İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
ABDÜLMELİK
İLE ZÜFER BİN HARİS'İN DURUMU
Daha
önce Rahit Vak'ası'ndan söz ederken Züfer'in Karkisiya'ya gidişini ve Kayslıların
O'nun etrafında toplanmasını, Karkisiya'yı eline geçirmesini ve ondan sonra da
meydana gelen olayları anlatmıştık. Züfer, İbn ez-Zübeyr'e bey'at etmişti ve
O'na itaat etmeğe devam ediyordu. Mervan bin Hakem ölüp de oğlu Abdülmelik Hıms
Valisi olarak görev yapmakta bulunan Eban bin Ukbe bin Ebi Muayt'a mektup
yazarak Züfer üzerine gitmesini emredince Eban Züfer üzerine yürüdü. Öncü
kuvvetlerinin başına Taylı Abdullah bin Zumeyt'i geçirmişti. Abdullah Eban'ın
varışından önce Züfer ile çarpışmağa girişmiş ve arkadaşlarından pek çok
kişinin ölümüne sebep olmuştu ki öldürülenlerin sayısı üç yüz kişiyi bulmuştu.
Eban acele etmesi dolayısıyla O'nu kınadı ve ileri geçerek Züfer'le çarpışmağa
başladı. ZMer'in oğlu Veki' öldürüldü. Taylılar Züfer'in ağırlıklarına ve
hanımlarına yetiştiler. Muhammed bin Husayn bin Numeyr kadınların kendisine
bağışlanmasını istemiş ve onları alıp Karkisiya'da Züfer'in yanına götürmüştü.
Züfer bununla ilgili olarak şöyle demiştir: ‘‘Husayn'ın himayesine sığındılar;
O olmasaydı hepsinin de sonu gelmişti. Sizin atanız bizim de atamızdır
eskilerde, Ben ise sonradan gelen bir kişi olarak size teşekkür ediyorum.’‘
Züfer'in
Kinde'den olduğu da söylenirdi.
Daha
sonra Abdülmelik Mus'ab üzerine yürümek isteyince önce Karkisiya'ya gitmiş,
orada Züfer'i muhasara altına almış ve mancınıklar kurmuştu. Züfer
AbdÜımelik'in askerlerine şöyle seslenilmesini emretti: "Niçin bize karşı
mancınıklar kurdunuz?" Cevaben şöyle denildi: "Orada bir gedik açalım
ve o gedikte sizinle çarpışalım diye." Bunun üzerine Züfer şunları
söyledi: "Onlara şöyle deyiniz: ‘‘Sizinle duvarların arkasında
çarpışmayız; haydi, sizin olduğunuz yere gidelim.’‘" Mancınık şehrin
Hureys bin Bahdel tarafında bulunan burcunda bir gedik açmış, bunun üzerine
Züfer şöyle demişti: ‘‘İbn Bahdel 'in mancınığı beni Uçan kuştan kenara
çekilmek zorunda bıraktı.’‘
Yezid
bin Muaviye'nin oğlu Halid onlarla yapılan bu savaşta son derece gayretli
hareket ediyordu. Züfer'in arkadaşlarından Kilaboğulları'na mensup birisi şöyle
söyledi: "Şimdi ben Halid'e bir söz söyleneceğim ve bunun üzerine bu
tutumundan vazgeçecek." Ertesi gün olup Halid yine savaşmağa çıkınca
Kilablı bu kişi şöyle dedi: ‘‘Mülk elinden alınıp anası bellenirse, Halid bu
kadar gayreti ne edecek?’‘
Bunun
üzerine Halid utandı, geri döndü ve bir daha onlarla savaşmadı. Kelbliler
AbdÜımelik'e şöyle dediler: "Züfer'le karşılaşıp seninle beraber Kayslılar
bozguna uğrayacak olursa onları bizim aramıza katmayacaksın." Abdülmelik
onların dediklerini yapınca Kayslılar oklarına: "Yarın sizinle Mudar'a
mensup hiçbir kimse çarpışmayacaktır." diye yazdılar ve bu okları
Karkisiya'ya attılar. Sabah olunca Züfer, oğlu Hüzeyl'i yanına çağırıp (Züfer
oğlu Hüzeyl'in adıyla künyelenirdi. Künyesinin Ebu'l-Kevser olduğu da
söylenmiştir.) şöyle dedi: "Şimdi onlara karşı çık ve üzerlerine öyle
kararlı bir hamle yap ki, atının ayakları AbdÜımelik'in çadırını çiğnemedikçe
geri dönme! Allah'a yemin ederim, eğer sen onun çadırının iplerini atının
ayaklarıyla çiğnemeden geri dönecek olursan kesinlikle seni öldürürüm."
