinsinden başka- bir şeyle ayrılmayacak bir şekilde karıştırılacak olursa, içine karıştırılan şey, onun içinde mevcut olup tek başına ayrıca selef yoluyla satılması helal olmakla birlikte biri diğerinden ayrılmayacak şekilde karışık vaziyette iseler, bunların selef yoluyla satılmalarında bir hayır yoktur. Çünkü bunların biri diğerine karışıp da biri diğerinden ayırt edilemeyecek olursa, bundan da ötekinden de ne kadar kabzedildiği bilinemez. Böylelikle bilinmeyen bir şey, selem yoluyla alınmış olur. Buna şunu örnek verebiliriz: On rıtıl badem seviki alacak olursam, -şeker badem yağından ayırt edilemeyeceği gibi,- badem de ona karışacak olursa, biri diğerinden ayrılmaz. Böylelikle kabzetmek durumunda olan, satın alan, ne kadar şeker, ne kadar badem yağı, ne kadar badem kabzettiğini bilemez. Bu böyle olduğuna göre, bu meçhul bir alışveriş olur. Aynı şekilde ölçek ile yağ katılmış bir sevikin selem yoluyla satılması da böyledir. Çünkü ben sevikin miktarının ve yağın miktarının ne kadar olduğunu bilemem. Katılan yağ ile sevikin ölçeği artar. Eğer artmayacak şekilde ise, fas it olur. Çünkü ben bu durumda hem yağ hem sevik almış olurum. Sevik bilinir olsa bile, yağ bilinmemektedir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Bundan daha ileri derecede ve caiz olmaması ihtimali daha yüksek bir husus ise fal uz e denilen tatlının selef yoluyla satılmasıdır. Şayet helvanın üstü yahut yağın üstü denilirse, caiz olmaz. Çünkü ben, nişastanın miktarının ne kadar olduğunu, içinde -ister sade ister başka türden- katılmış bulunan yağ, bal ve şekerin miktarının ne olduğunu bilemediğim gibi, onun tadını veren acaba arılardan elde edilen bal mıdır, başkası mıdır ya da herhangi bir bal çeşidi midir? Yağı için de aynı şey söz konusudur. Bunlar bilinse, aynı şekilde çokça yağ katılmış sevik de bilinse birinin diğerine karışmış olma ve ayırt edilememe ve bilinememe hali gibidir. İşte hays denilen tatlının birkaç rıtılını selem yoluyla satması da bu kabildendir. Çünkü bu durumda da kuru hurmanın çeşit ve yağın miktarının ne kadar olduğu bilinemez.

 

Dedi ki: Çeşitli tohumlarla (baharatla) tuz ve sirke ile pişirilmiş et de bu manadadır. İçi un, çeşitli tohumlar yahut yalnız başına un ya da başka bir şey ile doldurulmuş tavuk da bunun gibidir. Çünkü müşteri, katılmış olan tohumların da içi doldurulmuş tavuğun da miktarını bilememektedir. Çünkü içleri ve içine doldurulanlar farklıdır. Eğer tartı ile bunlar tespit edilebiliyorsa, yine caiz değildir. Çünkü toplam olarak miktarı tespit edilip tartılsa dahi onun içine katılmış olanın tartısı da ölçeğinin ne kadar olduğu da tespit edilemez.

 

Dedi ki: Ayrıca fasit olmasına sebep olan bunun dışında bir husus daha vardır. Zira kaliteli nişasta yahut kaliteli bal şart koşacak olursa, mamul haldeki nişastanın kalitesi de işlenmiş balın kalitesi de ateşin onu değiştirmesi ile birinin diğerine karışması sebebiyle bilinemez. O halde, bunun kendisinin koştuğu şarta uygun olup olmayışının sınırına da vakıf olamaz.

 

Dedi ki: Tartılmış ve közde pişirilmiş et ya da pişmiş etin selef yoluyla satılması da caiz değdir. Çünkü etin, semizlik niteliği belirtilmeden, selef yoluyla satılması caiz olmaz. Eğer onun semizliği üstün bir semizlik değilse, közde pişirilmiş olması halinde bu anlaşılamayabilir. Hatta bazen zayıf olup zayıfı semizinden -birbirine yakın olması halinde- kemiğinin ilikli olanı, olmayanından ayırt edilemez. Eğer pişmiş ise, onun semizinin bilinme ihtimali kesinlikle bundan daha da uzaktır. Çünkü zayıfı semizi ile beraber katılınca semizinin bazı parçaları üzerinde yağ bulunmayabilir. Etten kesilmiş bir yerin bölümünde semizine, kemiğinin iliğine ve zayıfına delalet bulunur. Dolayısıyla ondan, ona bitişik olan her bir şey de onun gibidir.

