İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
ABBASİ
DEVLETİ'NİN KURULUŞU VE EBU'L-ABBAS'A BEY'AT
Bu
yılın Rebiülevvel ayında Ebu'l-Abbas Abdullah bin Muhammed bin Ali bin Abdullah
bin Abbas'a halife olarak bey'at edildi. Rebiülahirin on üçünde veya
cemaziyülevvelde bey'at edildiğine dair rivayetler de vardır.
Hz.
Peygamber (S.A.V.) Abbas bin Muttalib'e halifeliğin çocuklarına geçeceğini
müjdelemişti. Abbasoğulları bunu bekliyorlar ve aralarında konuşuyorlardı.
Ebu
Haşim el-Hanefıyye Şam'a gitti ve orada karşılaştığı Muhammed bin Ali bin
Abdullah bin Abbas'a: "Ey amcamın oğlu! Sana bir sır vereceğim, onu
kimseye söyleme. Bu iş size dönecek ve insanlar sİzin idareniz altına girecek.
" dedi. O da: "Biliyorum, bunu kimse işitmesin." diye karşılık
verdi.
İbnü'l-Eş'as
olayını anlatırken Halid bin Yezid bin Muaviye'nin Abdülmelik bin Mervan'a:
"Çatlaklık Sicistan'da olursa sana zararı olmaz, fakat Horasan'da
çatlaklık meydana gelirse korkmak gerek." dediğini kaydetmiştik.
Muhammed
bin Ali bin Abdullah: "Biz üç şeyi bekliyoruz: Azgın Yezid bin Muaviye'nin
ölümünü, yüzüncü yılın başını, Afrika'da çatlaklığı. .. O zaman propagandacılar
bizim adımıza davet yaparlar, adamlarınıızın atları doğudan batıya ulaşır ve
zorbaların hazinelerini ele geçirir." demişti.
Yezid
bin Ebi Müslim Afrika'da öldürülüp Berberiler ihanet edince Muhammed bin Ali
Horasan'a bir davetçi gönderdi ve isim vermeden itaate davet etmesini söyledi.
Daha önce propagandacılarla Ebu Müslim'in durumundan ve Mervan'ın İbrahim bin Muhammed'i
yakalamasından bahsetmiştik. Mervan yakalanacak kişi için adam gönderirken
Ebu'l-Abbas'ı tarif etmişti, çünkü kitaplarda bu özelliklere sahip olan bir
kişinin onları öldürüp saltanatlarını ellerinden alacağı yazılmaktaydı. Ona
İbrahim bin Muhammed'i getirmesini söyledi.
Elçi
gelip belirtilen sıfatları taşıyan Ebu'I-Abbas'ı yakaladı. İbrahim ortaya çıkıp
durumdan emin olunca elçiye: "Sana İbrahim'i yakalaman emredildi, halbuki
senin yakaladığın kişi Abdullah'tır." dediler. Bunun üzerine Ebu'l-Abbas'ı
bıraktı, İbrahim'i alıp Mervan'a götürdü. Mervan İbrahim'i görünce: "Benim
sana söz ettiğim özellikler bu adamda yok." dedi. "Saydığın sıfatları
taşıyan adamı gördük, fakat isminin İbrahim olduğunu söylediğin için İbrahim'i
alıp getirdik." diye karşılık verdiler. İbrahim'i hapsettirip adamını
tekrar Ebu'I-Abbas'ı bulması için gönderdi, fakat O'nu bulamadılar.
Humeyme'den
gitmesinin sebebi şuydu: Elçi İbrahim'i yakalayıp götürünce kendisinin ölüm
haberini yaydı ve ailesine, kardeşi Ebu'l-Abbas Abdullah bin Muhammed'le
birlikte Kufe'ye gidip O'na tabi olmalarını emretti ve Ebu'I-Abbas'a
tavsiyelerde bulundu, kendisinden sonra yerine O'nu bıraktı. Ebu'l-Abbas ve
yanındaki aile fertleri yola çıktılar, aralarında kardeşi Ebu Ca'fer el-Mansur,
kardeşi İbrahim'in iki oğlu Abdülvehhab ve Muhammed, amcası Ali bin Abdullah
bin Abbas'ın oğulları Davud, İsa, Salih, İsmail, Abdullah ve Abdüssamed,
amcasının oğlu Davud, kardeşinin oğlu İsa bin Musa bin Muhammed bin Ali ve
Yahya bin Ca'fer bin Temmam bin Abbas vardı. Safer ayında Kufe'ye geldiler.
Horasanlı taraftarları da yanlarındaydı. Kufe'nin dış mahallelerinden Hammam
A'yün'e yerleştiler. Ebu Selem el-Hallal onları Davudoğulları arasındaki
Haşimllerin azatlısı Velid bin Sa’ad'ın evine yerleştirip geldiklerini kırk gün
kumandanlardan ve taraftarlarından gizledi.
Anlatıldığı
gibi, İmam İbrahim'in ölüm haberi geldi. Hakimiyetin Ebu Talib ailesine
geçmesini istemişti. Cehm O'na: "İmam ne yaptı?" diye sordu,
"Henüz gelmedi." dedi. Israr edince: "Henüz ortaya çıkma vakti
gelmedi, çünkü Vasıt fethedilmedi." şeklinde konuştu.
İmam
hakkında Ebu Seleme'ye soru sorulunca "Acele etmeyin." diyordu. Bu
durum Ebu Humeyd Muhammed bin İbrahim el-Hımyerl'nin Hammam A'yün çöplüğünün
yanında, İmam İbrahim'in Sabıku'l-Harezmi isimli kölesini görünceye kadar devam
etti. O'nu tanıdı ve: "İmam İbrahim ne yapıyor?" diye sordu.
"Mervan tarafından öldürüldü, yerine kardeşi Ebu'l-Abbas geçti, O da bütün
ailesiyle Kufe'ye geldi." dedi. Kendisini onların yanına götürmesini
istedi. Sabık: "Yarın burada buluşalım." dedi, çünkü izinleri olmadan
O'nu yanlarına götürmek istemiyordu.
Ebu
Humeyd durumu Ebu"Seleme'nin karargahındaki Ebu Cehm'e haber verdi ve
onlarla karşılaştığında iyi davranmasını söyledi. Ebu Humeyd ertesi gün
Sabık'la buluşmayı kararlaştırdıkları yere geldi. Beraber Ebu'l-Abbas ve
ailesinin bulunduğu yere gittiler. Ebu Humeyd içeri girince hangisinin lider
olduğunu sordu. Davud bin Ali, Ebu'I-Abbas'a işaret ederek: "Halifemiz ve
imamımız budur." dedi. Bunun üzerine O'na halife olarak selam verdi,
ellerini ve ayaklarını öptü, "Emrine amadeyiz." dedi ve İmam
İbrahim'in ölümünden dolayı başsağlığı dileyerek teselli etti.
Sonra
Abbasoğulları'nın hizmetçilerinden İbrahim bin Seleme ile birlikte
Ebu'l-Cehm'in yanına döndü. Bulundukları yeri haber verdi ve İmam'ın Ebu
Seleme'den bindikleri develerin kira ücretini verebilmek için yüz dinar
istediğini söyledi, bu parayı hemen göndermedi. Ebu Cehm, Ebu Humeyd ve İbrahim
bin Seleme birlikte Musa bin Ka'ab'a gittiler, durumunu anlattılar. İbrahim bin
Seleme ile İmam'a iki yüz dinar gönderdiler ve İmam'la buluşmak için bütün
kumandanlar fikir birliği yaptılar. Musa bin Ka'ab, Ebu'I-Cehm, Abdulhamid bin
Rib'i, Seleme bin Muhammed, İbrahim bin Seleme, Abdullah at-Tai, İshak bin
İbrahim, Şerahil, Abdullah bin Bessam, Ebu Humeyd Muhammed bin İbrahim,
Süleyman bin Esved ve Muhammed bin Husayn birlikte İmam Ebu'lAbbas'ın yanına
gittiler.
Ebu
Seleme bunu haber aldı ve: "Niçin gittiler?" diye sordu. Kendisine:
"Onlar ihtiyaç içinde Küfe'ye geldiler." denildi. Yukarıda adı
geçenlerden müteşekkil olan grup Ebu'I-Abbas'ın yanına geldiler. Onlara:
"Hanginiz Abdullah bin Muhammed bin el-Harise?" diye sordu.
