İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
ŞEBİB'E
DAİR BİRDEN FAZLA KONU
ŞEBİB'E
BEY'AT EDİLMESİ VE HARİS BİN UMEYRE İLE SAVAŞMASI
Haris
Şebib ve beraberindekilerin çıkış yerlerini yakarak: "Onlar buradan çıkamazlar;
yarın sabahleyin kalkar, onları öldürürüz." deyip karargahına çekilince
Şebib arkadaşlarına: "Ne bekliyorsunuz?" diye sordu ve şunları
ekledi: "Allah'a yemin ederim, onlar yarın sabah burada sizi bulacak
olurlarsa, bu sİzin yok olmanız demek olacaktır." Şebib ile birlikte
olanlar: "O zaman bize emret, yapalım." deyince Şebib şöyle dedi:
"Bana veya arkadaşlarınızdan istediğiniz bir kimseye bey'at ediniz ve
onlar henüz kendilerini emniyet içerisinde görmekte iken karargahlarında hücum
edelim. "
Bu
teklif üzerine Şebib'e bey'at ettiler.
Şebib
Şeybanlı olup babasının adı Yezid, dedesinin adı ise Nuaym'dı. Arkadaşları
keçeler getirdiler, bunları su ile ıslattıktan sonra çıkış yerindeki ateşin
üzerine koydular ve öylece çıktılar. Haris ve beraberindekiler Şebib ve
arkadaşlarını ancak kendilerini karargahın orta yerinde kılıçladıkları zaman
fark edebildiler. Haris yere düştü, arkadaşları O'nu taşıyarak Medain'e doğru
kaçtılar. Şebib de karargahlarını eline geçirdi. Bu Şebib'in bozguna uğrattığı
ilk ordudur.
ŞEBİB'İN
TARAFTARLARI İLE BAŞKALARI ARASINDA SAVAŞLAR
Daha
sonra Şebib Teym Şeybanlılara mensup olan Selame bin Sinan etTeymi ile Musul
arazisinde karşılaştı. Şebib O'nu kendisiyle birlikte isyana katılmağa davet
edince Selame otuz atlı seçerek onlarla birlikte Aneze'ye gidip intikam almayı
şart koştu, çünkü Anezeliler Selame'nin kardeşi olan Fedale'yi öldürmüşlerdi.
Şöyle ki:
Fedale
beraberinde on sekiz kişi ile birlikte çıkmış ve çevresi ağaçlarla kaplı bir
suyun yanında gidip konaklamıştı. Anezeliler de bu suyun kenarında konaklamış
bulunuyorlardı. Onlar Fedale'yi görünce birbirlerine şöyle dediler: -Şunları
öldürelim ve emirimizin yanına gidelim. O da belki bize bir şeyler yerir."
Fedale'nin Nasroğulları'na mensup olan dayıları ise: "Kardeşimizin oğlunu
öldürmeniz için size yardımcı olamayız." dediler, ancak Anezeliler kalkıp
onları öldürdüler ve başlarını alıp Abdülmelik bin Mervan'a götürdüler. O
bakımdan Abdülmelik onları Banikiya'da yerleştirmiş ve onlara belirli mikmda
maaş tahsis etmişti. Bundan önce ise maaşları oldukça azdı.
Fedale'nin
kardeşi Selame kardeşinin öldürülmesini ve dayılarının kardeşini yardımsız
bırakmalarını dile getirerek şöyle der: ‘‘Dayılanmın yeğenIerini silaha teslim
edeceğini sanmıyordum, Nasrlıların yaptıklarını öğreninceye kadar.’‘
Fedale'nin
ayaklanması Salih'in baş kaldırmasından önce idi.
Şebib
Selame'nin teklifini kabul etti. Selame de Anezelilerin yanına vardı, onları
grup grup öldürmeğe koyuldu. Sonunda aralarında teyzesinin de bulunduğu bir
topluluğun yanına vardı. Teyzesini henüz ergenlik yaşına gelmiş bir oğlunun
üzerine kapanmış gördü. Teyzesi memesini çıkartarak şöyle dedi:
"Ey
Selame! Sana bunun akrabalığı hakkı için söylüyorum." Selame O'na şu
cevabı verdi: "Allah'a yemin ederim, ben ağacın gölgesinde hayvanını
çöktürdüğünden bu yana Fedale'yi görmedim. Ya O'nu bırakır kalkarsın, ya da
ikinizi aynı mızrakla şişlerim." Bunun üzerine teyzesi bırakıp kalktı, O
da onu öldürdü.
ŞEBİB'İN
ŞEYBANOGULLARI ÜZERİNE GİTMESİ VE ONLARDAN BAZILARINI ÖLDÜRMESİ
Daha
sonra Şebib atlılarıyla birlikte ‘‘Razan’‘ denilen yere doğru yürümeğe başladı.
Şeybanoğulları'ndan bir grup önünden kaçtı. Onlarla birlikte Şeybanlı olmayan
az sayıda bazı kişiler vardı. Bunlar Havlaya yakınlarında bulunan Deyr
Hurirazad'da konakladılar. Sayılan üç bin kişi civarında idi. Şebib ile
birlikte ise yetmiş, ya da yetmiş küsur kişi vardı. Yezid onların üzerine
gidince kendilerini savunmak için gereken tedbirleri aldılar.
Şebib
bundan sonra yanına on iki kişi alarak annesinin yanına gitmek istedi. Annesi
‘‘Satidema’‘ denilen bir dağın eteğinde bulunuyordu. Şebib şöyle demişti:
"O'nu alıp getireceğim, O da benim karargahımda bulunacak. İkimizden biri
ölünceye kadar birbirimizden ayrılmayacağız." Beraberindeki bu on iki kişi
ile birlikte bir süre yol aldıktan sonra Şeybanoğulları'ndan mallarıyla
birlikte konaklamış bulunan bir topluluk gördü, ancak bunlar Şebib'in
yanlarından geçtiğini görmedikleri gibi, farkına da varmadılar. Şebib
üzerlerine hamle yaparak onlardan yaşlıca otuz kadar kişi öldürdü. Havsere bin
Esed de bu öldürdüğü kişiler arasında idi. Şebib oradan annesinin yanına gidip
atına bindirdi.
Deyr'de
bulunan adamlardan birisi Şebib'in arkadaşlarının görebileceği bir yere çıktı.
Şebib yanlarından ayrıldığında arkadaşlarının üzerine kardeşi Mus'ab bin
Yezid'i vekil bıraktı. İşte onlar Deyr'de bulunanları muhasara etmekte iken bu
kişi onlara şöyle seslendi: "Ey kavim! Aramızda Kur'an hakem olsun. Yüce
Allah şöyle buyuruyor: ‘‘Şayet müşriklerden her hangi bir kimse senden himaye
isteyecek olursa, sen de onu himayene al, ta ki Allah'ın kelamını işitinceye
kadar. Sonra onu güven duyabileceği bir yere kadar götür.’‘ (Tevbe suresi, 6).
Şimdi sizler yanınıza eman ile gelinceye ve durumunuzu bildirinceye kadar bize
ilişmeyiniz. Şayet dediğinizi kabul edecek olursak, kanlarımız ve mallarımız
size haram olur. Kabul etmeyecek olursak, bizleri güven duyabileceğimiz bir
yere kadar geri götürürsünüz, sonra da uygun göreceğiniz şeyi
yaparsınız.'" Onların bu tekliflerini Şebib'in arkadaşları kabul edince
Deyr'den çıkıp Şebib'in arkadaşları onlara görüşlerini anlattılar, onlar da
hepsini kabul ettiler. Şebib gelip durum kendisine bildirilince: "İsabet
ettiniz ve başardınız." dedi.
ŞEBİB
İLE HAS'AMLI SÜFYAN ARASINDAKİ VAK'A
Daha
sonra Şebib bir grupla birlikte yola çıkarken diğer bir grup yerinde kaldı.
