ŞAFİİ el-UMM

...PAYLAŞTIRMA

 

SADAKA PAYLAŞTIRICISI PAYI VERDİKTEN SONRA ÖNCEKİ BİLGİSİNDEN FARKLI BİR ŞEY ÖGRENİRSE

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Paylaştırıcı vali, zekatı -niteliklerini belirttiğimiz kimselere sözüne ya da lehine ortaya konulacak bir delil e binaen sadakadan pay verdikten sonra onların verdiklerini hak etmediklerini öğrenecek olursa-, verdiğini onlardan geri alır ve hak eden başkalarına verir.

 

Dedi ki: Eğer aldıklarını iflas eder, kaybederler yahut onları bulamayacak olup ne onlara ait ne de ayni veya nakdi bir malı ele geçiremeyecek olursa, valinin (ödediğinin) tazminatını vermesi gerekmez. Çünkü o (vali), verdiği kimselere ve ondan onu alanlara güvenen bir kimsedir. (İcraatlarını) bir kısmına güvenip bir kısmına güvenmemesi söz konusu değildir, hata etse bile. Bu hususta onun yükümlüğü, tıpkı hüküm vermekte olduğu gibi, zahire göre hareket etmektir. O her iki işin bir arada tazminatını ödemez. Bu türden elden kaçırdığını ya da ne zaman ele geçirebilecek olursa, onlara bunun ödemesini yaptırır ve bu aldıklarını paylaştırdığı gün hak eden kimselere verir.

 

Şafii dedi ki: Eğer hak sahipleri, ölmüş iseler, onu (malı), -fakir olsunlar, zengin olsunlar- mirasçılarına öder, çünkü onlar bu malı başkalarına verdiği gün hak etmişlerdi ve o gün onlar bunu almayı hak edenler idiler. Eğer paylaştırmayı üstlenen kişi, bunun valisi / sorumlusu olmayıp mal sahibinin kendisi ise ve bir şeyler verdiği kimselerin birilerinin pay hak edenlerden olmadığını öğrenirse, şayet bunlara yoksulluk, fakirlik, borçluluk ya da yolcu oldukları için vermiş olup onların köle olduklarını görürse yahut da onların kendilerine zekat verdiği esnada (belirttikleri) halde olmadıklarını tespit ederse, onların aleyhine rücu edip onlardan verdiğini geri alır ve ehil olanlara paylaştırır. Eğer bunlar ölmüş yahut iflas etmişlerse, bu hususta iki görüş vardır:

 

Bir görüşe göre; onun tazminatını kendisi öder ve hak sahiplerine verir.

Bu kanaatte olan şunu da söyler: Zekatın sahibi onu hak sahiplerine vermekle yükümlüdür. Onu hak edenlere ödemediği sürece bu sorumluluğundan kurtulamaz. Tıpkı böyle bir şeyin onu ödemekle yükümlü olduğu bir şeyden kurtaramadığı gibi. Valiye (dağıtmakla görevli olan yetkiliye) gelince, bu kişi, zekatı almak hususunda da hak sahiplerine vermek hususunda da emindir. Nitekim zekat vermekle mükellef olanın, bunu valiye vermesi halinde, tazminat ödemesinin söz konusu olmadığını ve zekatı ona ödemekle sorumluluktan kurtulduğunu görüyoruz.

 

İkinci görüşe göre; zekat sahibi, ictihadına binaen onu paylaştıracak olursa, tıpkı vali / sorumlunun tazminatını ödemediği gibi tazminatla yükümlü olmaz.

 

Dedi ki: Bir adama, gazaya çıkmak şartıyla zekatını verse yahut da bir beldeden bir diğerine gitmek şartıyla verse, her ikisi de bir yere gitmeyecek olurlarsa, onlara verdiklerini geri alır ve benzer bir surette çıkmak isteyen başka kimselere verır.

 

Sonraki için tıkla:

 

ZEKATIN PAYLAŞTIRILMASINA DAİR AYRINTILAR