İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
EBU CA'FER el-VASIK'IN
VEFATI
El-Mu'tasım'ın
oğlu el-Vasık Billah Ebu Ca'fer Harun bu yılın Zilhicce ayının bitmesine altı
gün kala (yaklaşık 10 Ağustos 847)'de istiska hastalığından vefat etmişti.
Tedavi için ısıtılmış bir tandırın içine oturtulmuş ve gerçekten hastalığı
biraz da olsa hafiflemişti. Ertesi gün bu tandırın daha çok ısıtılmasını
emretmesi üzerine tandır bir hayli ısıtılmıştı. Birinci gün oturduğundan çok
daha fazla oturmuş, ama tandır sıcak gelince oradan bir sedye ile çıkarılmıştı.
Bu sırada yanına Ahmed b. Ebi Du'ad, Muhammed b. Abdülmelik ezZeyyad ve Ömer b.
Ferec gelmişlerdi. Sedyede uzanıp dururken vefat etmiş, fakat vefat ettiğini
hemen anlayamamışlardı, ancak birden başı sedyenin kenarına çarpınca öldüğünün
farkına varmışlardı. Başka bir rivayette ise, Ahmed b. Ebi Du'ad, el-Vasık
öldüğü sırada gözlerini kapatmış, ölmeden önce ise şu beyitleri söyleyip
durduğunu anlatmıştır: ''Ölüm insanlar arasında ortak bir özelliktir.
Ondan
ne halktan biri, ne de hükümdar kurtulabilir. Yokluk çekenlerin fakirlikleri
onlara zarar vermemiştir; Zenginlerin de malları onları ölümden
kurtaramamıştır.''
Anlatıldığına
göre ölmeden evvel üzerinde uzandığı yatakların ve sergilerin kaldırılmasını
emretmiş, sergiler dürülüp katlanınca yanağım yere toprağa yapıştırıp şöyle
demeğe başlamıştı: "Ey mülkü ve hükümranlığı zeval bulmayan Allah! Mülkü
ve hükümdarlığı sona erip zeval bulana merhamet eyle."
Ahmed
b. Muhammed el-Vasıki şöyle anlatır:
"Halife
el- Vasık ölüm hastalığına tutulduğu sırada, henüz ölümü gelip çatmadan önce
yanında bulunanlar arasında idim. Ben ve adamlarından bir grup yanında ayakta
duruyorduk. Birbirimize şöyle dedik: ''O'nun ne zaman öleceğini bir
bilseydik.'' yanına yaklaştım, tam başucuna vardığım sırada birden gözlerini
açtı, korkumdan öleyazdım. Hemen geriye döndüm, fakat dönerken kılıcımın
kabzası mecliste bulunanlardan birisine takıldı, yuvarlandım, neredeyse
kılıcımın ucuyla yaralanıyordum. Hemen toparlanıp durduğum yere döndüm.
Nihayet
vefat etti, üzerini örttük, sonra hizmetçileri gelip altındaki yatakları
aldılar. Diğer taraftan yeni halifenin bey'atiyle meşgul olunmağa başlandı. Bu
arada ben de cenazenin korunması için kapıda beklemeğe başladım. Birden
içeriden bir ses işittim, kapıyı açıp içeri girdiğimde kocaman bir tarla
faresinin bahçeden girip el -Vasık' ın gözlerinden bir tanesini yediğine şahit
oldum. O anda: ''La İlahe İllallah, bu göz biraz önce açıldığında beni dehşete düşürmüştü,
korkunıdan kendi kılıcımla yaralanıp düşecektim. Şu anda ise o ürküntü ve korku
verici göz zayıf bir hayvancağız tarafından yenilmiş oldu.'' dedim.
Nihayet
gelip O'nu yıkadılar. Ahmed b. Ebi Du'ad gözüne ne olduğunu sorunca ben de
olayı olduğu gibi başından sonuna kadar naklettim, hayretlere düştü. "
Vefat
ettiğinde Ahmed b. Ebi Du'ad namazım kıldırmış, kabrine indirmişti. Başka bir
rivayette ise namazım kardeşi el-Mütevekkil'in kıldırdığı kaydedilir. el-Vas ık
HarCıniye'de Mekke yolu üzerinde defnedildi. Yine Mekke yolunda dünyaya
gelmişti. Annesi Karatıs adında bir funmüveled idi. Ölüm hastalığına düştüğünde
müneccimleri çağırıp durumu hakkında onlardan bilgiler sormuştu. Aralarında
el-Hasan b. Sehl adında bir müneccim vardı. Bu müneccimler O'nun daha elli yıl
yaşayacağını söylemişlerdi, fakat bu sözlerinden sonra ancak on gün daha
yaşayabilmişti.
el-
Vasık beyaz tenli, kırmızıya çalan bir yüzü olan, gayet güzel ve vücudu
mükemmel bir adamdı. Sol gözü biraz şişti ve üzerinde hafif bir beyazlık vardı.
Beş yıl, bir ay, beş gün hilafet sürmüş ve otuz iki yaşında (başka bir
rivayette ise otuz altı yaşında) vefat etmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
el-VASIK BİLLAH'IN
HAYATINDAN BAZI ÖRNEKLER