Şebib Musul topraklarında Azerbaycan'a doğru yoluna devam etti. Haccac ise
Has'amlı Süfyan bin Ebi'ı-Aliye'ye mektup yazarak yola çıkmasını emretti.
Süfyan maiyetindeki bin atlı ile Tabe-ristan'a girmek istiyordu, ancak
Haccac'ın mektubunu alınca Taberistan hükümdarı ile barış yaparak geri döndü.
Haccac Süfyan'a, Salih'i öldüren Hemdanlı Haris bin Umeyre'nin ordusu gelinceye
kadar Deskere'de kalmasını emretti. Süfyan ayrıca Menazır atlılarının da
gelmesini bekleyecek ve daha sonra Şebib'in üzerine yürüyecekti. Bu bakımdan
Süfyan Deskere'de ikamet etti ve Haris'in askerlerine şöyle ilan edildi:
"Savaş Küfe ile Medain'de olacaktır." Onlar da yerlerinden kalkıp Süfyan'ın
yanına gittiler. Diğer taraftan Menazır atlıları da başlarında Temimli Sevre
bin Hur ile geldiler. Sevre Süfyan'a kendisi gelinceye kadar yerinde durmasını
isteyen bir mektup yazdıysa da Süfyan Şebib'i takip etmekte acele davrandı ve
‘‘Hanikin’‘ denilen yerde ona yetişti. Şebib ise onlarla savaşmak istemiyormuş
gibi yükseklere doğru çekildi. Kardeşini de elli atlı ile birlikte dnları gafil
avlamak üzere münasip bir yerde gizledi. Kendisi dağın eteklerine doğru
yürüyünce Süfyan ve beraberindekiler: "Allah'ın düşmanı kaçıyor, O'nu
takip ediniz." dediler. Ancak Şeybanlı Adiy bin Umeyre şöyle dedi:
"Acele etmeyiniz. Araziyi iyice tetkik edelim. Bir tuzak hazırlayıp asker
gizlemiş olmasın."
Fakat
Adiy'in dediğine kulak asmayıp Şebib'i takip ettiler. Şebib'in kardeşinin
atlılarla birlikte gizlendiği yeri geçtikten sonra Şebib geri dönerek
üzerlerine yürüdü. Kardeşi de gizlendiği yerden çıktı. Her hangi bir çarpışma
olmadan Süfyan'ın askerleri dağıldı, ancak Süfyan iki yüz kadar kişi ile
birlikte sebat etti. İki taraf arasında şiddetli bir çarpışma oldu. Süveyd bin
Süleym Süfyan üzerine bir hamle yaptı ve mızrakla karşılıklı vuruştular. Daha
sonra kılıçlarla çarpışmağa başladılar ve birbirlerinin boyunlarına sarıldılar.
Her ikisi de yere düştü, sonra birbirlerinden ayrıldılar. Şebib Süfyan'ın
askerlerine hamle yaptı ve onları dağıttı. Süfyan'ın yanına bir genç gelerek
atından indi ve O'nu atına bindirip önünde çarpıştı. Bu genç öldürülürken
Süfyan kurtuldu ve Babil Mehrllz'a kadar gitti .
.
Süfyan
Haccac'a durumu bildirmek üzere mektup yazdı. Askerlerin -Sevre bin Hur
dışında- varmış olduğunu belirterek Sevre'nin kendisiyle birlikte savaşa
katılmadığını belirtti. Mektubu okuyan Haccac Süfyan'ı övdü.
ŞEBİB
İLE SEVRE BİN HUR ARASINDAKİ ÇARPIŞMA
Süfyan'ın
mektubunu alan Haccac Sevre bin Hur'a mektup yazdı, kınayıp tehdit ettikten
sonra Medain'den seçeceği beş yüz atlı ve beraberindekilerle birlikte Şebib'in
üzerine yürümesini emretti. Sevre Haccac'ın emrini yerine getirerek Şebib'in
üzerine yürüdü. Şebib CCıha'da dolaşmakta idi. Sevre ise O'nu takip ediyordu.
Şebib sonra Medain'e vardı, ancak Medainliler kalelerine çekildiler. Şebib
Medain'den binek alarak eline geçirdiği kimseleri öldürdü. Kendisine:
"Sevre geliyor." denilince oradan ayrılıp Nehrevan'a geldi.
Namazlarını kıldılar ve Ali tarafından öldürülen arkadaşlarına rahmet okuduktan
sonra Ali'den ve yakınlarından uzak olduklarını söylediler. Sevre'nin göndermiş
olduğu casuslar da Şebib'in nerede olduğunu bildirdiler. Bunun üzerine Sevre
arkadaşlarını toplayıp şöyle dedi: "Şebib ile beraberindekiler yüz kişiden
fazla değildir. Ben sizin kahramanlarınızdan üç yüz kişi ile O'nun üzerine,
kendisini emniyette hissederken hücum etmeyi uygun görüyorum. Allah'tan onların
canlarını alacağını umarım."
Bu
görüşünün uygun bulunması üzerine Sevre de üç yüz kişi seçti ve Nehrevan'a
doğru yürüdü. Şebib dört bir yana gözcüler ve koruyucular yerleştirmişti. Bu
nöbetçiler Sevre'nin arkadaşlarını farkettiler ve atlarına binerek savaş düzeni
aldılar. Sevre yanlarına vardığında onları savaşa hazırlanmış olarak buldu.
Saldırıya geçti, Şebib ve beraberindekiler de karşı koydular ve çarpıştılar.
Şebib arkadaşlarına seslenerek üzerlerine yeni bir hamle yaptı ve hamlelerine
onları savaş alanından uzaklaştırıncaya kadar devam ettiler.
Sevre
atlıları ve savaşçıları bozguna uğramış olarak karargahı na geri döndü. Diğer
arkadaşlarını da alarak Medain'e doğru gitti. Şebib de O'na yetişip
karargahında bulunanları ele geçiririm ümidiyle takibe devam etti ve Medain'e
girdikleri sırada onlara yetişti. Medain Emiri olan İbn Ebi'l-Usayfir
Medainlilerle birlikte çıkarak Şebib'i ve beraberindekileri oka ve taşa
tuttular. Bunun üzerine Şebib Medain'den uzaklaşıp Kelavazi'nin üzerinden
geçti. Burada Haccac'a ait bulunan pek çok at ele geçirdi. Onları alarak
Tekrit'e gitti.
Medain
halkı Şebib'in Medain'e varması üzerine atlandılar, Sevre'nin askerleri Kufe'ye
doğru kaçmıştı, kendisi ise Tekrit'te bulunuyordu.
Haccac
Sevre'yi bu yenilgisinden dolayı kınayıp hapsetmiş, ancak daha sonra da serbest
bırakmıştı.
ŞEBİB
İLE CEZL BİN SAİD ARASINDAKİ ÇARPIŞMA VE SAİD BİN MÜCALİD'İN ÖLDÜRÜLMESİ
Şebib'in
önünden kaçan askerler Küfe'ye varınca Haccac Kindeli Cezl bin
Said
bin Şurahbil'i Şebib'in üzerine gönderdi. Cezl'in asıl adı Osman'dı. Haccac O'na
ihtiyatlı olmayı ve acele hareket etmemeyi tavsiye edince Cezl Haccac'a şöyle
dedi: "Bozguna uğramış askerlerden kimseyi benimle gönderme, çünkü bunlar
bir defa korkmuş bulunuyorlar ve Müslümanlar onlardan yararlanamaz."
Haccac: "Gerçekten yerinde söyledin." dedi ve kendisine dört bin kişi
verdi. Bunlar Cezl ile birlikte yola koyuldular. Şebib, Cezl'e heybetli
görünmek ve Cezl ile birlikte bulunan askerleri dağıtmak gayesiyle bir
kasabadan bir başka kasabaya geçiyor, hiç bir yerde ikamet etmiyordu. Maksadı,
Cezl'i savaş düzeni alamamış bir halde yakalamaktı. Ancak Cezl mutlaka savaş
düzeni alarak yola koyuluyor ve indiği yerde de gerekli koruma tedbirlerini
alıyordu.
Şebib
işin uzadığını görünce arkadaşlarını yanına çağırıp onları dört ayrı bölük
yaptı. Arkadaşlarının sayısı yüz altmış kişi idi. Kırk kişilik her bir bölüğün
başına yakın arkadaşlarından birisini getirdi. Kardeşi Musad, Süveyd bin Süleym
ve Muhallel bin Vail'i kırkar kişinin başına getirdi; kendisi de bir başka ilik
kişinin başında kaldı. Gönderdiği gözcüler geri dönüp Cezl'in Deyr Yezdecird'de
olduğunu bildirdiler. Bunun üzerine Şebib atlara yem verilmesini emretti. Daha
sonra yola çıkıldı ve her bir komutana belirlediği bir taraftan gitmesini
emrederek: "O'nu gafil avlamak istiyorum." dedi. Diğer
arkadaşlarından da savaşta olanca gayretlerini göstermelerini istedi. Şebib'in
kardeşi Deyr el-Harara'ya varıncaya kadar yoluna devam etti. Burada Cezl'in,
İbn Ebi Lübne ile birlikte olan silahlı askerlerini görünce beraberindeki kırk
kişi ile birlikte onların üzerine hamle yaptı. O'nunla bir süre çarpıştıktan
sonra önünden kaçmağa başladılar. Şebib de bu sırada onlara yetişmiş
bulunuyordu. Şebib kardeşine: "Peşlerini bırakmayın, onlarla birlikte
gücünüz yeterse karargahlarına girersiniz." dedi.
Israrla
onları takip ettiler ve sonunda karargahlarına yetiştiler. Ancak Cezl'in diğer
silahlı adamları onların hendekten aşıp geçmelerine fırsat vermedi. Cezl orada
bulunan silahlı askerlere: "Ok atışı yaparak kendinizi koruyunuz."
dedi. Şebib de önlerinde bulunan silahlı askerler üzerine yaptığı hamlelerle
onları hendeğin yanına çekilmek zorunda bıraktı, ancak karargahta bulunanlar
Şebib'e ok atışı yapmağa başladılar. Şebib onlara varmanın imkansızlığını
görünce arkadaşlarına: "Geri dönünüz." dedi. Yola bir süre devam
ettikten sonra kendisi ve beraberindekiler atlarından indiler ve biraz
dinlendiler. Şebib daha sonra arkadaşlarını alıp yine bir önceki düzen
içerisinde Cezl'in üzerine geri döndüğünde karargahta bulunanları, artık
kendilerini emniyette hissettiklerinden diğer silahlı askerlerini de içeriye
almış durumda gördü. Bunun üzerine: "Karargahlarının etrafını
çeviriniz." emrini verdi. Ancak Cezl'in askerleri aniden atların ayak
seslerini farkettiler ve karargahlarının dört bir yandan kuşatılmış olduğunu
anladılar. Bunun üzerine de onlarla çarpışmağa başladılar.
Daha
sonra Şebib Kufe tarafında çarpışmakta bulunan kardeşi Musad'a haber
göndererek: "Bizim yanımıza gel, yolu da onlara serbest bırak." diye
emretti, kardeşi de bu emri yerine getirdi. Böylelikle sabaha kadar onlarla üç
ayrı yandan çarpışıp durdular. Şebib onları bırakıp gitti. Her hangi bir sonuç
elde edememişti. Bir buçuk mil ötede askerleriyle birlikte atlarından indiler,
daha sonra sabah namazını kıldılar, arkasından da Cerceraya'ya doğru yola
koyuldular.
Bu
defa Cezl de savaş düzeni içerisinde olmak üzere onları takibe başladı.
Konakladığı yerde de mutlaka gerekli koruma tedbirlerini alıyordu. Şebib Cuha
ve diğer bölgelerde dolaşıp duruyor ve buradaki haraç ve vergi gelirlerinin
azalmasına sebep oluyordu. Haccac açısından bu iş oldukça uzun sürdüğü için
Cezl'e mektup yazarak gecikmesini eleştiriyor ve onlarla çarpışmasını
emrediyordu. Bunun üzerine Cezl onları takipte daha bir gayret göstermeğe
başladı. Diğer taraftan Haccac Said bin Mücalid'i Cezl'in askerlerinin başına
gönderdi ve Şebib ile çarpışmakta gayretli olmasını, acele davranmasını ve işi
uzatmamasını emretti.
Said
Cezl'in yanına vardığında Cezl Nehrevan'da etrafına hendek açmış bulunuyordu.
Said karargahın ortasında askerleri azarladı, bu konudaki acizliklerinden
dolayı onları yerdi. Daha sonra atlı askerleri Şebib'in üzerine gitmek üzere
yanına alırken diğerlerini yerlerinde bıraktı. Cezl: "Ne yapmak
istiyorsun?" diye sorunca Said şu cevabı verdi: "Şebib'in üzerine bu
atlılarla birlikte gideceğim." Bunun üzerine Cezl şöyle dedi: "Hayır,
sen atlı ve piyade bütün askerlerinle burada kal ve onları öylece karşıla.
Allah'a yemin ederim, onlar senin üzerine gelecekler. O bakımdan askerlerini
dağıtma." Ancak Said, "Burada sen kal." deyince, Cezl: "Ey
Said! Senin bu yaptığın sağlıklı bir iş değildir, ben bunu kabul
etmiyorum." diyerek karşılık verdi.
Cezl
yerinde kaldı ve Kufelileri hendeğin dışına çıkartarak onları savaş düzeninde dizdi.
Said bin Mücalid atlılarla birlikte ileriye gitti. Şebib ise Katitiya'ya doğru
gitmiş ve oraya girmişti. Şebib dihkana kendilerine yemek hazırlamasını
emretti, o da yemek hazırlayıp kapıyı kapattı. Daha yemeği bitirmemişken Said
beraberindeki askerlerle birlikte KatitiU'ya geldi. Dihkan gelip durumu Şebib'e
bilidrince, Şebib'in: "Zararı yok, sen yemeği getir." demesi üzerine
dihkan da yemeği getirdi. Şebib yemeğini yedi, abdest alıp iki rekat namaz
kıldıktan sonra katırına bindi ve katırının sırtında dışarıya çıktı. Said bu
sırada şehrin kapısında bulunuyordu. Şebib onların üzerine bir hamle yaparak
şöyle dedi: "Hakim olan Hakem'den başka hiç bir kimsenin hüküm vermeğe
selahiyeti yoktur. Ben Müdellih'in babasıyım, gücünüz yetiyorsa önümde kalınız."
Said
bunun üzerine: "Bunlar gerçekten baş yiyen kimselerdir." dedi ve
atlılarını toparlayıp Şebib'in arkasından göndermeğe başladı. Şebib onların
dağınık durumlarını görünce arkadaşlarını topladı ve şöyle dedi: "Bunların
önüne çıkınız. Allah'a yemin ederim, ya ben onların komutanlarını öldürürüm
yahut da o beni." Geri dönüp onlara saldırdı ve bozguna uğrattı, ancak
Said kaçmayıp arkadaşlarını da çağırdı. Şebib O'nun üzerine de hamle yaparak
bir kılıç darbesiyle öldürdü. Böylelikle bütün askerleri bozguna uğrayıp tekrar
kaçtı, onlar da Cezl'in yanına varıncaya kadar yakaladıklarını öldürüp
durdular. Cezi: "Ey insanlar, yanıma gelin, yanıma!" diye geri
dönenlere seslendi ve oldukça şiddetli bir çarpışmaya tutuştu. Sonunda kendisi
ölenler arasından yaralı olarak taşınıp götürüldü, bozguna uğrayan askerler de
Kufe'ye vardı.
Cezl
Haccac'a durumu haber vermek üzere mektup yazıp Said'in öldüğünü bildirdi,
kendisi de Medain'de kaldı. Haccac da yazdığı mektupta O'nu övdü ve teşekkür
etti.
