|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
ABDİ
RABBİHİ'L-KEBİR'İN ÖLDÜRÜLMESİ
Katari
Taberistan'a gidip Abdü Rabbihi'l-kebir de Kerman'da kalınca Mühelleb onların üzerine
yürüdü, ancak Hariciler Mühelleb'e şiddetle karşı koydular. Mühelleb onları
Cireft'te muhasara etti ve defalarca çarpıştı, ancak istediği sonucu bir türlü
alamıyordu. Daha sonra Hariciler muhasara uzayınca mallarını ve hanımlarını
alıp Cirefi'ten dışarıya çıktılar. Mühelleb teker teker adar kesilinceye,
silahları kırılıncaya ve atlıları da öldürülünceye kadar onlarla çarpıştı. Daha
sonra bıraktı, yollarına gittiler, kendisi de Cireft'e girdi ve Haricilerin
peşlerine takılarak Cirefi'ten dört fersah uzaklıkta onları yakaladı. Sabahın
erken saatlerinden günün ortasına kadar çarpıştı, daha sonra çarpışmayı
bırakmakla birlikte yanlarından ayrılmadı.
Abdü
Rabbih arkadaşlarını toplayıp şöyle dedi: "Ey muhacirler topluluğu! Katari
ve beraberindekiler kaçıp hayatta kalmayı arzu ettiler. Halbuki hayatta kalmak
ve ölmemek imkansızdır. Haydi, düşmanınıza karşı çıkınız ve canlarınızı
Allah'ın yolunda feda ediniz." Abdü Rabbih daha sonra dönüp savaşa
başladı. Giriştikleri şiddetli çarpışmalar onlara bundan önceki çarpışmaları
unutturdu. Mühelleb'in arkadaşlarından bazıları ise ölünceye kadar savaşmak
üzere bey'at ettiler. Arkasından Hariciler atlarından indiler ve piyade olarak
savaşmağa başladılar, hatta atlarını boğazladılar. Bu bakımdan çarpışma oldukça
şiddetlendi ve karışıklık büyüdü; öyle ki, Mühelleb: ''Ben böylesini görmüş
değilim." demekten kendisini alamadı. Bilahare Yüce )Allah Mühelleb'e ve
askerlerine zafer ihsan etti, Haricileri bozguna uğrattı ve onlardan pek çok
kişi öldü. Öldürülenler arasında Abdü Rabbihi'l-kebir de bulunuyordu.
Öldürülenlerin
sayısı dört bin kişi olup Haricilerden -çok azı müstesna- kurtulan olmadı.
Karargahlarında ne bulunduysa alındı, yakalananlar da esir edildi; çünkü onlar
da Müslümanların hanımlarını esir alıyorlardı.
Tufayl
bin Amir bin Vasile, Abdü Rabbihi'l-kebir ile arkadaşlarının öldürülmesinden
söz ederek şöyle der:
‘‘Abdü
Rabbih ve ordusunu bizler Cezalandırdık, esirleri de paylaştmldı. Askerlerle
üzerlerine gitti ve püskürttü onları Kerman 'daki rahat yerlerinden.
Kafir
Katarı uykusuz ve gece boyu Kaçıp duran bir devekuşu gibiydi.
Bizi
bırakıp kaçınca.
Yüzünü
hidayete çevirmemişti; Ancak kaçış kurtarmaz O 'nu, isterse Sürekli denizde yol
alıp kaçsın.’‘
Bu
konu ile ilgili daha birçok beyit vardır, ama yaygınlıkları dolayısıyla
gerisini yazmadık.
Haccac
Ezrakller ile çarpışanlara ihsan ve ikramda bulundu, maaşlarını artırdı.
Mühelleb
Haccac'a müjdeyi vermek üzere birisini gönderdi. Bu müjdeci Haccac'ın yanına
girince ordunun durumunu, Haricileri, savaşlarını anlattıktan sonra
Mühelleboğulları'ndan da söz ederek şöyle dedi: "Muğire onların en iyi ata
binenleri ve efendileridir. Kahraman bir atlı olarak ise Yezid yeter. Kabisa en
cömert olanlarıdır. Kahraman olan kişi ise Müdrike'nin önünden utanmadan kaçabilir.
Abdülmelik öldürücü bir zehirdir. Habib kesin bir ölümdür. Muhammed bir orman
arslanıdır. Yardımcı kuvvet olarak da Mufaddal yeter." Bunun üzerine
Haccac O'na: "Peki, bunların hangisi başkalarının imdadına daha çok
yetişebiliyordu?" diye sorunca müjdeci şöyle karşılık verdir "Bunlar
adeta bir daire gibiydiler, nerede başladığı bilinemiyordu." Haccac O'nun
bu sözlerini beğenerek Mühelleb'e mektup yazıp teşekkür etti. Kerman'a
güvendiği bir kimseyi tayin ederek orayı koruyacak kimseler bırakıp yanına
gelmesini emretti. Bu bakımdan Mühelleb oğlu Yezid'i Kerman'a vekil bıraktı ve
Haccac'ın yanına gitti. Mühelleb Haccac'ın yanına varınca Haccac O'na ikramda
bulundu ve yanı başında oturtup: "Ey Iraklılar! Sizler Mühelleb'in
kölelerisiniz." dedi. Daha sonra şöyle devam etti: "Sen ordu
komutanlarını nitelendiren İyadlı Lakit bin Ya'mer'in dediği gibisin. Lakit
şöyle der:
‘‘Allah
iyiliğinizi versin! Komutanlığa Savaşı iyi bilen, pişkin birini getirin; İmkan bulunca
rahata ve kolaya sapmayan, Sevmediği bir durumdan ürkmeyen, Serhatlerimizi
düşünüp uykusuz kalan, Orada sürekli düşmanı gözetleyen, Sürekli bu zamanı
sağarak yorulup duran ve bundan usanmayan birini.
Malını
artırmak tutkusu uğraştırmasın onu, Yükselmelerini arzu ettiği çocukları da.
Mızrak
ucuyla karşı karşıya kalınca ne korksun o, ne de ahmakça üzerine atılsm.’‘
Bu
uzun bir kasidedir. Biz onun en güzel kısımlarını seçip koyduk.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
KATAN BİN FUCAE
İLE UBEYDE BİN HİLAL'İN ÖLDÜRÜLMELERİ