"İşte şu!" diye gösterdiler, bunun üzerine de O'nu halife olarak
selamladılar ve İbrahim'in ölümünden ötürü baş sağlığı dilediler. Musa bin
Ka'ab ve Ebu'I-Cehm döndüler. Ebu'l-Cehm diğerlerinin İmam'ın yanında kalmasını
söyledi. Bu arada Ebu Seleme Ebu'I-Cehm'e nereye gittiklerini sormuştu. O'nun
İmam'ın yanına gittiklerini söylemesi üzerine kendisi de İmam'ın yanına gitti.
Ebu'I-Cehm Ebu Humeyd'e: "Ebu Seleme oraya geliyor. O'nu İmam'ın yanına
başkalarıyla birlikte sokmayın, tek başına girsin." diye haber gönderdi.
Böylece oraya vardığında Ebu Seleme'yi İmam'ın yanına tek başına soktular.
Ebu'I-Abbas'a halife olarak selam verdi. Ebu Humeyd O'na: "Sana rağmen
olanlar oldu, ey anasının fercini emen!" dedi. Ebu'l-Abbas: "Bırak,
seslenme." dedi ve Ebu Seleme'nin karargahına dönmesini emretti, o da
döndü.
Rebiyülevvel
ayının on ikinci cuma sabahı İmam ve yanındakiler silahlarını kuşandılar, saf
düzenine geçtiler, Hayvanları getirdiler, İmam alaca bir yük beygirine bindi.
Yanındakiler de hayvanlarına bindiler, birlikte emirlik sarayına girdiler,
sonra da camiye gittiler. İmam hutbe okuyup namaz kıldırdı ve kendisine halife
olarak bey' at edildi. Minberin en yüksek basamağına çıktı.
Amcası
Davud da minbere çıkıp daha aşağısındaki basamakta durdu. Ebu'l-Abbas şöyle
hitapta bulundu: "İslam'ı seçen, yücelten, şereflendiren, büyüten ve bizim
için din olarak seçip onunla bizi kuvvetlendiren, bizi İslam'ın ehli, sığınağı,
kalesi, ayakta tutucusu, koruyucusu ve yardımcısı yapan Allah'a hamdolsun.
Takva kelimesini bize yoldaş yaptı ve bizi takva ehli olmakla şereflendirdi.
Bizi ResUlullah'ın akrabası ve yakınları olarak korudu. Bizi babalarımızdan
türetti ve ResUlullah (S.A.V.)'ın soyundan getirdi, O'nun pınarından kaynattı.
O'nu aziz, bize düşkün, Müminlere karşı yumuşak kalpli ve merhametli kıldı.
Bizi İslam içinde yüce bir mevkie yerleştirdi. Müslümanlara okunan bir kitap
indirdi. Kitab'ında şöyle buyuruyor: ‘‘Ey ehl-i beyt, Allah sizden pisliği
giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.’‘ (Ahzab, 33), ‘‘Sizden yakınlarımı
sevmenizden başka bir ücret istemiyorum de.’‘ (Şura, 23), ‘‘Yakın akrabalarını inzar
et.’‘ (Şuara, 214), ‘‘Allah'ın memleketlerin ahalisinden peygamberine verdiği
ganimet Allah'ın, Resulü'nün ve O'nun akrabalarınındır.’‘ (HaşI', 7), ‘‘Biliniz
ki, ganimet olarak aldığınız şeyler Allah'ın, Resmü'nün, O'nun akrabalarının ve
yetimlerinindir.’‘ (Enfal, 41). Yüce Allah Müminlere bizim ÜStünlÜğÜIDÜZÜ
bildirdi, onlara bizi sevmeyi ve hakkımızı vermeyi farz kıldı. Bize ikram ve
lütufta bulunarak, ganimet ve vergilerden nasibimizi bol yaptı. Allah büyük
lütuf sahibidir.
Dalalete
düşmüş olan Sebeiyye fırkası reisliğe, idareciliğe ve halifeliğe bizim
dışımızdakilerin daha layık olduğunu iddia ettiler. Yüzleri kara olasıcalar!
Niçin böyle olsun ey insanlar? Allah insanları dalaletten hidayete bizimle
çıkardı, cahil iken onlara hakikati gösterdi ve helak olmaktan kurtardı.
