ŞAFİİ el-UMM

HAC

 

NİYETSİZ HACCETMEK

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Kişinin hac ve umreye başladığı esnada niyet etmesini severim. Nitekim bunların dışında onun için vacip olan bütün amellerde bunu müstehab görmekteyim. Farz haccını yapmamış olup hac niyetiyle ihrama girse, eğer tetavvu hac olduğunu yahut başkası adına niyet ederse, ya da ihrama girerken yanında bulunmayan bir adam için filanın ihramı gibi ihrama giriyorum dese ve o filan kişi hac için ihrama girmiş ise, bütün bu hallerde hacceden birisi olur ve onun için farz haccın yerini tutar. Birisi; - Bu dediğinin delili nedir? diyecek olursa.

 

[966 M.] Derim ki: Müslim b. Halid ve başkalarının bana haber verdiklerine göre, İbn Cüreyc dedi ki: Bize Atanın haber verdiğine göre o, Cabir'i şöyle derken dinlemiştir: Ali (r.a.), zekat toplama görevinden gelmişti. Nebi (s.a.v.), ona: "Ne diye ihrama girdin ey Ali!" demiş, o: Nebi (s.a.v.) ne diye ihrama girmişse ben de öyle girdim, deyince Rasulullah (s.a.v.): "O halde hediyelik kurbanını al ve olduğun gibi ihramlı kalmaya devam et" buyurdu. (Cabir) dedi ki: Ve Ali de onun için hediyelik bir kurban kesti.

 

[967] Şafii dedi ki: Bize Müslim, İbn Cüreyc'den haber verdi. O, Cafer b. Muhammed'den o, babasından o, Cabir b. Abdullah'dan -Nebi (s.a.v.)'ın haccını anlatırken- şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (s.a.v.) ile birlikte çıktık. Nihayet Beyda'ya gelince ben, gözümün görebildiği kadar uzağa baktım. Onun önünde, sağında, solunda, arkasında kimi binekli kimi piyade olup hepsi ona uymak isteyerek RasuluHah (s.a.v.)'ın dediği gibi demeye gayret gösteriyordu. Hac'dan başka bir şeye niyet etmiyor, ondan başkasını bilmiyor, umreyi bilmiyorIardı. Biz tavaf yapıp Merve'nin yanına geldiğimizde şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Beraberinde hediyelik kurbanlığı bulunmayan kimse ihramdan çıksın ve bunu bir umre yapsın. Eğer ben gelecekte geride bıraktığım bu işimin aynısı ile karşılaşacak olursam, beraberimde hediyelik kurban almazdım" buyurdu. Böylelikle beraberinde hediyelik kurbanlık bulunmayanlar ihramdan çıktı.

 

[968] Bize Müslim b. Halid, İbn Cüreyc'den haber verdi. O, Mansur b. Abdurrahman'dan o, Şeybe kızı Safiye'den o, Ebu Bekir kızı Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (s.a.v.) ile birlikte çıktık. Nebi (s.a.v.): "Beraberinde hediyelik kurbanlık bulunan kimse ihramdan çıkmasın. Beraberinde hediyelik kurbanı bulunmayan da ihramdan çıksın" buyurdu. Yanımda hediyelik kurbanlığım olmadığından ben de ihramdan çıktım, ama (eşim) ez-Zübeyr'in hediyelik kurbanlığı olduğundan ötürü o ihramdan çıkmadı.

 

[969] Bize İbn Uyeyne, Yayha b. Said'den haber verdi. O, Amre'den, o, Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Zülkade'nin bitimine beş gün kala RasuluHah (s.a.v.) ile birlikte çıktık. Kanaatimizce o, hacdan başka bir şey yapmayı düşünmüyordu. Serif denilen yere ya da oraya yakın bir yere varınca Nebi (s.a.v.), beraberinde hediyelik kurbanlık bulunmayanlara bu ihramları ile um re yapmalarını emir buyurdu. Ben Mina'da bulunuyorken bana bir miktar inek eti getirildi. Bu nedir? dedim. RasuluHah (s.a.v.) hanımları adına kurban kesti, dediler.

 

Yahya dedi ki: Ben bunu el-Kasım b. Muhammede naklettim o dedi ki: Allah'a yemin olsun, o sana hadisi olduğu gibi nakletmiştir.

 

[970] Bize Malik, Yahya b. Said'den haber verdi. O, Amre ve el-Kasım'dan Süfyan'ın naklettiği hadis ile aynı manada -manası muhalif olmamak üzere- rivayet etti.

 

[971] Bize Süfyan, Abdurrahman b. el-Kasım b. Muhammedöen haber verdi. O, babasından o, Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti. Rasulullah (s.a.v.) ile yaptığı haccında beraber çıktık. Hacdan başka bir ibadet yapılacağı görüşünde değildik. Nihayet Serif'e ya da oraya yakın geldiğimizde, ben, ay hali oldum. Rasulullah (s.a.v.) yanıma girdiğinde ben ağlıyordum. o: "Neyin var, ay hali mi oldun?" buyurdu. Ben, evet dedim. O da şöyle buyurdu: "Bu, Allah'ın Adem'in kızları üzerine yazmış olduğu bir emirdir. Hacceden bir kimse neyi yapıyorsa sen de onları yap, ancak Beyti tavaf etme" buyurdu.

 

Aişe (r.anha) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.), hanımları adına kurbanlık olarak inek kesti.

 

[972] Bize Süfyan haber verip dedi ki: Bize İbn Tavus, İbn Meysere ve Hişam b. Huceyr'ın tahdis ettiklerine göre, Tavus'u şöyle derken dinlemişlerdir:

 

Rasulullah (s.a.v.) Medineöen ne hac ne de umreden söz etmeksizin çıktı. Allah'ın hükmünü bekliyordu. Ona hüküm, kendisi Safa ile Merve arasında iken nazil oldu. Ashabı arasından beraberinde hediyelik kurban bulunmaksızın ihrama girmiş olanlara bunu umre niyeti ile eda etmelerini emretti ve şöyle buyurdu:

 

"Eğer geride bıraktığım bu durum ile gelecekte karşılaşacak olursam, beraberimde hediyelik kurbanlarını almazdım, fakat ben saçımı keçeleştirdim, beraberime hediyelik kurbanlıkları aldım. Dolayısıyla hediyelik kurbanlıkların (kesilecekleri) yerden önce benim ihramdan çıkmam söz konusu değildir." Bu sefer Süraka b. Malik, huzurunda ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın Rasulü! Sen bizlere bugün doğmuş uz gibi bir hüküm ver. Bu yaptığımız umre yalnız bu senemiz için mi böyle, yoksa ebediyete kadar böyle mi? dedi. Rasulullah (s.a.v.): "Hayır aksine bu ebediyen böyle kalacaktır. Umre, haccın içine kıyamete kadar girmiş bulunuyor" buyurdu.

 

(Tavus) dedi ki: Ali (as) da Yemen'den (ihrama) girdi. Nebi (s.a.v.) ona: "Ne niyetiyle ihrama girdin?" diye sordu. Onlardan birisi Tavus'tan şöyle dediğini nakletti: Nebi (s.a.v.)'ın ihramı gibi, dediğini zikretti. Diğeri ise: Nebi (s.a.v.)'ın hac telbiyesi ile aynen telbiye getiriyorum, dediğini rivayet etti.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.) ve ashabı, Allah'ın hükmünü bekleyerek telbiye getirerek çıktılar. İhrama girmeyi niyet ettikleri halde, hac mı umre mi kıran mı tespit etmemişlerdi. Bu husustaki hükmü bekliyorlardı, derken hüküm Nebi (s.a.v.)'a nazil oldu. O da beraberinde hediyelik kurbanlık bulunmayanlara, ihramı umre niyeti ile yapmalarını, beraberlerinde hediyelik kurbanlık bulunanlara da bunu hac niyetiyle yapmalarını emir buyurdu.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Ali ile Ebu Musa el-Eşari, Yemenden telbiye getirip ihrama girdiler ve telbiye ettiklerinde: Rasulullah (s.a.v.)'ın telbiyesi gibi niyet edip ihrama giriyoruz dediler. Rasulullah (s.a.v.) da kendilerine ihramları üzere kalmalarını emretti.

 

İşte bu, ihram ile namaz arasındaki farka delildir. Çünkü namaz, muayyen olarak bir farzı niyet etmeden hiçbir kimse için geçerli olmaz, oruç da böyledir, ama sünnetin delaletiyle bu ihramda yeterlidir. Sünnet, kişinin muayyen olarak bir haccı da niyet etmeden tanımadığı bir adamın ihramı hangi niyetle olmuşsa, aynı şekilde ihrama girmesinin caiz olduğuna delil teşkil ettiğine göre bu, eğer henüz farz olan haccı yapmamış ise, ihrama tetavvu olarak niyet edip telbiye getirecek olursa, farz hac olarak yerine geçeceğine delil teşkil etmektedir. Bu böyle olduğuna göre, başkası adına hac için ihrama girmekle birlikte kendisi adına hac için ihrama girmemiş ise, bu onun kendi adına haccetmesi olur. Bu, ayrıca sünnette akıl ile kavranılan ve bununla yetinilerek başka şeye ihtiyaç bırakmayan bir husustur. Ben, buna dair Nebi (s.a.v.)'tan gelmiş munkatı' bir hadis ve İbn Abbas (r.a.)'tan da muttasıl bir hadis zikretmiş bulunmaktayım.

 

-Hint baskısı-) EI-Marife'de de şunları söylemektedir: (III, 489): "Tavus'un hadisi mürseldir. Şafii -Allah'ın rahmeti ona- bu hadisi Amre'nin Aişe'den rivayet ettiği hadis ile pekiştirmiştir''

 

Dedi ki: Başkası yerine haccedecek bir kimse; hür, baliğ ve Müslüman olmadıkça caiz olmadığı gibi buluğa ermiş bir köle de baliğ olmamış hür bir kimse de onun yerine haccetmesi caiz değildir. Eğer bunların hacları kendi adlarına olursa, İslam'ın farz kıldığı haccın yerine kendileri adına da geçerli değildir, başkaları adına da caiz değildir. -Elbette Allah en iyi bilen dir-

 

Dedi ki: Hac ve umrenin durumu, aynıdır. Bir kişinin adına haccedebildiği gibi, başkasının adına um re de yapabilir. Kendisi adına umre yapmış baliğ, hür ve Müslüman kişi dışında başkasının kendi adına yaptığı umre geçerli olmaz.

 

Dedi ki: Bir kimse kendi adına um re yapmış olmakla birlikte haccetmemiş ise, bir adam da ona kendi adına hac ve umre yapmasını emretse, o da onun adına hac ve umre yapsa, um re yapmış olanın onun adına umresi geçerli olur, fakat onun adına haccı olmaz. Aynı şekilde kendi adına haccetmiş olup umre yapmamışsa, başkası adına hac ve umre yaptığı takdirde adına hac yapılan kimse için hac geçerlidir, fakat onun adına yaptığı umre geçerli olmaz. Kişinin kendi adına yaptığı, sonra da başkasının adına yaptığı iki ibadetten hangisini yapmışsa, o kişinin adına o geçerlidir fakat kişinin kendi adına yapmamış olduğu ibadet hangisi ise öbürünün adına da geçerli olmaz. Kendisi adına hac ve umre yapmak üzere göndermek istediği kişiler arasından bir kişiyi, kendi adına kıran haccı yapmak üzere gönderme si yeterli olduğu gibi iki kişiyi de bu kendisi adına haccetsin bu da onun adına umre yapsın diye ayrı ayrı gönderme si de geçerlidir. İki kadın yahut bir kadın ve bir erkek gönderme si de böyledir.

 

Dedi ki: Bu anlattığım şekilde hac ve umre farzında bir erkeğin adına bir başka erkeğin yapması yeterli olur. Şöyle de denilmiştir: Farzda yaptığı hac yeterli ise, onun adına nafile olarak hac yapması da geçerli olur. Fakat sünnet gereği yalnızca farz haccı (vekaleten) yapabilir, fakat başkasının adına nafile hac ve nafile umre yapamayacağı da söylenmiştir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bir kimse başkasının adına tetavvu hac yapabileceğini söyleyenler şöyle de söyler: Haccın ash namaz ve oruçtan farklı olduğuna göre ve kişi başkası adına hac yapması, ölümünden sonra da haccedemediği halde iken de yapabildiğine göre, onun adına tetavvu olarak da yapabilir. Hac ve umre ibadeti ile alakah her bir şey için bu böyledir.

