İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 232.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

EBU CA'FER el-VASIK'IN VEFATI

 

El-Mu'tasım'ın oğlu el-Vasık Billah Ebu Ca'fer Harun bu yılın Zilhicce ayının bitmesine altı gün kala (yaklaşık 10 Ağustos 847)'de istiska hastalığından vefat etmişti. Tedavi için ısıtılmış bir tandırın içine oturtulmuş ve gerçekten hastalığı biraz da olsa hafiflemişti. Ertesi gün bu tandırın daha çok ısıtılmasını emretmesi üzerine tandır bir hayli ısıtılmıştı. Birinci gün oturduğundan çok daha fazla oturmuş, ama tandır sıcak gelince oradan bir sedye ile çıkarılmıştı. Bu sırada yanına Ahmed b. Ebi Du'ad, Muhammed b. Abdülmelik ezZeyyad ve Ömer b. Ferec gelmişlerdi. Sedyede uzanıp dururken vefat etmiş, fakat vefat ettiğini hemen anlayamamışlardı, ancak birden başı sedyenin kenarına çarpınca öldüğünün farkına varmışlardı. Başka bir rivayette ise, Ahmed b. Ebi Du'ad, el-Vasık öldüğü sırada gözlerini kapatmış, ölmeden önce ise şu beyitleri söyleyip durduğunu anlatmıştır: ''Ölüm insanlar arasında ortak bir özelliktir.

 

Ondan ne halktan biri, ne de hükümdar kurtulabilir. Yokluk çekenlerin fakirlikleri onlara zarar vermemiştir; Zenginlerin de malları onları ölümden kurtaramamıştır.''

Anlatıldığına göre ölmeden evvel üzerinde uzandığı yatakların ve sergilerin kaldırılmasını emretmiş, sergiler dürülüp katlanınca yanağım yere toprağa yapıştırıp şöyle demeğe başlamıştı: "Ey mülkü ve hükümranlığı zeval bulmayan Allah! Mülkü ve hükümdarlığı sona erip zeval bulana merhamet eyle."

 

Ahmed b. Muhammed el-Vasıki şöyle anlatır:

 

"Halife el- Vasık ölüm hastalığına tutulduğu sırada, henüz ölümü gelip çatmadan önce yanında bulunanlar arasında idim. Ben ve adamlarından bir grup yanında ayakta duruyorduk. Birbirimize şöyle dedik: ''O'nun ne zaman öleceğini bir bilseydik.'' yanına yaklaştım, tam başucuna vardığım sırada birden gözlerini açtı, korkumdan öleyazdım. Hemen geriye döndüm, fakat dönerken kılıcımın kabzası mecliste bulunanlardan birisine takıldı, yuvarlandım, neredeyse kılıcımın ucuyla yaralanıyordum. Hemen toparlanıp durduğum yere döndüm.

 

Nihayet vefat etti, üzerini örttük, sonra hizmetçileri gelip altındaki yatakları aldılar. Diğer taraftan yeni halifenin bey'atiyle meşgul olunmağa başlandı. Bu arada ben de cenazenin korunması için kapıda beklemeğe başladım. Birden içeriden bir ses işittim, kapıyı açıp içeri girdiğimde kocaman bir tarla faresinin bahçeden girip el -Vasık' ın gözlerinden bir tanesini yediğine şahit oldum. O anda: ''La İlahe İllallah, bu göz biraz önce açıldığında beni dehşete düşürmüştü, korkunıdan kendi kılıcımla yaralanıp düşecektim. Şu anda ise o ürküntü ve korku verici göz zayıf bir hayvancağız tarafından yenilmiş oldu.'' dedim.

Nihayet gelip O'nu yıkadılar. Ahmed b. Ebi Du'ad gözüne ne olduğunu sorunca ben de olayı olduğu gibi başından sonuna kadar naklettim, hayretlere düştü. "

Vefat ettiğinde Ahmed b. Ebi Du'ad namazım kıldırmış, kabrine indirmişti. Başka bir rivayette ise namazım kardeşi el-Mütevekkil'in kıldırdığı kaydedilir. el-Vas ık HarCıniye'de Mekke yolu üzerinde defnedildi. Yine Mekke yolunda dünyaya gelmişti. Annesi Karatıs adında bir funmüveled idi. Ölüm hastalığına düştüğünde müneccimleri çağırıp durumu hakkında onlardan bilgiler sormuştu. Aralarında el-Hasan b. Sehl adında bir müneccim vardı. Bu müneccimler O'nun daha elli yıl yaşayacağını söylemişlerdi, fakat bu sözlerinden sonra ancak on gün daha yaşayabilmişti.

 

el- Vasık beyaz tenli, kırmızıya çalan bir yüzü olan, gayet güzel ve vücudu mükemmel bir adamdı. Sol gözü biraz şişti ve üzerinde hafif bir beyazlık vardı. Beş yıl, bir ay, beş gün hilafet sürmüş ve otuz iki yaşında (başka bir rivayette ise otuz altı yaşında) vefat etmişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

el-VASIK BİLLAH'IN HAYATINDAN BAZI ÖRNEKLER