Bizimle hakkı ortaya çıkardı, batılı mahvetti. Bizimle onların bozuk yönlerini
düzeltti, alçak şeyleri yükseltti. Noksanlıkları tamamladı, ihtilafları
giderdi. İnsanlar birbirlerine düşmanken birbirini seven, birbirine iyilik eden,
dünyada yardımlaşan, ahirette koltuklar üzerinde karşılıklı oturan kişiler
yaptı. Yüce Allah bütün bunları Hz. Muhammed'e lütuf ve ihsan olarak yaptı. O
irtihal edince görevi ashabı devraldı. İşlerini istişare ile yürüttüler.
Ümmetin mirasını devralıp adil bir şekilde, kullanılması gereken yerlerde
kullandılar, layık olanlara verdiler. Daha sonra Harboğulları ve Mervanoğulları
ortaya çıkıp bunu zorbalıkla ellerinden aldılar. Zulmettiler, adam kayırdılar,
ehline haksızlık ettiler. Uzun süre bu böyle devam etti, sonunda Allah'ın
gazabına uğradılar ve Allah bizim ellerimizle onlardan intikam aldı. Hakkımızı
geri verdi, ümmetimizi bize kavuşturdu. Bize yardım etti, yeryüzündeki
zayıflara bizimle lütuf ve ihsanda bulunmak için davamızı ayağa kaldırdı.
Bizimle başladı, bizimle bitirdi.
Size,
hayır gelip şer gelmeyeceğini, salah gelip fesat gelmeyeceğini umuyorum. Ehl-i
Beyt olarak btzim güvenimiz sadece Allah'adır ve yardımcımız O'dur.
Ey
Kufeliler! Sizler sevdiğimiz kişilersiniz. Sizleri zalimlerin zulmü değiştirmedi
ve bizim zamanınıza kadar bozulmadan geldiniz. Allah başınıza devlet kuşunu
kondurdu. Artık insanların en mutlu su ve en şereflilerisiniz. Size verilecek
bağışları yüz dirhem artınyorum. Hazır olun, ben çok kan dökücüyüm ve mahvedici
bir intikamcıyım."
Hastaydı,
hastalığı daha da arttı. Minbere oturdu. Bu sefer amcası Davud minberde ayağa
kalktı ve şöyle hitap etti:
"Hamd
Allah'a mahsustur. Düşmanlarımızı mahvedip mirasımızı bize geri veren Allah'a
hamd olsun.
Ey
insanlar! Şu anda dünyanın karanlıkları sıyrıldı, üzerindeki örtü açıldı. Gök
ve yer parladı, güneş ve ay doğdu. Yontucusu oku eline aldı, ok atıldığı yere
döndü. Hak, Peygamberin (S.A.V.) ehl-i beytine döndü. Onlar size karşı yumuşak
kalp li ve dostturlar.
Ey
insanlar! Kendisine Allah'ın yardım ettiği Müminlerin emiri namazdan sonra
adeti olduğu gibi hem hutbe okumak, hem de size hitap etmek için minbere çıktı.
Şiddetli rahatsızlığı sözlerini bitirmesine engel oldu. Allah'a dua edip O'nun
için afiyet isteyiniz. Allah'ın düşmanı, şeytanın halifesi, Müslümanların
namuslarını ihlal edip yeryüzünü ıslah olduktan sonra tekrar ifsat eden sefil
kişilere tabi olan Mervan'ın yerine Allah size bir genç nasip etti ki
yeryüzünün bozulmasından sonra hidayet işaretleri ve takva yollarıyla ıslahatta
bulunan hayırlı seleflerinin yolundadır. "
Cemaat
yüksek sesle, hep birden Ebü'l-Abbas için dua ettiler. Davud sonra şöyle devam
etti:
"Ey
Kufeliler! Vallahi Horasanlılar bize yardım edinceye kadar mazlum ve hakları
elinden alınmış olarak yaşadık. Allah onların vasıtasıyla hakkımızı verdi.
Delillerimizi meydana çıkardı, davetimizi büyüttü, ummadığınız şeyleri
gösterdi. Aranızda Haşimilerden bir halife çıkardı, yüzlerinizi akladı.
