ZEKATTA PAY SAHİBİ
OLANLARDAN ZEKAT TALEBİNDE BULUNANLAR
Şafii (Allah'ın rahmeti ona
olsun) dedi ki: İnsanların durumu çoğunlukla -zengin olduklarını bilininceye
kadar- zengin olmadıklarıdır. Sadaka komşularından (yani zekatın toplandığı
bölgede yaşayanlardan) fakir yahut miskin adı ile kendisine bir şeyler
verilmesini isteyen kişiye- onun durumunun dediği gibi olmadığı bilinmediği
sürece- ona verilir.
[878] Bize Süfyan, Hişam
b. Urve'den haber verdi. O, babasından o, Abdullah b. Adi b. el-Hıyar'dan şöyle
dediğini rivayet etti: İki adamın bana anlattıklarına göre, Rasulullah
(s.a.v.)'a gidip ondan sadakadan bir şeyler istemişler. Nebi (s.a.v.) onları
yukarıdan aşağıya süzdükten sonra şöyle buyurdu: "İsterseniz (size
verebilirim) ama varlıklı bir kimsenin de çalışıp kazanabilecek güçlü bir
kimsenin de onda (zekatta / sadakada) herhangi bir payı yoktur.''
Şafii dedi ki: Nebi
(s.a.v.) sanki adamın kendisinin ihtiyaçtan kurtulmanın mümkün olduğu kazanç
elde etmeye benzer bir hali olduğunu görmüş. Açıkça belli olan bir güç ve
kuvvet görmüş ve fakat mal ile ilgili bilgiye sahip değildi. Ayrıca güç kuvvet
bulunmakla birlikte, kişinin o yol ile ihtiyaçtan kişiyi kurtaracak bir kazanca
bazen sebep olamayacağını da biliyordu. Ya bakılması gereken aile fertlerinin
çokluğu yahut mesleğinin yetersizliği sebebiyle bu olabilir. Bundan dolayı her
ikisine; eğer mal yahut kazanç sebebiyle kendilerini ihtiyaçtan kurtaracak
durumda değil iseler, onlara verebileceğini bildirdi.
- Eğer: Bunu ne zaman
bildirdi ki? diye sorulursa şöyle cevap verilir.
- O: "Varlıklı
kimsenin de kazanç elde edebilecek güçlü bir kimsenin de bunda
bir payı yoktur"
buyruğu ile bunu bildirdi, denilir.
[879] Bize İbrahim b.
Sad, babasından haber verdi. O, Reyhan b. Yezid'den -şöyle dediğini- rivayet
etti: Abdullah b. Amr b. el-As'ı şöyle derken dinledim: "Varlıklı birisine
de güçlü birisine de sadaka vermek uygun değildir:'
[880] Bize Malik, Zeyd
b. Eslemden haber verdi. O, Ata b. Yesar'dan rivayet ettiğine göre Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sadaka ya Allah yolunda gazaya gidene yahut zekat
toplamak işinde çalışana ya borçluya ya onu kendi malı ile satın alana yahut
yoksul bir komşusu olup o yoksula sadaka verilip yoksul da varlıklı kimseye
hediye olarak verilen bir adama ancak helal olur.''
Şafii dedi ki: İşte biz
de böyle diyoruz: Gaziye ve zekatın toplanması işinde çalışana varlıklı olsalar
dahi pay verilir.
Rasulullah (s.a.v.)'ın
açıkladığı üzere başkasının borç yükünü yüklenmiş borçluya da -onun dışındaki
her borçluya değil- verilir, ancak borcunu ödeyecek hiçbir malı olmayan
borçluya borcu için pay verilir.
Yolcunun payını isteyip
-kendisinin yardım almadan gitmek istediği yere gidemeyeceğini söyleyen kimseye
de malı ile gücünün yettiği bilininceye kadargüçsüz bir kimse olduğuna dair
söylediklerime benzer bir manada olmak üzere ona da verilir.
Kendisinin gazaya
gideceğini söyleyerek zekat isteyen kimseye, zengin ya da fakir olsun verilir.
Kendisinin borçlu olduğunu yahut yazışmalı bir köle olduğunu söyleyerek isteyen
kimseye, söylediğine dair bir delil ortaya konulmadıkça, ona bir şeyverilmez,
çünkü insanların durumunda aslolan borçlu oldukları bilininceye kadar borçsuz
olduklarıdır.
Köleler için;
yazıştıkları bilininceye kadar, yazışma yapmış kimseler olmadıklarıdır.
Kendisi kalpleri
ısındırılacaklardan olduğu için pay isteyene ise, böyle olduğu ve kalpleri
ısındırılacakların payından kendisine bir şeyler verilmeyi hak etmesi için,
sözünü ettiğim nitelikleri taşıdığı bilinmedikçe bir şey verilmez.
Sonraki için tıkla:
SADAKA
PAYLAŞTIRICISI PAYI VERDİKTEN SONRA ÖNCEKİ BİLGİSİNDEN FARKLI BİR ŞEY ÖGRENİRSE