ŞAFİİ el-UMM

RİBA / FAİZ

 

BUĞDAY'IN BUĞDAY'A SATILMASI

 

[1459] Bize er-Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, İbn Şihab'dan haber verdi. O Malik b. Evs b. el-Hadesan en-Nasri'den rivayet ettiğine göre, yüz dinarı bozdurmak istedi. Dedi ki: Beni Talha b. Ubeydullah çağırdı. Birbirimizle rızalaştık. Nihayet benim paramı bozdurmamı (sarfı) kabul etti. Altını alıp elinde evirip çevirdikten sonra: Benim erkek yahut kadın hazinedarım gelsin, dedi.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Ben bu hadisi ona okuduktan sonra (rivayetin bundan sonraki kısmında) tereddüde düştüm: Ömer b. el-Hattab (ra) da işitiyordu. Ömer bunun üzerine: Hayır, Allah'a yemin olsun ondan almadan ayrılmayacaksın, dedi. Sonra dedi ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şöyle ve şöyle (elden ele) olmadığı sürece altın ve gümüş şöyle ve şöyle olmadığı sürece buğdaya karşılık buğday, şöyle ve şöyle olmadığı sürece kuru hurma karşılığında kuru hurma, şöyle ve şöyle olmadığı sürece arpaya karşılık arpa faizdir."

 

[1460] Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, ez-Zühri'den haber verdi. O Malik b. Evs b. el-Hadesan'dan, o Ömer b. el-Hattab (ra)'dan rivayet ettiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Altın karşılığında gümüş şöyle ve şöyle (peşin)olması dışında faizdir. Buğday ve karşılığında buğday şöyle ve şöyle olması dışında faizdir. Hurma karşılığında şöyle ve şöyle olması dışında faizdir. Arpaya karşı arpa şöyle ve şöyle olması dışında faizdir.''

 

[1461] Bize er-Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedik ki: Bize Abdulvahhab, Eyüp'ten haber verdi. O Müslim b. Yesar'dan ve bir başka adamdan ikisi Ubade b. es-Samit'ten rivayet etiklerine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Altını altına, gümüşü gümüşe, buğdayı buğdaya, arpayı arpaya, tuzu tuza ancak eşit olarak peşin elden ele satabilirsiniz. Fakat altını gümüşe, gümüşü altına, arpayı buğdaya, buğdayı arpaya, hurmayı tuza, tuzu hurmaya elden ele istediğiniz gibi alıp satabilirsiniz." (Eyüp) Dedi ki: Onlardan birisi hurmayı ya da tuzu mevzu bahis etmedi.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Biz de bunu kabul ediyoruz ve bu sarf hakkındaki hadislere uygundur. Bu sebeple de biz "nesie dışında faiz olmaz" rivayetini nakledenlerin dediklerini almayıp şöyle dedik: Nesiede ve nakitte olmak üzere riba / faiz iki şekilde de olur. Çünkü faizin bir kısmı ölçü ve tartıda fazlalık ile nakitte olduğu gibi vadenin arttırılması halinde borçlarda da olur. Nakitte artış halinde de olabilir.

 

Dedi ki: İşte biz bunu kabul ediyoruz.

Rasulullah (s.a.v.)'ın elden ele birinin diğerine fazla oluşunu haram kıldığı altına karşılık gümüş, buğdaya karşılık arpa, hurmaya karşılık tuz alışverişleridir.

 

Dedi ki: Altın ve gümüş her şeyden ayrı ayrı ve farklıdır. Çünkü bunlar her şeyin değeridirler. Yiyecek olsun başka türden şeyler olsun hiçbir şeyonlara kıyas edilemez.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: İkisi (altın ve gümüş) ile birlikte haram kılınan ölçek ile miktarı tespit edilen yiyeceklerin hepsi yenilir türden şeylerdir.

 

Dedi ki: Biz yenilir şeylerin miktarı, ölçek ile tespit edilen türden ise, yenilen şeyin tartılır cinsten olması halinde de aynı manada (ortak özellikte) olduklarını gördük. Çünkü her ikisi de birlikte yenilen şeylerdir. Ölçek ile ya da tartılarak miktarı tespit edilen içecek bir şeyolması halinde de durum böyledir. Çünkü tartı, bir şeyin alan ve satan tarafından miktarı bilinerek satılması demektir. Nitekim ölçek ile satılması da taraflarca miktarı bilinen bir şeydir. Hatta tartı ile miktarın bilinmesi ölçek ile yapılan tespite göre, farklılığı daha az olduğundan ötürü miktarının daha iyi bilinmesini sağlar. Bunlar yenilecek ve içilecek şeyler olmak ve kile ya da ağırlık ile miktarları bilinen bir alışveriş yapılması, ortak özelliği bulunduğundan ötürü, -her ikisinin de manası (ortak vasfı) aynı olduğundan- biz de her ikisi hakkında (ölçülen ve tartılan şeyler için) aynı hükmü verdik. Bu da altın ve gümüşün hükmü gibidir. Çünkü altın ve gümüşte, buğday, arpa, hurma ve hurma çekirdeğinde haram ve helal kılmanın ortak sebebi aynıdır. Zira bu ortak vasıf olmadan elverişlilikleri söz konusu olmaz. Tuz ise aynıdır. Farklılık göstermez. Bizler, sünnetin nas ile hüküm tespit ettiği yiyecekler hakkında, farklı bir hüküm vermeyiz. Onlarla aynı manada olup onlara kıyas edilen şeylerin de hükmü nas ile tespit edilenlerin hükmü ile aynıdır. Hükümleri arasında bir fark görmeyiz. Onlar ile aynı manayı taşıyanlar arasında onlara kıyas edilen şeyler için de yiyecek, içecek, ölçülen ve tartılan türden de olsa, onlar hakkında da aynı hükmü veririz. Onlarla bu manada olan şeyler de bize göre böyledir. -Allah elbette en iyi bilendir.- Ölçülen ve içilen her bir şey sayı ile de satılır. Çünkü bizler bunların birçoğunun bir beldede tartı ile satıldığı halde bir diğerinde tartılmadığını gördük. Taze hurmanın Mekke'de umumiyetle götürü sepetler içinde satıldığını yine genelolarak etin de götürü satıldığını, çölde yaşayan bedevilerin et ya da süt alıp sattıklarında onu ancak götürü alıp sattıklarını gördük. Yağ, bal, tereyağı ve daha başka şeyleri de böyle alıp satarlar. Bununla birlikte başkaları bunları tartarak alıp satabilir. Götürü satılan şeylerin tartı ve ölçek ile satılmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Götürü ya da sayı ile satılan şey de bize göre yenilir ve içilir şeylerin ölçek ve tartı ile satılması manasında (ortak özelliğinde)dır. -Allah elbette en iyi bilendir.-

 

Kalıcı ve saklanmak özelliği olan ile kalıcı olmayan ve saklanmayan şeyler aynıdır, aralarında bir fark yoktur. Eğer bizler, bunların kalıcı ve saklanma özelliğini taşıyanlara bakacak olup bunlarla kalıcı olmayan ve saklanmayan şeyler arasında farkı görmek istersek bütün hurma çeşitlerini kuru olarak bir süreye kadar kaldığını, bütün buğday çeşitlerinin ise bu kadar kalıcı olmadığını, etin de bu kadar kalıcı olmadığını, sütün de hiç kalıcı olmadığını ve saklanmadığını görürüz. Birisi;

- Süt kurutulabilir, derse şöyle denilir;

- Tartılır bütün meyveler de kurutulabilir. Turunç kabuğu da ona bitişik olanlarla birlikte kurur, geri kalanların da değiL. O halde yenilir ve içilir olması halinde, bunların arasında farklı olmalarını sağlayan bir mana kalmamaktadır. Bu sebeple bunların hepsi aynı sınıftır. Allah elbette en iyi bilendir.

 

Bir tatlı ve meyve gibi yemek sonrası yenilip ama yenilir de içilir de sayılmayan zevk almak için de olmayan isbiyuş hardal ve bütün tohumlar yenilse bile, bunlarda gıda özelliği bulunmamaktadır. Bu sebeple bunlar bazen yenilir de içilir de sayılabilir. Bununla birlikte bunların temel gıda olan yenilir şeylere kıyas edilmeleri, yemek maksadı dışında kendisinden zevk alınan farklı şeylere kıyas edilmesinden daha uygundur. Diğer taraftan ihlilec (helile), iblilec sakamonya (bingöz otu), galikun (katranköpüğü) gibi bütün ilaçlar da bu anlam kapsamındadır. Allah elbette en iyi bilendir.