Daha
sonra Haccac yaralarını tedavi etmek üzere Hayyan bin Ebcer'i ve harçlık olarak
da iki bin dirhem gönderdi. Ayrıca Abdullah bin Ebi Usayfir'i de bin dirhem ile
birlikte yanına gönderdi. Abdullah O'nu ziyaret eder ve ara sıra kendisine
hediyeler verirdi.
Şebib
ardından Medain'e doğru yürüdü. Şehir içerisinde oldukları sürece halka karşı
bir şey yapamayacağını anlayınca Kerh'e kadar gitti ve Dicle Nehri'ni aşıp
oraya vardı. Şuk Bağdaz'a haber gönderip onlara eman verdi.
Aynı
gün pazarlarının kurulduğu gündü ve onların kendisinden korktuklarını
öğrenmişti. Bu emandan sonra Şebib'in adamları binek ve ihtiyaç duydukları bir
takım şeyleri satın aldılar.
ŞEBİB'İN
KUFE ÜZERİNE YÜRÜMESi
Şebib
daha sonra Kufe üzerine yürüdü ve Umeyr bin Sa'ad'ın Hammam'ı yakınlarında
konakladı. Haccac O'nun yerini haber alınca Sa'ad, Süveyd bin Abdurrahman'ı iki
bin kişiyle üzerine gönderdi ve O'na: "Şebib ile karşılaş; şayet önünden
kaçacak olursa, takip etme." dedi.
Bunun
üzerine Süveyd Kufe'den çıktı ve Sebha'da karargahını kurdu.
Şebib'in
kendisine doğru gelmekte olduğu haberini alınca O da O'nun üzerine gitmeğe
başladı. Sanki ölüme gidiyorlarmış gibi yol alıyorlardı. Diğer taraftan Osman
bin Katan da Haccac'ın emriyle Sebha'da karargahını kurdu. Süveyd Zurara'nın
yanına vardığında O'nun da: "Şebib bana doğru geliyor." denildiği
için arkadaşlarına saf düzeni vermekte olduğunu gördü. Bunun üzerine Süveyd ve
arkadaşlarının çoğu atlarından indiler. Ancak O'na şöyle bir haber ulaştı:
"Şebib
seni bırakıp gitti ve başka bir taraftan Kufe'ye girmek amacıyla Fırat nehrini
aştı." Bunun üzerine Süveyd ve arkadaşları tekrar atlarına bindiler ve
Şebib'in peşine takıldılar. Ardından Osman ile birlikte Sebha'da bulunanlara,
Şebib'in üzerlerine gelmekte olduğu haberi ulaştı. Bunun üzerine birbirlerine seslenerek
Kufe'ye girmeğe çabaladılar. Sonunda: "Süveyd peşlerindedir ve onlara
yetişmiş bulunuyor, onlarla savaşmaktadır." denilince rahatladılar.
Şebib
Süveyd'e ve kendisiyle birlikte olanlara görülmemiş şekilde bir hamle yaptı,
ancak bu hamlesi herhangi bir sonuç veremeyince Bire tarafındaki Küfe evlerine
yöneldi. Bu sırada akşam yaklaşmış bulunuyordu. Süveyd kendisini Bire'ye doğru
takip edince orayı terk etmiş olduğunu gördü. Bunun üzerine Süveyd de O'nu
takip etmeyi bırakarak sabahı bekledi ve Haccac'a da haber gönderip Şebib'in
yoluna devam ettiğini bildirdi.
ŞEBİB'İN
GÖÇEBELERLE SAVAŞMASI
Haccac
Süveyd'e mektup yazarak Şebib'i takip etmesini emretti. Süveyd de takibe devam etti.
Şebib Fırat'ın aşağı kısımlarında kendi kabilesinden kimi bulduysa üzerlerine
baskın tertipledi. Daha sonra Haffan sırtlarına doğru çekildi. Burada da
Virseoğulları'ndan bazı kimseleri ele geçirdi ve onlardan on üç kişi öldürdü.
Hanzala bin Malik bunlardan birisidir.
Şebıb
oradan Lasaf'ta bulunan Ebihoğulları'nın yanına kadar vardı.
Lasaf
diye bilinen bu suyun yakınında Saltoğulları'na mensup bir kişi olan Fizr bin
Esved de vardı. Bu şahıs Şebıb'i görüşlerinden alıkoymak istiyor, buna karşılık
Şebıb şöyle diyordu: "Şayet yedi atlım olursa ben Fizr üzerine gaza
tertipleyeceğim." Eblhoğulları Şebıb'in bu haberini alınca Fizr atına
bindi ve evlerin arka tarafından çıkıp gitti. Diğer kişiler de önünden kaçtı.
Şebıb geri döndüğünde göçebeleri korkutmuş bulunuyordu. Oradan Kutkutana
üzerine yürüdü, daha sonra da ‘‘Mukatiloğulları Sarayı’‘ diye bilinen yerden
geçti, oradan Hassasa'ya ve Enbar'a geçti, DakCıka'ya girinceye kadar yoluna
devam etti. DakCıka'dan sonra da Azerbaycan yakınlarına kadar gitti.
Şebıb
bu şekilde uzaklaşınca Haccac Basra'ya geri döndü ve Kufe'ye de Urve bin Muğıre
bin Şu'be'yi vekil bıraktı. O sırada Babil Mehruz'un dihkanın Urve'ye mektubu
geldi. Dihkan bu mektubunda bazı haraç toplayıcılarının kendisine Şebıb'in
‘‘Hamgar’‘ denilen yerde olduğunu ve Kufe'ye gitmek istediğini söylediklerini
bildiriyordu. Urve bu mektubu Basra'da bulunan Haccac'a gönderdi. Bunun üzerine
Haccac alelacele Kufe'ye doğru hareket etti ve Şebıb'den önce Kufe'ye varmağa
çalıştı.
ŞEBİB'İN
KUFE'YE GİRMESİ
Şebıb
‘‘Harba’‘ adında bir kasabaya vardı ve: "İşte sizin düşmanınız bir savaşa
girecektir." dedi. Daha sonra oradan ‘‘AkarkCıf’‘ denilen yere gitti.
Süveyd bin Süleym O'na şöyle dedi: "Ey Müminlerin emiri! Sen şu uğursuz
ismi taşıyan kasabadan başka bir yere gitsen nasılolur?" Şebıb O'nun bu
sözüne şöyle karşılık verdi: "Sen de mi bu işte bir uğursuzluk görüyorsun?
Allah'a yemin ederim, ben düşmanımın üzerine yalnız ve yalnız buradan
gideceğim. Bunun uğursuzluğu bizim düşmanlarımıza olacaktır ve kesilecek
olanlar Allah'ın izniyle onlar olacaktır."
Şebıb
daha sonra AkarkCıf'tan ayrıldı ve Haccac'dan önce KUfe'ye varmak istedi.
Urve'nin mektupları Haccac'a peşpeşe gidiyor ve Haccac'ın çabucak yanına
gelmesini teşvik ediyordu. O sebeple Haccac hızlı yol aldı ve ikindi vaktinde
Kufe'ye vardı. Şebıb ise Sebha'ya akşam namazında varabildi. Az bir şey
yedikten sonra atlarına bindiler, Kufe'ye girdiler ve KUfe'nin pazarına kadar
vardılar. Şebıb sarayın kapısına elindeki demir çubukla vurdu ve büyük bir iz
bıraktı. Daha sonra kapının önünde oturmak için yapılmış yüksekçe yere çıkıp
şöyle dedi:
‘‘Aslen
SemMlu olan şunun bunun çocuğu! Yok, hayır; babalarının babasının Yakdum olduğu
söyleniyor.’‘
Şebib
bu sözleriyle Haccac'ı kastediyordu, çünkü bazıları: "Sakifliler Semud
kavminin kalıntılarıdır." derken, diğer bazı kimseler de: "Onlar
İyadlı Yakdum 'un soyundandır." diyordu.
Bundan
sonra Ulucami'ye gittiler. Camide namaz kılan kimseler vardı.
Vadili
Akıl bin Muş'ab, Sakifli Adiy bin Amr ve Ebu Leys bin Ebi Süleym'i öldürdüler.
Daha sonra güvenlik kuvvetlerinin başında bulunan Havşeb'in evine giderek:
"Emir O'nu istiyor." dediler. Havşeb atına binmek istediyse de onları
tanımayınca yanlarına çıkmadı. Bu sefer O'na ait bir köleyi öldürdüler. Daha sonra
Süveyd Şeybanlı Cahhaf bin Na-bit'in yanına gidip şöyle dedi:
"Aşağıya
in de çölde senden almış olduğum makaranın bedelini ödeyeyim." Cahhaf
şöyle dedi: "Sen bu emanetini, yalnız gece karanlığında mı hatırladın?
Üstelik ey Süveyd, sen atının üzerinde bulunuyorsun. Allah ancak kan akıtıp
yakınların öldürülmesiyle ödenebilecek bir borcun belasını versin!"
Daha
sonra Zühl Mescidi'ne vardılar. Orada Zühl bin Haris'i buldular.
Zühl
orada uzun süre namaz kılardı. O'nu da öldürdüler. Arkasından Ktife'den çıkıp
gittiler. Nadr bin Ka'ka' bin Şur ez-Zühli ile karşılaştılar. Nadr Şebib'e:
"Selam
sana ey emir!" dedi. Bunun üzerine Süveyd O'na: "Müminlerin emiri mi
dedin? Vay senin haline!" diye çıkıştı. Nadr: "Evet, Müminlerin
emiri." diyerek karşılık verince Şebib Nadr'a: "Ey Nadr! Allah'tan
başka kimsenin hükmü yoktur." diyerek lanet etmek istedi, ancak Nadr:
"İnna lillah ve inna ileyhi raci'un." dedi. Bunun üzerine de Şebib'in
yanındakiler Nadr'ın üzerine atılarak O'nu öldürdüler. Nadr Basra'dan Haccac
ile birlikte gelmiş, ancak geri kalmıştı. Nadr'ın annesi olan Naciye Şeybanlı,
Hani bin Kabisa'nın kızıdır. Bu bakımdan Şebib Nadr'ın kurtulmasını
arzulamıştı.
Şebib
ve beraberindekiler daha sonra Merdeme'ye doğru çıktılar. Haccac bir münadiye
emir vererek şöyle seslenmesini istedi: "Ey Allah'ın atlıları, atlarınıza
bininiz!" Bu çağrının yapıldığı sırada Haccac sarayın kapısının üstünde
elinde bir kandil ile duruyordu.
Daha
sonra Haccac Esedli Bişr bin Galib'i iki bin kişi ile Sakifli Zaide bin
Kudame'yi iki bin kişi ile Temimoğulları'nın azatlı kölesi olan Ebu Durays'ı
iki bin kişi ile gönderdiği gibi Abdüla'la bin Abdullah Amir ile Ziyad bin Amr
el-Ateki'yi de gönderdi.
Abdülmelik
bin Mervan Muhammed bin Musa bin Talha bin Ubeydullah'ı Sicistan'a vali tayin
etmiş ve Haccac'a mektup yazarak yol hazırlıklarını tamamlayıp bin kişi ile
birlikte çabucak işinin başına göndermesini emretmişti.
Bu
emir üzerine Muhammed bin Musa hazırlanmakta iken Şebib'in durumu ortaya çıktı
ve olanlar oldu. Bu sefer Haccac Muhammed bin Musa'ya: "Sen Şebib ile ve
bu isyankarlarla karşılaş ve onlarla cihat et. Zafer senin olur ve böylece ünün
her tarafa yayılır. Ondan sonra işinin başına gidersin." diyerek O'nu da
Şebib'in üzerine gidenlerle birlikte gönderdi. Diğer komutanlara da şöyle dedi:
"Şayet savaş olursa, komutanınız Zaide bin Kudame olacaktır."
Böylelikle
bu komutanlar yola koyuldular ve Fırat'ın alt tarafında konakladılar. Şebib ise
onların bulunduğu kıyıyı terk edip Kadisiyye'ye doğru yola koyuldu.
ŞEBİB'İN
ZAHR BİN KAYS İLE SAVAŞMASI
Haccac,
bin sekiz yüz kişilik seçkin bir atlı grubunu öbür askerlerden ayrı olarak Zahr
bin Kays komutasında gönderdi ve O'na şöyle dedi: "Şebib'i bulup
çarpışıncaya kadar takip etmeğe devam et. Ancak O, senin üzerine . -önelmediği
yahut da durmadığı sürece hücum etmeyeceksin." Bunun üzerine Zahr yola
koyuldu ve Seylhin'e kadar vardı. Şebib de ona doğru gelince birbirleriyle
karşılaştılar. Şebib atlılarını bir araya topladıktan sonra onların safları arasında
Zahr'ın yanına varıncaya kadar ilerledi. Zahr yere düşürülünceye kadar
çarpışmasına devam etti, yanındakiler ise bozguna uğradı. Şebib ile
beraberindekiler O'nu öldürdüklerini zannettiler, ancak seher vakti yaklaşıp
soğuk kendisini etkilemeğe başlayınca kalkıp yürümeğe başladı ve kasabaya kadar
ulaştı. Bir süre kaldıktan sonra oradan alınıp Köfe'ye götürüldü. Yüzünde ve
başında ondan fazla yara vardı. Bir kaç gün kaldıktan sonra Haccac'ın yanına
gitti. Haccac O'nu yanında oturttu ve çevresindekilere şöyle dedi: "Kim
cennet ehlinden olduğu halde ve şehit düşmesine rağmen halk arasında dolaşan
ir
kişi görmek istiyorsa bu adama baksın."
SÖZÜ
GEÇEN KOMUTANLARIN SAVAŞI VE MUHAMMED BİN MUSA BİN TALHA'NIN ÖLDÜRÜLMESİ
Zahr
ile birlikte bulunanlar yenilip bozguna uğrayınca Şebib'in arkadaşları
kendisine şöyle dedi: "Bizler onların bir ordusunu yenmiş bulunuyoruz.
Şimdi hep birlikte çekilelim." Şebib ise şöyle dedi: "Bu bozgun sizİn
peşinize takılmış bulunan komutanları da, askerlerini de korkutmuş bulunuyor.
Haydi, hep birlikte onlara doğru gidelim. Allah'a yemin ederim, eğer onlarla
;arpışacak olursak bizimle Haccac arasında hiç bir engel kalmayacaktır ve
Allah'ın izniyle Küfe' yi alabileceğiz." Arkadaşları da O'na: "Bizler
senin görüşüne tabiyiz." diyerek karşılık verdiler.
Bundan
sonra Şebib yola koyuldu ve sözü geçen komutanların nerede olduklarını sordu.
Onların ‘‘Rllzhar’‘ denilen, Kufe'den yirmi dört fersah uzaklıkta bir yerde
oldukları haber verildi. Oraya doğru gitmeğe başladı. Haccac onlara Şebib'in kendilerine
doğru gelmekte olduğunu haber verip: "Hepinizin komutanı Zaide bin
Kudame'dir." dedi.
Şebib
yanlarına vardığında savaş için gerekli hazırlıklarını yapmış olduklarını
gördü. Kufelilerin sağ kanadının başında Ziyad bin Amr el-Afeki, sol kanatlarının
başında ise Esedli Bişr bin Galib vardı. Ayrıca her komutan kendi
emrindekilerin arasında duruyordu. Şebib üç bölük ile birlikte ve doru bir ata
binmiş olarak geldi. Bu birliklerin birisinde Süveyd bin Süleym vardı. Bu
birlik Kufelilerin sağ kanadının karşısında durdu. Öbür birliğin başında
Şebib'in kardeşi Musad vardı. Bu da sol kanadın karşısında durdu. Şebib'in
kendisi ise merkezin karşısında yer aldı.
