ŞAFİİ el-UMM

CENAİZ

 

NAMAZA VEYA ORUCA BAŞLAYAN BİR KİMSE'NİN BUNLARI TAMAMLAMADAN BIRAKMASININ HÜKMÜ VE BU HUSUSTAKİ İHTİLAFLAR

 

Bu konu nüshalarda yer almıyor. Konuyla doğrudan alakası da yok, usule ait bir tartışmadır, ancak imam'ın görüşlerini kapsamaktadır.

 

Bize Rebi' anlattı ki: İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bir kimse ramazan orucu, kaza orucu, adak orucu veya bir tür kefaret orucu gibi farz bir oruca yahut vaktinde ya da kaza olarak farz bir namaza, adak namazına, tavaf namazına başlarsa, oruç tutma ve namaz kılma gücü bulunduğu sürece orucu bozamaz, abdesti bozulmadığı sürece de namazı bırakamaz. Eğer anlattığım türden veya benzeri bir mazereti olmadan bilerek başladığı orucu bozar veya başladığı namazı yanda bırakırsa, bize göre müfsit bir günahkardır. Allah doğrusunu daha iyi bilir. Bozduğu oruca ve yanda bıraktığı namaza yeniden dönüp eksiksiz iade etmelidir. Yine yanılmak (sehiv) veya abdestin bozulması gibi herhangi bir mazeretten dolayı orucu bozar ve namazı yanda bırakırsa orucunu veya namazını eksiksiz şekilde kaza etmesi gerekir. Aradan uzun zaman geçsin veya kısa zaman geçsin bundan başkası onun için helal olmaz.

Meselenin aslı şudur: Bir kimse henüz başlamamışken bir namazı veya orucu terk edemiyorsa, eğer bunlara başladıktan sonra tamamlamadan terk ettiğinde dönüp kaza etmekle yükümlü oluyorsa, onları yanda bıraktığı zaman dönüp tamamıyla iade etmek zorundadır. Çünkü bunlara başladıktan sonra tamamlamazsa o ibadetler oldukları gibi kalırlar. Çünkü bu ibadetler ona farzdır ve o da bu farzı, olduğu gibi yerine getirmemiş olur.

 

Namaz kılan bir kimsenin tamamlamak zorunda olduğu namaz, farz namazdır. Yine oruç tutan birinin tamamlamak zorunda olduğu oruç da farz oruçtur. Namaza başlarken niyetle birlikte başlayarak namaza girer. Eğer namaza giriş tekbirini getirirken farz olan namaza niyet getirmezse veya oruca başlarken farz olan oruca niyet etmezse farz olan namazı da, orucu da geçerli olmaz. Bu hususta dediklerimin delili sünnet veya hadistir. Bu hususta farklı görüş dile getiren bir ilim ehlini de bilmiyorum.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bir kimse nafile bir namaza veya tavafa ya da oruca başlarsa bir mazereti olmaksızın çıkmamasını severim. Mazeret derken kişinin farz ibadetten çıkmasına sebep olan yanılma (sehiv), takatsizlik veya namaz kılarken abdestin bozulması gibi mazeretleri kastediyorum. Eğer mazeretli veya mazeretsiz bu ibadetlerden birini [farz olmayanı] yanda bırakırsa, tekrar dönüp bu ibadeti tamam olarak yerine getirmesini severim. Ama dönüp iade etmesi bana göre zorunlu değildir. Doğrusunu Allah herkesten daha iyi bilir.

 

Eğer biri dese ki: "Farz olanlarında dönüp tamamlamak zorunluyken nafile bir oruca, namaza veya tavafa başladıktan sonra bunları yanda bırakan kimse niçin dönüp onları tamamlamasın?" İnşaallah ona şöyle denir: Bu hususta farz ile nafilenin birbirinden farklı olmasından dolayı.

Biri dese ki: "Bu sayılan ibadetlerin farz olanları ile nafile olanlan niçin bu hususta birbirinden farklı oluyor?"

 

Ona -inşaallah- şöyle denir: Şu hususta bir ihtilafyoktur. Farz ibadetlerle nafile ibadetler başlamadan önce ve bittikten sonra birbirlerinden farklı durumlar gerektirirler.

Eğer biri derse ki: "Nerede bu farklılıklar?"

 

Ona şöyle denir: Sana göre, bir kimseye bir ibadet farz olursa bu ibadete başlamadan önce onu terk etmesi caiz midir?

Eğer, "hayır" derse, ona şöyle denir: "Sence nafile ibadete başlamadan önce onu terk etmek caiz midir?"

"Evet" derse, ona şöyle denir: "Sence farz ibadet ile nafile ibadet, başlamadan önceki halleri itibanyla birbirinden farklı mıdır?"

Şayet, "evet" derse, ona şöyle denir: "Bir kimseye farz olan oruç ve namazın geçerli olması için, kendisine farz olan namazın ve kendisine farz olan orucun kendisine niyet etmemesi geçerli midir?"

 

Eğer, "evet" dese ve şöyle devam etse: "Eğer böyle yaparsa bunların hiçbiri geçerli olmaz."

O zaman ona şöyle denir: "Bir kimse nafile namaza veya nafile oruca başlarken bunların kendisine ne nafile niyetini ne de farz niyetini getirmese söz konusu ibadet nafile sayılır mı?"

Eğer, "evet" derse, ona şöyle denir: "Şu halde bir kimse ayakta namaz kılmaya gücü yettiği halde oturarak veya yanı üzere yatarak ve seferde de binek sırtında ve binek nereye dönerse dönsün işaretle namaz kılabilir mi?" "Evet" derse, ona denir ki:

"Farz namazı da böyle kılması caiz midir?" "Hayır" derse, şöyle denir:

Farz ve nafile ibadetlerin başlanınadan önceki halleri itibariyle, başlangıçları itibarıyla ve başlandıktan sonraki halleri itibarıyla hem bize göre, hem sünnete göre, üstelik sünnetten delilli olmak üzere farklı olduklarını gördün mü? Ayrıca ilim ehlinden bu hususta farklı düşünen birini de bilmiyorum. [Eğer bazılarının cenaze namazı bozulursa veya eksik kılınırsa kazası gerekmez. Çünkü birileri tamamen cenaze namazını kılmışsa farz-ı kifaye, yerine getirilmiş olur. Bu bakımdan diğer namazlara benzemez.]

 

Sonraki için tıkla:

 

İHTİLAFLI BİR KONU