 

Dedi ki: Muayyen bir şeyin, kendisine değişikliğe uğramış bir halde verilmesi şartı ile selef yoluyla almakta hiçbir durumda hayır yoktur. Çünkü tartısı ister değişsin ister değişmesin, ona teslim edilen bu muayyen şeyin değişikliğe uğramış olduğuna herhangi bir delil bulunamaz. Buna misal şudur: Kendisine un olarak verilmesi şartıyla bir sa' buğdayı selef yoluyla satın alsa ve onun ölçek miktarını şart koşsa ya da koşmasa (caiz değildir). Çünkü onu bir buğdayın cinsini ve kalitesini belirterek nitelendirecek olursa ve bu buğday un haline gelirse, un ile ilgili iki bakımdan bir problem ortaya çıkar:

 

Birincisi: Şart koşulmuş buğdayı sulak buğdayalup ona yakın ve sulak olmayan Şam buğday ile birlikte öğütülür ve bu katıksız olmaz.

İkincisi: Unun ölçeğinin ne kadar olduğu bilinemez. Çünkü öğütüldüğü vakit çoğalabilir de azalabilir de. Müşteri ise bu durumda buğdayın ölçeğinin tam karşılığını almamış olur. Bu hususta da ancak satıcının sözü kabul edilir.

 

Dedi ki: Bizden başkaları, bir başka açıdan da bunun fasit olduğunu söyleyebilir: Buğdayı öğütmenin selef akdi esasında zikredilmemiş, bir değeri, bir ücreti vardır. Eğer bunun bir ücreti varsa, bu durumda buğdayın değeri de ücretin miktarı da bilinemez. Böylelikle bu da meçhul bir selef olur.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Bu, bu şekildeki selemi fasit kabul edenin, bir sebep olarak kabul ettiği bir başka husustur. Yüce Allah elbette en iyi bilendir.

 

Dedi ki: Bu nitelikleri tespit edilmiş unun, selefyoluyla satılması gibi değildir. Çünkü bu durumda nitelikleri belli bir buğdayı teminat altına almamaktadır. Bununla birlikte, ona bir tür bir iş yapmayı da şart koşmuştur. Buna karşılık ona nitelikleri belli bir unun teminatını vermiştir. Aynı şekilde, kumaşların kendisi ile nitelendirildiği belli bir zira' ile nitelikleri belli bir kumaşı, selef yoluyla satması da böyledir. Şayet ona kumaş olarak işlemek şartı ile nitelikleri belli eğirilmiş bir ip üzere selef yaparsa, bu caiz olmaz. Çünkü ipin niteliği kumaş içerisinde anlaşılmaz. Aynı şekilde ipin ve emeğin paylarının ne kadar olduğu da bilinmez. Kumaşın nitelikleri belli ise, kumaş olarak nitelikleri bilinmiş olur.

 

Dedi ki: Selef yoluyla satılan ve başkası ile değil de kendisinden bir şey ile daha iyi hale getirilen her bir şeyin, daha iyi hale getirmek üzere şart koşulmasında bir sakınca yoktur. Mesela bir kumaşta desen yahut çizgi ya da bunların dışında iplik boyası ile ilgili şartlarla birlikte selem yapması, böyledir. Çünkü kumaş ipliğinde boya, esmerlik ve beyazlık hususlarında elbisenin rengi gibi bir asıldır. Boya ise inceliği, gevşekliği ya da başka hususlarda, kumaşın niteliğini değişikliğe uğratmaz. Sevikin ve onun yağa bulanıp renklerinin tanınmayacak hale gelip değişikliğe uğraması gibi değildir. Hem bunlar tatlarına göre değil de yağa bulanmış hale gelmiştir.

 

