ŞAFİİ el-UMM

HAC

 

KİŞİNİN YERİNE GETİRMESİ GEREKEN BİR FİDYE VARKEN BUNU YAPAMAYACAK KADAR MUHTAÇ OLMASI HALİ

 

Şafii dedi ki: Bir kişi kendisine bir bedene (deve) vacip olduğu halde hac ederse, eğer onu kesebilecek gücü varsa, ondan başka türlü kurtulması mümkün değildir. Çünkü kurban kesebilme gücü varken yemek yedirmeye kalkışamaz. Eğer kurban kesecek gücü yoksa yemek yedirir. Onun yemek yedirmesi de kurban kesmesi de ancak Mekkeöe olur. Bunlardan birisini yapamayacak durumda olursa, dilediği yerde oruç tutar. Bununla birlikte haccının hemen akabinde oruç tutmasını daha çok severim.

 

[1225] Bize Said, İbn Cüreycöen haber verdi. Onun Atadan rivayetine göre, fidye vermesi gereken kimsenin oruç tutması hakkında dedi ki: Bu hususta bana herhangi bir bilgi ulaşmış değildir. Ben şüphesiz onun bu işi (yani oruç tutmasını) hemen akabinde yapmasını severim.

 

[1226] Bize Said, İbn Cüreyc'den şöyle dediğini haber verdi: Mücahid derdi ki: Oruç, sadaka ya da kurban olarak fidye vermesi, onun yaptığı haccında yahut umresinde olur.

 

[1227] Bize Said'in İbn Cüreyc'den haber verdiğine göre, Süleyman b. Musa fidye yükümlülüğü olan kişi hakkında şöyle demiştir: Bana ulaştığına göre, kendisine fidye düşmesine sebep olan işi yapması ile eğer hacı ise kurban kesmesi eğer umreci ise tavaf etmesi arasındaki sürede ihramdan çıkmadan önce yerine getirir.

 

Şafii dedi ki: Bu Allah'ın izni ile böyledir. Birisi:

- Senin bu söylediklerinin delili nedir derse, şöyle denilir:

- Eğer fidye hac ve umre sebebi ile vacip olmuş bir şey ise, kişinin hacda ve umrede fidye yükümlülüğünü yerine getirmesini daha çok severim. Çünkü her bir amelin düzeltilmesi kendi içerisindedir. Tıpkı namazın düzeltilmesinin kendi içinde oluşu gibi. Her ne kadar burada fidye hacdan başka bir şeydir, ama namazın ıslahı / düzeltilmesi ile kendi gibi namazdan olur şeklinde bir fark varsa da bu hususta tercih edilen benim dediğim gibidir.

 

[1228] Rivayet edildiğine göre İbn Abbas -yapacağı harcamaların miktarını kendisine belirttiği- bir adama fidye vermeyerek oruç tutmasını emr etmiştir. Sanki o, bu seferinde orucun onun için yeterli olduğunu görmemiş olsaydı kendisine; varlık ve bolluğuna dair soru sorar ve ona: Eğer sen zengin varlıklı birisi isen malının yanına varıncaya kadar bunu ertele diyecekti.

 

Şafii dedi ki: Ben, hac ya da umre sebebi ile kişiye fidyenin vacip olduğu, kişinin hac ya da umredeki durumuna bakarım. Eğer bulabiliyor ise başkasının kendisi için yeterli olmadığı fidyeyi yerine getirebilecek varlığa sahip ise, onun o fidyeyi yerine getirmekle yükümlü olduğunu söylerim ve ondan kurtuluşu yoktur. Onun fidyeyi yerine getirmesini kabul ettiğim halde onu yapamayacak kadar eli daralıncaya kadar fidyeyi yerine getirmemişse, bu fidye onun üzerinde borç kalır. Ta ki gücü yettiği zaman onu eda edinceye kadar. Bununla beraber, vacip olarak değil de ihtiyaten oruç tutmasını da müstehab görürüm. Sonra imkan buldu mu kurbanını keser.

 

Şafii dedi ki: Eğer gücü yetmiyor ise, sadaka verir. Sadakaya gücü yetmiyorsa, oruç tutar. Bir gün yahut iki gün oruç tutuktan sonra, o seferi sırasında ya da sonrasında bolluğa ulaşırsa kurban kesmekle yükümlü değildir. Eğer keserse güzelolur.

 

Dedi ki: Kendisine fidye kap ettiği zaman muhtaç olduğu için (kurban kesmezse) eli bollaşıncaya kadar sadaka vermeyip oruç da tutmazsa, kaçınılmaz olarak kurban kesecektir. Çünkü o bir işe başlamış iken kurban bulabiliyorken ne sadaka ne de oruca girişebilir.

 

Dedi ki: Şayet yolculuğunda muhtaç olarak evine geri döner ve eli bollaşıncaya kadar da fidye (kurbanı) kesmemiş ise, sonra muhtaç olursa, yine onun kaçınılmaz olarak kurban kesmesi gerekir. Çünkü eli bollaşıncaya kadar kurban kesmeyi bırakıp başka bir işe yönelmemiştir. Bu sebeple onun kurban kesmekten başka yolu yoktur. Bununla birlikte, vacip olmayarak ama ihtiyaten oruç tutmasını müstehab kabul ederim. Onun kurban kesmesini bir borç kabul ettiğim hallerde, onu ister kendi bulunduğu şehrinden göndersin, isterse de Mekke'den onun adına satın alınıp onun adına kesilsin, aynı şeydir. Mekke'de kurban kesilip sadaka olarak dağıtılmadığı sürece onun için geçerli olmaz. Yemek yedirmesi de böyledir. Orucu ise onu seferinden sonraya erteleyecek olursa, dilediği yerde kaza eder. İşte kurban (kesmek) olsun, yemek yedirmek olsun ona her ne sebeple kap eden her bir şeyi ancak Mekke'de yapması halinde yerini bulur.

 

Sonraki için tıkla:

 

DEVEKUŞUNUN FİDYESİ