Şamlılara galip getirdi, otoritemizi yeniden kazandırdı. İslam'ı aziz kıldı,
adil bir imam nasip etti, onu güzel bir şekilde size döndürdü. Allah'ın
verdiklerini şükrederek alın. Bize itaatten ayrılmayın, hainlik etmeyin; çünkü
bu dava sizin davanızdır. Her ehl-i beytin bir şehri vardı, bizim şehrimiz de
burasıdır. Ancak sizin bu minberinize Resulullah'tan sonra Emil'Ü'I-Müminin Ali
bin Ebi Talib ve Emil'Ü'I-Müminin Abdullah bin Muhammed dışında bir halife
çıkmadı." dedi ve eliyle Ebü'l-Abbas es-Seffah'a işaret etti. Sonra
sözlerine şöyle devam etti:
"Biliniz
ki bu dava bizim içimizdedir, bizden ayrı değildir ki onu Meryem oğlu İsa'ya
teslim edelim. Bizi imtihan edip muvaffak kılan Allah'a hamd olsun."
Daha
sonra Davud bin Ali ve Ebü'l-Abbas minberden indiler, hükümet merkezine gittiler.
Kardeşi Ebu Ca'fer Manslir'u halktan bey'at alması için mescide oturttu, bey'at
geceye kadar devam etti. Bu arada namazları o kıldırdı.
Başka
bir rivayete göre, Davud bin Ali konuşmasını şöyle bitirdi:
"Ey
insanlar! Vallahi Reslilullah'la (A.S.) sizin aranızda Ali bin Ebi Talib (R.A.)
ve arkamdaki Emirü'l-Mümininden başka halife yoktur."
Sonra
her ikisi de minberden indiler. Ebu'l-Abbas Ebu Seleme'nin Hammam A'yün'de
bulunan ordugahında karargah kurdu ve O'nun odasında konakladı. Aralarında bir
perde bulunmaktaydı. O gün Seffah'ın hacibi Abdullah bin Bessam'dı. Kufe ve
çevresine amcası Davud bin Ali'yi tayin etti. Amcası Abdullah bin Ali'yi
Şehrezlir'daki Ebu Avn bin Yezid'e, kardeşinin oğlu İsa bin Mlisa'yı Vasıfta
İbn Hübeyre'yi muhasara etmiş olan Hasan bin Kahtabe'ye, Yahya bin Ca'fer bin
Temmam bin Abbas'ı Medain'deki Humeyd bin Kahtabe'ye, Ebu'l-Yakzan Osman bin
Urve bin Muhammed bin Ammar bin Yasir'i Ehvaz'daki Bessam bin İbrahim bin
Bessam'a, Seleme bin Amr bin Osman'ı Malik bin et-Tavvaf'a gönderdi.
Seffah
aylarca ordunun yanında kaldıktan sonra el-Medinetü'l-Haşimiyye'deki emirlik
sarayına gitti.
Başka
bir rivayete göre Abbasoğulları Irak'a gittiklerinde Davud bin Ali ve oğlu
Mlisa Şam'da değillerdi, Irak'da veya başka bir yerdeydiler. Şam'a doğru yola
çıktılar, Ebu'l-Abbas ve ailesi Kufe'ye giderken Dlimetü'l-Cendel'de onlarla
karşılaştılar. Davud onlara ne yaptıklarını sordu. Ebu'I-Abbas halifeliklerini
ilan etmek için Kufe'ye gittiklerini söyledi. Davud O'na: "Ey Ebu'l-Abbasi
Emevioğulları'nın ihtiyarı Mervan bin Muhammed'in Şamlılarla ve Arap Yarımadası
halkıyla beraber Harran'dan Irak'a doğru süratle ilerlediği ve Arap lideri
Yezid bin Hübeyre'nin Arap ordularıyla birlikte Irak'da bulunduğu bir zamanda
Kufe'ye gidiyorsun." dedi. Ebu'l-Abbas: "Ey amcacığım! Hayatı seven
zelil olur." diye karşılık verdi ve A'şa'nın şu beytini temsil getirdi:
‘‘Ölüm
nefsi yok ettiğinde aciz olmadığını halde utanç içinde ölürsem bu ölüm
değildir.’‘
Davud,
oğlu Mlisa'ya döndü: "Vallahi, amcanın oğlu doğru söylüyor; gel, ya aziz
olarak yaşayalım veya şerefli bir şekilde ölelim." dedi ve onlara katıldı.
İsa
bin Mlisa, Humeyme'den Kufe'ye doğru yola çıktıkları anı hatırlayınca şöyle
derdi: "On dört kişi kesin kararlılıkları, nefıslerinin yüceliği ve kalplerindeki
cesaretten dolayı bizim istediğimiz şeyleri isteyerek evlerinden ve
ailelerinden ayrıldılar. "
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA