|
İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
ME'MUN'UN HASTALANMASI
ve VASİYETİ
Bu
yılda, 13 Cemaziyelahır (6 Temmuz)'da Me'mun ölümle neticelenen hastalığına
yakalandı.
Me'mun'un
hastalık sebebini Sa'd b. el-AlIM şöyle anlatıyor:
"Bir
gün Me'mun beni yanına çağırdı; huzuruna geldiğimde Bezendon (Pozantı) çayı'nın
kenarında oturuyordu, sağ tarafında el-Mu'tasım vardı ve beraberce ayaklarını
suya sarkıtmışlardı. Me'mun benim de ayaklarımı suya sarkıtmamı istedi ve bana:
''Bu suyu tat, acaba bundan daha tatlı veya daha saf ve daha soğuk bir su
gördün mü?'' dedi. Ben de emrine uyarak ayaklarımı sarkıttım ve kendisine, hiç
bir zaman böyle bir su görmediğimi söyledim. Bunun üzerine Me'mun: ''Bu suyu
içmek için önce hangi şeyi yemek daha uygun olur?'' diye sordu. Ben:
''Müminlerin Emiri daha iyi bilir.'' diyerek karşılık verdim. Me'mun: ''Taze
hurma yemek daha iyi olur.'' dedi.
Me'mun'un
bu husustaki konuşmasını sürdürdüğü bir sırada posta hayvanlarının gem sesleri
duyuldu. Tam bu sırada yan tarafıma baktığımda, içlerinde kıymetli hediyeler
bulunan heybeleri taşıyan posta katırlarını gördüm. Me'mun bir hizmetçisine
dönerek: ''Gelen bu hediyelerin içerisine iyice bak ve taze hurma bulursan
onları al ve getir.'' dedi. Me'mun'un emri üzerine giden hizmetçi, sanki yeni
toplanmış gibi taze olan iki sepet hurma getirdi. Me'mun bu durum karşısında
Allah'a karşı şükrünü izhar ederken yanında bulunan bizler de hayretler
içerisinde kalmıştık. Nihayet hurmayı yedikten sonra üzerine bu sudan içtik, fakat
hepimiz istisnasız humma hastalığına yakalandık. İşte Me'mun'un ölümü bu
hastalıktan oldu. el-Mu'tasım'ın hastalığı ise Irak'a girinceye kadar sürdü. Bu
arada benim de hastalığım bir müddet devam etti.
Me'mun
hastalanınca imparatorluğun içerisinde bulunan bütün memleketlere kendisi ve
kendisinden sonra halife olacak olan kardeşi Ebu İshak (el-Mu'tasım) adına
mektuplar gönderilmesini emretti. Ayrıca kardeşi Ebu İshak el-Mu'tasım'a oğlu
Abbas'ın, fakihlerin, kadıların ve kumandanların huzurunda vasiyette bulundu.
Allah'ın varlığına ve birliğine, ayrıca Muhammed'in O'nun elçisi olduğuna
şahadet edip Allah'ın birliğini, öldükten sonra tekrar dirilmeyi, cennet ve
cehennemin varlığını ikrar ettikten, Peygamberimiz Hz. Muhammed (-sav-)'e ve
diğer peygamberlere salar ve selam getirdikten sonra vasiyetine şöyle başladı:
''Ben
şüphesiz suçunu ikrar eden bir günahkarım, Fakat bununla beraber Allah'ın
rahmet ve affını umar, azabından korkarım. Ayrıca Allah'ın affını hatırladığım
zaman O'nun merhametini daha çok umarım. Öldüğüm zaman yüzümü kıbleye çevirin
ve gözlerimi kapatın, mükemmel bir surette temizliğime itina gösterin ve
kefenimi güzel seçin. Bundan sonra, İslam nimetini size bahşettiğinden ve Hz.
Muhammed (-sav-) hususunda üzerinizdeki hakkından dolayı Allah'a çok çok hamd
edin, çünkü bizi Muhammed (-sav-) ümmetinden kılan O' dur. Bundan sonra
cesedimi teneşir tahtasının üzerinde yan tarafıma yatırın, tekfin ve yıkama
işini acele bitirin. Yaşça en büyüğünüz ve neseb bakımından bana en yakın
olanınız namazımı kıldırsın. Ayrıca namazımı kıldıracak olan kimse beş tekbir
ile kıldırsın. Sonra beni alın ve bırakılacağım çukura (kabre) getirin. Kabrime
akrabalık bakımından en yakınınız ve sevgi yönünden en samimi olanınız
indirsin.
Allah'a
çok çok hamd edin ve O'nu bol bol zikredin. Kabrimde beni sağ tarafıma yatırın
ve yönümü kıbleye çevirin. Sonra kefenimi baş ve ayak uçlarımdan çözün. Lahdimi
kapattıktan sonra kabirden çıkın ve beni amelimle baş başa bırakın. Şunu iyi
bilin ki, hiçbiriniz bana faydalı olamazsınız ve herhangi bir kötülüğü benden
uzaklaştıramazsınız. Bundan sonra kabrimin başında topluca bekleyin; hakkımda
bildiğiniz iyi bir şey varsa onu söyleyin, yine hakkımda bildiğiniz kötü bir
şey varsa bunu söylemeyip dilinizi tutunuz, çünkü ben söylediğiniz şeyler
yüzünden aranızda azap çekerim. Kabrimin başında herhangi bir ağlayıcı
bırakmayın, çünkü üzerine ağlanan kişi azap görür. Allah (C.C.) öğüt dinleyen,
yaratıklarına karşı faniliği gerekli kıldığını ve onlar için kurtuluş imkanı
olmayan ölümü takdir ettiğini düşünen kişiye merhamet etsin. Bakilikte tek olan
ve yaratıkları na faniliği takdir eden Allah'a hamdolsun.
Bundan
sonra halifeliğin verdiği şeref ve azametten dolayı içerisinde bulunduğum hale
bir bakılsın. Acaba Allah'ın emri (ölüm) geldiği zaman halifeliğin azamet ve
şerefi beni ölümden kurtarabilmiş midir? Hayır! Allah'a yemin ederim ki, aksine
halifelik yüzünden Allah hesabımı kat kat artırmıştır. Keşke Harun er-Reşid'in
oğlu ben Abdullah (Me'mun) beş er olmasaydım, hatta keşke hiç yaratılmasaydım.''
Bundan
sonra Me'mun Ebu İshak el-Mu'tasım'a şöyle dedi:
''Ey
Ebu İshak! Bana doğru yaklaş, halimden öğüt ve ibret almağa çalış.
Ayrıca
Kur'an ve İslam hakkında kardeşinin (Me'mun'un) takip ettiği yolu tut, Allah halifelik
halkasını boynuna taktığı zaman, hilafet konusunda O'nun azabından korkan ve
yapmış olduğu amel ile sırf O'nu murad eden kimse gibi hareket et. Allah'ın
sana verdiği mühlete mağrur olma, bir de bakarsın ki ölüm sana gelivermiştir.
İdaren altındaki halktan gafil olma, zira mülk onların sayesinde ve onları
koruyup haklarına riayet etmekle ayakta durur. Ayrıca onlar ve diğer
Müslümanlar hakkında Allah'tan kork ve Müslümanların menfaati bulunan bir işle
karşılaştığın zaman onu öne geç ir , onu yapılmasını arzu ettiğin diğer işe
tercih et.
İdaren
altında bulunanların güçlülerinden al ve zayıftarına ver. Her hangi bir şey
hususunda onların üzerine yük yükleme, onların birbirlerine karşı olan
haksızlıklarını hak ölçüsü içerisinde halletmeye çalış. Onları kendine
yaklaştır ve onlara karşı merhametli ol. Şu andan itibaren acele yanımdan ayrıl
ve Irak'taki halifelik sarayına git. Bölgelerinde bulunduğun bu kavimler
hakkında dikkatli ol ve hiç bir zaman onlardan gafil olma. Hürremiler ile
savaşmak için dikkat, şecaat ve metanet sahibi birisini görevlendir ve onu mal
ve askerle takviye et. Şayet onlarla yapılan savaş uzarsa, bu defa yanında
bulunan dost ve yardımcılarınla birlikte bizzat kendin de savaşa katıL. Bunu
yaparken de yapmış olduğu işten Allah'ın sevap vereceğini uman ve niyetinde
samimi olan kimse gibi hareket et.''
Bundan
biraz sonra sancısı artan ve öleceğini hisseden Me'mun, kardeşi Ebu İshak
el-Mu'tasım'ı yanına çağırdı ve şunları söyledi: ''Ey Ebü İshak! Kulları
hakkında Allah'ın hakkım yerine getireceğine ve Allah'a itaati isyana tercih
edeceğine dair Allah ve Resulüne taahhütte bulun, çünkü bizzat ben halifeliği
başkasından alarak sana teslim ettim.'' Me'mun'un bu sözüne karşı el-Mu'tasım:
''Evet, taahhütte bulunuyorum.'' karşılığım verdi. Bundan sonra Me'mun
sözlerini şu şekilde sürdürdü: ''İşte Müminlerin emiri Ali (R.A.)'nin
evladından olan bu kimseler senin amcanın oğullarıdırlar. Onlarla olan
sohbetinde iyi davran, onların kötülerini bağışla, iyilerine de hüsnükabul
göster. Her yıl yeri geldikçe onlara ihsanda bulun, zira onların senin üzerinde
çeşitli yönlerden yerine getirmen gereken bir takım hakları vardır.
Rabb'inizden tam manasıyla korkunuz ve Müslümanlar olarak ölmeğe çalışınız.
Allah'tan korkunuz ve O'nun için amelde bulununuz. Yapmak istediğiniz bütün
işlerde Allah'tan korkunuz. Sizi ve kendimi Allah'a emanet eder, Allah'tan
geçmiş günahlarımın bağışlanmasını isterim; çünkü O günahları bağışlayandır ve
günahlarıma karşı nasıl pişmanlık duyduğumu bilmektedir. Günahların büyüğünden
O'na tevekkül ediyor ve O'na dönüyorum. Kişi Allah sayesinde güçlü olur, Allah
bana yeter ve O ne güzel Vekil'dir. Allah (C.C.), hidayet ve rahmet peygamberi
olan Muhammed (-sav-)'e rahmet etsin."
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ME'MUN'UN ÖLÜMÜ,
ÖMRÜ ve ÖZELLİKLERİ