|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
BİŞR
GÜNÜ
Abdülmelik
yönetimin dizginlerini eline geçirerek huzuru sağlayınca ve Müslümanlar da
O'nun etrafında birleşince Tağlibli şair Ahtal bir gün huzuruna girdi. Bu sırada
AbdÜımelik'in yanında Süleymoğulları'ndan Cahhaf bin Hukeym de bulunuyordu.
Abdülmelik Ahtal'a: "Bunu tanıyor musun ey Ahtal?" diye sorunca,
Ahtal: "Evet tanıyorum; bu, kendisi hakkında şu kasideyi okuduğum
kişidir." deyip:
‘‘Ey
Cahhaf'ı soran kişi! Söyle bana, Süleym'den ve Amr'dan öldürülenler için ayağa
kalktı mı o?’‘ diye başlayan kasidesini bitirinceye kadar okudu. O sırada
Cahhaf taze hurma yemekte idi. Kızgınlığından hurmanın çekirdekleri elinden
düşmeğe başladı. Ahtal'a cevaben şöyle dedi:
‘‘Evet,
onlar için Hint kılıçlarıyla ağlayacağız, Umeyr'ın yasını karşıdakini durduran
mızraklarla tutacağız.’‘
Daha
sonra Cahhaf şöyle devam etti: "Eyanası Hıristiyan olan herif! Ben senin
benim gibi birisine karşı bu şekilde cüretkarca konuşacağını zannetmiyordum."
Bu sözleri duyan Ahtal korkusundan, titremeğe başladı. Daha sonra kalkıp
Abdülmelik'in eteklerine yapıştı ve: "İşte şimdi sana sığmıyorum."
deyince Abdülmelik: "Ben de seni himayeme alıyorum." diye karşılık
verdi.
Cahhaf
sonra aklı başından gitmiş olarak ayağa kalktı ve elbiselerini sürüye sürüye
yürüdü. Divan katiplerinden birisinin gönlünü hoş ederek kendisine bir ahitname
uydurdu. Bu ahitnamede O'nun Cezire'de bulunan Tağlib ve Bekrlilerin
zekatlarını toplamakla görevli olduğu belirtiliyordu. Bu ahitname ile birlikte
arkadaşlarına şöyle dedi: "Müminlerin emiri beni bu zekatları toplamak
üzere görevlendirmiş bulunuyor. Bana katılmak isteyen varsa haydi gelsin!"
Daha
sonra RusMetu, Hişam'a vardı ve orada arkadaşlarına Ahtal'ın kendisine yaptıklarını,
kendisinin de bir ahitname uydurduğunu, bu işlerle görevli bir kişi olmadığım
söyleyerek: "Benden ve nefsimden utanç damgasını silmek isteyen benimle
birlikte gelsin, çünkü ben Tağliblilere gerekli zararları vermeden başımı
yıkamamaya yemin etmiş bulunuyorum." deyince, üç yüz kişi hariç, hepsi
geri döndüler. O'nunla beraber kalan kişiler: "Bizler sen ölürsen ölürüz,
yaşarsan seninle birlikte yaşarız." dediler.
O
gece sabaha yakın Rahub denilen su kenarına varıncaya kadar yoluna devam etti.
Burası Tağliblilerden Cuşem bin Bekroğulları'nın suyu idi. Cahhaf burada
oldukça büyük bir topluluk gördü. Onlardan çok sayıda kişi öldürdü ve üzerinde
son derece kirli bir aba olduğu halde Ahtal'ı esir aldı. Cahhaf esir aldığı bu
kişinin köle olduğunu zannetti. Zira Cahhaf onun kim olduğunu sorunca Ahtal:
"Bir köle." diye cevap vermişti. Ahtal, serbest bırakılınca tanıyan
birisinin çıkacağından korktuğu için kendisini bir kuyuya attı, Cahhaf oradan
ayrılıp gidince kuyudan çıktı. Cahhaf adam öldürmekte ve hamile kadınların
karınlarını yarıp ceninlerini dışarı çıkartmakta oldukça ileri gitti ve
görülmemiş kötülükler yaptı. Bunları yapıp geri dönünce Ahtal Abdülmelik'in
yanına vardı ve şu beyitle başlayan kasidesini okudu:
‘‘Cahhaf
Bişr'de görülmemiş kötülük yaptı; Bunun şekvası Allah'adır, imdadı da ancak
Allah 'tandır.’‘
Bu
olaydan sonra Cahhaf kaçtı, Abdülmelik kendisini aratınca da Bizans ülkesine
gitti. Bişr vakası'ndan sonra Ahtal'a seslenerek şu beyitlerin de yer aldığı
uzun bir şiir söylemiştir:
‘‘Ey
Ebu Malik! Kınadın mı, yoksa alkışladın mı beni Onları öldürdüğüm için ve
herkes de kınadı mı? Öldürüp yok etmedim mi sizi, burunlarınızı kesmedim mi,
Kayslı yiğitlerle ve keskin kılıçlarımda? Sağ elleri kılıçlarının kabzasını
kavrayan, Ve kılıçlarıyla Umeyr'in yasını tutan her yiğitle ... Kovarsanız
kovun beni, bugün gül suları Engerek yılanlarının kanına karışmıştır zaten. Ben
Züheyr'de ve Malik'te kılıcımla nikahlandım, Zorla nikahtı bu, dirhem vererek
değil.’‘
Cahhaf
Bizanslılara ait Trabezende ile Kalikila arasında gidip geldi. Daha sonra Kays
Kabilesi'ne mensup olan Abdülmelik'e yakın kişilere haberler göndererek,
bunların kendisine eman almasını sağladı. AbdÜımelik'in eman vermesi üzerine
yanına gitti. Abdülmelik O'nu öldürdüğü kimselerin diyetlerini vermeye mecbur
tuttu ve bunun için kefiller aldı. Cahhaf da bunun için kabilesinin arasında
dolaşıp durdu. Şam'dan çıkıp Haccac'ın yanına gitti ve ondan diyetine yardımcı
olmasını istedi. Haccac O'na şöyle dedi: "Sen beni ne zamandan beri bir
hain olarak biliyorsun?" Cahhaf şu cevabı verdi: "Fakat sen kavminin
efendisisin ve geniş bir yetki alanın vardır." Haccac O'nun bu sözleri
üzerine: .• Sana doğru söylemek, samimi olmak ilham edilmiştir." diyerek
yüz bin dirhem verdi. Böylece diyetleri toplayıp sahiplerine ulaştırdı.
Cahhaf
bundan sonra kendisini ibadete verdi ve durumunu düzeltti. Haccetmek üzere
Hicaz'a gitti. Kabe'nin Örtülerine yapışarak şöyle bağırmaya başladı:
"Allah'ım! Günahımı bağışla, fakat bağışlayacağını da hiç zannetmiyorum.
" Onun bu sözlerini Muhammed bin el-Hanefiyye işitince: "Ey İhtiyar!
Senin bu ümitsizliğin günahından daha büyüktür." dedi.
Denildiğine
göre Cahhaf'ın dönüş sebebi şudur:
Bizans
kralı O'na ikramda bulunmuş, kendisine yakın alaka göstermiş, Hıristiyanlığı
kabul etmesi halinde kendisine istediği her şeyi vereceğini söylemişti. Ancak
Cahhaf O'na şu cevabı verdi: "Ben senin yanına İslam'ı beğenmediğim için
gelmiş değilim."
Bu
yıl içerisinde Bizanslılar Müslüman askerlerle yaz mevsiminde karşılaşmış,
ancak Müslümanlar bozguna uğramıştı. Bozguna uğrayanlar Abdülmelik'e
kendilerini hezimete uğratanın Cahhaf olduğunu söyleyince Abdülmelik O'na haber
gönderip eman verdi. Bunun üzerine Cahhaf yola koyulup Bişr'e doğru gitti.
Orada Bişrlilerden bir kabile vardı. Yanlarına vardığında kefenlerini giydi ve
onlara şöyle dedi: "Sizin yanınıza, öldürdüklerimin kısasını beni
öldürmeniz suretiyle vermeğe geldim." Kabilenin gençleri O'nu öldürmek
istediyse de yaşlılar onları bu işten alıkoydular, böylece affettiler. O da
gidip haccetti. Abdullah bin Ömer tavaf ederken Cahhaf'ın: "Allah'ım! Bana
mağfiret et, fakat hiç de edeceğini zannetmiyorum." sözlerini işitince
O'na şöyle demişti: "Sen Cahhaf bile olsan bundan daha fazlasını
söyleyemezdin." Bunun üzerine de Cahhaf: "İşte Cahhaf benim!"
diye cevap vermişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRET'İN YETMİŞ
BİRİNCİ YILI OLAYLARI (M. 690-691)
MUS'AB'IN ÖLDÜRÜLMESİ VE ABDÜLMELİK'İN IRAK'IDA ELİNE
GEÇİRMESİ