Zaide
bin Kudame askerler arasında dolaşarak onları düşmanlarına karşı cihada ve savaşmağa
teşvik ediyor, ayrıca düşmanlarının sayıca azlığı ve batıl üzre olması, buna
karşılık kendilerinin çok ve hak üzre olmaları dolayısıyla zafer
kazanacaklarını söyleyerek ümitlendirmeğe çalışıyordu. Bundan sonra kendi
yerine döndü. Süveyd bin Süleym Ziyad bin Amr üzerine hamle yaptı. Ziyad ile
birlikte olanların büyük bir kısmı dağıldığı halde Ziyad arkadaşlarının
yarısına yakın kadar kısrmyla yerinden ayrılmadı. Arkasından kısa bir süre için
Süveyd yanlarından çekildi, daha sonra onlara karşı ikinci bir hamle daha
yaptı. Karşılıklı olarak mızraklarla vuruştular. Ziyad bir süre yerinde durdu
ve çok şiddetli bir şekilde çarpıştı. Süveyd de aynı onlar gibi çetin bir
şekilde çarpıştı. Süveyd gerçekten Arapların en kahraman kişilerinden
birisiydi. Daha sonra Süveyd arkadaşlarına: "Hayır, ağırlıkları azalıncaya
kadar onları bırakınız." dedi. Bunun üzerine Süveyd ile birlikte olanlar
şöyle dediler:
"Onların
dağılmakta olduklarını görmüyor musun? Haydi, onlara hamle yap!" Bu defa
Şebib onlara: "Hayır, ağırlıkları azalıncaya kadar onları bırakınız."
dedi. Bunun üzerine Süveyd kısa bir süre onlara ilişmedi, arkasından üçüncü bir
hamle daha yaptı. Bu sefer bütünüyle bozguna uğradılar. Ziyad bin Amr'ın
üzerine her taraftan kılıç darbeleri inmeğe başladığı halde üzerindeki
zırhlardan dolayı hiç bir tesirleri olmadı. Daha sonra hafif bir yara alarak
geri çekildi. Bu sırada akşam olmak üzere idi.
Daha
sonra Abdula'la bin Abdullah bin Amir üzerine hamle yaptılar ve onu da bozguna
uğrattılar. Zaten Abdüla'la fazla çarpışmadan Ziyad bin Amr'ın yanına gitmiş ve
her ikisi de geri çekilmişti. Hariciler akşam üzeri bir hamle yaparak Muhammed
bin Musa bin Talha'nın yanına kadar vardılar. Onunla çok şiddetli bir şekilde
çarpışmaya tutuştular, o da direndi. Daha sonra Şebib'in kardeşi olan Musad da
Kufelilerin sol kanadında bulunan Bişr bin GiUib'e bir hamle yaptı, Bişr de
direndi ve yaklaşık elli kişi ile birlikte atlarında inerek son fertleri
öldürülünceye kadar çarpışmalarına devam ettiler. Ondan sonra Bişr'in geri kalan
arkadaşları da bozguna uğrayıp geri çekildi.
Hariciler
Temimoğulları'nın azatlı kölesi olan ve Bişr bin Galib'in yanı başında yer alan
Ebu Durays ile A'yen'in bulunduğu yere kadar varıp burada her ikisini de
bozguna uğrattılar. Bunun üzerine Ebu Durays ile A'yen Zaide bin Kudame'nin
yanına kadar geri çekildiler. Zaide bin Kudame'nin yanına yardıklarında şöyle
seslendi: "Ey İslam'a bağlı olanlar; yerinizi koruyunuz, yerinizi
koruyunuz! Bunlar kafir, sizler ise Mümin olduğunuz halde sizden daha sabırlı
olmasınlar." Zaide onlarla seher vaktine kadar gece boyunca
arpışıp
durdu.
Daha
sonra Şebib arkadaşlarından bir grup ile birlikte Zaide'nin üzerine hamle
yaptı, O'nu ve beraberindekileri öldürüp bıraktı.
Zaide
öldürülünce Ebu Durays ile A'yen oldukça büyük bir saraya girdiler. Şebib
arkadaşlarına şöyle dedi: "Artık kimseye kılıç kaldırmayınız. Bunları
bey'at etmeğe davet ediniz." Bunun üzerine onları tan yerinin ağardığı
sırada bey'ate davet ettiler, onlar da Şebib'e bey'at ettiler. Bey'at edenler
arasında Ebu Musa'nın oğlu Ebu Burde de vardı. Şebib arkadaşlarına: "Bu,
iki hakemden birisinin oğludur." deyince O'nu öldürmek istediler. Şebib:
"Bunun günahı nedir?" diye çıkışınca öldürmekten vazgeçtiler.
Şebib'e: "Müminlerin emiri" diyerek selam verdiler, O da onları
serbest bıraktı. Tan yeri iyice ağarıncaya kadar bu şekilde kaldılar.
Sabah
namazının vakti gelince Muhammed bin Musa müezzinine emir verdi, O da ezan
okudu. Muhammed henüz bozguna uğramamıştı. Şebib ezan sesini işitip: "Bu
da ne oluyor?" diye sorunca arkadaşları: "Muhammed b. Musa bin Talha
henüz olduğu gibi duruyor." diye cevap verdiler. Bunun üzerine Şebib şöyle
dedi: "Zaten ben O'nun ahmaklığının ve kibrinin kendisine - -yle bir iş
yaptıracağını düşünmüştüm." Daha sonra Şebib bizzat ezan okuduktan sonra
sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra Muhammed'in ve arkadaşlarının üzerine
hücum ettiler. Bir grup bozguna uğrayıp geri çekilirken, - ir grup da Muhammed
ile birlikte direnmesine devam etti. Muhammed öldürülünceye kadar çarpışıp
durdu. Hariciler bundan sonra karargahta bulunan her şeyi aldılar ve daha önce
Şebib'e bey'at etmiş bulunanlar da çekip gitti. Böylece onlardan hiç bir kimse
kalmamış oldu. Şebib bundan sonra A'yen ile Ebu Durays'ın bulunduğu ve
kendilerini korumaya aldıkları sarayın yanına geldi. Gün boyunca içinde
bulundukları sarayın etrafında kaldıktan sonra onları bırakıp gitti.
Arkadaşları kendisine şöyle dediler: "Artık Küfe'ye kadar karşı koyacak
kimse kalmadı." Ancak Şebib arkadaşlarının yaralı olduğunu gördüğünden:
"Yaptığınızdan fazlasını sizden kimse isteyemez." deyip onlarla önce
Nifter'e, sonra Sarat'a gitti. Oradan Hanigar'a gidip orada ikamet etti.
Haccac
O'nun Niffer'e doğru gittiğini haber alınca Medain üzerine gitmek istediğini
zannetti. Medain Küfe'nin adeta giriş kapısı durumunda olup orayı eline geçiren
Sevad arazisinin büyük kısmını eline geçirmiş demek oluyordu. Bu bakımdan
Haccac dehşete kapıldı ve Osman bin Katan'ı Medain, Cuha ve Enbar üzerine emir
tayin etti. Abdullah bin Ebi Usayfir'i ise azletti. Cezl ise yaralarının
tedavisi için Medain'de bulunuyordu. Osman Medain'e geldikten sonra İbn Ebi
Usayfir'in yaptığı gibi Cezl'e ziyaretlerde bulunmuyor ve hediyeler
göndermiyordu. Bu bakımdan Cezl şöyle dua etti: "Allah'ım, İbn Ebi
Usayfir'in cömertlik ve faziletini, Osman bin Katan'ın ise cimriliğini artır.
"
Muhammed
bin Musa'nın öldürülmesi ile ilgili olarak bundan başka rivayetler de vardır.
Bu konudaki rivayetlerden biri şudur:
Muhammed
bin Musa Ömer bin Ubeydullah bin Ma'mer ile birlikte EbCı Fudeyk ile çarpışmalarda
bulunmuştu. Kendisi kahraman ve güçlü kuvvetli bir kişiydi. Ömer O'nu kendi
kızıyla evlendirmişti. Diğer taraftan Muhammed'in kız kardeşi Abdülmelik bin
Mervan ile evliydi. Bu bakımdan Abdülmelik O'nu Sicistan Valiliği'ne tayin
etmişti. Muhammed, Haccac'ın da bulunduğu sırada Küfe'den geçti. Haccac'a:
"Bu kişi Abdülmelik'e olan akrabalığı ile birlikte Sicistan'a gidecek ve
senin aradığın kişilerden birisi buna sığınacak olursa, Muhammed bu kişiyi sana
vermeyebilir." dediler. Bunun üzerine Haccac:
"Peki
bunun çaresi nedir?" diye sorunca da şöyle karşılık verdiler: "Şimdi
sen Muhammed'in yanına git, kendisine selam ver; O'na gücünden, kuvvetinden ve
kahramanlığından söz et. Ayrıca Şebib'in yolu üzerinde bulunduğunu, seni
oldukça yormuş olduğunu; Allah'ın, kendisinin vasıtasıyla bizleri Şebib'den
kurtaracağını ümit ettiğini söyle ve bunun şeref ve şanının böylelikle
Muhammed'e ait olacağını bildir." Haccac denileni yaptı, Muhammed de
Haccac'ın tekliflni kabul ederek Şebib'in üzerine gitti. Şebib kendisine şöyle
haber gönderdi: "Sen aldatılmış bulunuyorsun. Haccac seni gönderip
kendisini korumak istedi. Sen bizim himayemizdesin ve bizim üzerimizde hakkın
vardır. Haydi, sana ne emredilmişse git onu yap. Allah adına yemirı ediyorum ki
sana eziyet etmeyeceğim." Ancak Muhammed Şebib ile savaşmaktan başka bir
şey kabul etmeyince Şebib O'na tekrar elçi gönderdi, ancak Muhammed kabul
etmeyip teke tek dövüşmek için karşısına er diledi. O'nun önüne Batın bin
Ka'neb ile Süveyd bin Süleym çıktılar, ancak Muhammed Şebib'den başkasını kabul
etmedi. Bunu Şebib'e söyleyince Şebib O'na şunları söyledi: "Allah adına
senden kanını döktürmemeni istiyorum, sana himaye veriyorum." Ancak
Muhammed kabul etmeyince Şebib onun üzerine bir hamle yaptı ve elindeki on iki
Şam rıtlı ağırlığındaki bir demir çubukla vurarak miğferini kırdı ve başını
yardı. Muhammed ölü olarak yere serildi. Daha sonra Şebib O'nu kefenleyip
gömdü. Karargahından ganimet olarak alınanları satın aldı ve bunları ailesine
göndererek kendi arkadaşlarına karşı da şöyle özür beyan etti: "O benim
himayemde idi. Bu yüzden ganimet olarak aldığım şeyleri riddet ehline hibe
edebilirim. "
ŞEBİB'İN
ABDURRAHMAN BİN MUHAMMED BİN EŞ'AS İLE ÇARPIŞMASI VE OSMAN BİN KATAN'IN
ÖLDÜRÜLMESİ
Haccac
daha sonra Abdurrahman bin Muhammed bin Eş'as'ı çağırarak halk arasından
kendisine altı bin atlı seçmesini ve nerede olursa olsun Şebib'in peşine
takılmasını emretti. Abdurrahman Haccac'ın dediğini yaptı ve Şebib'in üzerine
gitmek üzere yola koyuldu. Haccac Abdurrahman'a ve O'nunla birlikte olan
askerlere bir mektup yazarak geri kaçtıkları takdirde öldürmekle ve çeşitli
şekilde cezalandırmakla tehdit etti. Abdurrahman Medain'e vardı ve Cezl'in
yanına gidip -yarası dolayısıyla- O'nu ziyaret etti. Cezl kendisine ihtiyatlı
davranmayı, Şebib'den ve beraberindekilerden sakınmayı tavsiye etti ve
‘‘Fuseyfusa’‘ adındaki atını verdi. Bu atı koşuda kimse geçemiyordu. Daha sonra
Abdurrahman Cezl ile vedalaşıp Şebib'in bulunduğu tarafa doğru yola 'oyuldu.
Şebib
ise Dakuka ve Şehr-Zür'a doğru gitti. Abdurrahman da O'nu takip etmeğe başladı.
Musul sınırına varınca şöyle dedi: "İşte burası Musul'dur. Burayı da
kendileri savunsunlar." Ancak Haccac kendisine yazdığı mektupta şöyle
dedi: "Şimdi, sen Şebib'i takip et ve nereye giderse gitsin, yakalayıp
öldürünceye ya da buradan sürünceye kadar arkasını bırakma; çünkü saltanat ..
ıüminlerin emirinin saltanatıdır, ordu da O'nun ordusudur. Vesselam."
Bunun
üzerine Abdurrahman bir daha Şebib'in peşine takıldı. Şebib .-\bdurrahman'ın kendisine
yaklaşmasına fırsat verip geceleyin gafıl avlamak istiyordu, ancak her
seferinde Abdurrahman'ın etrafını hendekle çevirmiş ve muhtemel saldırılara
karşı gerekli tedbirleri almış olduğunu görüyor, bırakıp gidiyordu. Arkasından
Abdurrahman O'nu yine takibe koyuluyordu. Şebib Abdurrahman ve askerlerinin
yola koyulduklarını haber alınca yol almaktayken onlara doğru gidiyor, ancak
savaşa hazır bir düzen içerisinde olduklarını göÜllce onları gafıl
avlayamıyordu. Daha sonra Şebib Abdurrahman'ın kendisine yaklaştığını öğrenince
yirmi fersah ya da o civarda bir mesafeyi oldukça zorlu ve taşlı bir arazide
alıyor, Abdurrahman da kendisini takip ediyordu. Şebıb bu şekilde devam edip
durdu; öyle ki, Abdurrahman'ın askerleri bundan dolayı çok sıkıntılar çekti, atlarının
ayakları rahatsızlandı ve her türlü güçlükle karşı karşıya kaldılar. Ancak
Abdurahman takipten vazgeçmeyip Hanikın, Cellila' ve Samerra'ya kadar peşinden
gitti. Şebıb buradan ‘‘Bett’‘ denilen yere gitti. Bett, Musul kasabalarından
bir kasaba olup Küfe sevadı ile arasında sadece ‘‘Havlaya’‘ Nehri vardır.
Havlaya Nehri ise Cuha arazisindeki Üst Razan'da yer alır. Abdurrahman nehrin
kıvrıldığı bir yer hendeği andırdığı için burada indi.
Şebıb
Abdurrahman'a elçi göndererek şöyle dedi: "Bu günler (Kurban Bayramı'nı
kastediyor.) hem bizim için, hem de sizin için bayramdır. Bu günler geçinceye
kadar karşılıklı olarak birbirimize hücum etmemeğe ne dersin?" Abdurrahman
Şebıb'in bu teklifini kabul etti, çünkü o da işi sürüncemede bırakmayı
seviyordu.
Diğer
taraftan Osman bin Katan, Haccac'a şöyle yazdı: "Şunu bil ki, Abdurrahman
bütün Cuha'yı tek bir hendekmiş gibi kazıp durdu. Buranın haracını azalttı ve
Şebıb'in buranın halkını yiyip bitirmesine fırsat verdi. Vesselam." Bunun
üzerine Haccac Osman bin Katan'a mektup yazdı, ordunun bulunduğu yere gitmesini
emretti ve O'nu askerlerin başına komutan yaparak Abdurrahman'ı azletti. Ayrıca
Haccac Medain'e Mutarrif bin Muğıre bin Şu'be'yi gönderdi. Osman, da
Abdurrahman'ın ve Küfe'den gelen ordunun yanına gitti. Salı akşamı ve Arefe
gününün bir önceki günü olan Terviye günü oraya vardı. Osman katınnın üzerinden
inmeyip şöyle seslendi: "Ey insanlar! Düşmanlarınıza karşı çıkınız."