Nitelikleri belli bir kumaşı, kırmızıçizgilerle boyaması şartı ile selem yoluyla satın almakta bir hayır yoktur. Çünkü böyle bir durumda kırmızı boyanın sınırı tespit edilemez. Ayrıca kimi kumaşların kırmızıya boyanması halinde, emsaline göre, daha uzun olması söz konusudur. Diğer taraftan alışveriş iki farklı şey üzerinde gerçekleştirilmiş olur, birisi kumaş, diğeri boyamadır. Bu durumda kumaş, eğer cinsi itibariyle boyanmış olarak tanınıyor ise, onu tanımlamış olur. Fakat boyamanın miktarının ne kadar olduğu bilinmemektedir. Halbuki bu da satın alınan şeyin kapsamındadır. Belli olmayan bir şeyi, bir vadeye kadar satın almakta bir hayır yoktur. Bu, bir tür Yemen kumaşı olan "asp kumaşı"nın selef yoluyla satılması gibi değildir. Çünkü boya, o kumaş için bir süstür. Ayrıca kumaş bu boyanın dokuma gibi işlenmesi halinde, kumaşla birlikte bulunan bir vaziyette satın alınmıştır. İpin boyası da onunla beraber mevcuttur. Onun niteliklerini değiştirmemektedir. Eğer boya bu şekilde ise, bu caiz olur. Şayet kumaş, boyasız olarak satın alındıktan sonra, kumaşı tamamen teslim almadan ve boyanın miktarı bilinmeden boyaya sokulacak olursa, belirttiğim şekilde kumaşın ipi ile boyanın miktarı belli olmayacağından ötürü caiz olmaz.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Nitelikleri belli, bilinen bir şekilde kasara verilmiş ya da dokumasında kullanılan ipin tozundan temiz bir şekilde yıkanmış bir surette teslim edilecek bir kumaşı, selef yoluyla satın almakta bir sakınca yoktur. Şu kadar var ki giyilmiş yahut bir defa yıkanmış bir elbisenin, selem yoluyla satılmasında bir hayır yoktur. Çünkü o elbiseyi iyice eskittikten sonra bir defa yıkamış olabilir. Bundan öncesinde ise, bunun kullanım sınırının ne olacağı bilinemez. Aynı şekilde nemli bir buğdayın selem yoluyla satılmasında da hayır yoktur. Çünkü buğdayda istediği nemin sınırının bilinmesi söz konusu değildir. Hatta kuru halde iken bilinebildiği gibi, niteliklerine vakıf olunamayacak bir şekilde buğday değişikliğe uğrayabilir. Kıvama getirici başka kokuların katıldığı, kokuların da selef yoluyla alınmasında hayır yoktur. İsterse kıvam için eklenecek katkıların tartısı bilinsin. Çünkü kıvamlaştırıcıların tartılabilmesi ve böylelikle onların tartısı ile ödün tartısının ne olduğu bilinip tespit edilebilmesine imkan bulunmamaktadır. Diğer taraftan ödün kalitesini bilmeyi engelleyecek şekilde katkılar yoluyla ona yabancı maddelerde dahil olabilir. Aynı şekilde galiye denilen karışık kokuların da içine ağırlıklı nesnelerin konulduğu, yağların herhangi bir çeşidinin de selef yoluyla satışında hayır yoktur. Çünkü bunların niteliklerine de içine katılanların miktarına da vakıf olunamaz. Arasına konulan katkılar ayırt edilemez.

 

Dedi ki: Kendisine başka bir şey katılmadan önce sorgun ağacı yağının tartı ile selef yoluyla satılmasında bir sakınca yoktur. Yağına bir şeyler katılmış haliyle satılmasını hoş görmem. Çünkü katılan miktar ile yağın kendisinin miktarı bilinemez. Eğer kokusunu belirterek nitelendirecek olursa, bunu da hoş görmem. Çünkü kokunun sınırına vakıf olmak söz konusu değildir.

 

Dedi ki: Her bir hoş yağın, tam olarak elde edilmeden, selef yoluyla satılmasını hoş görmem. Aynı şekilde hoş koku katılmış bir yağa yahut da kokulandırılmış bir kumaşın / elbisenin selef yoluyla satılması da böyledir. Çünkü hoş kokunun sınırı tespit edilemez. Söz konusu ettiğim renklerin ve diğer hususların sının tespit edilemediği gibi. Çünkü çeşitli bölgelerin yağları, kök ve sularının farklılıklarına, bükülmelerinin eskiliği ve diğer hususlara göre, kokularının kalıcılığı bakımından aralarında farklılık bulunur. Nispetini belirttiği bir ülkenin yağı şartını koşsa, kumaşlarda bunun katıksızlığı söz konusu olmadığı gibi katıksız ve halisliği söz konusu olamaz. Böylelikle bu kumaşlar ülkeleri, dokunuşları, renk ve daha başka şeyleri ile bilinebilir.

 

Dedi ki: Kırmızı, beyaz, sarı bakır, kurşun ya da demirden mamul bir leğen yahut bir kazanı selef yoluyla almasında bir sakınca yoktur. Bunu yaparken onun bilinen bir genişlikte, dövülerek yahut muferrağ olarak bilenen bir sanat tarzı ile olmasını şart koşar. Onun kalın ya da inceliğini belirtir, tıpkı kumaşlarda olduğu gibi onun için bir süre de talim eder. Eğer belirtilen nitelik ve şarta uygun olarak yaparsa, müşterinin onu alması gerekir onu geri vermek hakkı yoktur.

 

Dedi ki: Nitelikleri tespit edilebilen, aynı cinsten yapılan bütün kaplar, aynı şekilde leğen ve güğüm gibidirler.

