|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ DÖRDÜNCÜ YILI OLAYLARI (M. 722-723)
HAREŞİ İLE SUĞDLAR
ARASINDA CEREYAN EDEN VAK'A
Hareşi
bu yılda birçok savaş yapmış, nehri geçerek Debilsiyye'den iki fersah
uzaklıktaki Rüzgar Sarayı'nda (Kasr-ı Rih) konaklamıştı. Ordusu etrafına
toplarimış değildi. Yeniden hareketi emredince Hilal bin Uleym Hanzali O'na:
"Ya Henalı! Sen vezirken emir (kumandan) olduğun şimdikinden daha
hayırlıydın. Baksana, hareketi emrettiğin halde kimse etrafına
toplarımıyor." dedi. Hareşi dönerek tekrar konaklama emri verdi. Fergana
Meliki'nin amcasının oğlu Hareşi'ye gelerek: "Suğdlar Hucende'dedir."
demek suretiyle onlar hakkındabilgi verdi ve şöyle devam etti: "Öyleyse
onlar geçide varmadan önce yetişin, çünkü belli bir süre için onlar bizim
himayemiz altında değillerdir. "
Hareşi
O'nunla beraber Abdurrahman Kuşeyri, Ziyad bin Abdurrahman'ı göndermiş, onlar
hareket ettikten sonra da gönderdiğine pişman olmuş, "Bana doğru mu, yalan
mı söylediğini bilmediğim bir yabancı geldi, ben de bir grup Müslümanı
tehlikeye attım." diyerek izlerinden Uşrusene'ye kadar gitmiş ve ufak bir
şey karşılığında onlarla anlaşma yapmıştı.
Hareşi
akşam yemeğini yediği sırada Ata Debusi gelmiş, O'nu görünce lokma elinden düşmüştür.
Ata'yı çağırtarak: "Kimseyi. öldürdünüz mü?" diye sormuş, O'nun:
"Hayır." demesi üzerine de: "Allah'a hamdolsun!" diyerek
yemeğine devam etmiş ve kendine takdim edilen şeyleri haber vermiştir.
Daha
sonra hemen hareket edip üç gün sonra Kuşeyri'ye ulaştı. Yine ilerlemeğe devam
etti, Hucende'yevarınca bir arkadaşı kendisine: "Ne düşünüyorsun, neyi
uygun görüyorsun?" diye sordu, "Hemen davranalım dedim."
şeklinde karşılık verince arkadaşı: "Bence bu uygun olmaz. İçimizden biri
yaralansa kim tedavi edecek, birisi öldürülse kime götürülecek? Ağır davranıp
savaş için iyi hazırlansak daha iyi olur." diyerek görüşünü bildirdi.
Bunun
üzerine konaklayıp savaş için hazırlanmağa başladı. Düşman tarafından tek kişi
çıkmıyordu. Halk Hareşi'den korkmuştu, ‘‘dindar ve kahraman biri’‘ diye
amlıyordu. (Horasan'da iken biraz aptallaşmıştı.) Araplardan birisi Hucende'nin
kapısına direkle vurmuş ve kapı açılmıştı. Onlar dış kapının arkasına hendek
kazmışlar ve üzerine dallar ve toprakla örterek bir tuzak hazırlamışlardı.
Maksatları karşı karşıya geldiklerinde eğer hezimete uğrarlarsa yolu iyi
bulabilmek ve Müslümanları şaşırtarak hendeğe düşürmekti. Savaşıp hezimete
uğrayınca yolu şaşırıp hendeğe düştüler. Müslümanlar onlardan kırk kişi
çıkarmışlardır. Hareşi onları sıkıştırınca, Fergana Meliki'ne haber göndererek:
"Bizi aldattın." deyip yardım istemişler, Fergana meliki de bu
'yardım isteklerine: "Onlar size müddetin bitiminden evvel geldiler, siz
benim himayem altında değilsiniz." diyerek karşılık vermişti. Bunun üzerine
sulh talep edip eman dilediler ve ayrıca kendilerini Suğd'a göndermesini
istediler. Melik onlara şu şartları koştu: "Elinizde bulunan Arap
kadınlarını bırakın, haracı ödeyin, kimseye zarar vermeyin. Hucende'de sizden
kimse kalmasın, eğer bir değişiklik yapacak olursanız, o zaman kanlarınız helal
olur."
Suğdlu
beyler ve tüccarlar bunlara yöneldiler ve Hucendelileri eski durumlarında
bıraktılar. Suğdların ileri gelenleri tanıdıkları orduya geldiler. Karzinc de
Eyyllb bin Ebi Hassan'a geldi. Hareşi bunların ellerinde bulunan bir kadını
öldürdükleri haberini aldı, "Ben Sabit'in bir kadını öldürüp defnettiği
haberini aldım." dedi. Sabit bunu inkar etti, fakat Hareşi haberi
soruşturunca doğru olduğunu anladı, Sabit'i çadırına getirterek öldürttü.
Karzinc Sabit'in öldürüldüğünü duyunca kendi canından korktu, kardeşinin oğluna
haber göndererek kendisine seravil (şalvar) getirmesini istedi. Daha önceden
kardeşinin oğluna: "Eğer seravil (şalvar) istersem, bil ki ölüm söz
konusudur" demişti. Daha sonra dışarı çıktı, halk kendisine karşı koyunca
onlardan bir kaç kişiyi öldürdü. Sonunda Sabit bin Osman bin Mes'ud'a geldi,
Sabit O'nu katletti.
Suğdlar
ellerinde bulunan Müslüman esirlerden yüz elli kadarını öldürdüler. Hareşi bunu
duyunca araştırdı, doğru olduğunu görünce onları öldürtüp tacirleri ayrı tuttu.
Suğdlular sopalarla savaşıyorlardı, ellerinde başka silah yoktu. Bunlar
öldürüldüler. Üç bin kişi idiler. (Yedi bin kişi de deniliyor.) Suğd ehlinin
mallarını ve çoluk çocuklarını ayırdılar. Hareşi bunlardan hoşuna gideni aldı,
sonra Müslim bin Budeyl Adevi'yi çağırtarak taksim işini O'na bıraktığını
söyledi. Müslim'in: "Adamların gece yapacağını yaptıktan sonra mı beni
görevlendiriyorsun? Başka birini tayin et." demesi üzerine başka birini
tayin etti.
Hareşi
Yezid bin AbdÜımelik'e yazıp durumu hakkında bilgi verdi, Ömer bin Hübeyre'ye
ise bir şey bildirmedi. Ömer'in ona kin ve buğz bağlamasının sebeplerinden biri
budur.
(Deyuşti,
Semerkand kralıdır. İsmi Deyu Eşnec idi. Araplar Deyuşti diye tellaffuz etmişlerdir.)
Denildiğine
göre, Hucende ganimetlerinin başında İlba bin Ahmer YeşkUri vardı. Onlardan bir
adam iki dirhem vererek bir güzel koku kutusunu satın aldı. İçinde altın
parçacıkları görünce ellerini yüzüne koydu ve yüzü geçmiş (kül gibi olmuş)
olarak geri döndü, kutuyu iade edip iki dirhemini geri aldı. Sonra arandı,
fakat bulunamadı.
Hareşi
Süleyman bin Ebi Sırri'yi Suğd Vadisi'nin kuşattığı kaleye sadece bir taraftan
gönderdi. Harezmşah, 'Sahib Ahrun ve Şuman da O'nunla beraber gittiler.
Süleyman önden Müseyyeb bin Bişr Reyahi'yi gönderdi. Bunu bir fersah ötede
karşıladılar. Müseyyeb onları hezimete uğratıp kaleye sığınmak zorunda bıraktı,
sonra kaleyi muhasara etti. Deyuşti Hareşi'nin hükmüne razı olmak istedi. Bu
vesileyle O'na elçi göndererek ikramda bulundu. Kaledekiler kadınlarına, çoluk
çocuklarına dokunmamak ve kaleyi teslim etmek şartıyla sulh istediler. Süleyman
Hareşi'den kalede bulunan şeyleri almak üzere emin kişiler göndermesini istedi.
Hareşi malları toplayacak ve satıp taksim edecek birilerini gönderdi.
Hareşi
Kiş'e yürüdü. On bin baştan cizye almak üzere anlaştı. Sonra Zernic'e yürüdü. O
sırada Ömer bin Hübeyre'nin Deyuşti'yi serbest bıraktığını bildiren mektubunu
aldı. Kiş'te anlaşma mallarını toplamak üzere Nasr bin Seyyar'ı tayin etti.
Süleyman bin Ebi Sırri'yi, Kiş ve Nesef'in harp ve haraç işleriyle
görevlendirdi. Erişilmesi güç hazineler vardı. Müceşşir Hareşi'ye:
"Sana
orayı savaşmadan fethetmeni sağlayacak bir yol göstereyim mi?" diye sorar:
Hareşi: "Göster." der ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Müceşşir:
-
Müserbel bin Hırrit bin Raşit Naci oranın (Nesef'in) melikinin dostudur. O'nu
oraya gönder. Melikin ismi Subuğra'dır. Müserbel, Hareşi'nin Hucende ehline
yaptıklarını haber verip korkutsun.
Hareşi:
-
Sonra ne olur, ne düşünüyorsun?
Müceşşir:
-
Öyle sanıyorum ki, senden eman dileyeceklerdir,
Hareşi:
-
Peki, gelip bana iltihak edenlere ne yapayım?
Müceşşir:
-
Onlara eman ver; canlarına, mallarına dokunma.
Hareşi
onlarla bir anlaşma yaptı. Onlar da karşı koymayacaklarına teminat verdiler.
Hareşi sonra yanında Subuğra ile ülkesine döndü. Eman verilmiş olmasına rağmen
Subuğra katledildi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HAZARLILARIN MÜSLÜMANLARA
ĞALİP GELMELERİ
BU YILIN OLAYLARI
HAZARLILARIN
MÜSLÜMANLARA ĞALİP GELMELERİ
CERRAH'IN
ARMENİA'YA VALİ OLUŞU VE BELENCER'İN FETHİ
ABDURRAHMAN BİN DAHHAK'IN
MEDİNE VE MEKKE VALİLİĞİ'NDEN AZLEDİLMESİ