 

Dedi ki: Kendisi ile yararlanılan her bir şeyin, yiyecek yahut içecek olsun, ortak noktasının yenilmek ya da içilmek için olması olduğunu ve yine bunların bir diğer ortak noktasının da faydalanmak için yenilir ve içilir olduklarını gördük. Diğer taraftan ilaçların menfaat için yenilir ve içilir olduğunu gördük. Hatta bunların menfaatleri çoğu zaman, yiyeceklerin menfaatlerinden daha fazladır. Dolayısıyla bunların yenilen ve içilen şeylere kıyas edilmeleri, yemek dışında kendilerinden yararlanılan hayvan, bitki, ahşap ve benzeri daha başka şeylere kıyas edilmelerinden daha uygundur.

 

Böylelikle biz eşya için iki asıl kabul ettik: Faizin söz konusu olduğu yenilebilenlerin aslı ile bir kısmının diğerine göre fazla oluşunda faizin söz konusu olmadığı ve yenilir olmayan ve yararlanılacak eşyanın aslı. Yenilir ve içilir şeyler de asıl, eğer bir kısmı bir kısmına karşılık alınıyorsa, dinarların dinarlara, dirhemlerin dirhemlere karşılık olmasındaki asıl gibidir. Eğer onun yarısı ondan olmayanın yarısı karşılığında verilip alınacaksa, bu dinarlar karşılığında dirhemler, dirhemler karşılığında dinarlar gibi olur. Ancak illet farkı ile farklılık gösterir. Bu illet ise, hiçbir durumda dinarlarla dirhemler hakkında söz konusu değildir. Bu da mesela onun bir bölümü yaş iken o türden kuru karşılığında alınıp verilmesi halidir. Böyle bir özellik ise, altın ve gümüş hakkında ebediyen söz konusu değildir.

Dedi ki: Birisi:

- Peki, altın ve gümüş ile yenilir şeyler arasında bu durumda nasıl fark gözetilir? Diye sorsa derim ki:

- Bu husustaki delil Rasulullah (s.a.v.)'ın sünnetinden delili bulunmayan ve bir şeyin ona muhalif bir başka şey ile kıyaslamanın caiz olmayacağıdır. Eğer altın ve gümüşün dışında yaş ve rutubetli olmak niteliği mevcut ise, o halde buna muhalif olan yerde bir şeyin bir şey ile kıyası caiz olmaz. Birisi:

- Peki, bu hususta bize sünneti göster derse, ona: inşallah şöyle cevap verilir: [1462] Bize er-Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, el- Evsed b. Süfyan'ın azatlısı Abdullah b. Yezid'den haber verdiğine göre, Zeyd Ebu Ayyaş kendisine şunu haber verdi: O Sad b. Ebu Vakkas'a beyaz buğdayın peygamber arpası karşılığında satışını (değişimini) sordu. Sad ona: Hangisi daha üstündür, dedi. O beyaz buğday deyince, bunu yasakladı ve dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'a kuru hurmanın taze hurmaya karşılık satılmasına dair soru sorulduğunu ve Rasulullah (s.a.v.)'ı: "Taze hurma kuruduğunda eksilir mi?" diye sorması üzerine onlar: Evet deyince bunu yasakladığını dinledim:'

 

Dedi ki: İşte bu hadiste bizzat Sad'ın beyaz buğdayın peygamber arpası ile değiştirilmesine dair özel görüşü bulunmaktadır. Eğer o bunun nesie Ivadeli satışını hoş görmemişse, bu Rasulullah (s.a.v.)'ın hadisine uygundur ve biz bunu kabul ediyoruz. Belki de -Yüce Allah'ın izni ile- bundan dolayı bunu hoş karşılamamıştır. Eğer fazlalıklı olarak bunu hoş görmemişse, şüphesiz Rasulullah (s.a.v.), buğdayın arpa ile fazlalıklı olarak satışını caiz görmüştür. Nebi (s.a.v.) ile birlikte herhangi birinin sözü de delil değildir. Söz konusu bu söz ise Nebi (s.a.v.)'ın yine sünnetine kıyas dahi olabilir.

