İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
AHMED b.
NASR b. MALİK el-HUZAİ OLAYI
Daha
evvel kendisinden söz ettiğimiz ve Abbasoğulları'nın nakiplerinden birisi olan Malik
el-Huzai'nin torunu olan Ahmed b. Nasr bu yıl içinde bazı adamlarıyla birlikte
Bağdat'ta isyana teşebbüs etmişti.
Ahmed
b. Nasr'ın yanına İbn Main, İbn ed-Devraki ve Ebu Züheyr gibi muhaddisler gelip
gider, onunla ilişkiler kurarlardı; çünkü o Kur'an'ın mahluk olduğunu
söyleyenlere karşı idi ve bu konuda sözünü hiç esirgemez, Halife el- Vasık'a
karşı gayet ağır sözler söylerdi. Hatta Vasık'ın adı zikredildiği zaman şöyle
derdi: "Bu domuz herif, şu kafır adam şöyle şöyle yaptı. .. " Yine Ahmed
b. Nasr'ın yanına ''EbU Harun eş-Şeddah'' ve ''Talib'' ismiyle bilinen iki kişi
gizlice gelip giderlerdi. Bu iki adam ve arkadaşları halkı Ahmed b. Nasr'a
marufu emredip, münkerden alıkoymak üzere bey'at etmeğe davet etmiş ve bu
davete katılanlara birer dinar da hediye dağıtmışlardı. Bunlar 3 Şaban perşembe
gecesi davul çalarak toplanıp sultana karşı isyan etmeğe karar vermiş ve bu
konuda sözleşmişlerdi.
EbU
Harun ile Talib'den birisi Bağdat'ın doğusunda, öbürü de batısında
oturuyorlardı. Bunlara uyan Eşrasoğulları'ndan iki kişinin kararlaştırılandan
bir gün önce, yani çarşamba gecesi içki içtikleri, o gece sokağa çıkıp davul
çaldıkları ve halkı isyana davet ettikleri, ancak kendilerine hiç kimsenin
kabet etmediği kaydedilmektedir. O sırada Bağdat emniyet görevlisi olan İshak
b. İbrahim şehirde bulunmuyordu. Vekili olan kardeşi Muhammed b. İbrahim durumu
öğrenmek üzere bunlara adam gönderip sorguya çekmiş, fakat hiç kimseyi
bulamamışlardı. Yaptığı soruşturmalar neticesinde kendisine hamamda ''tek gözlü
İsa'' diye bilinen bir adamdan söz edilir. Muhammed b. İbrahim bu tek gözlü
adamı çağırıp onu konuşturur ve bu da Eşrasoğulları ve Ahmed b. Nasr aleyhinde
bilgi verir. Bu arada ismi zikredilenlerden bazıları da yakalanmış, bunların
yanı sıra Talib ve Ebu Harun da gözaltına alınmışlardı. Eşrasoğulları'nın
evleri arandığında burada iki yeşil sancak bulunduğu görülmüştü. Sonra Ahmed b.
Nasr'ın hizmetçilerinden birisi yakalanıp konuşturulmuş, aynen tek gözlü
İsa'nın verdiği ifadeye benzer bir ifade verdiği görülmüştü. Bunun üzerine
emniyet görevlisi Muhammed b. İbrahim, Ahmed b. Nasr'ın getirilmesini ister ve
o sırada hamamda olan Ahmed b. Nasr yakalanıp getirilir. Sonra evi aranır,
ancak evinde herhangi bir silah yahut isyana delil olabilecek bir alete
rastlanmaz. Muhammed b. İbrahim bu suçluları alır, hepsini prangaya ve
kelepçelere vurarak çıplak katırların sırtına bindirip elVasık'ın yanına
Samerra'ya götürür. Bunların geldiklerini haber alan Halife elVasık derhal bir
meclis toplamış, bu mecliste Ahmed b. Nasr'ın öldürülmesine karşı olan Ahmed b.
Ebi Du'ad da yer almıştı. Ahmed b. Nasr el-Vasık'ın huzuruna getirildiğinde el-
Vasık yaptıklarından hiç söz etmeksizin ona sadece şu soruyu sormuştu:
"Kur'an hakkında ne dersin?" Ahmed bu soruya:
"Allah'ın
kelamıdır." diye cevap vermişti. Öldürülmekle tehdit edilince bunu son
derece tabii karşılamış ve hiç de endişelenmeden soğukkanlılığını korumuştu.