Bunun üzerine Hüzeyl atlılarını toplayıp onlara hamle yaptı. Kısa bir süre
karşısında direndikten sonra açılıp geri çekildiler. Hüzeyl atlılarıyla
birlikte onların peşine takıldı ve gerçekten de atlarının ayakları çadırın
iplerini çiğnedi ve hatta bazısını kopardı. Daha sonra da geri döndüler. Züfer
Hüzeyl'in başını öpüp şöyle dedi: "Abdülmelik bundan sonra ebediyyen seni
sevmeyecektir." Hüzeyl ona şu karşılıkta bulundu: "Allah'a yemin
ederim, eğer sen çadırın içine girmemi istemiş olsaydın onu da yapardım."
Bunun üzerine Züfer şöyle dedi: ‘‘Aldırmam ölüm kime gelirse, Hüzeyl hayatta
kaldıkça. Onu ilk atlı görürsün herkesin önünde; Arkalarına vuruyor geri
döndüklerinde.’‘
Karkisiya'nın
burcunda bir gedik açılınca Abdülmelik'in yakınlarından birisi: "Sen
Kudaalılarla çarpışacak olursan onları eline geçirebilirsin." deyince
Abdülmelik denileni yaptı ve onlarla çarpıştı. Akşam olunca Kudaalılar açılır
gibi oldu ve onlardan pek çok kişi öldürüldü. Cüzamlı Ravh bin Zimba buranın
burçlarından birisinin yanına gelerek orada bulunanlara sordu: "Allah
adına bana söyleyin, sizden kaç kişi öldürdük?" Burçta olanlar da:
"Allah'a yemin ederiz, bizden tek kişi bile öldürülmüş değildir. Sadece
birisi yaralandı, onun da yarasının önemi yoktur." dedikten sonra sordular:
"Peki, Allah adına siz bize söyleyin, sizden kaç kişi öldürüldü?"
Şöyle cevap verdiler: "Bizden bir kaç atlı öldürdünüz ve sayılamayacak
kadar kişi yaraladınız. Allah İbn Bahdel'e lanet etsin."
Ravh
Abdülmelik'in yanına dönüp: "İbn Bahdel sana boş yere ümitler veriyor, bu
adamdan yüz çevir." dedi.
Kelblilerden
adı Zeyyal olan bir adam çıkıyor ve Züfer'e aşırı bir şekilde küfürler
savuruyordu. Bir gün Züfer, oğlu Hüzeyl'e yahut da arkadaşlarından birisine:
"Şu adamın hakkından gelemez misin?" demiş, o da:
"Ben
O'nu sana getiririm." diye karşılık vermişti. Bu kişi daha sonra geceleyin
AbdÜımelik'in karargahına girerek: "Özellikleri şöyle şöyle olan bir
katırı gören var mı?" diye seslenmeğe başladı. Sonunda Zeyyal'in çadırına kadar
vardı. Onu daha önceden tanımış ve teşhis etmişti. Zeyyal O'na: "Hay
inşallah kaybettiğini bulursun!" deyince: "Ey Allah'ın kulu! Çok
yoruldum, müsaade etsen de şuracıkta bir parça dinleniversem." dedi.
