İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ DOKSAN YEDİNCİ YILI OLAYLARI (M. 812-813)
BAĞDAT'IN
KUŞATILMASI
Bu
yıl Tahir, Herseme ve Züheyr b. el-Müseyyeb, Emin'i Bağdat'ta muhasara ettiler.
Züheyr b. el-Müseyyeb ed-Dabbi, Kelvaza Bataklığı'na geldi ve burada hendekler
kazıp küçüklü büyüklü mancımklar kurdu. Züheyr askerlerin Tahir ile savaştığı
günlerde dışarı çıkar, küçük mancımklar atar ve tacirlerin mallarından öşür
alırdı. Bu yüzden halk O'nu Tahir'e şikayet etti. Herseme de Bin Nehri'ne geldi
ve burada hendek kazıp sur inşa etti. Ubeydullah b. el-Vaddah ise Şemmasiye'ye
geldi. Tahir de Enbar Kapısı üzerinde bulunan Bustan mevkiine indi.
Tahir'in
Bustan mevkiine gelmesi Emin'i korkuttu, bu yüzden Emin elinde bulunan bütün
malları dağıttığı gibi hazinelerde bulunan değerli eşyanın satılmasını, altın
ve gümüş kapların para haline getirilip taraftarları arasında dağıtılmasını
emretti. Bu arada el-Harbiyye'nin yakılmasını da buyurdu. el-Harbiyye'nin
üzerine neft yağı atılarak ateşe verildi ve bu yüzden orada pek çok kimse
öldürüldü.
Said
b. Malik b. Kadim, Tahir'in himayesine girmek istedi, bunun üzerine Tahir O'nu
Dicle ve havalisi ile çarşı pazar işlerini idare ile görevlendirdi. Ayrıca O'na
hendekler kazmasını, eline geçirdiği bütün geçitlere duvarlar ördürmesini
emredip mal ve adamlarla destekledi. Bu yüzden Bağdat'ta büyük çapta yıkıntı ve
tahribat meydana geldi, evler yerle bir edildi. Bu arada Emin, Salih Kasrı ile
Dicle sınırına kadar olan Süleyman b. el-Mansur Kasrı'nı, Ali Efrahmerd'e
bıraktı. Ayrıca evlerle geçitlerin yakılması ve mancımklar atılması hususunda
ısrarda bulundu. Tahir de aynı şekilde hareket etti. Aynı zamanda Enbar yolu
ile Küfe Kapısı'ndan ve buralara yakın olan yerlerden varoş halkına elçiler
gönderdi. İsteklerini kabul edenleri korumak için bulundukları yerlere
hendekler kazdırdı, isteklerine karşı koyup kabul etmeyenlere ise savaş açıp
evlerini yaktı. Böylece Bağdat terkedilmiş bir harabe halini aldı. Bağdat'ın bu
halini Hüseyn el-Hali' bir şiirle dile getirdi.
Tahir
kendisine karşı koyan varoşları, Medinetü'l Mansur'u, Kerh ve elHuld
çarşılarım, ''ahdini bozanların yeri'' manasına gelen ''daru'n-neks''
ifadesiyle adlandırdı. Ayrıca kendisine katılmayan Haşimoğulları'nın,
kumandanların ve başkalarının akarlarım, mallarını aldı. Böylece onlar perişan
oldular ve parçalandılar. Öyle ki, askerler zelil olup savaş yapamayacak hale
geldiler. Ancak bu zilletten işportacılar, çıplaklar, mahpus olanlar, sefiller,
yankesiciler ve sokak takımı gibi halkın mallarını yağmalayanlar kurtuldular.
Tahir
onlarla savaşmaktan yılmadı. Bu arada Salih Kasrı'nı Emin adına korumakla
görevli olan Ali Efrahmerd, himayesine girmek için Tahir'den eman istedi. Bunun
üzerine Tahir kendisine eman verdi, ayrıca Cemaziyelahir 197 (Şubat 813)'de
O'na büyük bir askeri kuvvet göndererek idaresi altında bulundurduğu yerleri
teslim etti. Yine bu sıralarda Emin'e yardım hususunda gayretli birisi olan ve
Emin'in Sahibu'ş-şurta görevini yürüten Muhammed b. İsa, Tahir'den eman
isteyerek Himayesine girmek istedi. Ali Efrahmerd ile Muhammed b. İsa'nın
Tahir'den eman isteyerek himayesine girdiklerini öğrenen Emin ölümle yüz yüze
geldi. Tam bu sırada haramilerin azgınları ile işportacılar ve askerler geldiler,
Salih Kasrı'nın içerisinde şiddetli bir çatışmaya giriştiler. Bu çatışmada
Tahir'in askerlerinden kalabalık bir grup ile kumandanlarından bir takım
kimseler öldürüldüler. Ne bundan önce meydana gelen vakalar, ne de bundan
sonraki vakalar Tahir'e bundan daha ağır gelmişti.
Bundan
sonra Tahir daha önce arazi ve akarlarını ellerinden aldığı Haşimi kumandanlara
ve diğerlerine mektuplar yazdı, onları kendisinden eman dilemeğe ve Me'mun'a
bey'at etmeğe davet etti. Bir grup Tahir'in davetini kabul etti. Bu daveti
kabul edenler arasında Abdullah b. Humeyd b. Kahtabe ve kardeşleri, Hasan b.
Kahtabe'nin oğlu, Yahya b. Ali b. Mahan ve Muhammed b. Ebi'I-Abbas et-Tai gibi
kimseler bulunuyordu. Diğerleri ise Tahir'e mektup yazarak gönüllerinin
kendisiyle beraber olduğunu bildirdiler.
Emin,
Salih Kasrı vak'asından sonra kendisini içki ve yemeğe verdi, idare işlerini de
Muhammed b. İsa b. Nehik ile Herş'e bıraktı. Fakat Muhammed ve Herş'in yanında
yer alan sefil ve fasık kimseler güçlerinin yettikleri kimseleri soyuyorlardı,
öyle ki bunlar tarafından bir benzeri bize kadar ulaşmayan bir takım kötülükler
yapıldı.
Bu
kötü durumun uzaması üzerine kudret ve kuvvet sahibi kimseler, Bağdat Şehri'ni
terk etmeğe başladılar, çünkü Bağdat'ı terk eden bir kimse mal ve can
güvenliğine kavuşuyordu. Bu zamanda Bağdat'ta bulunanların durumu, Allah'ın şu
buyruğuna benziyordu: '' ... nihayet onlarla iman etmiş olanların arasına
kapısı olan bir duvar çekilmiştir. (Öyle ki) onun içinde rahmet, dışında ise
azap vardır.'' (Hadid, 13). Bu arada bir grup kimse de hac bahanesiyle Bağdat'ı
terk ettiler. Bunun üzerine bir şair:
''Hacca
gitmek niyetinde olmadıklan halde kendilerini hacca gidiyormuş gibi
gösterdiler. Belki onların maksadı Herş'ten kaçmaktı. .. '' beytiyle başlayan bir de şiir söyledi.
Bağdatlı
gençlerden birisi de:
''Güzel
ve müreffeh hayatı kaybettiğim için Bağdat üzerine kan ağlıyorum ... ''
mısraıyle
başlayan uzun bir manzume söyledi. Ayrıca el-Cermi de bu harp esnasında
Bağdat'ta meydana gelen bütün hadiseleri dile getiren yüz elli beyte yakın uzun
bir kaside söyledi. Fakat uzun olması dolayısıyla bu kasideyi kitabıma almadım.
Rivayet
edildiğine göre, Tahir'in taraftarlarından kuvvet sahibi Horasanlı bahadır bir
kumandan bir gün savaşa çıktı ve yanlarında silah olmayan bir grup insana
bakarak taraftarlarına şöyle dedi: "Bizimle ancak durumlarını hafife alıp
kendilerini hakir gördüğümüz bu kimseler savaşacaktır." Onun bu sözü
üzerine taraftarları kendisine: "Evet, bu kimseler savaşacaktır. Fakat
onlar bir Mettir." dediler. Taraftarlarından aldığı bu cevap üzerine
Horasanlı kumandan onlara şunları söyledi: "Eğer onlar tarafından hezimete
uğratılırsanız size yazıklar olsun, çünkü siz silahlı, güçlü ve hazırlıklısınız.