Sonra aralarındaki konuşma şöyle devam etmişti:
el-Vasık:
-
Peki Kur'an mahltik mudur? Ahmed b. Nasr:
-
Allah'ın kelamıdır. el-Vasık:
-
Peki Rabbin hakkında ne dersin, kıyamet gününde O'nu görebilecek misin?
Ahmed
b. Nasr:
-
Ey Müminlerin Emiri! Resulullah (-sav-)'dan bize gelen haberlere göre şöyle
buyurur: ''Kıyamet gününde dolunayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz.''
Rabbimizin görünmesinde şüpheye düşmeyin. Bizim elimizde Süfyan'ın merru olarak
naklettiği bir hadisi vardır. Mümin olan Ademoğlunun kalbi, Rahman'ın iki
parmağı arasındadır. Resulullah (-sav-) şöyle dua ederdi: ''Ey kalpleri ve
gözleri çevirip duran Rabbim, kalbimi ve dinimi sabit tut. (Dinimi korumama
yardım et.)''
Bu
arada İshak b. İbrahim: "Bak bak, ne diyor!" der, bunun üzerine Ahmed
b. Nasr: "Sen bana böyle öğrettin." diye cevap verir. İshak b.
İbrahim son derece korkar ve: "Ben mi sana bunları öğrettim?" diye
karşılık verir.
Ahmed
de: "Evet, bana bunları sen böyle emrettin ve onunla halka nasihat etmemi
söyledin, ben de yaptığın bu nasihat ile Resulullah (-sav-)'ın hadisine mutabık
kaldım." Bunun üzerine el-Vasık etrafindakilere şöyle sorar: "Bu adam
hakkında ne dersiniz?" O sırada Bağdat'ın batı kesiminin kadısı olan
Abdurrahman b. İshak: "Allah seni yüceltsin ey Müminlerin Emlri! Bu adamın
kanı helaldir." şeklinde cevap verir.
İbn
Ebi Du'ad'ın bazı adamları ise: "Bana bunun kanını içir." şeklinde
konuşurlar. İbn Ebi Du'ad'a gelince; O'nun bu olaydan dolayı öldürülmesini
istemez ve şöyle der: "O kMirdir, fakat tövbe etmesi istenebilir ve belki
bundan vazgeçer. Olabilir ki biraz aklında da eksiklik vardır." el-Vasık
ise şöyle der: "Eğer benim O'nu öldürmek üzere kalktığımı görürseniz hiç
kimse buna müdahale etmesin." Sonra Amr b. Ma'dikerib'in kılıcını istetir
ve kılıcı eline alarak evin ortasında bir minber üzerinde bulunan Ahmed b.
Nasr'ın üzerine yürür, boynuna bir darbe vurur, sonra başı üzerine bir darbe
daha indirir. Arkasından Sıma ed-Dımaşki boynunu vurur ve başım keser. Sonra
el-Vasık elindeki o keskin kılıcı karmna vurup saplar, daha sonra da ceset
Bağdat'a götürülüp orada asılır, başı da Bağdat'a gönderilerek bir yere asılıp
yanına bekçiler dikilir. Kulağına asılan bir kağıtta şunlar yazılmıştır: ''Bu
kafir, müşrik ve sapık Ahmed b. Nasr'ın başıdır.'' Ayrıca Ahmed b. Nasr'ın
adamları sürekli olarak takibata uğramış ve hapishanelere atılmışlardı.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Halife
el- Vas ık bu yıl içinde haccetmeyi arzu etmiş ve yolları iyice ıslah etmek
için Amr b. Ferec'ı görevlendirmiştİ. Amr b. Ferec Mekke yolunu kontrol edip
geri dönünce yollarda suların az olduğunu haber vermiş, gerekli tedbirler
alınmak üzere işe başlanmıştı.
Bu
yıl içinde yine Ca'fer b. Dinar Yemen'e vali tayin edilmiş, Şaban ayında
hareket ederek yanında bulunan dört bin atlı ve bin yaya ile birlikte hac
görevini de yol üzerinde ifa ettikten sonra Yemen'e varmıştı. Yine bu yıl
içinde hırsızlar Darü'ı-Amme'deki beytülmalin bulunduğu evin etrafım kazıyıp
oradan kırk iki bin küsur dirhem ve bir miktar da dinar alıp kaçmışlardı. Ancak
bunlar takibata uğratılmış ve bir müddet sonra yakalanmışlardı.
Yine
bu yıl Haricilerden Muhammed b. Abdullah es-Sa'lebi on üç adaİnı ile birlikte
Diyar-Rabi'a'da isyan etmiş, Musul harp işleriyle görevli olan Ganim b. Ebi
Müslim b. Ahmed et- Tüsi yine on üç kişilik bir kuvvetle üzerlerine yürüyüp
onlardan dört kişiyi öldürmüş ve reisleri olan Muhammed b. Abdullah'ı esir
alarak Samerra'ya göndermiş, adı geçen orada hapsedilmiştİ.
Yine
bu yıl içinde Vasif et-Türki Isfahan ve Fars bölgesinden dönüp civarda bir sürü
fitne ve fesat çıkaran Türkler üzerine yürüyerek onları bertaraf etmişti. Vasif
et-Türki oraya vardığında yanında aralarında bazı küçük çocukların da bulunduğu
beş yüz kadar adam vardı. Bunlar hapsedilmiş ve bu yaptıklarından dolayı
mükafat olarak Vasif et-Türki'ye yetmiş beş bin dinar ve bir kılıç verilmişti.
Bu
yıl içinde Müslüman orduları İspanya'da müşrikler üzerine hücuma geçip,
Cillikıye (Galicia) üzerine yürüyüp orada birçok kafiri öldürmüş, birçok esir
almış, ganimetler ele geçirmiş ve Uyon (Lyons) üzerine yürüyerek şehri
mancımklarla muhasara altına almışlardı. Uyon halkı korkunca şehri terk edip, kaçıp
gitmişler ve Müslümanlar da birçok ganimet ele geçirmişlerdi. Geri kalanları
şehirden çıkarıp suru yıkmak istemişlerse de yıkmaları mümkün olmamış, nihayet
oradan ayrılmışlardı. Sur gerçekten son derece güçlü olup on yedi zira eninde
idi. Yine de surda bir sürü gedik açılmıştı.
Bu
yıl içinde Müslümanlarla Bizanslılar arasında karşılıklı esir mübadelesi
olmuştu. Müslümanlar Tarsus'a bir günlük mesafede olan el-Lümis (Lamos) nehrine
gelmişlerdi. Halife el-Vas ık Bağdat ve diğer yerlerden satın aldığı Bizanslıları
toplayıp Ahmed b. Said b. Müslim b. Kuteybe el-Bahili komutasında SuğUr ve
Avasım Bölgesi'ne göndermiş, ayrıca yardım etmek üzere yanına Hakan el-Hadim'i
de katmış ve onlardan Müslüman esirlere bazı sorular sorup imtihan etmelerini
istemişti. Kur'an'ın mahluk olduğunu, Cenab-ı Allah'ın ahiret gününde
görülmeyeceğini söyleyenlerin kurtarılmasını ve ayrıca bu gibilere birer dinar
hediye verilmesini, böyle söylemeyenlerin ise Bizanslıların elinde terk edilip
kurtarılmamalarını emretmişti.
231'inci
yılın Aşure Günü gelip çatınca Müslümanlar yanlarında bulunan esirlerle nehrin
kenarına, Bizanslılar da ellerindeki Müslüman esirlerle nehrin öbür yakasına
gelmişler ve nehir iki grup arasında kalmıştı. Müslümanlar bir Rum esirini
bırakıp onlardan bir Müslüman esiri serbest bırakmalarını istiyorlar, böylece
her iki esir gelip nehrin ortasında karşılaşıyor ve her biri kendi
yurttaşlarının yanına gidiyordu. Kendi esirleri yanlarına vardığında
Müslümanlar tekbirler getiriyorlar, Rumlarınki yanlarına vardığında ise bağırıp
çağırıyorlardı. Böylece bütün esirler bu yolla karşılıklı değiştiriliyordu.
Müslüman esirlerin sayısı dört bin dört yüz altmış idi, kadın ve çocuklardan da
sekiz yüz kadar kişi vardı. Zimmilerden de yüz kadar kişinin olduğu kaydedilir.
Nehrin yüzülerek geçildiğini kaydeden rivayetler olduğu gibi nehir üzerinde bir
köprünün olduğu ve esirlerin bu köprüden geçtikleri şeklinde rivayetler de
vardır.
Bu
şekilde esir mübadelesi bittikten sonra Ahmed b. Said b. Müslim el-Bahili kış
seferine çıkmış, fakat İslam ordusunu müthiş bir kar ve yağmur
karşılayıvermişti. Bu arada iki yüz kadar Müslüman asker şehit olmuş ve bir o
kadarı da esir düşmüştü. Bu arada nehirde de birçok kişi boğulmuştu. Bundan
dolayı Halife el-Vasık Ahmed b. Said'in aleyhinde bir hayli konuştu. Bu sefer
sırasında bir Bizans kumandam Ahmed b. Said ile görüşmek üzere gelmiş,
Müslümanların ileri gelenleri Ahmed'e şöyle demişlerdi: "Bizim
askerlerimiz yedi bin civarındadır, sakın ondan korkmayasın. Eğer onu bu
şekilde karşılar ve korkmadığım gösterip de onların ülkesi üzerine yürürsen
mutlaka zafer elde edilir." Ahmed bu tavsiyelere aynen uymuş ve bu
seferinde bin büyük baş, on bin kadar da koyun ele geçirmişti. Ancak merkeze
geri döndüğünde Halife elVasık O'nu görevinden azletmiş ve yerine
Cemaziyelevvel ayında Nasr b. Hamza el-Huzai'yi tayin etmişti.
Bu
yıl içinde el-Hasan b. Hüseyn Taberistan'da vefat etmişti.
Bu
yılda İfrikiyye'de(Tunus ve civari) Ağlebilerden Ahmed b. Ağleb ve kardeşi
Muhammed b. Ağleb arasında çatışmalar meydana gelmişti. Ahmed'in yanında
bulunan bir grup Muhammed'in sarayına hücum ederek O'nu bertaraf etmek
istemişler, ancak Muhammed b. Ağleb'in adamları sarayın kapısım kapatıp
çarpışabildikleri müddetçe çarpışıp durmuşlardı. Nihayet aralarında sulh
akdederek bu işi bitirmişler, Ahmed'in şöhreti artıp yönetimle ilgili bütün
daireleri ve divanları kendi yanına naklettirmiş, Muhammed'in ise isminden
başka emirliğinin hiç bir etkisi kalmamıştı. Kardeşi Ahmed böylece bütün
emirlik görevini üstlenmiş bulunuyordu. Bu durum 232'nci yıla kadar devam
etmiş, bu arada amcasının oğullarından ve ona bağlı kölelerden bir grup
Muhammed'e bağlamnca kardeşi Ahmed ile savaşmış, galip gelerek O'nu ülkenin
doğu tarafına sürgün etmiş ve bütün İfrikiyye yönetimini kendi eline almıştı. Bu
arada kardeşi Ahmed de gittiği Irak'ta vefat etmişti.
Yine
bu yıl içinde, seksen yaşında iken, ''İbn el-A'rabi'' diye meşhur olan Ebu
Abdullah Muhammed b. Ziyad vefat etmişti.
Ali
b. Rıza'nın kız kardeşi Ümmü Ebiha binti Musa b. Ca'fer bu yılda vefat
edenlerden idi. Yine bu yılda şarkıcı Muharib ile el-Esmai'nin ravisi Ebu Nasr
Ahmed b. Hatim ile Amr b. Ebi Amr eş-Şeybani ve yine bu yılın Zilhicce ayında
meşhur nahiv alimi ed-Darir Muhammed b. Sa' dan vefat etmişlerdi. Yine bu yılda
İbrahim b. Ar'ara, Asım b. Ali b. Asım b. Suhayb el-Vasıti, tarihi bilgilere
sahip olan Muhammed b. Sellam b. Abdullah el-Cumahi el-Basri, Asım b. Amr b.
Ali b. Mukaddem Ebü Bişr el-Mukaddemi, fıkıh alimi Ebü Ya'küb Yusuf b. Yahya
el-Buvayti vefat etmişlerdi. Bu sonuncusu olan Ebu Ya'küb İmam Şafii'nin
arkadaşlarından olup Kur'an-ı Kerim'in mahluk olmadığım söylediğinden dolayı
hapsedilmiş salih bir kimse idi. Yine hadis hafızlarından olan Harun b. Ma'rM el-Bağdadi
de bu yılda vefat etmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRETİN İKİ YÜZ
OTUZ İKİNCİ YILI OLAYLARI (M. 846-847)
NUMEYROĞULLARIYLA YAPILAN SAVAŞ