Zeyyal da: "Girebilirsin." deyince içeri girdi. Zeyyal çadırında
yalnızdı. Züfer'in adamı kendisini yere bırakınca Zeyyal de uyuyuverdi. Bu kişi
daha sonra Zeyyal'i uyandırdı ve şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim, ağzını
açıp konuşacak olursan seni öldüreceğim." Zeyyal: "Ben öldürülsem, ya
da kurtulsam bunun sana ne faydası olur?" diye sorunca şu karşılığı verdi:
"Eğer sesini çıkarmayıp benimle Züfer'in yanına kadar gelecek olursan sana
Allah adına söz veriyorum ki Züfer sana iyilikte bulunup güzel muamele ettikten
sonra seni karargahına geri çevireceğim." Bunun üzerine her ikisi çadırdan
dışarıya çıktılar, Züfer'in adamı yine aynı şekilde: "Özellikleri şöyle
şöyle olan bir katırı kim görmüş olabilir?" diye seslenmeğe devam etti.
Sonunda Zeyyal'le birlikte Züfer'in yanına vardılar. Züfer kendisinin bu adama
eman verdiğini söyledi ve ona bir miktar dinar hibe ederek kadın elbiseleri
giydirip kadınlara mahsus bineklere bindirdi, sonra Abdülmelik'in karargahına
yaklaşıncaya kadar yanına bir refakatçi verdi. Bu kişi: "Bu, Züfer'in
Abdülmelik'e hediye ettiği bir cariyedir ." deyip oradan ayrıldı.
Karargahtakiler arkadaşlarının bu halini görünce onu tanıdılar ve AbdÜımelik'i
de durumdan haberdar ettiler. Abdülmelik gülerek şöyle dedi: "Allah böyle
yardımcı bir adamı uzak etmesin. Allah'a yemin ederim, bunları öldürmek zillet,
hayatta bırakmak ise pişmanlıktır." Daha sonra bu adam bir daha Züfer'e
küfür etmedi. Onun karargahtan kaçtığı da söylenmiştir.
Bilahare
Abdülmelik kardeşi Muhammed'e; Züfer'le oğlu Hüzeyl'e, kendileriyle birlikte
olanlara ve mallarına eman ile birlikte istedikleri her şeyi vermeyi teklif
etmesini söyledi. Muhammed de dediğini yaptı. Hüzeyl teklifi olumlu karşılayıp
bu konuda babasına şöyle dedi: "Bu adamla barış yaparsan iyi olur, çünkü
herkes O'na itaat etmiş bulunuyor. Üstelik bu senin için İbn ezZübeyr'den daha
iyidir." Züfer şu şartla teklifi kabul ettiğini bildirdi: Bir sene O'na
bey'at edip etmemekte muhayyer kalacak, istediği yere gidebilecek ve İbn
ez-Zübeyr ile çarpışması esnasında AbdÜımelik'e yardımcı olmayacaktı. Elçiler iki
taraf arasında bu şekilde gidip gelmekteyken Kelblilerden birisi gelip
Abdülmelik'e: "Şehrin dört burcu yıkılmış bulunuyor!" deyince
Abdülmelik: -O halde ben de onlarla barış yapmıyorum." dedi ve üzerlerine
yürüdü; ancak Züfer'in arkadaşları onları bozguna uğrattı ve karargahlarına
geri çekilmek zorunda bıraktı. Bunun üzerine Abdülmelik: "Onlara
istediklerini veriniz." dedi. Züfer ise bunu şöyle karşıladı: "Keşke
bu bundan önce olsaydı, daha iyi olurdu." Sonunda aralarında şu esaslar
üzerine barış yapıldı: Herkes eman içerisinde olacak, dökülen kanlar ve telef
edilen mallar istenmeyecek, Züfer İbn ez-Zübeyr'e bey'at etmiş bulunduğundan
İbn ez-Zübeyr ölünceye kadar AbdÜımelik'e bey'at etmeyecek ve arkadaşları
arasında paylaştırmak üzere O'na yeterli miktarda mal verecek.