Ayrıca sizde şecaat ve onların hilelerini bertaraf edecek hususlar vardır,
onların ise yanlarında ne silahları, ne de kendilerini koruyacak kalkanları
vardır."
Bundan
sonra Horasanlı kumandan onlardan iki elinde zift ile kaplanmış bir hasır tutan
ve koltuğunun altında içi taşla dolu torba bulunduran harami kılıklı birisinin
karşısına çıktı. Bu kişi Horasanlı kumandanın atmış olduğu oklardan kendisini
sipere alıyor, oklar ya hasıra, ya da hasırın yakınına isabet ediyordu. Ayrıca
bu kişi atılan okları alıp yanına bırakıyor, bu arada ''danık (para)'' diye de
bağırıyordu; yani, eline geçirmiş olduğu bu okun fiyatı bir danık demek
istiyordu. Horasanlı kumandan ok atmağa, o da toplamağa devam ettiler. Nihayet
kumandanın atacak oku kalmadı. Bundan sonra harami kılıklı adam Horasanlı
kumandanın üzerine saldırdı ve torbasından çıkardığı bir taşı sapanla atarak
isabet ettirdi. Sonra bir başka taş daha attı, az kaldı Horasanlı kumandanı
yere serecekti. Neticede hezimete uğrayan Horasanlı kumandan şöyle dedi:
"Bu adamlar pek insana benzemiyorlar."
Tahir
Horasanlı kumandanın başına gelen bu hadiseyi öğrenince çok güldü.
Hadiselerin
uzaması ve Salih Kasrı 'nda taraftarlarının öldürülmesi üzerine Tahir yakıp
yıkmak için emir verdi, bunun üzerine Dicle ile Daru'r-Rakik, Babu'ş-Şam ve
Babu'l-Kufe ile Sarat, Rabaz-ı Humeyd ve Kerhaya Nehri'ne kadar olan yerlerdeki
muhaliflerin evleri yıkıldı. Tahir'in taraftarları herhangi bir evi yıktıkları
zaman, Emin'in taraftarları yıkılan bu evin kapılarını ve tavanlarını alıp
götürüyorlardı. Emın'in taraftarlarının bu hareketi Bağdat halkına çok ağır
geldi. Onlardan bir şair bununla ilgili olarak:
''Onlar
bir evi yıktıkları zaman yıkılan evin tavanlarını alır, bir başkasının
yıkılmasını beklerdik ... ''
mısralarıyla
başlayan bir şiir söylemiştir.
Tahir
yapmış olduğu bütün bu hareketlerin Emın'i değiştirmediği kanaatine varınca
Bağdat'ta bulunan Emin'in taraftarlarının yanlarına tacirlerin, yiyecek maddesi
satanların ve başkalarının gelmesine engel olunmasını emretti, hatta bu hususta
şiddet gösterdi ve yüklü gemileri Fırat'a çevirdi. İşte bunlar halka ağır geldi
ve fiyatlar hızla yükseldi. Böylece halk sıkı bir muhasara altına girmiş oldu.
Bunun üzerine Emin emanet malların araştırılmasını ve halkın elinden mallarının
alınmasını emretti. Arkadaşlarından birisini bu işler için görevlendirdi. Bu
kimse, gece gündüz demeden halkın evlerine baskınlar yapmağa başladı. Bu da
halka ağır geldi. Bundan daha kötüsü, halk zan ve töhmetle yakalanıp
cezalandırılıyordu.
Bundan
sonra Tahir ile Emin'in taraftarları arasında Dereb el-Hıcare'de bir savaş
meydana geldi. Bu savaşta Tahir'in taraftarlarından çok miktarda insan
öldürüldü. Bundan başka Şemmasiye'de de bir savaş meydana geldi. Hatim b.
es-Sakar, çevresinde topladığı harami ve diğer kimselerle birlikte Şemmasiye'de
Ubeydullah b. el-Vaddah'a karşı çıktı. Ubeydullah'ın habersiz olduğu bir anı
yakaladılar ve üzerine hücum ettiler. Neticede Ubeydullah taraftarlarıyla
birlikte hezimete uğradı. Bundan sonra Hatim b. es-Sakar ve çevresinde
bulunanlar Şemmasiye'yi ele geçirdiler. Bu arada Ubeydullah'a yardım etmek için
gelen Herseme'yi, Emin'in arkadaşlarından tanımadığı birisi esir aldı. Bunun
üzerine Herseme'nin taraftarlarından birisi onu kurtarmak için çatışmaya
girişti ve neticede kurtardı. Ancak Herseme'nin taraftarları hezimete uğradılar
ve iki gün ailelerinin yanlarına dönemediler.
