İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 132.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ABBASİ DEVLETİ'NİN KURULUŞU VE EBU'L-ABBAS'A BEY'AT

 

Bu yılın Rebiülevvel ayında Ebu'l-Abbas Abdullah bin Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas'a halife olarak bey'at edildi. Rebiülahirin on üçünde veya cemaziyülevvelde bey'at edildiğine dair rivayetler de vardır.

 

Hz. Peygamber (S.A.V.) Abbas bin Muttalib'e halifeliğin çocuklarına geçeceğini müjdelemişti. Abbasoğulları bunu bekliyorlar ve aralarında konuşuyorlardı.

Ebu Haşim el-Hanefıyye Şam'a gitti ve orada karşılaştığı Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas'a: "Ey amcamın oğlu! Sana bir sır vereceğim, onu kimseye söyleme. Bu iş size dönecek ve insanlar sİzin idareniz altına girecek. " dedi. O da: "Biliyorum, bunu kimse işitmesin." diye karşılık verdi.

 

İbnü'l-Eş'as olayını anlatırken Halid bin Yezid bin Muaviye'nin Abdülmelik bin Mervan'a: "Çatlaklık Sicistan'da olursa sana zararı olmaz, fakat Horasan'da çatlaklık meydana gelirse korkmak gerek." dediğini kaydetmiştik.

 

Muhammed bin Ali bin Abdullah: "Biz üç şeyi bekliyoruz: Azgın Yezid bin Muaviye'nin ölümünü, yüzüncü yılın başını, Afrika'da çatlaklığı. .. O zaman propagandacılar bizim adımıza davet yaparlar, adamlarınıızın atları doğudan batıya ulaşır ve zorbaların hazinelerini ele geçirir." demişti.

 

Yezid bin Ebi Müslim Afrika'da öldürülüp Berberiler ihanet edince Muhammed bin Ali Horasan'a bir davetçi gönderdi ve isim vermeden itaate davet etmesini söyledi. Daha önce propagandacılarla Ebu Müslim'in durumundan ve Mervan'ın İbrahim bin Muhammed'i yakalamasından bahsetmiştik. Mervan yakalanacak kişi için adam gönderirken Ebu'l-Abbas'ı tarif etmişti, çünkü kitaplarda bu özelliklere sahip olan bir kişinin onları öldürüp saltanatlarını ellerinden alacağı yazılmaktaydı. Ona İbrahim bin Muhammed'i getirmesini söyledi.

 

Elçi gelip belirtilen sıfatları taşıyan Ebu'I-Abbas'ı yakaladı. İbrahim ortaya çıkıp durumdan emin olunca elçiye: "Sana İbrahim'i yakalaman emredildi, halbuki senin yakaladığın kişi Abdullah'tır." dediler. Bunun üzerine Ebu'l-Abbas'ı bıraktı, İbrahim'i alıp Mervan'a götürdü. Mervan İbrahim'i görünce: "Benim sana söz ettiğim özellikler bu adamda yok." dedi. "Saydığın sıfatları taşıyan adamı gördük, fakat isminin İbrahim olduğunu söylediğin için İbrahim'i alıp getirdik." diye karşılık verdiler. İbrahim'i hapsettirip adamını tekrar Ebu'I-Abbas'ı bulması için gönderdi, fakat O'nu bulamadılar.

 

Humeyme'den gitmesinin sebebi şuydu: Elçi İbrahim'i yakalayıp götürünce kendisinin ölüm haberini yaydı ve ailesine, kardeşi Ebu'l-Abbas Abdullah bin Muhammed'le birlikte Kufe'ye gidip O'na tabi olmalarını emretti ve Ebu'I-Abbas'a tavsiyelerde bulundu, kendisinden sonra yerine O'nu bıraktı. Ebu'l-Abbas ve yanındaki aile fertleri yola çıktılar, aralarında kardeşi Ebu Ca'fer el-Mansur, kardeşi İbrahim'in iki oğlu Abdülvehhab ve Muhammed, amcası Ali bin Abdullah bin Abbas'ın oğulları Davud, İsa, Salih, İsmail, Abdullah ve Abdüssamed, amcasının oğlu Davud, kardeşinin oğlu İsa bin Musa bin Muhammed bin Ali ve Yahya bin Ca'fer bin Temmam bin Abbas vardı. Safer ayında Kufe'ye geldiler. Horasanlı taraftarları da yanlarındaydı. Kufe'nin dış mahallelerinden Hammam A'yün'e yerleştiler. Ebu Selem el-Hallal onları Davudoğulları arasındaki Haşimllerin azatlısı Velid bin Sa’ad'ın evine yerleştirip geldiklerini kırk gün kumandanlardan ve taraftarlarından gizledi.

 

Anlatıldığı gibi, İmam İbrahim'in ölüm haberi geldi. Hakimiyetin Ebu Talib ailesine geçmesini istemişti. Cehm O'na: "İmam ne yaptı?" diye sordu, "Henüz gelmedi." dedi. Israr edince: "Henüz ortaya çıkma vakti gelmedi, çünkü Vasıt fethedilmedi." şeklinde konuştu.

İmam hakkında Ebu Seleme'ye soru sorulunca "Acele etmeyin." diyordu. Bu durum Ebu Humeyd Muhammed bin İbrahim el-Hımyerl'nin Hammam A'yün çöplüğünün yanında, İmam İbrahim'in Sabıku'l-Harezmi isimli kölesini görünceye kadar devam etti. O'nu tanıdı ve: "İmam İbrahim ne yapıyor?" diye sordu. "Mervan tarafından öldürüldü, yerine kardeşi Ebu'l-Abbas geçti, O da bütün ailesiyle Kufe'ye geldi." dedi. Kendisini onların yanına götürmesini istedi. Sabık: "Yarın burada buluşalım." dedi, çünkü izinleri olmadan O'nu yanlarına götürmek istemiyordu.

 

Ebu Humeyd durumu Ebu"Seleme'nin karargahındaki Ebu Cehm'e haber verdi ve onlarla karşılaştığında iyi davranmasını söyledi. Ebu Humeyd ertesi gün Sabık'la buluşmayı kararlaştırdıkları yere geldi. Beraber Ebu'l-Abbas ve ailesinin bulunduğu yere gittiler. Ebu Humeyd içeri girince hangisinin lider olduğunu sordu. Davud bin Ali, Ebu'I-Abbas'a işaret ederek: "Halifemiz ve imamımız budur." dedi. Bunun üzerine O'na halife olarak selam verdi, ellerini ve ayaklarını öptü, "Emrine amadeyiz." dedi ve İmam İbrahim'in ölümünden dolayı başsağlığı dileyerek teselli etti.

 

Sonra Abbasoğulları'nın hizmetçilerinden İbrahim bin Seleme ile birlikte Ebu'l-Cehm'in yanına döndü. Bulundukları yeri haber verdi ve İmam'ın Ebu Seleme'den bindikleri develerin kira ücretini verebilmek için yüz dinar istediğini söyledi, bu parayı hemen göndermedi. Ebu Cehm, Ebu Humeyd ve İbrahim bin Seleme birlikte Musa bin Ka'ab'a gittiler, durumunu anlattılar. İbrahim bin Seleme ile İmam'a iki yüz dinar gönderdiler ve İmam'la buluşmak için bütün kumandanlar fikir birliği yaptılar. Musa bin Ka'ab, Ebu'I-Cehm, Abdulhamid bin Rib'i, Seleme bin Muhammed, İbrahim bin Seleme, Abdullah at-Tai, İshak bin İbrahim, Şerahil, Abdullah bin Bessam, Ebu Humeyd Muhammed bin İbrahim, Süleyman bin Esved ve Muhammed bin Husayn birlikte İmam Ebu'lAbbas'ın yanına gittiler.

 

Ebu Seleme bunu haber aldı ve: "Niçin gittiler?" diye sordu. Kendisine: "Onlar ihtiyaç içinde Küfe'ye geldiler." denildi. Yukarıda adı geçenlerden müteşekkil olan grup Ebu'I-Abbas'ın yanına geldiler. Onlara: "Hanginiz Abdullah bin Muhammed bin el-Harise?" diye sordu. "İşte şu!" diye gösterdiler, bunun üzerine de O'nu halife olarak selamladılar ve İbrahim'in ölümünden ötürü baş sağlığı dilediler. Musa bin Ka'ab ve Ebu'I-Cehm döndüler. Ebu'l-Cehm diğerlerinin İmam'ın yanında kalmasını söyledi. Bu arada Ebu Seleme Ebu'I-Cehm'e nereye gittiklerini sormuştu. O'nun İmam'ın yanına gittiklerini söylemesi üzerine kendisi de İmam'ın yanına gitti. Ebu'I-Cehm Ebu Humeyd'e: "Ebu Seleme oraya geliyor. O'nu İmam'ın yanına başkalarıyla birlikte sokmayın, tek başına girsin." diye haber gönderdi. Böylece oraya vardığında Ebu Seleme'yi İmam'ın yanına tek başına soktular. Ebu'I-Abbas'a halife olarak selam verdi. Ebu Humeyd O'na: "Sana rağmen olanlar oldu, ey anasının fercini emen!" dedi. Ebu'l-Abbas: "Bırak, seslenme." dedi ve Ebu Seleme'nin karargahına dönmesini emretti, o da döndü.

 

Rebiyülevvel ayının on ikinci cuma sabahı İmam ve yanındakiler silahlarını kuşandılar, saf düzenine geçtiler, Hayvanları getirdiler, İmam alaca bir yük beygirine bindi. Yanındakiler de hayvanlarına bindiler, birlikte emirlik sarayına girdiler, sonra da camiye gittiler. İmam hutbe okuyup namaz kıldırdı ve kendisine halife olarak bey' at edildi. Minberin en yüksek basamağına çıktı.

 

Amcası Davud da minbere çıkıp daha aşağısındaki basamakta durdu. Ebu'l-Abbas şöyle hitapta bulundu: "İslam'ı seçen, yücelten, şereflendiren, büyüten ve bizim için din olarak seçip onunla bizi kuvvetlendiren, bizi İslam'ın ehli, sığınağı, kalesi, ayakta tutucusu, koruyucusu ve yardımcısı yapan Allah'a hamdolsun. Takva kelimesini bize yoldaş yaptı ve bizi takva ehli olmakla şereflendirdi. Bizi ResUlullah'ın akrabası ve yakınları olarak korudu. Bizi babalarımızdan türetti ve ResUlullah (S.A.V.)'ın soyundan getirdi, O'nun pınarından kaynattı. O'nu aziz, bize düşkün, Müminlere karşı yumuşak kalpli ve merhametli kıldı. Bizi İslam içinde yüce bir mevkie yerleştirdi. Müslümanlara okunan bir kitap indirdi. Kitab'ında şöyle buyuruyor: ‘‘Ey ehl-i beyt, Allah sizden pisliği giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.’‘ (Ahzab, 33), ‘‘Sizden yakınlarımı sevmenizden başka bir ücret istemiyorum de.’‘ (Şura, 23), ‘‘Yakın akrabalarını inzar et.’‘ (Şuara, 214), ‘‘Allah'ın memleketlerin ahalisinden peygamberine verdiği ganimet Allah'ın, Resulü'nün ve O'nun akrabalarınındır.’‘ (HaşI', 7), ‘‘Biliniz ki, ganimet olarak aldığınız şeyler Allah'ın, Resmü'nün, O'nun akrabalarının ve yetimlerinindir.’‘ (Enfal, 41). Yüce Allah Müminlere bizim ÜStünlÜğÜIDÜZÜ bildirdi, onlara bizi sevmeyi ve hakkımızı vermeyi farz kıldı. Bize ikram ve lütufta bulunarak, ganimet ve vergilerden nasibimizi bol yaptı. Allah büyük lütuf sahibidir.

 

Dalalete düşmüş olan Sebeiyye fırkası reisliğe, idareciliğe ve halifeliğe bizim dışımızdakilerin daha layık olduğunu iddia ettiler. Yüzleri kara olasıcalar! Niçin böyle olsun ey insanlar? Allah insanları dalaletten hidayete bizimle çıkardı, cahil iken onlara hakikati gösterdi ve helak olmaktan kurtardı. Bizimle hakkı ortaya çıkardı, batılı mahvetti. Bizimle onların bozuk yönlerini düzeltti, alçak şeyleri yükseltti. Noksanlıkları tamamladı, ihtilafları giderdi. İnsanlar birbirlerine düşmanken birbirini seven, birbirine iyilik eden, dünyada yardımlaşan, ahirette koltuklar üzerinde karşılıklı oturan kişiler yaptı. Yüce Allah bütün bunları Hz. Muhammed'e lütuf ve ihsan olarak yaptı. O irtihal edince görevi ashabı devraldı. İşlerini istişare ile yürüttüler. Ümmetin mirasını devralıp adil bir şekilde, kullanılması gereken yerlerde kullandılar, layık olanlara verdiler. Daha sonra Harboğulları ve Mervanoğulları ortaya çıkıp bunu zorbalıkla ellerinden aldılar. Zulmettiler, adam kayırdılar, ehline haksızlık ettiler. Uzun süre bu böyle devam etti, sonunda Allah'ın gazabına uğradılar ve Allah bizim ellerimizle onlardan intikam aldı. Hakkımızı geri verdi, ümmetimizi bize kavuşturdu. Bize yardım etti, yeryüzündeki zayıflara bizimle lütuf ve ihsanda bulunmak için davamızı ayağa kaldırdı. Bizimle başladı, bizimle bitirdi.

 

Size, hayır gelip şer gelmeyeceğini, salah gelip fesat gelmeyeceğini umuyorum. Ehl-i Beyt olarak btzim güvenimiz sadece Allah'adır ve yardımcımız O'dur.

 

Ey Kufeliler! Sizler sevdiğimiz kişilersiniz. Sizleri zalimlerin zulmü değiştirmedi ve bizim zamanınıza kadar bozulmadan geldiniz. Allah başınıza devlet kuşunu kondurdu. Artık insanların en mutlu su ve en şereflilerisiniz. Size verilecek bağışları yüz dirhem artınyorum. Hazır olun, ben çok kan dökücüyüm ve mahvedici bir intikamcıyım."

Hastaydı, hastalığı daha da arttı. Minbere oturdu. Bu sefer amcası Davud minberde ayağa kalktı ve şöyle hitap etti:

 

"Hamd Allah'a mahsustur. Düşmanlarımızı mahvedip mirasımızı bize geri veren Allah'a hamd olsun.

 

Ey insanlar! Şu anda dünyanın karanlıkları sıyrıldı, üzerindeki örtü açıldı. Gök ve yer parladı, güneş ve ay doğdu. Yontucusu oku eline aldı, ok atıldığı yere döndü. Hak, Peygamberin (S.A.V.) ehl-i beytine döndü. Onlar size karşı yumuşak kalp li ve dostturlar.

Ey insanlar! Kendisine Allah'ın yardım ettiği Müminlerin emiri namazdan sonra adeti olduğu gibi hem hutbe okumak, hem de size hitap etmek için minbere çıktı. Şiddetli rahatsızlığı sözlerini bitirmesine engel oldu. Allah'a dua edip O'nun için afiyet isteyiniz. Allah'ın düşmanı, şeytanın halifesi, Müslümanların namuslarını ihlal edip yeryüzünü ıslah olduktan sonra tekrar ifsat eden sefil kişilere tabi olan Mervan'ın yerine Allah size bir genç nasip etti ki yeryüzünün bozulmasından sonra hidayet işaretleri ve takva yollarıyla ıslahatta bulunan hayırlı seleflerinin yolundadır. "

 

Cemaat yüksek sesle, hep birden Ebü'l-Abbas için dua ettiler. Davud sonra şöyle devam etti:

"Ey Kufeliler! Vallahi Horasanlılar bize yardım edinceye kadar mazlum ve hakları elinden alınmış olarak yaşadık. Allah onların vasıtasıyla hakkımızı verdi. Delillerimizi meydana çıkardı, davetimizi büyüttü, ummadığınız şeyleri gösterdi. Aranızda Haşimilerden bir halife çıkardı, yüzlerinizi akladı. Şamlılara galip getirdi, otoritemizi yeniden kazandırdı. İslam'ı aziz kıldı, adil bir imam nasip etti, onu güzel bir şekilde size döndürdü. Allah'ın verdiklerini şükrederek alın. Bize itaatten ayrılmayın, hainlik etmeyin; çünkü bu dava sizin davanızdır. Her ehl-i beytin bir şehri vardı, bizim şehrimiz de burasıdır. Ancak sizin bu minberinize Resulullah'tan sonra Emil'Ü'I-Müminin Ali bin Ebi Talib ve Emil'Ü'I-Müminin Abdullah bin Muhammed dışında bir halife çıkmadı." dedi ve eliyle Ebü'l-Abbas es-Seffah'a işaret etti. Sonra sözlerine şöyle devam etti:

 

"Biliniz ki bu dava bizim içimizdedir, bizden ayrı değildir ki onu Meryem oğlu İsa'ya teslim edelim. Bizi imtihan edip muvaffak kılan Allah'a hamd olsun."

Daha sonra Davud bin Ali ve Ebü'l-Abbas minberden indiler, hükümet merkezine gittiler. Kardeşi Ebu Ca'fer Manslir'u halktan bey'at alması için mescide oturttu, bey'at geceye kadar devam etti. Bu arada namazları o kıldırdı.

 

Başka bir rivayete göre, Davud bin Ali konuşmasını şöyle bitirdi:

 

"Ey insanlar! Vallahi Reslilullah'la (A.S.) sizin aranızda Ali bin Ebi Talib (R.A.) ve arkamdaki Emirü'l-Mümininden başka halife yoktur."

 

Sonra her ikisi de minberden indiler. Ebu'l-Abbas Ebu Seleme'nin Hammam A'yün'de bulunan ordugahında karargah kurdu ve O'nun odasında konakladı. Aralarında bir perde bulunmaktaydı. O gün Seffah'ın hacibi Abdullah bin Bessam'dı. Kufe ve çevresine amcası Davud bin Ali'yi tayin etti. Amcası Abdullah bin Ali'yi Şehrezlir'daki Ebu Avn bin Yezid'e, kardeşinin oğlu İsa bin Mlisa'yı Vasıfta İbn Hübeyre'yi muhasara etmiş olan Hasan bin Kahtabe'ye, Yahya bin Ca'fer bin Temmam bin Abbas'ı Medain'deki Humeyd bin Kahtabe'ye, Ebu'l-Yakzan Osman bin Urve bin Muhammed bin Ammar bin Yasir'i Ehvaz'daki Bessam bin İbrahim bin Bessam'a, Seleme bin Amr bin Osman'ı Malik bin et-Tavvaf'a gönderdi.

Seffah aylarca ordunun yanında kaldıktan sonra el-Medinetü'l-Haşimiyye'deki emirlik sarayına gitti.

 

Başka bir rivayete göre Abbasoğulları Irak'a gittiklerinde Davud bin Ali ve oğlu Mlisa Şam'da değillerdi, Irak'da veya başka bir yerdeydiler. Şam'a doğru yola çıktılar, Ebu'l-Abbas ve ailesi Kufe'ye giderken Dlimetü'l-Cendel'de onlarla karşılaştılar. Davud onlara ne yaptıklarını sordu. Ebu'I-Abbas halifeliklerini ilan etmek için Kufe'ye gittiklerini söyledi. Davud O'na: "Ey Ebu'l-Abbasi Emevioğulları'nın ihtiyarı Mervan bin Muhammed'in Şamlılarla ve Arap Yarımadası halkıyla beraber Harran'dan Irak'a doğru süratle ilerlediği ve Arap lideri Yezid bin Hübeyre'nin Arap ordularıyla birlikte Irak'da bulunduğu bir zamanda Kufe'ye gidiyorsun." dedi. Ebu'l-Abbas: "Ey amcacığım! Hayatı seven zelil olur." diye karşılık verdi ve A'şa'nın şu beytini temsil getirdi:

 

‘‘Ölüm nefsi yok ettiğinde aciz olmadığını halde utanç içinde ölürsem bu ölüm değildir.’‘

Davud, oğlu Mlisa'ya döndü: "Vallahi, amcanın oğlu doğru söylüyor; gel, ya aziz olarak yaşayalım veya şerefli bir şekilde ölelim." dedi ve onlara katıldı.

 

İsa bin Mlisa, Humeyme'den Kufe'ye doğru yola çıktıkları anı hatırlayınca şöyle derdi: "On dört kişi kesin kararlılıkları, nefıslerinin yüceliği ve kalplerindeki cesaretten dolayı bizim istediğimiz şeyleri isteyerek evlerinden ve ailelerinden ayrıldılar. "

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

MERVAN'IN ZAB'DA YENİLMESİ