|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HİCRET'İN
YETMİŞ İKİNCİ YILI OLAYLARI (M. 691-692)
HARİCİLER'İN DURUMU
Abdülmelik,
Mus'ab'ın öldürülmesinden sonra Küfe'de istikrar sağlayınca Halid bin Abdullah'ı
Basra Valiliği'ne tayin etti. Halid Basra'ya vardığı sırada Mühelleb
Ezrakilerle savaşmakta idi. O'nu Ahvaz'ın haracını toplamak ve oranın
ihtiyacını karşılamakla görevlendirirken kardeşi Abdülaziz bin Abdullah'ı da
Mukatil bin Misma' ile birlikte Haricilerle savaşmak üzere gönderdi. Her ikisi
de Ezrakilerin peşine takıldılar. Hariciler Kerman tarafından Darabcird'e
geldiler. Mazinli Katari bin Fucae de Salih bin Muhafık ile dokuz yüz atlı
gönderdi. Salih, Abdülaziz ile karşılaşıncaya kadar atlılarıyla birlikte
ilerlemeye devam etti. Abdülaziz ağır ve askerlerine savaş düzeni vermeksizin
yol aldığı için beraberindekilerle birlikte bozguna uğradı. Mukatil bin Misma'
ise atından inip öldürülünceye kadar savaştı. Abdülaziz'in hanımı olan Münzir
bin Carud'un kızı esir alındı ve artırma suretiyle satışa çıkarıldı. Yüz bine
kadar veren oldu. Haricilerin ileri gelenlerinden ve O'nun kabilesinden olan
birisi gelip şöyle dedi: "Şöyle kenara çekiliniz bakayım. Bu müşrik
kadının sizi fitneye düşürmüş olduğunu görüyorum." Daha sonra O'nun
boynunu uçurup Basra'ya gitti. Münzir'in çocukları O'nu görünce şöyle dediler:
"Allah'a yemin ederiz ki, sana teşekkür mü edeceğiz, yoksa seni yerecek
miyiz, bilemiyoruz." O ise şöyle diyordu: "Ben O'nu sadece kıskançlık
ve kabilemden olması dolayısıyla öldürdüm."
Sonunda
Abdülaziz Ramehürmüz'e vardı. Mühelleb O'nun durumunu haber alınca Ezdlilerden
yaşlı birisini gönderdi ve şöyle dedi: "Şayet bozguna uğramış ise O'na
taziyede bulun." Adam gelip O'nun yaklaşık otuz atlı ile birlikte üzüntülü
ve kederli bir şekilde dinlenmekte olduğu sırada Mühelleb'in haberini iletti ve
geri dönerek Mühelleb'e durumu anlattı: Bunun üzerine Mühelleb, Halid bin
Abdullah'a kardeşi Abdülaziz'in bozguna uğradığını bildirdi. Halid gelen
elçiye: "Yalan söylüyorsun." deyince elçi: "Allah'a yemin
ederim, yalan söylemiyorum. Eğer yalanım varsa boynumu uçurabilirsin; yok doğru
söylüyorsam, o takdirde bana cübbeni ve ipek ridanı vereceksin." şeklinde
karşılık verdi. Bunun üzerine Halid: "Sen büyük tehlikeden kurtulup küçük
tehlikeyi kabul ettin." diyerek bozgun haberinin doğruluğu ortaya
çıkıncaya kadar onu hapsetti ve iyi davrandı.
Kays
er-Rukayyat'ın oğlu Abdülaziz'in uğradığı bozgun ve hanımını bırakıp kaçmasıyla
ilgili olarak şöyle der:
"Ey
Abdülaziz! Rezil ettin tüm askerlerini, Onları yollarda ölü bırakıp döndün.
Kimisi susamış olarak kendisini feda ediyor, kimisi paramparça olmuş, yerde ölü
yatıyordu. Niye şehitlerle birlikte kalıp savaşmadın? Karşındaki kuvvetleri
bozguna uğratacak yerde, ordunu komutansız bırakıp niye geldin? Haydi, hayat
boyu utancınla yaşa! Esir alınıp götürülen gelinini unuttun, giderken feryat
edip ağlıyordu."
Halid,
AbdÜımelik'i durumdan haberdar etmek üzere mektup yazdı, Abdülmelik de O'na şu
cevabı verdi: "Ben durumu öğrenmiş bulunuyorum. Elçine de Mühelleb'in
durumunu sorduğumda bana O'nun Ahvaz'da amil olarak çalışmakta olduğunu
söyledi. Mekkeli bir bedevi olan kardeşini savaş komutanı olarak gönderirken
Mühelleb gibi birisini haraç toplamakla görevlendirmek şeklindeki görüşünün
Allah belasını versin. Mühelleb uğurlu, savaşla karşı karşıya kalmış, savaşın
sıkıntılarını çekmiş birisidir. O savaşçıdır ve savaşçıların çocuğudur. Hemen
Mühelleb'e haber gönder, onları karşılasın. Ben Kufe'de bulunan Bişr'e sana bir
ordu ile yardımcı olması için haber gönderdim. Sen de onlarla birlikte git ve
düşmanına karşı Mühelleb'in katılmadığı hiç bir görüşü uygulamaya koyma.
