İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HARUN
er-REŞİD'İN ABDÜLMELİK b. SALİH'İ TEVKİF ETMESİ
Bu
yıl Harun Abdülmelik b. Salih b. Ali b. Abdullah b. Abbas'a öfkelendi. Bunun
sebebi şu idi:
Abdülmelik'in
Abdurrahman adında bir oğlu vardı, aynı zamanda Abdülmelik O'nun adım
künyesinde kullanırdı. Abdurrahman yerinde durmayan ve çok gezinen bir
karaktere sahipti. babasının katibi Kumame ile birlikte O'nu Harun'a jurnal
etti ve: "Abdülmelik halife olmak istiyor ve bunu tamah haline
getirdi." dedi. Bunun üzerine Harun, Abdülmelik'i yakalattı ve Fadl b.
Rebi'in yanında tutukladı. Öfkelendiği bir sırada O'nu huzuruna getirtti ve:
"Bu senin yaptığın bunca ihsan ve ikramları inkar etmekten ve nankörlükten
başka bir şey değildir." dedi. Bunun üzerine Abdülmelik şunları söyledi:
"Ey Müminlerin emiri! Şu anda pişmanlık duyuyorum, aslında ise cezayı hak
etmiştim. Bu, bizi çekemeyen birinin taşkınlığıdır, çünkü o senin bana yakınlık
duyguları ile gösterdiğin sevgiyi ve bana verdiğin ehemmiyeti unuttu. Ey
Müminlerin Emiri! Sen Resulullah (-sav-) adına O'nun ümmetinin halifesisin ve
ailesinin eminisin. Onlara düşen sana itaat etmek, nasihatini tutmak, sana
düşen de onlara adil davranmak, suçlarını bağışlamak ve onların başlarına gelen
hadiseler hakkında temkinli davranmaktır. "
Abdülmelik'in
bu sözleri üzerine Harun şöyle dedi: "Dilin ile mütevazı davramyorsun,
fakat kalbin ile kendini yükseltiyorsun. İşte katibin Kumame, senin bana olan
kinini ve niyetinin bozukluğunu söylüyor, hele O'nu bir dinle." Bu durum
karşısında Abdülmelik şunu söyledi: "Kumame size bilmediği bir haberi
getirmiştir. Belki Kumame ile yüz yüze gelirsek bana iftira edemeyecek veya
bilmediği bir haberi size getirdiği için bana karşı doğruluğunu ispat etmek
hususunda kendisini müdafaa edemeyecektir." Bunun üzerine Harun Kumame'yi
huzuruna çağırdı ve şöyle dedi: "Korkmadan ve çekinmeden konuş!" Bu
vaziyet karşısında Kumame: "Evet. Abdülmelik sana karşı ahdini bozmak ve
karşı koymak hususunda kararlı idi." şeklinde konuştu. Kumame'nin bu
sözleri karşısında hayrete düşen Abdülmelik ise şöyle dedi: "Yüzüme karşı
böyle iftira eden bir kimse arkamdan nasıl yalan söylemez?"
Harun
er-Reşid, Abdülmelik'e: "İşte oğlun Abdurrahman da senin niyetinin bozuk
olduğunu ve isyana kalkışacağım söylüyor. Eğer beni senin aleyhine delil
toplamağa kalkışsaydım, oğlun Abdurrahman ile katibin Kumame'den daha adilini
bulamazdım. O halde neden kendini onlara karşı savunmağa çalışıyorsun?"
dedi.
Harun'un
bu sözlerine karşı Abdülmelik şöyle dedi: "Oğlum Abdurrahman'a gelince; o
bu iş için ya görevlendirilmiştir veyahut da ana ve babasına isyan eden
biridir. Eğer bu iş için görevlendirildiyse mazurdur; eğer bu işi sırf
isyankarlığından yapıyorsa o zaman nankör bir facirdir. Nitekim Allah (C.C.)
bir ayette evladın yapacağı düşmanlıktan bahsederek bundan sakındınyor ve şöyle
buyuruyor: ''Eşlerinizin ve çocuklarınızın içinde gerçekten size düşman olanlar
da vardır. O halde onlardan sakının.'' (Tegfıbun, 14). Bunun üzerine Harun
ayağa kalktı ve şöyle söyledi: "Evet durumun aydınlandı; fakat hakkında
Allah'ın rızasına uygun bir bilgi elde edinceye kadar acele etmeyeceğim, çünkü
seninle benim aramda hakemlik yapacak tek varlık Allah (C.C.)'tıf."