Herkes O'nun yanına gelip şöyle dediler:
"Şimdi
üzerimize karanlık çöküyor. Ruhen de savaşa hazır değiliz. Bu geceyi geçirelim,
daha sonra savaş düzeni içerisinde onlara karşı çıkalım." Ancak Osman
şöyle diyordu: "Hayır. Bu fırsat ister lehime, isterse aleyhime olsun
kesinlikle onlarla çarpışacağız." Sonra Abdurrahman Osman'ın yanına gelerek
O'nu katınndan indirdi.
Şebib
Bett Kilisesi'ne yerleşmişti. Bett halkı gelip şöyle dediler: "Sen
zayıflara ve zimmet ehline merhamet edersin, sen yanına gittiğin kimselerin
konuşmalarını dinler, şikayetlerine kulak verir ve incelersin. Şu kimseler oldukça
zalimdir; ne kimseyi konuştumrlar, ne de özür kabul ederler. Allah'a yemin
ederiz, şayet onlar senin bizim kilisemizde kalmakta olduğunu haber alacak
olurlarsa, yanımızdan gittikten sonra bizleri toptan öldürürler. Eğer kasabanın
yan tarafına yerleşmeyi uygun görüyorsan ve bu konuda bize her hangi bir söz
söylenmemesini arzu ediyorsan böyle yapıver." Bunun üzerine Şebıb
kiliseden çıktı ve kasabanın yan tarafına yerleşti.
Osman
gece boyunca askerlerini savaşa teşvik edip durdu. Çarşamba sabahı olunca bütün
askerleri yanına alıp çıktı. Çok şiddetli bir rüzgar ve toz ile karşılaştılar.
Bunun üzerine askerler feryadı basarak şöyle dediler: "Allah için söyle,
rüzgar aleyhimizde iken nasılolur da bizimle savaşa çıkarsın?" Bu bakımdan
Osman onları bırakıp savaşa çıkmadı. Daha sonra perşembe günü herkese savaş
düzeni vermiş olduğu halde savaşa çıktı. Sağ kanadının başına Halid bin Nehik
bin Kays'ı, sol kanadın başına ise Selüllu Akll bin Şeddad'ı komutan yaptı.
Kendisi ise piyadelerin arasında yer aldı. Şebib nehri geçip yanlarına vardı. O
gün beraberindekilerin sayısı yüz seksen bir kişi idi. Kendisi sağ kanatta
durdu, kardeşi Musad'ı'merkeze koydu, Süveyd bin Süleym'i ise sol kanadın
komutanı yaptı. Her iki taraf birbirinin üzerine yürüdü.
Şebib
arkadaşlarına şöyle dedi: "Ben nehir tarafından onların sol kanatlarına
hamle yapacağım. Orayı bozguna uğratacak olursam, benim sol kanadımın komutanı
da onların sağ kanatlarına hamle yapsın. Ancak merkezin komutanı benim emrim
gelinceye kadar yerinden ayrılmasın. "
Şebib,
Osman'ın sol kanadına hamle yaptı ve onları bozguna uğrattı.
Aldı
bin Şeddad atından indi, piyade olarak ölünceye kadar çarpıştı. Aynı şekilde
Ayyaş bin Abdullah el-Mentuf'un amcası olan Hemdanlı Malik bin Abdullah da
öldürüldü. Şebib onların karargahlarına kadar girdi. Süveyd ise Osman'ın sağ
kanadına hamle yaptı ve burayı bozguna uğrattı. Sağ kanadın başında Halid bin
Nehik bulunuyordu. Halid, Süveyd ile şiddetli bir şekilde çarpıştı. Arkasından
Şebib hamle yaptı ve Halid'i öldürdü.
Osman
bin Katan atından indi ve arifler, ileri gelenler ve atlılarla birlike Şebib'in
merkezine doğru ilerlemeğe başladılar. Merkezin başında Şebib'in kardeşi Musad
yaklaşık altmış kişi ile birlikte duruyordu. Osman yaklaşınca yanındakilerle
birlikte onlara karşı çıktı ve onları birbirinden ayırıncaya kadar çarpıştılar.
Şebib ise yanındaki atlılarla birlikte onların arkasına geçti ve hamle ;aptı.
Osman ve kendisiyle birlikte olanlar omuzlarından aldıkları mızrak darbeleriyle
yüz üstü düşünceye kadar Şebib'i fark etmediler. Aynı şekilde Süveyd . Süleym
de beraberindeki atlılarla birlikte üzerlerine yöneldi. Musad ve arkadaşları
geri dönüp bir süre çarpıştılar. Osman bin Katan iyi bir şekilde çarpışmasına
devam etti, ancak Şebib'in adamları etrafını kuşattılar ve Şebib'in kardeşi
Musad O'na bir kılıç darbesi indirdi. Osman bu darbeye karşı dönerek:
"Allah'ın emri elbette ki yerini bulacakta.’‘ (Ahzab suresi, 37) dedi.
Daha sonra diğer askerler gelip onu öldürdüler. Abdurrahman'ın kendisi de yere
düştü. İbn Ebi Sebre el-Cü'fi Abdurrahman'ın yanına geldi, onu tanıdı ve kendi
katırına bindirerek diğer askerlere: "Ebü Meryem Manastın'na
gidiniz." diye seslendi. Daha sonra Abdurrahman ile İbn Ebi Sebre oradan
ayrıldılar.
Sekunlu
Vasıl, Abdurrahman'a Cezl'in vermiş olduğu atın askerler arasında dolaşmakta
olduğunu ve Şebib'in adamlarından birisinin onu yakalamış olduğunu görünce
Abdurrahman'ın ölmüş olduğunu zannetti. Ölenler arasında arayıp bulamayınca
Abdurrahman'ın durumunu başkalarına sordu. Onlar da durumu bildirdiler. Vasıl
ve oğlu katırlarına binerek Abdurrahman'ı takibe koyuldular. Yaklaşınca
Abdurrahman ile İbn Ebi Sebre çarpışmak üzere bineklerinden indiler. Vas ıl
onları görünce tanıdı ve: "Sizler asıl inmeniz gereken yerde inmediniz,
şimdi de inmeyiniz." deyip sarığını başından çekti. onlar da Vasıl'ı
tanıdılar. Vasıl Abdurrahman'a: "Ben binmen için bu katın sana getirmiş
bulunuyorum." deyince Abdurrahman da o katıra bindi ve Deyr el-Bikar'a
varıncaya kadar yollarına devam ettiler.
Şebib
arkadaşlarına emir vererek kalanları öldürmemelerini söyledi ve onları
kendisine bey'at etmeye çağırdı, onlar da bey'at ettiler. O gün Kindelilerden
yüz yirmi kişi öldürüldü. Ariflerin büyük bir kısmı da öldürülenler arasında
idi.
Abdurrahman
Deyr el-Bikar'da geceyi geçirdi. İki atlı gelerek yanına çıktılar. Onlardan
birisi uzun süre Abdurrahman ile yalnız kaldı, daha sonra bu gelen iki kişi
çıkıp gittiler. Abdurrahman ile uzun süre yalnız kalan kişinin bizzat Şebib
olduğu daha sonra anlaşıldı, çünkü Şebib ile Abdurrahman birbirleriyle
yazışıyorlardı. Abdurrahman oradan çıkıp Ebu Meryem manastırına vardı. Askerler
gelip yanında toplandılar ve O'na şöyle dediler: "Şebib yerini öğrenecek
olursa yanına gelir ve ganimet olarak eline düşersin." Bunun üzerine
Abdurrahman oradan çıkıp KUfe'ye gitti ve Haccac'dan kendisi için eman
alımncaya kadar gizlenip görünmedi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
İSLAMİ DİRHEM VE
DİNARLARIN BASIMI