Vesselam."
Diğer
taraftan Abdülmelik Kufe'de bulunan kardeşi Bişr'e mektup yazarak beğeneceği
bir kimsenin komutası altında Haricilerle savaşmak üzere beş bin kişilik bir
ordu göndermesini emretti. Bunların Haricilerle savaşma işini bitirdikten sonra
Rey'e yürümelerini ve orada da savaşarak hazır silahlı kuvvet halinde
bulunmalarını istedi. Bunun üzerine Bişr, Abdurrahman bin Muhammed bin Eş'as'ın
komutasında beş bin kişilik bir ordu gönderdi ve ona savaşı bitirdikten sonra
Rey'e gitmek üzere ahitname yazdı. Halid de Basralılarla birlikte yola çıktı ve
Ahvaz'a kadar geldi. Abdurrahman bin Muhammed de Kufelilerle birlikte buraya
vardı. Ezrakiler de Ahvaz yakınına kadar geldiler. Mühelleb Halid'e:
"Burada pek çok gemi görüyorum. Onları al ve yanına kat, çünkü bunlar bu
ge-mil eri yakacaklardır." dedi. Ancak aradan fazla bir zaman geçmeden
Ezrakiler bazı kimseleri gönderip bu gemileri yaktırdılar.
Halid
Mühelleb'i sağ kanadına alırken sol kanadına da Kays bin Sa'lebe oğulları'ndan
olan Davud bin Kahzem'i getirdi. Mühelleb Abdurrahman bin Muhammed'in yanına
vardığında etrafında hendek açmamış olduğunu gördü. "Niye hendek
açmadın?" diye sorunca Abdurrahman: "Bu adamlar benim için bir
devenin osuruğundan daha önemsizdir." cevabını verdi. Mühelleb O'na:
"Hayır, sen bunları böyle küçük görme, bunlar Arapların
aslanlarıdır." dedi.
Abdurrahman
çevresine hendek açıncaya kadar Mühelleb O'nun yanından ayrılmadı. Yaklaşık
yirmi gün öylece kaldıktan sonra Halid askerleriyle hücuma geçti. Hariciler
askerlerin ve atlıların çokluğundan dehşete düştüler ve kendilerini korumak
için gerisin geriye kaçışarak bu kadar büyük bir toplulukla çarpışamayacakları
görüşüne vardılar. Halid arkalarından Davud bin Kahzem'i gönderdi, kendisi de
Basra'ya geri döndü. Abdurrahman ise Rey'e doğru yürürken Mühelleb Ahvaz'da
kaldı. Halid bunu bildirmek üzere Abdülmelik'e mektup yazdı. Halid'in mektubu
Abdülmelik'e varınca O da kardeşi Bişr'e mektup yazarak Küfe halkından dört bin
kişiyi savaşı iyi bilen birisinin komutasında Ezrakileri takip etmek üzere
Faris diyarına göndermesini ve bu komutana, bir araya gelecek olurlarsa Davud
bin Kahzem'e uymasını emretmesini söyledi. Bişr de bu emir üzerine Attab bin
Verka'yı Küfe halkından dört bin atlı ile birlikte gönderdi. Davud'a
yetişinceye kadar yollarına devam ettiler. Birleştikten sonra Haricileri takip
etmeye başladılar. Birlikte, atları ölünceye ve kendileri de açlıkla karşı
karşıya kalıncaya kadar takibe devam ettiler. Her iki ordunun askerleri de
Ahvaz'a yayan olarak geri döndü.
*
* *
Bu
yıl içerisinde Haricilerden Ebu Fudeyk ayaklanmıştı. Ebu Fudeyk, Kays bin
Sa'lebeoğulları'na mensuptu. Bu ayaklanması sırasında Bahreyn'i eline geçirmiş
ve Necde bin Amir el-Hanefi'yi öldürmüştü. Böylelikle Halid bin Abdullah
Ahvaz'da Katari'nin bulunması ve Ebu Fudeyk'in de ayaklanması ile karşı karşıya
kalmış oldu. Bu bakımdan Halid, kardeşi Ümeyye bin Abdullah'ı oldukça kalabalık
bir ordu ile birlikte Ebu Fudeyk üzerine göndermiş, fakat Ebu Fudeyk Ümeyye'yi
bozguna uğratarak O'na ait olan bir cariyeyi esir alıp kendisine ayırmıştı.
Halid bu durumu AbdÜımelik'e yazdığı bir mektupta bildirmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ABDULLAH BİN
HAZİM'İN ÖLDÜRÜLMESİ