ŞAFİİ el-UMM

...PAYLAŞTIRMA

 

PAYLARIN YETMEMESİ VE PAYLAŞIM SIRASINDA YAPıLMASI GEREKENLER

 

Bize er- Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Paylar yetersiz gelirse, (mesela)fakirler 1.000, onların da payları 1.000, borçlular üç, onların borçları 1.000, payları da 1.000 olup fakirler: Bizi ancak 100.000 zengin yapar, fakat öbürleri ise 1.000 ile borçlarından kurtulabilirler (bu durumda), bizim payımız ile onların paylarını topla, sonra da bize 1.000'den 100 pay, onlara da bir pay ver. Nitekim bu mal hepimiz aynı anlamda ortak olsaydık böyle paylaştırılırdı, diyecek olurlarsa; bize göre, bunu yapmaya hakkımız olmaz. Allah en iyi bilendir. Çünkü aziz ve celil Allah, borçlular için bir pay vermiştir. Nitekim fakirlerin de bir payı olduğunu zikretmiştir. O halde borçlular aleyhine payeksik olur. Eğer hepsi payın tamamını kapsarlarsa, o payonlarındır ve onlara verilenden fazlası verilmez. Eğer onlardan bir şeyartarsa, sizler bunda başkalarına göre, daha çok hak sahibi değilsiniz. Eğer sizden bir şeyler artarsa, diğer pay sahipleri sizinle birlikte olurlar, fakat onlardan yahut başkalarından bir şeyartarsa, o da size de sizinle birlikte pay sahipleri arasından zengin olmayan başkalarınıza da geri verilir. Tıpkı aranızda ilk paylaşıma başlandığı gibi (paylaşılır). Aynı şekilde, zengin olanlar siz olsanız, borçlular da zengin değilse, onları siz zengin olmadıkça aramıza katmayız ve onların her birine kendi payı yettiği sürece onların sizinle çekişmelerine müsaade etmeyiz.

 

Fakirlere verilen sınır ile ilgili; fakiri fakirlik sınırından zenginlik sınırına çıkartandan başka bir sınır yoktur. Bu miktar ister çok, ister az olsun. Zekat düşecek kadar olsun yahut olmasın, çünkü ona bu miktarın verildiği günde o malın zekatını vermekle yükümlü değildir. Kişi, zengin olabilir ve kendisinin zekat düşen malı olmayabilir. Kişinin zekat düşen malı bulunabilir, ailesinin çokluğu sebebiyle fakir olabilir. O halde zenginlik ve fakirlik ancak insanların, kişinin durumu hakkında bildikleri kadarı iledir.

 

Araplar, eskiden beri yerleştikleri vadi ve kasabalarında nesep yoluyla birbirleri ile komşuluk ederler. Buna sebep ise başkalarından korkmalarıdır. Cahiliye döneminde ise biri diğerini koruması için komşuluk / civar akdi yaparlardı. Onlar, sadaka verdikleri gün bu halde iseler, o zaman sadakaları da hem akrabalık hem komşuluk sebebiyle fakirlerine paylaştırılır. Eğer göçebe iseler, valinin amili de aralarında bir yahut iki kabilenin zekatı üzerinde çalışıyor ise, kabile halkından bir kısmı kendisinden olmayan bir başka kabileye karışmış ise, komşulukları / civarları ve karışmaları da meraları birlikte bulup birlikte ikamet etmek suretinde olup paylar onlara yetmeyecek olursa, o takdirde biz bu payları komşuluğa göre paylaştırır, nesebe göre değil. Aynı şekilde, onlara kendilerinden başka Arap olmayanlar karışacak olup bunlar da komşuluğa göre paylaştırma hususunda onlarla beraber iseler, mera için kimi zaman ayrılıp kimi zaman birbirlerine karışıyorlarsa, durumlar birbirine eşit olduğu takdirde sadakanın nesebe göre paylaştırılmasıllI daha çok severim ve bana göre nesep önceliklidir. Ama durumlar farklılık gösterirse, o vakit komşuluk!civar nesepten önce gelir.

 

Sadaka / zekat veren kimse: Bizim bu suyun etrafındakilerden başka yerlerde bulunan fakirlerimiz vardır, deyip bunlar da açıkladığım şekilde meralarda birbirlerine karışıyar iseler, beraber sayılırlar, sonra (sadaka) hazır bulunana da bulunmayana da taksim edilir. Eğer kendi çöllerinin birbirinden uzak kıyılarında bulunuyorlarsa, mesela onların bir kısmı bir tarafta bulunup çoğunlukla orada kalıyorsa, bu miktar aralarında payedilir ve daha çok kaldıkları bölge onların yurdu gibi kabul edilir. Bu, onların karar kıldıkları bir yurtlarının olmayıp birlikte bir araya gelmeleri halinde böyledir. Eğer onların daha çok kaldıkları bir yurtları varsa, şüphesiz ben onu her zaman için komşuluk esasına göre paylaştırırım.

Çöl ahalisinden olup yerlerinden ayrılmayan develerine erak ve hamz denilen develerin otladığı acı ot otlatanlara gelince: Onlar arasında da konakladıkları yerlerde komşuluklarına göre paylaştırırım. Eğer konakladıkları yerlerde, onlardan olmayan kimseler, onlara komşuluk ederlerse, şayet civar(komşu) varsa, civara göre yapılan paylaştırma gibi komşularına da payedilir, her ikisi birlikte ise hem nesebe hem komşuluğa göre paylaştırılır.

 

Eğer çölde yaşayan göçebelerin bir madenleri varsa, o madenden çıkan madenin bulunduğu kasabadan ayrılmayan kimselere payedilir. İsterse bunlar uzak olmaları halinde maden ahalisinin nesebinden olmayan yabancı kimseler dahi olsun. Aynı şekilde onların ekini varsa ekinleri de ekin yerinden uzak olmaları halinde nesep akrabaları dışında ekin sahiplerinin komşularına paylaştırılır.

 

Kasaba ahalisinin zekatı nesep akrabalıkları olanlar, kasabada olmayıp ondan uzakta bulunuyor iseler, o zekat, kasaba ahalisi arasından pay hak eden kimselere paylaştırılır. Nesep akrabaları olanlar, dışarıda bırakılır. İşte biz bu şekilde onları mallarının zekatları ile baş başa bırakırız.

 

Kasabada sadakalardalZekatlarda hak sahibi olan kimseler bulunuyorken, hiçbir sadaka / zekat bir kasabadan diğerine bir yerden bir başka yere -orada onu hak eden kimse bulunduğu sürece- çıkartılmaz. Kendilerine pay verilmesini en çok hak edenler, malın kendilerinden alındığı kimselere en yakın komşulardır. Beraberinde akraba kimse yoksa nesebi uzak olsa dahi bu böyledir.

 

Kişi, kendi malının zekatını kendisi verecek olursa, malını paylaştıracağı şehrinde hem akrabaları hem de komşuları bulunuyorsa, her ikisine de zekatını paylaştırır. Eğer yetmeyecek olursa, akrabalarını tercih etmesi bana göre - pay almayı hak ediyorlarsa- güzeldir.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Fey'i hak edenlere gelince, onlar fey'den payaldıkları sürece, sadaka / zekat alanlarla birlikte bulunmazlar. Eğer bir adam ata (devletten asker olarak maaş) alanlardan birisi olup ona gazaya çıkması görevi verilse, kendisi de sadakaların bulunduğu bir kasabada bulunuyorsa, sadakalardan bir şeyalmaya hakkı yoktur. Şayet maaş alanlardan, ben gazaya çıkmıyorum ve muhtaç kalıyorum demek suretiyle düşecek olursa, o zaman sadakadan ona pay verilir. Çölde ve kasabalarda düşmana karşı gaza yapmayan ve sadaka / zekat alanlardan olan bir kimse de fey' alabileceklerden olmaz. Eğer hicret eder, ayrıca ona bir maaş tespit edilip gazaya katılırsa, o zaman fey' alanlardan sayılır ve ondan payını alır. Kendisi fey' alanlardan iken muhtaç düşecek olursa, yine sadakalardan alma hakkı olmaz. Şayet fey'den çıkıp tekrar sadaka alanlar arasına dönerse, bu da onun hakkıdır.

 

Sonraki için tıkla:

 

(ZEKATI HAK EDEN SINIFLAR HAKKINDA) GÖRÜŞ AYRILIĞI