 

[973] Bize İbn Uyeyne, Atanın azadlısı Yezidöen şöyle dediğini haber verdi: Ata bazen bana: "Benim yerime tavaf yap" derdi,

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Şöyle denilebilir: Bir kimsenin bir diğeri yerine farz hac ve onun umresi dışında olanı yapması caiz değildir. Bu görüşü kabul eden şunu da söyler: Buna delalet eden delil de şudur: Nebi (s.a.v.), bir adam hakkında hac yapılmasını emretmesi, adına hac yapılan kimsenin bizatihi haccedebilecek bir durumda olmadığı sırada söz konusu olmuştu. Ben şu hususta farklı bir kanaate sahip olan olduğunu bilmiyorum: Bir kimse haccedemeyen bir başkasının yerine haccedecek olursa, o onun adına farz haccın yerine geçmez. Eğer bu durum onlara göre böyle ise, o takdirde şuna da delildir: Ancak zaruret halinde farzı eda etmesi mazur görülmüştür. Zaruret halinde caiz kabul edilen bir şey ise kendisi gibi bir zaruret olmadığı sürece başkası (herhangi bir ibadet) hakkında caiz değildir.

 

Şafii dedi ki: Bir kimse hac için ihrama girse ve hacca yetişemese, Beyti tavaf ederek Safa ile Merve arasında sayederek ihramdan çıksa, bu onun için farz haccın yerini tutmaz. Çünkü o farz hacca yetişmemiştir, İslam'ın emrettiği yerine getirilmesini istediği umrenin yerini de tutmaz, adak borcu umrenin yerine de geçmez, çünkü bu bir umre değildir. Bu ancak onun için şu iki sebepten ötürü devam ettirmesi kendisi için caiz olmayan bir hac başlangıcı idi:

 

Bir: O, (belli) bir senenin haccı olup bir başka senenin haccına girmez. İki: Hac ayları dışında, hac için ihramlı olarak kalamaz.

 

Eğer hac ayları dışında hac için ihrama girse, onun bu ihrama girişi kendisi adına İslamın emrettiği umrenin yerine geçebilen bir umre olur, çünkü ihrama giriş ya hac yahut umre için söz konusudur. Kendisi umre yapmanın mubah, hac yapmanın yasak olduğu bir zamanda ihrama girmiş olduğuna göre, umre için ihrama girmiş olur. Böyle bir kimsenin bu durumu, haccetmesi mubah olup hac için ihrama giren ve haccın vaktini kaçıran kimse gibi değildir. Çünkü böyle bir haccın başı hac idi, fakat burada sözünü ettiğimiz haccın başı ise umredir. Umre için niyet etmeksizin umre olarak geçerli oluyorsa, hac için ihrama girmesi halinde bu yaptığı ihrama giriş umre olup umre olarak geçerli olur.

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun ve Allah ondan razı olsun) dedi ki: Umre ise, her ay yapılabildiğinden (vakti)geçmez. Hac ise ancak yılın bir vaktinde yapılabilmesi itibariyle v akti geçer. Buna göre, bir kimse, bir sene umre için ihrama girdikten sonra, hastalıktan yahut (zamanı) sayma hatasından yahut da bunun dışında ve düşmandan bir engel ile alıkonulsa ne zaman ihramdan çıkacak olursa, o zaman ihramdan çıkmak üzere ihramlı kalmaya devam eder. Beyte ne zaman ulaşırsa umreyi kaçırmamış olur, umrenin amellerini icra eder.

 

Dedi ki: Bir adam bir diğerinin yerine ücretsiz olarak haccetse, sonra ücret istese, buna hakkı olmaz ve bunu o kişi adına, nafile olarak yapmış olur ve onun o haccedişi o kişi için geçerlidir.

 

Dedi ki: Bir adam, bir diğerini, bir ayda kendisi adına umre yapmak üzere ücretle tutsa, o da başka bir ayda umre yapsa yahut bir sene kendisi adına haccetmek üzere ücretle tuttuğu halde o bir başka sene hac yapsa, bu yaptığı kötü olmakla birlikte ücreti hak eder.

 

Dedi ki: Hac için, umre için ve bütün hayırlı işler için, icare akdinde bir sakınca yoktur. Hatta icare hayır olmayan ve iyilik olmayıp mubah olan şeylere göre hayır amelleri hakkında daha caizdir. Birisi dese ki:

- Kur'an öğretmek ve hayır işler karşılığında ücretli akdin caiz oluşunun delili nedir? şöyle cevap verilir:

 

[974] Bize Malik, Ebu Hazim b. Dinar'dan haber verdi. O, Sehl b. Sa'd es-Saidi'den rivayet ettiğine göre, Rasulullah (s.a.v.), bir adamı bir kadın ile ona Kur'andan bir süre öğretmek şartı ile evlendirmiştir.

 

Dedi ki: Nikah ise ancak icare ve değer kabilinden kıymeti olan bir şey karşılığında caiz olabilir.

 

Sonraki için tıkla:

 

HACCI VASİYET ETMEK