 

Dedi ki: İşte yiyeceklerden isimleri ve sınıfları farklı olan her şey böyledir.

Bunların elden ele (peşin) olması şartıyla, birisinin diğerine fazla olmasında bir sakınca olmadığı gibi, dinarların dirhemlere karşılık nesielvadeli satışında herhangi bir hayır yoktur. Bununla öteki arasında fark olmaz. Kuru üzümün kuru hurma, buğdayın arpa, arpanın peygamber arpası, mısırın pirinç karşılığında satılması da böyledir. Yiyecek ya da içecek türünden olup sınıfları farklı olanların hepsinin de durumu böyledir.

 

Onun Rasulullah (s.a.v.)'tan diye naklettiği hadiste çeşitli deliller vardır;

 

1- O bilen kimselere, taze hurmanın eksilip eksilmediğini sormuştur. Dolayısıyla imamın (yöneticinin) huzurunda kendisine cevap verecek bilgi sahibi kimseler varsa, bu hususu onlara sorması gerekir. İşte biz, bundan dolayı, malların kıymetleri hususunda, konu ile ilgili ilim ehlinin görüşlerini kabul ettik ve ehil kimselerin dediklerini benimsedik.

 

2-Efendimiz, taze hurmanın sonunda (kuruduktan sonraki) durumunu dikkate aldı. Eksildiğini görünce, onun kuru hurma karşılığında satılmasını (değiştirmesini) caiz bulmadı. Çünkü taze hurma, kuruduğu takdirde, eksilmesinin bir sınırı yoktur. Üstelik kuru hurmanın, karşılıklı alışverişinde misli misline olması hali dışında haramdır. Ayrıca bunda taze hurmanın nihayetinde varacağı hale dikkat edileceği beyanı da bulunmaktadır. İşte bu da taze hurmanın yine kendi türünde kuru hurma karşılığında -iki türün ölçekleri farklı olduğundan dolayı- caiz olmadığına delildir.

 

Aynı şekilde taze hurmanın taze hurma karşılığında caiz olmayacağına da delildir. Çünkü alışverişlerde neticenin dikkate alınması bazısının diğerine fazla gelme korkusudur. Bu sebeple her ikisi de manaları aynı iki taze hurma türüdür. Bunların sonunda varacakları hal dikkate alınacak olursa, taze hurma, taze hurma karşılığında caiz olmaz. Çünkü böyle bir işlem yapıldığı takdirde bunların neticede nereye varacakları bilinmemektedir. Dolayısıyla bu ölçülenin ölçülen karşılığında miktarı bilinmeyen bir satış olur. Halbuki ölçülen ve tartılan bir şey, ölçü ve tartı ile alınıp satılırsa, ancak misli misline olursa caizdir. Elbette Allah en iyi bilendir.

 

Şafii dedi ki: Riba / faiz altın, gümüş, yenilen ve içilen şeylerde olur. Bunların dışındakilere gelince, elden ele olsun, nesie Ivadeli olsun birinin diğerine göre fazla oluşunda riba / faiz yoktur. Dolayısıyla ister elden ele (peşin) ister nesie (vadeli) olsun, bir sorkun tohumu karşılığında iki sorkun tohumunu değişmekte bir sakınca yoktur. Sorkun yağının durumu da böyledir. Kokulandırılmış olanı ile olmayanı arasında da fark yoktur. Aynı şekilde bir miktar aspuru bir miktar aspur ile elden ele olsun nesie olsun fazlalıklı satışta bir sakınca yoktur. Aspur çiçeğinin bir bölümünü diğer bölümü ile elden ele ve nesie Ivadeli olarak değişmekte de bir sakınca yoktur.

 

Şafii dedi ki: Susamın susam yağına karşılık bir vadeye kadar satılması da elden ele satılması da caiz olmaz.

 

Sonraki için tıkla:

 

ÖLÇÜ VE TARTI BİRİMLERİ İLE ALAKALI AYRINTILAR