İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 187.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HARUN er-REŞİD'İN ABDÜLMELİK b. SALİH'İ TEVKİF ETMESİ

 

Bu yıl Harun Abdülmelik b. Salih b. Ali b. Abdullah b. Abbas'a öfkelendi. Bunun sebebi şu idi:

 

Abdülmelik'in Abdurrahman adında bir oğlu vardı, aynı zamanda Abdülmelik O'nun adım künyesinde kullanırdı. Abdurrahman yerinde durmayan ve çok gezinen bir karaktere sahipti. babasının katibi Kumame ile birlikte O'nu Harun'a jurnal etti ve: "Abdülmelik halife olmak istiyor ve bunu tamah haline getirdi." dedi. Bunun üzerine Harun, Abdülmelik'i yakalattı ve Fadl b. Rebi'in yanında tutukladı. Öfkelendiği bir sırada O'nu huzuruna getirtti ve: "Bu senin yaptığın bunca ihsan ve ikramları inkar etmekten ve nankörlükten başka bir şey değildir." dedi. Bunun üzerine Abdülmelik şunları söyledi: "Ey Müminlerin emiri! Şu anda pişmanlık duyuyorum, aslında ise cezayı hak etmiştim. Bu, bizi çekemeyen birinin taşkınlığıdır, çünkü o senin bana yakınlık duyguları ile gösterdiğin sevgiyi ve bana verdiğin ehemmiyeti unuttu. Ey Müminlerin Emiri! Sen Resulullah (-sav-) adına O'nun ümmetinin halifesisin ve ailesinin eminisin. Onlara düşen sana itaat etmek, nasihatini tutmak, sana düşen de onlara adil davranmak, suçlarını bağışlamak ve onların başlarına gelen hadiseler hakkında temkinli davranmaktır. "

 

Abdülmelik'in bu sözleri üzerine Harun şöyle dedi: "Dilin ile mütevazı davramyorsun, fakat kalbin ile kendini yükseltiyorsun. İşte katibin Kumame, senin bana olan kinini ve niyetinin bozukluğunu söylüyor, hele O'nu bir dinle." Bu durum karşısında Abdülmelik şunu söyledi: "Kumame size bilmediği bir haberi getirmiştir. Belki Kumame ile yüz yüze gelirsek bana iftira edemeyecek veya bilmediği bir haberi size getirdiği için bana karşı doğruluğunu ispat etmek hususunda kendisini müdafaa edemeyecektir." Bunun üzerine Harun Kumame'yi huzuruna çağırdı ve şöyle dedi: "Korkmadan ve çekinmeden konuş!" Bu vaziyet karşısında Kumame: "Evet. Abdülmelik sana karşı ahdini bozmak ve karşı koymak hususunda kararlı idi." şeklinde konuştu. Kumame'nin bu sözleri karşısında hayrete düşen Abdülmelik ise şöyle dedi: "Yüzüme karşı böyle iftira eden bir kimse arkamdan nasıl yalan söylemez?"

 

Harun er-Reşid, Abdülmelik'e: "İşte oğlun Abdurrahman da senin niyetinin bozuk olduğunu ve isyana kalkışacağım söylüyor. Eğer beni senin aleyhine delil toplamağa kalkışsaydım, oğlun Abdurrahman ile katibin Kumame'den daha adilini bulamazdım. O halde neden kendini onlara karşı savunmağa çalışıyorsun?" dedi.

 

Harun'un bu sözlerine karşı Abdülmelik şöyle dedi: "Oğlum Abdurrahman'a gelince; o bu iş için ya görevlendirilmiştir veyahut da ana ve babasına isyan eden biridir. Eğer bu iş için görevlendirildiyse mazurdur; eğer bu işi sırf isyankarlığından yapıyorsa o zaman nankör bir facirdir. Nitekim Allah (C.C.) bir ayette evladın yapacağı düşmanlıktan bahsederek bundan sakındınyor ve şöyle buyuruyor: ''Eşlerinizin ve çocuklarınızın içinde gerçekten size düşman olanlar da vardır. O halde onlardan sakının.'' (Tegfıbun, 14). Bunun üzerine Harun ayağa kalktı ve şöyle söyledi: "Evet durumun aydınlandı; fakat hakkında Allah'ın rızasına uygun bir bilgi elde edinceye kadar acele etmeyeceğim, çünkü seninle benim aramda hakemlik yapacak tek varlık Allah (C.C.)'tıf." Harun'un bu sözleri karşısında Abdülmelik de şunları söyledi:

 

"Allah'ın hakemliğine Müminlerin Emiri'nin hakimliğine razıyım; çünkü Müminlerin Emiri'nin Allah'ın rızasını kendi arzusuna tercih edeceğini iyi biliyorum. "

 

Harun er-Reşid, Abdülmelik'i bir başka gün huzuruna çağırdı ve O'na: "Ben onun yaşamasını istiyorum, o ise benim öldürülmemi ... " mealindeki Hz. Ali (R.A.)'ye ait olan mısraları okuduktan sonra sözlerine şu cümleler ile devam etti: "Allah'a yemin ederim ki, ben gökten boşalan yağmurları ve bu yağmurları yutup kaybeden ufuktaki bulutu görüyor gibiyim. Ben tehdit ve korkutmada etrafa parlak ateş sıçratan çakmak taşı gibiyim. Ben bileksiz parmaklar, boyunsuz başlar (gövdesiz başlar) bırakırım. Ey Haşimoğulları! Acele etmeyin, bana mühlet tamyın. Allah'a yemin ederim ki, benim sayemde zorluklar sizin için kolaylaştı, karışıklıklar duruldu ve bütün işlerin dizginleri elinize verildi. El ve ayak darbeleri ile vurularak çiğnenmek gibi başınıza böyle bir felaket gelmezden önce, sizi şimdiden uyarıyorum."

 

Harun er-Reşid'in bu tehditkar sözlerine karşı Abdülmelik de şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Muhafazasını istediği ve idaresini sana verdiği halk hakkında Allah'tan kork, şükrün yerine nankörlüğü, sevabın yerine azabı koyma. Nasihatlerimde samimi oldum ve sırf sana itaat ettim. Ayrıca saltanatının direklerini Yelemlem'in rükünlerinden daha sağlam bir şekilde bağladım ve düşmanının başka şeylerle meşgul olmasını sağladım. Kan yalayan ve et sıyıran bir zalimin (bir köpeğin) azgınlığı yüzünden veya bir müfterinin benim hakkımdaki iftirasına kapılarak yakınlarınla ilgi kurduktan sonra bunlarla ilgiyi kesmekten Allah'tan kork. Allah'a yemin ederim ki, bütün zorlukları senin için kolaylaştırdım ve bütün işleri emrine ama'de kıldım. Hatta göğüs boşluklarındaki bütün kalpleri sana itaat noktasında topladım. Nice geceler akşamdan sabaha kadar senin uğrunda sıkıntılara katlandım ve nice tahammülü güç olan sıkıntı ve acıları senin için göğüsledim. Ben bu hususta Ca'fer b. Kilaboğulları'nın kardeşi şair Lebid'in bir şiirinde bildirdiği vaziyette bulunuyorum. Lebid şöyle diyor:

 

''Nice darlık ve sıkıntıları güzel bir beyan (açıklama), iyi bir dil ve cedel ile anlattım.

 

Eğer benim yerimde fil veya fil terbiyecisi olsaydı tahammül edemezdi ve uzaklaşmak mecburiyetinde kalırdı.''

 

Abdülmelik'in bu sözlerini dinleyen Harun şöyle dedi: "Eğer Haşimoğulları'nı yaşatmak niyetinde olmasaydım, Allah'a yemin ederim ki, boynunu vurdururdum." Bundan sonra Harun O'nu tekrar hapishaneye gönderdi.

 

Harun'un sahibu'ş-şurta görevinde bulunan Abdullah b. Malik bir gün yamna geldi ve şöyle dedi: "Ey Müminlerin Emiri! Ben Abdülmelik'i samimi olarak biliyorum, O'nu neden tutukladınız?" Harun şu karşılığı verdi: "O'ndan gelen haberler beni ürküttü, hatta şu iki oğlum (Emin ve Me'mun)'un arasını açmasından korktum ve O'na güvenemedim. Eğer salıvermemi istiyorsanız, serbest bırakabilirim." Bunun üzerine Abdullah b. Malik şunu söyledi:

 

"Hapsettiğinize göre yakın zamanda salıvereceğinizi sanmıyorum; hiç olmazsa tutuklu bulunduğu yerde güzel muamele edin." Harun: "Bunu yaparım." dedi ve Fadl b. Rebi'e yanına gitmesini, ihtiyaçlarını tespit edip bunları yerine getirmesini emretti. Fadl da Harun'un bu isteklerini yerine getirdi.

 

Harun er-Reşid ölünceye kadar Abdülmelik'in tutukluluğu devam etti.

Ölümünden sonra oğlu Emin O'nu hapisten çıkardı ve Suriye Valiliği'ne tayin etti, fakat Rakka'da ikamete karar verdi. Ayrıca Abdülmelik, Emin kendisinden önce öldüğü takdirde kendisinin Me'mun'a ebediyyen itaat etmeyeceğine dair O'na söz verdi, fakat kendisi Emin'den önce öldü. Abdülmelik Emin için şöyle derdi: "Korktuğun an bana iltica et. Allah'a yemin ederim ki, muhakkak seni korurum."

 

Harun er-Reşid bir gün Abdülmelik'e: "Sen Salih'in oğlu değilsin.'' dedi. Abdülmelik: "O halde benim babam kim?" diye sordu. Harun'un: "Baban Mervan el-Ca'di." demesi üzerine Abdülmelik: "Kimin oğlu olursam olayım, o beni ilgilendirmez." dedi.

 

Harun bir gün Yahya b. Halid b. Bermek'e bir elçi gönderdi ve Yahya'ya verilmek üzere bir de mektup verdi. Mektupta şöyle diyordu: "Abdülmelik'in bana karşı çıkmak ve saltanat kavgasında bulunmak arzusunda olduğunu öğrendim. Bu husustaki şahsi bilgilerinizi bana bildirmenizi istiyorum. Eğer beni doğrulayan bilgiler verirsen, seni eski haline getiririm."

 

Yahya b. Halid, Harun'un bu sözlerine şu şekilde cevap verdi: "Allah'a yemin ederim ki, bu söylediklerinizin hiçbirini Abdülmelik üzerinde görmedim. Şayet görseydim, senin için peşini bırakmaz, yakasından sarılırdım. çünkü senin mülkün benim mülküm, senin saltanatın benim saltanatım demektir.

 

Hatta bu hususta meydana gelecek hayır ve şer bana ait olacaktır. Abdülmelik, söylediklerin hususunda benden böyle bir şeyi nasıl umabilir? Eğer Abdülmelik'e bir şey yapmağa kalkışırsan, O bana, senin O'na yaptığından daha çoğunu yapar. Benim hakkımda böyle bir zanna kapılmaktan seni Allah'a sığındırırım. Aslında Abdülmelik meşakkatleri sırtlanan birisidir. Böyle birisinin senin yakınların arasında bulunması beni sevindirir. Zaten Abdülmelik'in gidişatını beğendiğin için yüksek mevkilere tayin ettin, ayrıca O'na edep sahibi olmasından ve zorluklara göğüs geren biri bulunmasından dolayı meylettin."

 

Yahya b. Halid'in cevabını alan elçi doğruca Harun'a geldi, fakat Harun bu elçiyi tekrar Yahya'ya gönderdi ve şöyle dedi: "Eğer Abdülmelik'in aleyhine ikrarda bulunmaz isen oğlun Fadl'ı öldürürüm."

 

Yahya, Harun'un bu tavrına şu şekilde cevap verdi: "Zaten başımıza musallat oldun, dilediğini yap." Bunun üzerine elçi Fadl'ı yakaladı ve oradan uzaklaştırmak istedi. Bu sırada Fadl babasıyla vedalaştı ve şöyle dedi: "Baba! Benden razı değil misin?" Yahya: "Evet, razıyım, Allah da senden razı olsun." dedi. Yahya ile Fadl'ın arasını üç gün açan Harun, Yahya ile Abdülmelik arasında kendisiyle alakalı bir şeyin bulunmadığını anlayınca baba ile oğulun bir araya gelmesine müsaade etti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BİZANSLILAR İLE YAPILAN SAVAŞ