 

Dedi ki: Şayet genişlik şartı ile birlikte tartısı da tespit edilebiliyorsa, bu daha sahih olur. Genişliğini şart koşmuş olduğu takdirde, tartısını şart koşmaması halinde de sahih olur. Tıpkı belli bir nitelik ve genişlik söz konusu edilerek, desenli ve desensiz bir elbiseyi satın almasının sahih olması gibi. Bedelini ödemedikçe de bunun selem yoluyla satışı caiz olmaz. Çünkü bu teminat altında belli bir niteliğin satın alınmasıdır. Onun bedelini önceden ödeyip belirtildiği niteliklerde olmadıkça caiz olmaz.

 

Dedi ki: Kendisine bakır ve demirden yahut bakır ve kurşundan bir leğen yapması şartını koşması caiz değildir. Çünkü bunlar, katıksız olarak bulunmadıklarından ötürü, bunların her birisinin miktarı bilinmemektedir. Bu kumaştaki boyaya da benzemez. Çünkü kumaşta boya bir süstür. Onun niteliklerini tespit etmeyi gerektirecek şekilde bir değişiklik yapmaz. Bu ise, emek mahsulü yapılan aynı şeydeki bir fazlalıktır.

 

Dedi ki: İşte sipariş yoluyla yapılması istenen her şey için durum böyledir. Dolgulu bir başlığı selef yoluyla ısmarlamakta bir hayır yoktur. Çünkü dolgusunun tartısı ve nitelikleri tespit edilemediği gibi, astarının miktarı da tespit edilemez. Böylesi ancak elden ele satın alınabilir. Dikişli iki me st yahut da iki nalını selef yoluyla satın almakta bir hayır yoktur. Çünkü onların en ve boy ile nitelendirilmeleri söz konusu değildir. Ne derileri ne de onların içlerinde kullanılacak malzeme kesin olarak tespit edilebilir. Fakat bu gibi durumda kişinin nalınları ve bağlarını satın alıp bunların dikişleri ve bunların ayakkabı olarak biçilip mestlerin dikilmeleri karşılığında ücretle anlaşması caizdir. Birisinden bilenen bir türden, bilinen nitelikte, büyüklük ve küçüklüğü itibariyle derinliği ve darlığı bakımından bilinen ölçeklerde tabaklar yahut kaseler satın alıp, hangi tür işçilikten olacağını şart koşmasında bir sakınca olmadığı gibi, bunların cam işi olmalarında da bir sakınca yoktur. Bununla birlikte camının cinsini, inceliğini ve kalınlığını da şart olarak belirtir. Şayet camlar nitelikleri ile birlikte, tartı ile ölçülüyar ise, bu bana göre daha müstehaptır ve selef alışverişi için daha sahihtir. Başka şeylerle karıştırılmaksızın işçilikle yapılan her bir şeyaynen böyledir. Yapımında tüy, demir uç ve dip bulunan aynı zamanda tutkal kullanılan, sınırları tespit olunamayan uçlar ihtiva eden, okların selef yoluyla alınıp satılmasını hoş görmem, caiz kabul etmem.

 

Dedi ki: Boy, en ve kalınlığı belli alçı, satın alıp bunun bilinen bir çamurdan belli bir kalınlıkta olmasının şart koşulması ile satın alınmasında bir sakınca yoktur. Bununla birlikte tartı şartını koşmasını daha müstehap görürüm. Eğer bunu zikretmeyecek olursa da yüce Allah'ın izniyle bir sakıncası yoktur. Çünkü bu ancak nitelikleri ile yapılan bir satıştır. Ayrıca çamuru başka şeylerden ayırt edilemeyecek şekilde de karıştırılmamaktadır. Ona karıştırılan şeyancak sudur.

 

Su da onda kaybolmaktadır. Ateş ise ondan değildir ve onunla da mevcut olmaz. Fakat onun iyi olmasında etkisi vardır. Kendisi ise, zaten onu belli bir nitelikte satmış bulunmaktadır. Bir kimseden ona kireç vermek karşılığında pişirmek üzere (pişirilmemiş) kerpiç almasında bir hayır yoktur. Çünkü böyle bir durumda onun pişirilmesi için kullanılacak odun miktarı bilinemez. Ayrıca yeterince pişmeyip bozulabilir. Bizler bunu müşteri aleyhine geçersiz kabul edecek olursak, o takdirde, almayı hak etmiş olduğu bir şeyi geçersiz kabul etmiş oluruz. Eğer satanın onu vermekle yükümlü olduğunu kabul edersek, o takdirde kendisi için şart koşmadığı bir şeyi yerine getirmek durumunda bırakmış oluruz.

 

Sonraki için tıkla:

 

SELEF'İN VADESİ GELİP SELEF ALICISI ANAPARASININ BİR KISMINI VE ALDIĞI MALIN BİR KISMINI ALMASI