Harun'un bu sözleri karşısında Abdülmelik de şunları söyledi:
"Allah'ın
hakemliğine Müminlerin Emiri'nin hakimliğine razıyım; çünkü Müminlerin
Emiri'nin Allah'ın rızasını kendi arzusuna tercih edeceğini iyi biliyorum.
"
Harun
er-Reşid, Abdülmelik'i bir başka gün huzuruna çağırdı ve O'na: "Ben onun
yaşamasını istiyorum, o ise benim öldürülmemi ... " mealindeki Hz. Ali
(R.A.)'ye ait olan mısraları okuduktan sonra sözlerine şu cümleler ile devam
etti: "Allah'a yemin ederim ki, ben gökten boşalan yağmurları ve bu
yağmurları yutup kaybeden ufuktaki bulutu görüyor gibiyim. Ben tehdit ve
korkutmada etrafa parlak ateş sıçratan çakmak taşı gibiyim. Ben bileksiz
parmaklar, boyunsuz başlar (gövdesiz başlar) bırakırım. Ey Haşimoğulları! Acele
etmeyin, bana mühlet tamyın. Allah'a yemin ederim ki, benim sayemde zorluklar
sizin için kolaylaştı, karışıklıklar duruldu ve bütün işlerin dizginleri
elinize verildi. El ve ayak darbeleri ile vurularak çiğnenmek gibi başınıza
böyle bir felaket gelmezden önce, sizi şimdiden uyarıyorum."
Harun
er-Reşid'in bu tehditkar sözlerine karşı Abdülmelik de şunları söyledi:
"Ey Müminlerin Emiri! Muhafazasını istediği ve idaresini sana verdiği halk
hakkında Allah'tan kork, şükrün yerine nankörlüğü, sevabın yerine azabı koyma.
Nasihatlerimde samimi oldum ve sırf sana itaat ettim. Ayrıca saltanatının
direklerini Yelemlem'in rükünlerinden daha sağlam bir şekilde bağladım ve
düşmanının başka şeylerle meşgul olmasını sağladım. Kan yalayan ve et sıyıran
bir zalimin (bir köpeğin) azgınlığı yüzünden veya bir müfterinin benim
hakkımdaki iftirasına kapılarak yakınlarınla ilgi kurduktan sonra bunlarla
ilgiyi kesmekten Allah'tan kork. Allah'a yemin ederim ki, bütün zorlukları
senin için kolaylaştırdım ve bütün işleri emrine ama'de kıldım. Hatta göğüs
boşluklarındaki bütün kalpleri sana itaat noktasında topladım. Nice geceler
akşamdan sabaha kadar senin uğrunda sıkıntılara katlandım ve nice tahammülü güç
olan sıkıntı ve acıları senin için göğüsledim. Ben bu hususta Ca'fer b.
Kilaboğulları'nın kardeşi şair Lebid'in bir şiirinde bildirdiği vaziyette bulunuyorum.
Lebid şöyle diyor:
''Nice
darlık ve sıkıntıları güzel bir beyan (açıklama), iyi bir dil ve cedel ile
anlattım.
Eğer
benim yerimde fil veya fil terbiyecisi olsaydı tahammül edemezdi ve uzaklaşmak
mecburiyetinde kalırdı.''
Abdülmelik'in
bu sözlerini dinleyen Harun şöyle dedi: "Eğer Haşimoğulları'nı yaşatmak
niyetinde olmasaydım, Allah'a yemin ederim ki, boynunu vurdururdum."
Bundan sonra Harun O'nu tekrar hapishaneye gönderdi.
Harun'un
sahibu'ş-şurta görevinde bulunan Abdullah b. Malik bir gün yamna geldi ve şöyle
dedi: "Ey Müminlerin Emiri! Ben Abdülmelik'i samimi olarak biliyorum, O'nu
neden tutukladınız?" Harun şu karşılığı verdi: "O'ndan gelen haberler
beni ürküttü, hatta şu iki oğlum (Emin ve Me'mun)'un arasını açmasından korktum
ve O'na güvenemedim. Eğer salıvermemi istiyorsanız, serbest
bırakabilirim." Bunun üzerine Abdullah b. Malik şunu söyledi:
"Hapsettiğinize
göre yakın zamanda salıvereceğinizi sanmıyorum; hiç olmazsa tutuklu bulunduğu
yerde güzel muamele edin." Harun: "Bunu yaparım." dedi ve Fadl
b. Rebi'e yanına gitmesini, ihtiyaçlarını tespit edip bunları yerine
getirmesini emretti. Fadl da Harun'un bu isteklerini yerine getirdi.
Harun
er-Reşid ölünceye kadar Abdülmelik'in tutukluluğu devam etti.
Ölümünden
sonra oğlu Emin O'nu hapisten çıkardı ve Suriye Valiliği'ne tayin etti, fakat
Rakka'da ikamete karar verdi. Ayrıca Abdülmelik, Emin kendisinden önce öldüğü
takdirde kendisinin Me'mun'a ebediyyen itaat etmeyeceğine dair O'na söz verdi,
fakat kendisi Emin'den önce öldü. Abdülmelik Emin için şöyle derdi:
"Korktuğun an bana iltica et. Allah'a yemin ederim ki, muhakkak seni
korurum."
Harun
er-Reşid bir gün Abdülmelik'e: "Sen Salih'in oğlu değilsin.'' dedi.
Abdülmelik: "O halde benim babam kim?" diye sordu. Harun'un:
"Baban Mervan el-Ca'di." demesi üzerine Abdülmelik: "Kimin oğlu
olursam olayım, o beni ilgilendirmez." dedi.
Harun
bir gün Yahya b. Halid b. Bermek'e bir elçi gönderdi ve Yahya'ya verilmek üzere
bir de mektup verdi. Mektupta şöyle diyordu: "Abdülmelik'in bana karşı
çıkmak ve saltanat kavgasında bulunmak arzusunda olduğunu öğrendim. Bu
husustaki şahsi bilgilerinizi bana bildirmenizi istiyorum. Eğer beni doğrulayan
bilgiler verirsen, seni eski haline getiririm."
Yahya
b. Halid, Harun'un bu sözlerine şu şekilde cevap verdi: "Allah'a yemin
ederim ki, bu söylediklerinizin hiçbirini Abdülmelik üzerinde görmedim. Şayet
görseydim, senin için peşini bırakmaz, yakasından sarılırdım. çünkü senin
mülkün benim mülküm, senin saltanatın benim saltanatım demektir.
Hatta
bu hususta meydana gelecek hayır ve şer bana ait olacaktır. Abdülmelik,
söylediklerin hususunda benden böyle bir şeyi nasıl umabilir? Eğer Abdülmelik'e
bir şey yapmağa kalkışırsan, O bana, senin O'na yaptığından daha çoğunu yapar.
Benim hakkımda böyle bir zanna kapılmaktan seni Allah'a sığındırırım. Aslında
Abdülmelik meşakkatleri sırtlanan birisidir. Böyle birisinin senin yakınların
arasında bulunması beni sevindirir. Zaten Abdülmelik'in gidişatını beğendiğin
için yüksek mevkilere tayin ettin, ayrıca O'na edep sahibi olmasından ve
zorluklara göğüs geren biri bulunmasından dolayı meylettin."
Yahya
b. Halid'in cevabını alan elçi doğruca Harun'a geldi, fakat Harun bu elçiyi
tekrar Yahya'ya gönderdi ve şöyle dedi: "Eğer Abdülmelik'in aleyhine
ikrarda bulunmaz isen oğlun Fadl'ı öldürürüm."
Yahya,
Harun'un bu tavrına şu şekilde cevap verdi: "Zaten başımıza musallat
oldun, dilediğini yap." Bunun üzerine elçi Fadl'ı yakaladı ve oradan
uzaklaştırmak istedi. Bu sırada Fadl babasıyla vedalaştı ve şöyle dedi:
"Baba! Benden razı değil misin?" Yahya: "Evet, razıyım, Allah da
senden razı olsun." dedi. Yahya ile Fadl'ın arasını üç gün açan Harun,
Yahya ile Abdülmelik arasında kendisiyle alakalı bir şeyin bulunmadığını
anlayınca baba ile oğulun bir araya gelmesine müsaade etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA