İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 101. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

YEZİD BİN MÜHELLEB'İN BASRA'YA GİRİŞİ VE

YEZİD BİN ABDÜLMELİK'İN KENDİSİNi HAL'İ

 

Yukarıda zikredildiği üzere Yezid bin Mühelleb Ömer bin Abdülaziz'in hapsinden kaçmıştı. Ömer ölüp de Yezid'e bey'at edilince Yezid Abdülhamid bin Abdurrahman ve Adiyy bin Emt'a yazarak Yezid'in kaçtığını bildirdi ve O'ndan korunmaları için uyardı. Ayrıca Adiyy'e Basra'da Mühelleb soyundan olanları yakalamasını söyledi. Adiyy bunları yakalayıp hapsetti. Bunlar arasında Mühelleb'in oğulları Mufaddal, Habib ve Mervan da vardı. Yezid Kutkutane'ye kadar geldi. Abdülhamid bunlar üzerine Hişam bin Müsahik Amiri (Amiru beni Lüey) komutasında bir ordu gönderdi. Bunlar ‘‘Üzeyb’‘ denilen yere kadar gelip konakladılar. Yezid onların yakınından geçmesine rağmen üzerine gidemediler. Yezid Basra'ya doğru yürüdü. Adiyy bin Ertat Basra ve Handek ahalisini Yezid aleyhine toplamıştı. Basra'daki süvarilerin başına Muğire bin Abdullah bin Ebi Aklı Sakafı'yi göndermişti. Yezid yanında bulunan arkadaşlarıyla geldi. Kendisini yolda etrafına topladığı ehli, kavmi ve mevalisiyle kardeşi Muhammed bin Mühelleb karşıladı. Adiyy Basra'nın beş ayrı yerine birer adam, Ezdlilere de Muğire bin Ziyad bin Amr Atekl'yi, Temim Kabilesi'ne Muhriz bin Humran Sa’adi'yi, Bekr'in humsuna Müferric bin Şeyban bin Malik bin Misma'ı, Abdülkays'a (Malik b.) Münzir bin Canld'u, Aliye ahalisine Abdüla'la bin Abdullah bin Amir'i gönderdi. Aliye ahalisi Kureyş, Kinane, Ezd, Bedle, Has'em, Kays ve Müzeyne soyundan kişilerden oluşuyordu. Aliye ve Kufe ehline rub-ı ehl-i Medine (Medine ahalisinin dörtte biri) denilirdi.

 

Süvarilerinden ve kabilelerinden uğradığı herkes Yezid'in yolundan uzaklaşıyordu. Yezid gelip evine indi, insanlar yanına gelip gitmeğe başladılar. Yezid Adiyy'e haber gönderip: "Kardeşlerimi bana gönder, ben seninle Basra'ya karşılık sulh yapmak istiyorum. Yezid'den kendim için arzu ettiğim şeyleri alınca seni de, orayı da tahliye edeceğim." dedi, fakat Adiyy bunu kabul etmedi. Hamid bin Abdülmelik bin Mühelleb, Yezid bin Abdülmelik'e geldi. Yezid bin Abdülmelik O'nunla beraber Halid Kasri ve Amr bin Yezid Hakemi'yi Yezid bin Mühelleb ve ailesinin emniyeti için gönderdi.

 

Yezid bin Mühelleb yanına gelenlere altın ve gümüş dağıtmağa başladı.

İnsanlar O'na meylettiler. Adiyy ise sadece ikişer dirhem veriyor ve: "Yezid bin Abdülmelik'in emri olmadan size Beytülmal'den bir dirhem bile veremem. Yezid'den bu konuda bir emir gelinceye kadar (şimdilik) siz bu kadarını alın." diyordu.

 

Ferazdak bu konuda şöyle diyor:

 

‘‘İki dirhemin adamlarını ölüme götüren şey ecelleridir, Bunların en akılısı evinin köşesine çekilen ve öleceğini yakinen bilendir. ‘‘

 

Adiyy'in arkadaşlarından ayrılan Amr bin Temimoğulları ‘‘Mirbed’‘ denilen yere gelip konakladılar. Yezid bin Mühelleb onlara ‘‘Daris’‘ isimli uşağını gönderdi. Daris onlara hücum etti ve hezimete uğrattı. Halk kendisi için toplamnca Yezid Yeşkuroğulları'nın arazisine (mezarlığına) gelip konakladı.

 

Burası kasr (saray) ile kendi bulunduğu yerin yarısıdır. Kays, Temim ve Şam ehli Yezid'e karşı çıktı, savaştılar. Yezid ve arkadaşları bunlara hücum edip hezimete uğrattılar ve Yezid kasrın yakınına kadar onları kovaladı. Bu defa Yezid'i karşılamağa bizzat Adiyy çıktı. Arkadaşlarından Musa bin Vecih Himyeri, Haris bin Musarrif Ezdi öldürüldü. Haris Haccac'ın süvarilerinden ve Şam eşrafındandı. Adiyy'in taraftarları hezimete uğradı. Bunu Yezid'in kardeşleri işitti. Bunlar o sırada Adiyy' in hapishanesindeydiler. Sesler geliyor, kasrda çatışmalar oluyordu. Abdülmelik onlara: "Ben Yezid'in galip geldiğini sanıyorum. Adiyy'in yanında olan Mudarlı ve Şamlılara güvenemiyorum. Yezid'in bizi kurtarmasından önce 'gelip bizi öldürebilirler. Kapıyı kapatın ve O'nu tutun." dedi. Onlar dediklerini yaptılar. Tam o sırada (Amiroğulları'nın mevlası) Abdullah bin Dinar geldi. Adiyy'in muhafazıydı. O ve arkadaşları kapıyı zorlamağa başladılar, fakat sökmeğe muvaffak olamadılar. Halk yetişti ve Yezid' in kardeşlerini kurtardı.

 

Yezid bin Mühelleb kasrın yanında Süleyman bin Ziyad bin Ebihi'nin evine geldi. Kendisine Selalim ve Kasr'ın fethi haberi getirildi. Yezid O'nu hapsettirdi ve: "Eğer sen kardeşlerimi hapsetmeseydin ben de seni hapsetmezdim." dedi.

 

Yezid galip gelince Basra'nın Temim, Kays soyundan olan reisIeri ve Malik bin Münzir kaçtılar. Yezid bir kısmını KUfe'de, bir kısmını Şam'da yakaladı. Muğire bin Ziyad bin Amr Ateki Şam'a doğru yola çıktı. Yolda Halid Kasrı ve Amr bin Yezid Hakemi'ye rastladı. Yanlarında Humeyd bin Abdülmelik bin Mühelleb vardı. Bunlar Yezid bin Mühelleb'in ve istediği her şeyin himayesi amacıyla geliyorlardı. Muğire'den haber sordular. O da Hümeyd'e duyurmadan gizlice durumu ikisine haber verdi. Onlara nereye gittiklerini sordu. Onlar: "Yezid'in eman'ı için." diye cevap verdiler. Muğire: "Yezid Basra'ya hakim oldu, pek çok kişi katletti, Adiyy'yi da hapsetti, siz geri dönün." dedi. Geri döndüler, Humeyd'i de beraberlerinde tuttular. Humeyd onlara: "Allah için gönderildiğiniz amaca muhalefet etmeyin, çünkü Yezid bin Mühelleb size mukabelede bulunur. O ve ehl-i beyti bize zaten düşmandır." dedi. Humeyd'in sözünü dinlemediler, sözünü kabul etmediler ve geri çevirdiler.

Abdulhamid bin Abdurrahman KUfe'de Halid bin Yezid bin Mühelleb ve Hamal bin Zehr'i yakaladı. Bunların bir şeyden haberleri yoktu. Bunları bağlayıp Şam'a gönderdi. Yezid bin Abdülmelik de bunları hapsettirdi. Ölünceye kadar hapiste kaldılar. Yezid bin Abdülmelik Küfe'de ailesine bir şeyler gönderdi ve daha fazlasını temenni etti. Kardeşi Mesleme bin Abdülmelik ve kardeşinin oğlu Abbas bin Velid bin AbdÜımelik'i, Şam ve Cezire ehlinden yetmiş bin savaşçıyla teçhiz etti. Seksen bin oldukları da söylenir. Irak'a yürüdüler. Mesleme Abbas'ı ayıplıyor ve kınıyordu. Aralarında anlaşmazlık çıktı, Abbas O'na şöyle yazdı:

 

‘‘Ey Ebu Said, canım sana feda olsun! Sen beni övmeyi de yermeyi de beceremiyorsun; Şayet kökümüz ve dallarımız bir yerde birleşiyor olmasaydı, Sana attığım zaman kemiğim sızlamasaydı ve senin başına gelen şey bana da isabet ediyor olmasaydı, Beni kınamak ve bana sövmekten seni aciz bırakan bir korkuyla beni inkar ederdin; Kısacası ben senin yaşamanı istiyorum, sen ise benim ölmemi.’‘

 

(Bu beyitlerin Abbas'a ait olmadığı, sözlerinin beyitler halinde ifade edildiği de söylenir.)

Yezid bin Abdülmelik bu duruma vakıf olunca ikisine de haber gönderip

aralarını buldu, barıştırdı. İkisi Kufe'ye gelip Nuhayla'da indiler.

 

Aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti:

 

Mesleme:

- Keşke bu İbn Mühelleb (Mezlini) olsaydı! Bu soğukta bize kendine tabi olmayı Yüklemezdi.

Hayyan Nabati (Şeybanoğulları'nın azatlısı):

- O'nun yerini terketmeyeceğine garanti veririm. (Nabati Arapçayı iyi bilmediğinden bütün cümlelerini yanlış bildiriyor.)

 

Abbas:

- Ey anasız! Sende bunu görecek, anlayacak göz nerede? Hayyan:

- Allah yüzünü kızartsın! Baksana üzerinde hilafet mühürü yok.

 

Mesleme:

- Ey Ebu Süfyan! Sen Abbas'ın sözüne kulak asma.

 

Hayyan:

- Çünkü o ahmaktır.

 

İbn Mühelleb'in arkadaşları Mesleme ve Şam ehlinin geldiğini duyunca bundan korkuya kapıldılar. İbn Mühelleb de durumu öğrendi, halka bir konuşma yaparak: "Ben askerleri gördüm ve ‘‘Aman Şam ehli ve Mesleme geldi diye korkmalarına şahit oldum. Şam ehli kim oluyor? Topu topu dokuz kılıç (bunun da yedisi bana, ikisi üzerimedir). Mesleme ise sarı bir çekirgedir. O Berberiler, Ceramıka, Ceracime, Nabatiler, melez ve düşük insanlarla geldi.

 

Onlar da sizin elem duyduğunuz şeyden elem duyan beşer değiller mi? Niye Allah'tan onların ummadıklarını ümid ediyorsunuz? Siz onlara öyle bir tokat indirirsiniz ki arkalarını dönüp kaçmak zorunda kalırlar." Basra ehli Yezıd bin Mühelleb'in yardımına koştu. Ehvaz, Faris (İran) ve Kirman'a amillerini gönderdi. Horasan'da Müdrik bin Mühelleb'i görevlendirdi. Oranın valisi Abdurrahman bin Nuaym idi. Abdurrahman onlara: "İşte bu sizin aranıza nifak tohumunu atmağa gelen Müdrik'tir. Halbuki siz afiyet ve taat içerisinde yaşıyorsunuz." dedi. Temimoğulları O'na mani olmak için yürüdüler. Bu durumu Horasan'da Ezdliler de öğrendi, Bunlardan da yaklaşık iki bin süvari çıktı. Sahranın başında Müdrik'i karşıladılar ve O'na: "Kardeşin baş kaldırmış olsa da sen bize insanların en sevimlisisin. Eğer sonunda kardeşin kazamrsa bu bizim lehimizedir. Size en çabuk gelenler ve buna en layık olanlar bizleriz. Eğer tersi olursa, musibetin bizi kaplamasında senin bir suçun yoktur." dediler. Müdrik onlardan ayrıldı. Basra halkı Yezıd için toplamnca Yezıd onlara bir hutbe okudu ve onları Allah'ın kitabına, Resulü'nün sünnetine davet ettiğini söyleyerek cihada teşvik etti. O'na göre Şamlılar ile savaşmak Türk ve Deylem ile savaşmaktan daha sevaptı.

 

Hasan-ı Basri de dinliyordu. Sesini yükselterek: "Biz seni vali olarak görüyorduk, bu sana yakışmaz." dedi. Yezıd'in arkadaşları hemen davranıp Hasan-ı Basri'nin ağzını kapatıp oturttular. Daha sonra mescitten çıktılar, mescidin kapısında Nadr bin Enes bin Malik durmuş şöyle diyordu: "Ey Allah'ın kulları! Allah'ın kitabına, Peygamberin sünnetine icabet etmekten dolayı kınanıp cezalandırılmazsınız. Vallahi, sizler de, bizler de sadece Ömer bin Abdülaziz'in hilafeti zamanında görebildik."

 

Hasan: "Nadr da buradaymış," diyerek halkın arasına karıştı. Halk bayrakları dikmiş, Yezıd'in çıkmasını bekliyordu ve şöyle diyordu: "Sen bizi iki Ömer'in sünnet ve adetine çağırıyorsun." Hasan: "Yezıd dün şu gördüklerinizin boynunu vuruyordu. Sonra bunları, rızalarını kazanmak için Mervanoğulları'na gönderiyordu. Kızınca bir yarışı başlattı." dedi, sonra da: "Ben bunlara muhalefet ettim, siz de edin." diye ekledi. Dinleyenler: "Evet." dediler. Hasan: "Ben size iki Ömer'in adaletinden haber vereyim: İki Ömer'in sünnet ve alışkanlıklarından biri ayağına bağ koydurmaktır." dedi, sonra tekrar hapse koyuldu. Arkadaşlarından bir kısmı Yezıd'e: "Sen Şam ehlinden razı gibisin, öyle mi?" diye sorduklarında Yezıd: "Evet, ben onlardan razıynn. Allah onları takbih etsin. Rasulüllah (S.A.V.)'ın yasakladıklarını helal kılan bunlar değil midir? Hem de bunları ipekli giyen ve haram çiğnemekten kaçınmayan Nabatlleri ve Kıptlleri için mubah kılmışlardır. Kabe'ye yürümüş ve yıkmışlar, sonra da taşları ve örtüleri arasında ateş yakmışlardır. Allah'ın laneti ve ahiretin kötülüğü onların üzerine olsun." diye karşılık verdi.

 

Sonra Yezıd Basra'ya kardeşi Mervan bin Mühelleb'i bırakarak oradan hareket etti ve Vasıt'a geldi. Vasıt'a gelirken arkadaşlarıyla istişare etmişti. Kardeşi Habıb ve diğerleri şöyle demişlerdi: "Çıkıp Faris (İran)'te konaklayalım, geçitleri ve tepeleri tutarız; Horasan'a yaklaşıp Şam ehline varırız. Dağlık bölgede yaşayanlar sana geldiğinde elinde kaleler olur." Yezıd onlara:

 

"Hayır, ben bu görüşte değilim." diye karşılık vermiş. Habıb'in: "Evvel emirde olması gereken görüş elden kaçtı. Basra'ya hakim olduğun zaman sana başında ehlinden birilerinin bulunacağı süvarileri Küfe'ye göndermeni söylemiştim. Orada Abdulhamid var. Sen yetmiş kişilik bir gurupla ona rastlamıştın, sana dokunınamıştı. Oraya Şam ehli daha önce davrandı. Oradakilerin çoğu da senin görüşündedir. Senin onlara vali olman onlar için Şam ehlinin hakimiyetinden daha iyidir. Bana itaat etme, ben şimdi görüşümü söylüyorum. Ailenden bir kaç kişiyle süvarilerini serbest bırak, Cezire'ye gitsinler ve orada bir kalede konaklasınlar. Sen de izlerinden gidersin. Eğer Şam ehli üzerine gelmek isteyecek olursa, Cezire'deki askerlerin onlara engelolsunlar. Sonra sen onlara katılırsın, Musul'daki soydaşların da gelir. Irak ve Şam ehli ayrı ayrı üzerine gelir ve sen de onlarla fiyata ucuz bir arazide savaşır, böylece bütün Irak'ı arkana atmış olursun." şeklinde konuşması üzerine de: "Ben ordumu parçalamak istemiyorum." demişti.

 

Y ezıd Vasıfta konakladı, bir kaç gün sonra sefere çıktı.

 

 

 

ÇEŞİTLİ OLAYLAR

 

Bu yıl Abdurrahman bin Dahhak insanlara hacc emirliği yaptı. Medine Amili idi. Mekke'de Abdülaziz bin Abdullah bin Halid bin Esıd, Küfe'de Abdulhamid, Küfe kadılığında Şa'bi bulunuyordu. Basra'ya Yezid bin Mühelleb hakim olmuştu. Horasan emiri ise Abdurrahman bin Nuaym idi.

 

İsmail bin Vbeydullah, Afrika'daki görevinden alınıp yerine Haccac'ın katibi Yezıd bin Ebi Müslim getirildi, öldürünceye kadar bu görevde kaldı.

 

Mücahid bin Cebr doksan üç yaşında bu yılda ölmüştür (yüz üç, yüz dört. yüz yedi yaşlarında öldüğü de söylenir). Ammar bin Cebr (Ebü Salih Zekvan)'in bu yıl öldüğü söylenir. Amir bin Ekseme el-Leysi, Ebü Salih Semman ("tereyağcı"; buna "zeyyat: zeytinyağcı" da denir, çünkü ikisini de satardı.) Ebu Amr Said bin İyas Şeybani (yüz yirmi yedi yaşında ölmüştür ve sahabi değildir. Peygamberi görmemiştir) bu yılda ölmüşlerdır. Yine Ömer bin Abdülaziz'iL hilafetinde Vbeyde bin Ebi Lühabe Ebü Kasım Amiri ölmüştür.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİCRETİN YÜZ İKİNCİ YILI OLAYLARI (M. 720-721)

YEZİD BİN MÜHELLEB'İN ÖLDÜRÜLMESİ