Hatim
b. es-Sakar ve çevresine toplananların yaptıklarını öğrenen Tahir Şemmasiye
üzerine bir köprü kurdurdu ve askerlerini bu köprüden geçirdi. Taraflar
şiddetli bir savaşa giriştiler, neticede Tahir'in askerleri Emin'in
taraftarlarını püskürterek Ubeydullah b. el-Vaddah'ın taraftarlarını eski
merkezlerine iade ettiler ve yirmi milyon dirhem harcanarak yapılan Emin'in
Hayzuraniye'deki evlerini de yıktılar. Ayrıca bu arada haramilerden pek çok
kimse öldürüldü. Böylece Emin'in durumu iyice sarsıldı ve mahvolacağını kesin
bir şekilde anladı. Bu sırada Emin'in itham ettiği, rezil ve sefil kimselerin
baskı yaptıkları Abdullah b. Hazim b. Huzeyme korkarak Medain'e kaçtı ve orada
ikamete karar verdi. Bir rivayete göre, Tahir O'na mektup yazmış, arazi ve
mallarına el koyacağını söyleyerek korkutmuş, bu yüzden Medain'e kaçmıştı.
Bundan
sonra Herş, muhtelif kabilelerden meydana gelen bir grupla birlikte daha önce
savaş yapılmamış olan Ceziretü'l-Abbas'a geldi. Tahir'in taraftarlarından bir
kısım kimseler de buraya geldiler ve onlarla savaşa giriştiler. Herş onlara
üstün geldi, bu yüzden Tahir taraftarlarına başka bir askeri kuvvetle yardım
etti. Bu defa Tahir taraftarı askerler, Herş ve taraftarlarına karşı şiddetli
bir saldırıda bulundular. Bu vakada Herş'in taraftarlarından pek çok kimse
boğuldu.
Meydana
gelen savaşlardan canı sıkılıp bıkan Emin, korkmağa başladı ve bir gün şöyle
dedi: "İstiyorum ki, Allah her iki tarafın tümünü kahretsin, böylece de
insanları onların elinden kurtarıp rahata kavuştursun. Her iki taraf da benim
düşmanımdır. Bunlar (kendi taraftarları) ise canımı istiyorlar." İşte
bundan sonra Emin'in durumu sarsıldı, askerleri dağıldı ve Tahir'in muzaffer
olacağını kesinlikle kabul etti.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
yıl halkla birlikte hac farizasını yerine getirme işini Abbas b. Musa b. İsa
üstlendi. Bu görevi kendisine Müminlerin Emiri Me'mun'un emriyle Tahir tevcili
etti.
Bu
sene Mü'temen b. er-Reşid ile Mansur b. el-Mehdi, Horasan'da bulunan Me'mun'un
yanına geldiler. Me'mun da kardeşi Mü'temen'i Cürcan'a gönderdi. Yine bu yıl
Endülüs'te şiddetli bir pahalılık oldu. İnsanlar günlerce aç kaldılar ve
hayatta kalabilmek için can derdine düştüler.
Bu
yıl Veki' b. Cerrah er-Ru'asi hacdan dönerken Feyd'de öldü. Ayrıca 110 (728)
yılında doğan Bakiyye b. Velid el-Hımsi, Muhammed b. Melih b. Süleyman
el-Eslemi ve yetmiş yedi yıl yaşayan Mu'az b. Mu'az Ebu'l-Müsenna el-Anberi de
bu yıl vefat ettiler.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRETİN YÜZ
DOKSAN SEKİZİNCİ YILI OLAYLARI (M. 813-814)
TAHİR'İN BAĞDAT ŞEHRİ'Nİ İSTİLA
ETMESİ