Züfer
Abdülmelik'in, Amr bin Said'e vermiş olduğu sözde durmadığı gibi, kendisine de
vermiş olduğu sözde durmayacağından korktuğu için şehirden inmedi. Kendisine
eman olmak üzere Peygamber (S.A.V.)'in asası gönderilince AbdÜımelik'in yanına
geldi ve Abdülmelik O'nu kendi tahtına kendisiyle yan yana oturttu.
Eş'arilerden İbn Udat şöyle dedi: "Bu şekilde oturmağa ben ondan daha çok
layıktım." Züfer ise şöyle karşılık verdi: "İşte bunu yalan söyledin,
çünkü ben düşmanlık yapınca zarar verdim, dostluk yapınca da fayda
sağladım." Abdülmelik Züfer ile birlikte bulunanların sayılarının azlığını
görünce şöyle dedi: "O'nun bu kadar az kişiyle birlikte olduğunu bilmiş
olsaydım hükmümü kabul edinceye kadar muhasara altında tutardım." Züfer O'nun
böyle söylediğini haber aldığında: "Arzu edersen döneriz, sen de sözünden
dön." dedi, ancak Abdülmelik: "Hayır Hüzeyl'in babası, sana vermiş
olduğumuz sözü yerine getireceğiz." diye karşılık verdi.
Abdülmelik
bir gün Züfer'e: "Bana Kindeli olduğun haberi geldi." deyince Züfer
şöyle dedi: "Kıskançlığından ötürü azgınlık etmeyen ve beğendiğinden
dolayı kendisini onlardan göstermeyen bir kimseden daha hayırlı kim
olabilir?"
Abdülmelik'in
oğlu Mesleme Züfer'in kızı Rebab ile evlendi. O bakımdan Mesleme Rebab'ın iki
kardeşi olan Hüzeyl ile Kevser'e herkesten önce yanına girmeleri için izin
verirdi.
Züfer,
oğlu Hüzeyl'e Abdülmelik ile birlikte Mus'ab'a karşı savaşmak üzere gitmesini
emredip şöyle demişti: "Bu konuda üzerinde herhangi bir ahit yoktur."
Bunun üzerine Hüzeyl Abdülmelik ile birlikte yola koyulmuş, Mus'ab'ın yanına
yaklaşınca O'nun yanına kaçmış ve İbn Eşter ile birlikte çarpışmıştı. İbn Eşter
öldürülünce Hüzeyl KUfe'de gizlendi ve Abdülmelik'ten kendisi için eman istenip
alınıncaya kadar ortaya çıkmadı. Bundan daha önce söz edilmişti.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
yıl içerisinde Abdülmelik - Vakidi' nin dediğine göre- Kaysariyye'yi
fethetmiştir. Yine aynı yıl içerisinde Abdullah bin ez-Zübeyr, Cabir bin Esved
bin Avf'ı Medine Valiliği'nden azletmiş, yerine Talha bin Ubeydullah bin Avf'ı
tayin etmişti. Talha, Abdullah'ın son Medine Valisi olup bu görevinde Hz.
Osman'ın azatlı kölesi olan Tarık bin Amr oraya gelinceye kadar kalmış, O'nun
gelmesi üzerine de kaçmıştı. Tarık da İbn ez-Zübeyr ile savaşmak üzere Mekke'ye
gidinceye kadar orada kalmıştı.
Mus'ab'ın
valiliği döneminde Küfe'de Bera bin Azib vefat etmiştir.
Şair
Himyerli Yezid bin Müferriğ de Küfe'de bu yıl içerisinde vefat etmiştir.
Hudeybiye
ve Hayber'de bulunmuş olan Eslemli Abdullah bin Ebi Hadred de bu yılda vefat
etti.
.
Yine
O'nun valiliği döneminde, Hz. Ali ile İbn Mes'üd'un arkadaşlarından olan Kaysh
ve Küfeli Şuteyr bin Şekel vefat etmiştir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRET'İN YETMİŞ
İKİNCİ YILI OLAYLARI (M. 691-692)