ŞAFİİ el-UMM

YİYECEKLER

 

YİYECEKLER VE İÇECEKLER

 

Bize er-Rebi' b. Süleyman haber verip dedi ki: Şafii (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Şanı Yüce ve mübarek Allah şöyle buyurdu:

 

"Ey iman edenler mallarınızı aranızda batd yollarla yemeyin. Aranızda karşılıklı bir antlaşma ile gerçekleştirdiğiniz bir ticaret olması müstesna .. '' (Nisa,29);

 

"Şüphe yok ki zulümle yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar, yakında alevIi bir ateşe de girecekler" (Nisa, 10) ve:

 

"Kadınlara mehirlerini hoşnutlukla verin" (Nisa, 4) buyurmaktadır. Böylelikle aziz ve celil Allah, Kitabında şunu açıklamış oldu: Kadına ait olan mal kadın üzerinde hakkı bulunan kocasına karşı ilişilmesi yasak olan bir maldır. Gönül hoşluğu ile olması ve gönül hoşluğu ile malını kullanmasına izin vermesi hali müstesna. Çünkü kadın kendi malının malikidir. Ona malik olması sebebiyle başkası ona ilişemez. Gönül hoşluğu ile başkalarına mubah olabilir. Nitekim aziz ve celil Allah, Kitabında böylece hüküm vermiştir. Bu da gayet açıktır. Çünkü malik olan her bir kişinin malı, bu malik oluşu sebebiyle başkalarına karşı koruma altındadır. Onu kullanmaya müsaade etmesi suretiyle, gönül hoşluğu ile izin vermesi dışında haramdır. Böylelikle mal ancak malikinin onu mubah kılması ile mubah olur. Bu hususta kadın ile erkek arasında bir fark yoktur. Kadının malı üzerindeki yetkisinin ay hali olmuş olması, (baliğa) ve onunla beraber reşit olması halinde erkeğin otoritesi gibi olduğu gayet açıktır. Aziz ve celil Allanın:

"Şüphe yok ki zulümle yetimlerin mallarını yiyenler" (Nisa, 10) buyruğu da -Allah elbette en iyi bilendir- şuna delildir: Bunda yetimlerin gönül hoşluğu ile olması müstesna buyurularak istisnada bulunmamış olması, yetimin gönlünün hoş olmasının malının yemenin helal olmasını sağlamaz. Bu hususta yetimin erkek olması ile kız olması arasında fark yoktur. Bize göre hacir altındaki (kısıtlı) kişinin durumu da budur. Çünkü bu kişinin malı üzerinde yetki ve otoritesi yoktur -Allah elbette en iyi bilendir- .

 

Çünkü insanların mallarına karşı durumları iki halden birisidir: Malı ile baş başa kendi haline bırakılmış kimse, bu kişiye helal olan bir şeyi o başkasına hel al kılarsa helal olur. Yahut da kişi malını kullanmak yetkisinden alıkonulmuş olur. Bu kimsenin malından başkasına mubah kıldığı şeyleri almak caiz değildir. Çünkü onun kendisine ait olan malı mubah kılma yetkisi yoktur. Birisi:

 

- Peki, Kur'an-ı Kerim'de hacir (kısıtlıktık) haline delil teşkil eden asıl bir dayanak var mı derse şöyle cevap verilir:

 

- Yüce Allah'ın izni ile evet. Çünkü aziz ve celil Allah: "Eğer üzerinde hak olan (borçlu) aklı ermeyen yahut zayıf olur yahut bizzat yazdırmaya gücü yetmeyen birisi ise onun velisi adaletle yazdırsın" (Bakara, 282).

 

[1402] Bize er-Rebi' verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik Nafi'den haber verdi o İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sizden kimse kardeşinin davarını izni olmaksızın sağmasın. Sizden herhangi birisi erzak vesaire ihtiyaçlarını depoladığı yerine gidilip oranın kırılarak eşyasının taşınması hoşuna gider mi?" 

 

[1403] Benzeri rivayetin sabit olamayacağı şöyle bir hadis de rivayet edilmiştir: "Sizden biriniz bir bahçeye girse oradan yiyebilir fakat elbisesine bir şey doldurmasın."

 

Sabit olmayanın ise delil özelliği yoktur.

 

Bahçe meyvesi hakkında bu şekilde sabit olmadığına göre, davarların sütünün mubah olması daha uygun olurdu. Çünkü sağılan sütün yerine her gün başkası gelir. İnsanları tanıyan onların bir kısmını karşılıksız verdiğini ve bahçe mahsulünden vermedikleri kadar ondan verdiklerini bilir. Bununla birlikte eğer bu Nebi (s.a.v.)'ten sabit ise biz de onu kabul eder ona muhalefet etmeyiz.

 

Sonraki için tıkla:

 

YİYECEK VE İÇECEKLER ARASINDAN HELAL VE HARAM OLANLARA DAİR GENEL AÇIKLAMALAR