İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HİCRETİN
DOKSAN BİRİNCİ YILI OLAYLARI (M. 709-710)
KUTEYBE İLE NEYZEK
ARASINDAKİ OLAYLARIN DEVAMI
Kuteybe'nin
Neyzek üzerine yürümesinden, Talekan'da neler olduğundan ve orada öldürdüğü
kimselerden söz etmiştik. Kuteybe Talekan'ı fethettikten sonra oraya kardeşi
Ömer bin Müslim'i vali olarak bırakmıştı. Talekan hükümdarının Kuteybe ile
savaşmadığı, dolayısıyla Kuteybe'nin O'na ilişmediği de söylenir.
Talekan'da
bir takım hırsızlar da vardı. Kuteybe onları öldürüp astı, ondan sonra
Fariyab'a doğru yürüdü. Fariyab hükümdarı Kuteybe'nin yanına gelip itaat
ettiğini söyledi. Kuteybe de O'nun bu itaat arzını kabul etti. Fariyab da hiç
kimseyi öldürtmedi ve oraya da ailesinden birisini vali olarak tayin etti.
Cuzcan
Hükümdarı onların durumunu haber alınca dağlara kaçtı. Kuteybe de Cuzcan
üzerine yürüyünce Cuzcan halkı Kuteybe'nin yanına gelerek itaatlerini
arzettiler. Kuteybe onların bu itaat arzlarını kabul etti ve Cuzcan'da hiç
kimseyi öldürtmedi. Buraya da Amir bin Malik el-Himmani'yi vali tayin etti.
Kuteybe
daha sonra Belh'e geldi. Belh halkı tarafından karşılanan Kuteybe burada yalnızca
bir gün kaldı ve Hulm Geçidi'nde yetişmek üzere kardeşi Abdurrahman'ı takibe
başladı. Neyzek Bağlan'a doğru yola koyuldu. Ayrıca bu geçidin girişine ve dar
yerlerine kendisini korumak amacıyla geride bir takım savaşçılar bıraktı. Diğer
taraftan arka tarafında bulunan oldukça güçlü bir kaleye de savaşçılar bıraktı.
Kuteybe günlerce bu geçidin dar yerlerinde onlarla savaştığı halde geçitten
başka bir yol bilemiyor ve Neyzek'in yanına varabilecek bir yol, ya da askerin
bulunmadığı bir geçit bulamıyordu. Bu bakımdan şaşırıp kaldı. Bir kişi yanına
gelerek geçidin arka tarafında bulunan kaleye girebilecek bir yolu göstermesi
karşılığında eman istedi. Kuteybe eman verdi ve onunla birlikte bazı kişiler
gönderdi. Bu kişi Hum Geçidi'nin arka tarafından giden bir yolla onları kaleye
kadar götürdü. Kaledekilerin kendilerini emniyette hissettikleri bir sırada
baskın yaptılar. Bunun üzerine geri kalanlar ve geçitte bulunanlar da kaçışmağa
başladı. Böylelikle Kuteybe geçide girdi, kaleye kadar geldi ve oradan da Simincan'a
varıp bir kaç gün kaldıktan sonra yine kardeşi Abdurrahman'ı önden göndererek
Neyzek'in üzerine yürüdü.
Bunu
öğrenen Neyzek kaldığı yerden yola koyuldu. Fergana Vadisi'ni aşarak kıymetli
eşyalarını ve mallarını Kabul Şah'a gönderdi, kendisi de Kürz'e gidip
konakladı. Abdurrahman da O'nu takip ediyordu. Bu bakımdan Abdurrahman da gelip
Kürz'ün tam karşı tarafında yerleşti. Kuteybe ise kendisi ile Abdurrahman
arasında iki fersahlık bir uzaklıkta konakladı. Neyzek Kürz'e sığmdı. Buraya
ancak bir taraftan varılabiliyor ve oldukça sarp bir yol olduğundan binekler
buraya çıkamıyordu. Kuteybe iki ay süreyle onları muhasara altına aldı. Sonunda
Neyzek'in elinde bulunan yiyecekler azaldı ve çiçek hastalığına da
yakalandılar.
Kuteybe
ise kışın bastırmasından çekindiği için Süleym en-Nasıh'ı çağırarak şöyle dedi:
"Neyzek'in yanına git ve O'nu bana emansız olarak getirmek için bir çare
buL. Eğer bu hilene kanmayacak olursa o zaman O'na eman ver. Şunu da bil ki,
Neyzek'i getirmeyecek olursan seni asarım." Bu sözleri üzerine Süleym:
"O halde bana muhalefet etmemesi için Abdurrahman'a bir mektup yaz."
dedi. Kuteybe Abdurrahman'a Süleym'in istediği mektub yazdı. Süleym
Abdurrahman'ın yanına vararak: "Benimle yolun ağzında durmaları için bazı
adamlar gönder. Neyzek ile beraber çıktığımı gördüklerinde bunlar arkamızdan
geçip bizimle yol arasında dursunlar." dedi. Abdurrahman O'nunla birlikte
bir miktar atlı gönderdi, bunlar da denilen yere gidip durdular. Süleym yanına
pek çok yiyecek ve ekmek alarak Neyzek'e vardı ve: "Sen Kuteybe'ye kötülük
ettin ve O'na vermiş olduğun sözde durmadın." dedi. Neyzek: "Peki,
görüşün nedir?" diye sorunca Süleym şöyle cevap verdi: "Görüşüme göre
O'nun yanına geri dön, çünkü O bu işten vazgeçecek değildir. İster sağ kalsın,
isterse ölsün, olduğu yerde kışı geçirmeğe karar vermiş bulunuyor."
Neyzek'in: "Peki, ben O'na emansız olarak nasıl gidebilirim?" diye
sorması üzerine: "Sana karşı olan duyguları sebebiyle eman vereceğini
zannermiyorum, çünkü sen O'nu oldukça kızdırmış bulunuyorsun. Bununla birlikre
şunu uygun görüyorum: Yanına gidip elinden yakalayarak eman isteyinceye kadar
kendisine doğru gelmekte olduğunu bilmesin. Böylelikle utanıp se affedeceğini
ümit ediyorum." diyerek karşılık verdi. Neyzek şöyle dedi: "Bt:
görüşü uygun görmüyorum, çünkü beni görür görmez öldüreceğini zannederim."
Bunun üzerine de Süleym şöyle konuştu: "Senin yanına sadece bu fikri
vermek için gelmiş bulunuyorum. Eğer dediğimi yaparsan kurtulacağını ümit eder
ve yanındaki eski durumuna geleceğini zannederim, kabul etmiyorsan o zaman ben
de buradan çeker giderim."
Daha
sonra Süleym yanında getirmiş olduğu yiyecekleri onlara takdim etti. Benzerini
görmemişlerdi, bu bakımdan Neyzek ile birlikte bulunanlar bunu kapıştılar.
Neyzek bundan hoşlanınadı. Süleym O'na tekrar seslenerek şunları söyledi:
"Ben sana öğüt veriyor ve hayırlısını söylüyorum. Seninle birlikte
olanların büyük bir sıkıntı içinde olduklarını görüyorum. Kuşatma uzayacak
olursa senin için selametli olan işleri yapacaklarından emin değilim; o bakımdan
kalk, Kuteybe'nin yanına git." O'nun bu sözlerine Neyzek şöyle karşılık
verdi: "O'nun bana zarar vermeyeceğinden, beni öldürmeyeceğinden emin
değilim; o bakımdan yanına emansız gitmiyorum. Bununla beraber eman verse bile
beni öldüreceğini samrım, ancak eman alırsam yaptığımdan mazur olurum."
Süleym'in: "O sana eman vermiştir. Benim bu konuda yalan söylemiş
olacağımı düşünebiliyor musun?" demesi üzerine ise Neyzek:
"Hayır." dedi. Arkadaşları da Neyzek'e: "Süleym'in sözünü kabul
et, çünkü O haktan başkasını söylemez." dediler.
Neyzek
bunun üzerine yanında Cebguye, Cebgliye'nin halifesi Sul Tarhan, güvenlik
kuvvetleri komutanı Habs Tarhan, Neyzek'in yeğeni Sükran bulunduğu halde
kaleden çıktı. Geçitten çıktıkları zaman Süleym'in daha önce geride bırakmış
olduğu atlılar araya girerek Neyzek'in arkadaşları olan Türklerle çıkışları
arasında engel teşkil ettiler. Neyzek: "İşte sözde durmamanın
başlangıcı!" deyince Süleym şu cevabı verdi: "Bunların geride
kalmaları senin için daha hayırlıdır." Süleym, Neyzek ve Neyzek ile
birlikte bulunanlar Kuteybe'nin yanına geldiler. Kuteybe onları hapsederek
Haccac'a Neyzek'i öldürmek üzere izin almak amacıyla mektup yazdı. Kuteybe
Uleymli Muaviye bin Amir bin Alkame'yi göndererek Kürz'de bulunan malları ve
orada bulunan kişileri çıkartıp getirmekle görevlendirdi, O da bunları ele
geçirip Kuteybe'nin yanına geldi. Onlara yapacağı uygulama ile ilgili olarak
Kuteybe Haccac'ın mektubunu bekledi. Kırk gün sonra Haccac'dan gelen mektup
Neyzek'i öldürmesini emrediyordu. Kuteybe görüş sahiplerini çağırarak Neyzek'i
öldürüp öldürmemek konusunda istişare etti. Farklı görüşler ortaya attılar.
Sonunda Dırar bin Husayn şöyle dedi: "Ben senin: "Elime imkan verecek
olursa Neyzek'i öldüreceğime dair Allah'a söz vermiş bulunuyorum."
dediğini işittim. Şayet bunu yapmayacak olursan Allah seni ona karşı ebediyen
bir daha muzaffer etmeyecektir. "
Kuteybe
bunun üzerine Neyzek'i yanına çağırarak kendi eliyle boynunu uçurdu. Sul'un ve
Neyzek'in arkadaşlarından yedi yüz kişinin öldürülmesini emretti. On iki bin
kişinin öldürülmesini emrettiği de söylenmiştir. Neyzek'i ve yeğenini astı,
ayrıca Neyzek'in başını da Haccac'a gönderdi.
Nehar
bin Tevsia Neyzek'in öldürülmesi ile ilgili olarak şunu söylemiştir:
"Neyzek'ten
intikamım alarak yükselen bir ordunun gazası, yemin ederim ki, çok iyidir.
"
Abbas
el-Bahili'nin azatlı kölesi olan Zinnir Neyzek'e ait mücevherli bir kap
almıştı. Neyzek mal, akar, servet ve bu tür mücevheratı çok olan bir kişiydi.
Cebguye Velid'in ölümüne kadar Şam'da kaldı.
Herkes
Kuteybe'nin Neyzek'e verdiği sözde durmadığından bahsediyordu.
Şairin
birisi şöyle der:
‘‘Sen
sözde durmamayı kararlılık sanma sakın, Bu şekilde yükselenlerin bir gün gelir
ayakları kayabilir.’‘
Kuteybe
Neyzek'i öldürdükten sonra Merv'e geri döndü. Cüzcan Hükümdarı elçi göndererek
eman istedi. O da yanına gelmesi şartıyla eman verdi. Cüzcan Hükümdarı sonra
karşılıklı olarak rehine alıp vermeyi teklif edince Kuteybe O'na Habib bin
Abdullah bin Habib el-Bahili'yi, hükümdar ise ailesinden bazı kimseleri rehin
olarak verdi. Daha sonra Kuteybe'nin yanına gelip O'nunla barış yaptı. Cüzcan
Hükümdarı geri döndükten sonra Talekan'da öldü. Bu bakımdan Cüzcanlılar:
"Bizim hükümdarımızı zehirlediler." diyerek Habib'i öldürdüler.
Kuteybe de yanında bulunan rehineleri öldürdü.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA