İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
MÜHELLEB’E
DAİR BİRDEN FAZLA KONU
MÜHELLEB'İN OĞLU
MUĞİRE'NİN VEFATI
Bu
yıl içerisinde Horasan'da Mühelleb'in oğlu Muğire vefat etti. Babası O'nu Horasan'da
kendisine vekil bırakmış bulunuyordu. Muğire 82 yılının Recep (M. Ağustos-Eylül
701) ayında öldü. Ölüm haberi Mühelleb'in diğer oğlu Yezid'e ve askerlere
ulaştığı halde Mühelleb'in kendisine bildirilmedi. Yezid kadınlara emir vererek
ağlayıp feryat etmelerini söyledi. Bunun üzerine Mühelleb: "Bu da ne
oluyor?" diye sordu. "Muğire öldü." denilince Mühelleb istircada
bulundu. Etrafındakilerce görülecek şekilde sabırsızlık gösterdi. Bazı
yakınları bundan dolayı onu kınadılar. Mühelleb daha sonra Yezid'i çağırarak
Merv'e gönderdi ve gözyaşları sakalına aka aka yapacakları işlerle ilgili
olarak tavsiyelerde bulundu.
Bu
sırada Mühelleb Maveraünnehir'de Kiş'te oturuyor ve buranın halkıyla
savaşıyordu. Yezid altmış, bir başka görüşe göre yetmiş atlı ile yola koyuldu.
Büst geçidinde karşılarına Türklerden beş yüz kişi çıktı. "Sizler
necisiniz?" diye sorunca Yezid ve beraberindekiler: "Tüccarız."
dediler. Türkler:
"O
zaman bize bir şey veriniz." dediler, fakat Yezid onlara bir şey vermek
istemeyince Mücca'a bin Abdurrahman el-Ateki onlara bir elbise ile bir kaç aba
ve bir yay verdi. Bunun üzerine bırakıp gittiler. Fakat daha sonra sözlerinde
durmayarak geri döndüler ve onlarla çarpıştılar. Aralarında şiddetli bir
çarpışma oldu. Yezid'in yanında vaktiyle esir almış olduğu Haricilerden bir
kişi vardı. "Bana ilişmeyip serbest bırak." deyince Yezid isteğini
yerine getirdi. Bunun üzerine bu Harici Türklerin üzerine bir hamle yaparak
aralarına karıştı ve arkalarından çıktı. Onlardan bir kişi öldürdükten sonra tekrar
üzerlerine gitti. Bir kişi daha öldürüp Yezid'in yanına vardı. Yezid de onların
ileri gelenlerinden bir kişiyi öldürdü, fakat bacağına bir ok isabet etti ve bu
da Türklerin maneviyatını yükseltti, ancak Yezid onları birbirlerinden
ayınncaya kadar direndi. Bu sefer Türkler şöyle dediler: "Biz bir defa
sözümüzde durmadık; ya biz, ya siz ölmedikçe yahut da bize bir şey vermedikçe
geri gitmeyeceğiz." Yezid yine onlara bir şey vermek istemedi. Bu sefer
Mücca'a O'na şöyle dedi:
"Sana
Allah'tan korkmanı hatırlatınm. Kardeşin Muğire ölmüş bulunuyor. Allah adına
kendini ölüme sürükleme. Kendini ölüme atarak Mühelleb'in musibetini artınp
çoğaltma." Bunun üzerine Yezid: "Muğire ecelini aşamadığı gibi ben de
ecelimi aşamam." diye cevap verdi. Daha sonra Mücca'a onlara sarı bir
sarık attı, onlar da bu sarığı alıp gittiler.
MÜHELLEB'İN
KİŞ HALKI İLE BARIŞ YAPMASI
Bu
yıl içerisinde Mühelleb Kiş halkı ile barış yaptı. Bunun sebebine gelince:
Mühelleb Mudar'dan bir grup kişiyi itham altında bulundurarak onları hapsetti
ve Kiş halkı ile barış yaparak geri döndü. Yerine Huzaalıların azatlısı olan
Hureys bin Kutbe'yi vekil tayin ederek: "Fidyeyi teslim aldığın takdirde
Kiş halkından almış olduğum rehineleri de onlara geri ver." dedi ve yola
koyuldu.
Belh'e
varınca Hureys'e şöyle yazdı: "Onlara rehinesini iade edecek olsan bile
sana baskın düzenlemeyeceklerinden emin değilim. O bakımdan sen fidye alsan
bile Belh'e varıncaya kadar sakın rehineleri serbest bırakma."
Bunun
üzerine Hureys, Kiş hükümdarına şöyle bir haber gönderdi: "Mühelleb bana
şu şu şekilde bir mektup yazmış bulunuyor. Şayet sen fidyeyi vaktinden önce
ödeyecek olursan ben de sana rehineleri teslim eder, buradan giderim; O'na da
‘‘mektubu elime ulaştığı sırada sizden fidyeyi almış olduğumu ve rehineleri
iade etmiş olduğumu’‘ belirtirim."
Bunun
üzerine Kiş hükümdarı fidyeyi vaktinden önce verip rehinelerini geri aldı,
Hureys de onların arazisini terk etti. Yolda Türkler karşılarına çıktı ve O'na:
"Sen kendini de, beraberindekileri de fidye vererek kurtar. Biz
Mühelleb'in oğlu Yezid'le karşılaştık, O da fidye vererek kendisini
kurtardı." dediler. Hureys onlara: "Böyle yaparsam beni de Yezid'in
annesi doğurmuş olsun." diyerek onlarla çarpışh; bir kısmını öldürdü, bir
kısmını da esir aldı. Daha sonra bu esirlere karşılık fidye ödediler. Hureys
onları serbest bıraktığı gibi fidyelerini de iade etti.
Mühelleb
Hureys'in söylediklerini haber alınca: "Bu köle herif Yezid'in annesinin
kendisini doğurmasından utanıyor mu?" diyerek kızdı. Belh'e ulaşınca O'na:
"Rehineler nerede?" diye sordu. Hureys: "Senin mektubun gelmeden
önce onları serbest bırakmıştım ve korktuğun şeyi de önlemiş oldum."
dediyse de Mühelleb: "Yalan söylüyorsun, sen onları kendini yaklaştırmak
için böyle yaptın." diyerek üzerinden elbiselerinin çıkartılmasını
emretti. Hureys bu durumdan oldukça sıkıldı ve gazaba geldi, Mühelleb adeta
O'nun hastalandığını zannetti. Elbiselerini çıkarttırıp otuz kırbaç vurdurdu.
Hureys
şöyle der: "Keşke bana üç yüz kamçı vurdursaydı da elbisemi çıkartarak
beni utandırıp rezil etmeseydi. "
Hureys
Mühelleb'i öldürmek için yemin etti. Bir gün Mühelleb ile birlikte binmiş
gidiyorken yanında bulunan iki köleye Mühelleb'i vurmalarını emretmiş, ancak
köleler O'nun emrini dinlemeyerek: "Senin öldürülmenden korkuyoruz."
diye cevap vermişlerdi. Daha sonra Hureys Mühelleb'in yanına gitmekten
vazgeçti. Mühelleb kardeşi Sabit bin Kutbe'yi göndererek Hureys'i getirmesini
istemiş ve O'na şöyle haber göndermişti: "Sen de benim bir çocuğum sayılırsın.
Seni de onlardan birisini tedip ettiğim gibi tedip ettiğimi kabul et."
Sabit kardeşi Hureys'e giderek Mühelleb'in yanına gitmesini istediyse de Hureys
gitmeyip kesinlikle O'nu öldüreceğine dair yemin etti. Bu sefer Sabit şöyle
dedi: "Eğer sen bu görüşte ısrar ediyorsan haydi birlikte Abdullah bin
Hazim'in oğlu Musa'nın yanına gidelim." Sabit Hureys'in Mühelleb'i
öldürmesinden korkmuş ve bunun neticesinde hep birlikte öldürüleceklerinden
çekinmişti. İki kardeş kendilerine kesinlikle bağlı olan üç yüz kişiyle birlikte
oradan çıkıp gittiler.
MÜHELLEB
BİN EBİ SUFRA'NIN ÖLMESI VE OĞLU YEZİD'İN HORASAN VALİLİĞİ'NE GETİRİLMESİ
Mühelleb
Kiş halkı ile barış yaptıktan sonra oradan Merv'e döndü. Merv er-Ruz'a
vardığında karmnda bir sancı başladı. Bir görüşe göre parmağında dolama çıktığı
ve bundan öldüğü söylenmiştir. Vasiyetinde cenaze namazını oğlu Habib'in
kıldırmasını söylemesi üzerine cenaze namazını Habib kıldırdı. Çocuklarına:
"Ben sizin üzerinize Yezid'i yerime vekil bırakıyorum. O'na muhalefet
etmeyiniz." deyince oğlu Mufaddal kendisine: "Sen O'nu başımıza
geçirmeyecek olsaydın bile biz onu getirecektik." diye cevap verdi.
Mühelleb
çocuklarını yanına çağırttı ve bir miktar ok getirilerek bağlanmasını
emrettikten sonra onlara: "Bu okları böyle birbirine bağ-lıyken kırabilir
misiniz?" diye sordu. Çocukları: "Hayır." deyince bu sefer
sorusunu: "Peki bunlar birbirinden ayrıyken kırabilir misiniz?" diye
değiştirdi. Onlar da:
"Evet."
cevabını verdiler. Bu sefer Mühelleb onlara: "İşte cemaat halinde olmak böyledir."
dedikten sonra şöyle devam etti: "Sizlere Allah'tan korkmayı, akrabalık
bağlarına riayet etmeyi tavsiye ediyorum; çünkü bu ömrü uzatır, malı artırır,
sayıca çoğaltır. Sizi akrabalık bağlarını koparmaktan men ediyorum, çünkü
akrabalık bağlarını koparmanın cezası ateştir, azlıktır ve zillettir.
Başınızdaki yöneticilere itaat ediniz ve cemaatten ayrılmayınız. Yaptıklarınız
daima söylediklerinizden daha güzelolsun. Cevap vermekten ve dillerinizin
olmadık şeylere kaymasından sakınınız, çünkü bir kişinin ayağı kay ınca hafifçe
sarsılır, ama dil kayınca helak olur, gider. Sizin yanınıza gidip gelenlerin
hakkını iyi biliniz. Kişinin yanınıza gidip gelmesi size hakkını hatırlatması
için yeterli olsun. Cömert olmayı cimri olmaya daima tercih ediniz. Güzel alışkanlıkları
yaşatınız ve iyilik yapınız, çünkü sizler Araplardan bir kişiye bir vaatte
bulunuyorsunuz, o da sizin için canını veriyor. Peki, ya ona fiilen iyilikte
bulunursanız nasılolur? Savaşta hile ve plan kurmaya dikkat ediniz; çünkü bu,
kahramanlıktan daha faydalıdır. Düşmanınızla karşılaştığınız zaman artık
Allah'ın kazasının inmiş olduğunu biliniz. Eğer kişi kararlı davranıp zafer
elde ederse, onun hakkında: "Yapılması gerekeni yaptı ve zafer
kazandı." denilir ve övüıür. Eğer zafer kazanmayacak olursa: "Yapması
gerekeni yapmadı, bir şey de kaybetmedi; ancak Allah'ın takdiri galip
geldi." denilir. Kur'an-ı Kerim okumağa, sünnetleri öğretmeğe, salihlerin
edebini yaymağa çok dikkat ediniz. Meclislerinizde sakın fazla
konuşmayınız."
Daha
sonra vefat etti. Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Temimli Nehar bin Tevsi'a
O'nun hakkında yazmış olduğu mersiyede şöyle der:
''Maruf,
izzet, zenginlik, fazilet Ve cömertlik öldü Mühelleb'den sonra. Merv er-Ruz'da
rehin kaldı, cesediyle Bütün Doğu ve Batı kaybetti O'nu. Sorulsa bize:
"İnsanlara en çok kim iyilik yapmış?" diye, Hiç çekinmeden:
"Odur." deriz.’‘
Mühelleb
vefat edince oğlu Yezid, Haccac'a mektup yazarak babasının vefatını bildirdi.
Haccac da Yezid'i Horasan'da babasının yerine aynı görevde bıraktı. .
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
yılın cemaziyülahır (M. Temmuz-Ağustos 701) ayında Abdülmelik Eban bin Osman'ı
Medine Valiliği'nden azlederek yerine Mahzumlu Hişam bin İsmail'i tayin etti.
Hişam da Nevfel bin Musahik'i Medine kadılığından alarak yerine Amr bin Halid
ez-Zuraki'yi kadılığa getirdi.
Bu
yıl içerisinde Muhammed bin Mervan Armenia'ya gaza yaparak onları bozguna
uğrattı. Daha sonra kendisinden barış isteyince onlarla barış yaptı ve Ebü Şeyh
bin Abdullah'ı onlara yönetici olarak tayin etti. Ancak Armenialılar sözlerinde
durmayarak O'nu öldürdüler.
Ebü
Şeyh'i seksen üç yılında öldürdükleri de söylenmiştir. Leysli Abdullah bin
Şeddad bin Had Duceyl'de bu yıl öldürüldü.
Ebu'l-Cevza
Evs bin Abdullah er-Rib'i ile abidlerden Selimli Ata bin
Abdullah
bu yıl vefat ettiler.
Zazan,
Ebü Vail, Teymli Ömer bin Ubeydullah bin Ma'mer de bu yıl vefat etti. Ömer
vefat ettiğinde altmış yaşında idi.
Ebu
Umame el-Bahili de bu yıl vefat etmiştir. 91 yılında vefat ettiği de söylenir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRETİN SEKSEN
ÜÇÜNCÜ YILI OLAYLARI (M. 702)
DEYRU'L-CEMACİM VAK'ASI'NIN DEVAMI