İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 77. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ABDİ RABBİHİ'L-KEBİR'İN ÖLDÜRÜLMESİ

 

Katari Taberistan'a gidip Abdü Rabbihi'l-kebir de Kerman'da kalınca Mühelleb onların üzerine yürüdü, ancak Hariciler Mühelleb'e şiddetle karşı koydular. Mühelleb onları Cireft'te muhasara etti ve defalarca çarpıştı, ancak istediği sonucu bir türlü alamıyordu. Daha sonra Hariciler muhasara uzayınca mallarını ve hanımlarını alıp Cirefi'ten dışarıya çıktılar. Mühelleb teker teker adar kesilinceye, silahları kırılıncaya ve atlıları da öldürülünceye kadar onlarla çarpıştı. Daha sonra bıraktı, yollarına gittiler, kendisi de Cireft'e girdi ve Haricilerin peşlerine takılarak Cirefi'ten dört fersah uzaklıkta onları yakaladı. Sabahın erken saatlerinden günün ortasına kadar çarpıştı, daha sonra çarpışmayı bırakmakla birlikte yanlarından ayrılmadı.

Abdü Rabbih arkadaşlarını toplayıp şöyle dedi: "Ey muhacirler topluluğu! Katari ve beraberindekiler kaçıp hayatta kalmayı arzu ettiler. Halbuki hayatta kalmak ve ölmemek imkansızdır. Haydi, düşmanınıza karşı çıkınız ve canlarınızı Allah'ın yolunda feda ediniz." Abdü Rabbih daha sonra dönüp savaşa başladı. Giriştikleri şiddetli çarpışmalar onlara bundan önceki çarpışmaları unutturdu. Mühelleb'in arkadaşlarından bazıları ise ölünceye kadar savaşmak üzere bey'at ettiler. Arkasından Hariciler atlarından indiler ve piyade olarak savaşmağa başladılar, hatta atlarını boğazladılar. Bu bakımdan çarpışma oldukça şiddetlendi ve karışıklık büyüdü; öyle ki, Mühelleb: ''Ben böylesini görmüş değilim." demekten kendisini alamadı. Bilahare Yüce )Allah Mühelleb'e ve askerlerine zafer ihsan etti, Haricileri bozguna uğrattı ve onlardan pek çok kişi öldü. Öldürülenler arasında Abdü Rabbihi'l-kebir de bulunuyordu.

 

Öldürülenlerin sayısı dört bin kişi olup Haricilerden -çok azı müstesna- kurtulan olmadı. Karargahlarında ne bulunduysa alındı, yakalananlar da esir edildi; çünkü onlar da Müslümanların hanımlarını esir alıyorlardı.

 

Tufayl bin Amir bin Vasile, Abdü Rabbihi'l-kebir ile arkadaşlarının öldürülmesinden söz ederek şöyle der:

 

‘‘Abdü Rabbih ve ordusunu bizler Cezalandırdık, esirleri de paylaştmldı. Askerlerle üzerlerine gitti ve püskürttü onları Kerman 'daki rahat yerlerinden.

Kafir Katarı uykusuz ve gece boyu Kaçıp duran bir devekuşu gibiydi.

Bizi bırakıp kaçınca.

Yüzünü hidayete çevirmemişti; Ancak kaçış kurtarmaz O 'nu, isterse Sürekli denizde yol alıp kaçsın.’‘

 

Bu konu ile ilgili daha birçok beyit vardır, ama yaygınlıkları dolayısıyla gerisini yazmadık.

Haccac Ezrakller ile çarpışanlara ihsan ve ikramda bulundu, maaşlarını artırdı.

Mühelleb Haccac'a müjdeyi vermek üzere birisini gönderdi. Bu müjdeci Haccac'ın yanına girince ordunun durumunu, Haricileri, savaşlarını anlattıktan sonra Mühelleboğulları'ndan da söz ederek şöyle dedi: "Muğire onların en iyi ata binenleri ve efendileridir. Kahraman bir atlı olarak ise Yezid yeter. Kabisa en cömert olanlarıdır. Kahraman olan kişi ise Müdrike'nin önünden utanmadan kaçabilir. Abdülmelik öldürücü bir zehirdir. Habib kesin bir ölümdür. Muhammed bir orman arslanıdır. Yardımcı kuvvet olarak da Mufaddal yeter." Bunun üzerine Haccac O'na: "Peki, bunların hangisi başkalarının imdadına daha çok yetişebiliyordu?" diye sorunca müjdeci şöyle karşılık verdir "Bunlar adeta bir daire gibiydiler, nerede başladığı bilinemiyordu." Haccac O'nun bu sözlerini beğenerek Mühelleb'e mektup yazıp teşekkür etti. Kerman'a güvendiği bir kimseyi tayin ederek orayı koruyacak kimseler bırakıp yanına gelmesini emretti. Bu bakımdan Mühelleb oğlu Yezid'i Kerman'a vekil bıraktı ve Haccac'ın yanına gitti. Mühelleb Haccac'ın yanına varınca Haccac O'na ikramda bulundu ve yanı başında oturtup: "Ey Iraklılar! Sizler Mühelleb'in kölelerisiniz." dedi. Daha sonra şöyle devam etti: "Sen ordu komutanlarını nitelendiren İyadlı Lakit bin Ya'mer'in dediği gibisin. Lakit şöyle der:

 

‘‘Allah iyiliğinizi versin! Komutanlığa Savaşı iyi bilen, pişkin birini getirin; İmkan bulunca rahata ve kolaya sapmayan, Sevmediği bir durumdan ürkmeyen, Serhatlerimizi düşünüp uykusuz kalan, Orada sürekli düşmanı gözetleyen, Sürekli bu zamanı sağarak yorulup duran ve bundan usanmayan birini.

 

Malını artırmak tutkusu uğraştırmasın onu, Yükselmelerini arzu ettiği çocukları da.

Mızrak ucuyla karşı karşıya kalınca ne korksun o, ne de ahmakça üzerine atılsm.’‘

Bu uzun bir kasidedir. Biz onun en güzel kısımlarını seçip koyduk.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

KATAN BİN FUCAE İLE UBEYDE BİN HİLAL'İN ÖLDÜRÜLMELERİ