İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 129.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HORASAN'DA ABBASİ PROPAGANDASI

 

Bu yılda Ebu Müslim el-Horasani, Horasan'dan İmam İbrahim'in yanına döndü. Horasan'a gidip geliyordu.

 

Yine aynı yıl İbrahim Ebu Müslim'i görevli olduğu memleketin halkı ile ilgili bilgi almak için yanına çağırdı. Ebu Müslim seçtiği yetmiş kişi ile beraber Cemaziyülahirin ortalarında yola çıktı. Horasan'daki ‘‘Dandanakan’‘ denilen yere geldiklerinde huzuruna ‘‘Kamil (veya Ebu Kamil)''denilen birisi getirildi. Nereye gittiğini sordu, "Hacca." diye cevap verdi. yalnız kaldıklarında Ebu Müslim O'nu Abbasi taraftarı olmağa davet etti, O da kabul etti. Sonra Ebu Müslim Nesa'ya (veya Kabil'e) gitti, orada Nasr bin Seyyar adına valilik yapan Süleyman bin Kays es-Sülemi vardı. Oraya yaklaşınca geldiğini haber vermek için Fadl bin Süleyman et-Tusi'yi Üseyd bin Abdullah el-Huzai'ye gönderdi. Fadl Nesa'nın köylerinden birine girdi, orada Şii bir adama rastladı, Üseyd'i sordu. Adam sert bir şekilde: "O bu köyde bir baş belasıydı, Şii propagandacısı olduğu söylenen iki adamla birlikte valinin yanına gitti." dedi. O ikisi ile Muhacir bin Osman, Ahcem bin Abdullah, Gaylan bin Fedale ve Galib bin Said'i yakaladı, sonra döndü, durumu Ebu Müslim'e haber verdi. Ebu Müslim bunun üzerine yolunu değiştirdi, Tarhan el-Hammal'ı Üseyd'e göndererek Şiilerden güç yetirebildiği kimseleri alıp gelmesini emretti. Üseyd gelince neler olduğunu sordu, O da: "Ezher bin Şuayb ve Abdülmelik bin Sa’ad imamın sana yazmış olduğu mektupları getirdiler, bana bıraktılar ve çıkınca yakalandılar. Onları kimin götürdüğünü bilmiyorum." dedi, Ebu Müslim de mektupları aldı.

 

Ebu Müslim sonra yoluna devam etti, Kumis'e geldi. Orada Beyhes bin Büdeyl el-İeli vardı, "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu, "Hacca." dediler. Kumis'teyken İmam İbrahim'in O'na ve Süleyman bin Kesir'e yazdığı mektubu aldı. Bu mektupta İbrahim Ebu Müslim'e: "Sana zafer sancağını gönderiyorum. Mektubumun sana ulaştığı yerden geri dön, hac için yanındakilerle birlikte Kahtabe'yi bana gönder." diyordu.

 

Ebu Müslim Horasan'a döndü, yanındaki mal ve eşyaları ise Kahtabe ile birlikte İmam'a gönderdi. NeysabUr'a geldiklerinde yanına silahlı bir grubun lideri getirildi. Onlara ne yaptıklarını sordu, "Hacca gitmek istemiştik. Yoldaki bir takım olayları işitince korktuk." dediler. Mufaddal bin es-Serki es-Sülemi'ye onları sıkıştırmasını emretti, sonra da onlarla yalnız başına görüştü ve Abbasi taraftarlığına çağırdı. Kabul ettiler. Oradan ayrılıncaya kadar onlarla kaldı.

 

Ebu Müslim Merv'e geldi. İmamın açıktan propaganda yapılmasını emreden mektubunu Süleyman bin Kesır'e verdi. Bazı kişiler ehl-i beytin temsilcisi olduğu için Ebu Müslim'e intisap ettiler ve AbbasHere itaate çağırınağa başladılar. Kendilerine katılan uzak yakın herkese haber gönderdiler ve Abbası propagandasını açıktan yapmalarını emrettiler.

Ebu Müslim Merv'in Fenin (veya Fetin) köyündeki Ebu'I-Hakem İsa bin A'yün en-Nakib'in yanına gitti. Ebu Davud en-Nakib ve Amr bin A'yün'ü Ramazan ayında AbbasHer adına davette bulunmaları için Taharistan ve Belh'e gönderdi. Adı geçen köye gidişi şaban ayında idi. Nadr (veya Nasr) bin Subeyh et-Temimı ve Şerik bin Gadıyy'ı ramazanda propaganda yapmaları için Merv-i Ruz'a gönderdi. Ebu Asım Abdurrahman bin Süleym'i Talekan'a, Celim bin Atıyye'yi ise ramazanın son beş gününde propaganda yapmaları için Harezm'deki Ala bin Hureys'in yanına gönderdi. Eğer bu tarihten önce düşmanları kendilerine engelolur veya saldırırlarsa kılıç çekip kendilerini korumalarını ve Allah düşmanlarıyla savaşmalarını emretti. Eğer düşmanları ile uğraşırken belirtilen vakitte görevlerini yapamazlarsa daha sonra yapacaklardı.

 

Ebu Müslim sonra Ebu'I-Hakem'in yanından ayrıldı, Sefizenc'e gitti ve ramazanın bitmesine iki gece kala Süleyman bin Kesır'in yanına vardı. Kermanı ve Şeyban o esnada Nasr bin Seyyar'la çarpışıyorlardı. Ebu Müslim propagandacılarını halk arasına dağıttı ve açıktan davete başladı. Bir gecede altmış köyün ahalisi yanında toplandı. Ramazanın bitmesine beş gün kala on dört zira' uzunluğundaki bir mızrağın ucuna takılı olan ‘‘Zili (gölge)'' isimli sancağı, onun yanına da kendisine gönderilen ‘‘Sehab (bulut)'' adlı on üç zira uzunluğundaki sancağını dikti. Bu esnada: ‘‘Kendileriyle savaşılanlara ve zulmedilenlere savaş için izin verildi. Allah onlara yardım etmeğe kadirdir .’‘ (Hacc, 39) ayetini okuyordu. Kendisi, Süleyman bin Kesır, Süleyman'ın kardeşleri ve köleleri, Sefizenc ahalisinden daveti kabul edenler siyahlar giydiler. O gece Rub'u Harkan halkından olan kendi taraftarları için ateşler yaktılar. Bu onların bir alameti idi. Sabahleyin orada toplandılar. ‘‘Gölge’‘ ve ‘‘Bulut’‘ adlı sancaklanna verilen ismi şöyle yoruınladılar: Bulut yeryüzünü kaplar ve yeryüzü hiç bir zaman gölgesiz kalmaz. Ayl}en onun gibi kıyamete kadar yeryüzünde bir Abbası halifesi eksik olmayacaktır.

 

Propagandacılar daveti kabul edenlerle birlikte Ebu Müslim'in yanına gittiler. İlk gidenler Tekadüm (Taberi'de ‘‘Sekadüm’‘ olarak geçer) ahalisiydi. Ebu'l-Vaddan'la gelmişlerdi; dokuz yüz yaya, dört yüz atlı idiler. Hürmüz ferre halkından da bir grup geldi. Tekadüm ahalisinden bin üç yüz yaya ve on altı atlı da Ebu'l-Kasım Muhriz bin İbrahim el-Cubani ile birlikte geldiler, aralarında davetçilerden Ebu'I-Abbas el-Mervezi vardı. Tekadüınlülerden bir grup tekbir getiriyor, öbür Tekadümlüler buna tekbir ile cevap veriyorlardı. Ortaya çıkmalarından iki gün sonra Ebu Müslim'in askerleri Sefızenc'e girdiler. Ebu Müslim Sefızenç Kalesi'ne sığınıp kapılarını ve geçitlerini kapattı.

 

Ramazan bayramı gelince Ebu Müslim, Süleyman bin Kesir'e bayram namazını kıldınnasını emretti. Askerin ortasına bir minber dikildi, namaza hutbeden önce ezansız ve ikametsiz olarak başlamasını emretti. Emeviler önce hutbe okur, sonra ezan ve ikametle namaz kılarlardı. Ayrıca Ebu Müslim Süleyman'a, namaza başlayınca peş peşe altı tekbir aldıktan sonra Kur'an okuyup yedinci tekbirde rükua gitmesini, ikinci rekatta da peş peşe beş tekbir aldıktan sonra Kur'an okuyup altıncı tekbirle rükua gitmesini, hutbeye tekbirle başlayıp Kur'an'la bitirmesini emretti. Emeviler birinci rekatta dört, ikinci rekatta üç tekbir getirirlerdi.

Namaz bitince Ebu Müslim ve taraftarları neşeli bir şekilde hazırlanan yemeği yediler.

Ebu Müslim Handak'ta iken Nasr bin Seyyar'a mektup yazdığı zaman mektubuna "Emir Nasr'a" diye başlardı. yanında birçok kişi toplanıp kuvveti artınca mektupta kendi ismini önce yazmağa başladı.

 

Nasr'a şöyle bir mektup yazdı: " ... Allah'ın isimleri yücedir. Kur'an-ı Kerim'de bazı kavimleri kınamıştır; ‘‘Yeminlerin en kuvvetlisi ile Allah'a yemin edip kendilerini azap ile korkutan bir peygamber gelirse milletlerin herhangi birinden daha çabuk doğru yola uyacaklarına ahdetmişlerdi. Fakat kendilerine azap ile korkutan bir peygamber geldiği zaman bu, onların haktan daha çok uzaklaşmalarına sebep oldu. Bu da yeryüzünde kibirlenmeleri ve kötü halleri yüzündendir. Halbuki fena bir kuruntu ancak sahibinin başına musaIlat olur. O halde evvelkilerin sünnetinden başka ne beklerler. Sen Allah'ın sünnetinde asla bir tebdil bulamazsın, sen Allah'ın sünnetinde asla bir tahvil bulamazsın.’‘ (Fatır, 42-43).

Nasr'a bu mektup çok ağır geldi, gözünün birini kırparak: "Bu, cevabı olmayan bir mektuptur." dedi.

 

Ebu Müslim Sefızenc'de iken Nasr, Yezid isimli kölesini Ebu Müslim'le savaşmak için gönderdi. Bu, Ebu Müslim'in ortaya çıkmasından on sekiz ay sonraya tekabül eder. Ebü Müslim de Malik el-Heysem el-Huzai'yi gönderdi, Alin (veya Balin) denilen köyde karşılaştılar. Malik onları Resulullah'ın ailesinin hakimiyetini kabul etmeğe çağırdı, kabul etmediler, bunun üzerine savaşa girişti. İki yüz kişiydiler. Savaş sabahtan ikindiye kadar sürdü. Salih bin Süleyman ed-Dabbi, İbrahim bin Zeyd ve Ziyad bin İsa Ebü Müslim'in yanına geldiler, onları da Malik'e yardım etmeleri için gönderdi, ikindileyin oraya vardılar. Nasr'ın kölesi: "Bu gece bunların işini bitirmezsek yardım gelir, üzerlerine saldıralım." dedi, saldırdılar. Savaş şiddetlendi. Abdullah et- Tai Nasr'ın kölesine saldırdı ve esir aldı. Bundan sonra adamları yenildi. Tai esirini kumandanlarıyla birlikte Ebü Müslim'e gönderdi. Ebü Müslim Nasr'ın kölesi Yezid'e iyi davrandı, yaralarını tedavi ettirdi, iyileşmeye yüz tutunca O'na:

 

"İstersen yanımızda kalırsın, Allah sana doğruyu gösterir; istersen sağ salim efendine dönersin; fakat bizimle savaşmayacağına ve hakkımızda yalan söylemeyeceğine, burada gördüklerini dosdoğru anlatacağına dair Allah adına söz ver." dedi. O efendisinin yanına dönmeyi tercih etti. Ebü Müslim dedi ki: "Bu adam iyi ve doğru yolda olan kişileri sizden uzaklaştıracak. Biz onlara göre İslam yolunda değiliz." Onlara göre puta tapmakla; mal, can ve namus dokunulmazlığına saygı göstermemekle suçlanıyorlardı.

 

Yezid Nasr'ın yanına gelince Nasr O'na: "Merhaba! Vallahi, onlar seni bizim aleyhimize geçirmek için hayatta bıraktılar." dedi. Yezid: "Vallahi, tahmin ettiğin gibi. Haklarında yalan söylememem için bana yemin ettirdiler. Onlar aynen bizim namaz kıldığımız vakitlerde ezan ve ikametle namaz kılıyorlar. Kur' an okuyorlar, Allah'ı çok anıyorlar, Resulullah'a davet ediyorlar. Sen benim efendim olmana ve onların yanında kalmayıp senin yanına dönmeyi tercih etmeme rağmen onların davasının yükseleceğini zannediyorum." diyerek karşılık verdi. Bu, aralarındaki ilk harpti.

 

Bu yılda Hazim bin Huzeyme Merv-i Ruz'da galip geldi. Nasr bin Seyyar'ın amili öldürüldü.

 

Bunun sebebi şuydu: O Abbasoğulları'nın taraftarı olarak Merv-i Ruz'a gitmek istiyordu, Beni Temim buna engeloldular. Onlara: "Ben sizden biriyim, Merv'e gidip gelmek istiyorum, galip gelirsem orası sizin olur, eğer öldürülürsem sizin için mesele yok." dedi. Bunun üzerine O'na engelolmadılar. ‘‘Kunc-i Kustak’‘ denilen köyde askerini topladı. Ebü Müslim'in yanından Nadr bin Subeyh de yardıma geldi. Hazim Mervlilere geceleyin saldırdı. Nasr bin Seyyar'ın oradaki amili Bişr bin Ca'fer es-Sa’adi öldürüldü. Zilkadenin başıydı. Hazim Ebü Müslim'e fetih haberini oğlu Huzeyme bin Hazim ile gönderdi.

 

Ebu Müslim'in ortaya çıkışı hakkında şöyle bir farklı rivayet de vardır:

 

İmam İbrahim Horasan'a gönderirken Ebu Müslim'i Ebu'n-Necm'in kızıyla evlendirdi, mehrini ödedi, nakiplere ona itaat etmelerini yazdı. Ebu Müslim Kufe'nin köylerinden Hutamiyeli idi ve İdris bin Ma'kıl el-İcli'nin kahyasıydı. Daha sonra sırasıyla Muhammed bin Ali'nin, O'nun oğlu İbrahim bin Muhammed'in, Muhammed'in oğullarından bazı imamların emrinde çalıştı. Genç yaşta Horasan'a geldi, Süleyman bin Kesir Abbasi propagandası işini beceremeyeceğini düşünerek O'nu kovdu.

 

Ebu Davud Halid bin İbrahim. Belh Nehri'nin ilerisindeki bölgelerdeydi, fakat nerede olduğu belli değildi. Merv'e dönünce O'na İmam İbrahim'in mektubunu okudular. Ebu Müslim'i sordu, Süleyman bin Kesir'in O'nu kovduğunu söylediler. Nakipleri topladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti.

 

Ebu Davud: - İmamın gönderdiği kişi ve getirdiği mektup size geldi, siz ise O'nu reddettiniz. Bu konuda gerekçeniz nedir?

 

Süleyman: - Yaşı genç, davet ettiğimiz kişiler ve kendimiz açısından bu işin üstesinden gelemeyeceğinden korktuk. Ebu Davud: - Aranızda Allah (C.c.)'ın, Hz. Peygamber'i seçip bütün insanlara peygamber olarak gönderdiğini inkar eden birisi var mı?

N akipler (bir ağızdan): - Hayır!

Ebu Davud: - Allah'ın O'na haramım, helalini, kanunlarını ve haberlerini ihtiva eden, geçmiş ve gelecek şeyleri haber veren bir kitap gönderdiğine şüpheniz var mı?

Nakipler: - Hayır! Ebu Davud: - Hz. Peygamberin Allah tarafından verilen görevi tam manasıyla yerine getirdikten sonra vefat ettiğinde şüpheniz var mı?

Nakipler: - Hayır!

Ebu Davud: - O'na indirilen ilim O'nunla birlikte mi gitti, yoksa o ilmi bıraktı da mı gitti?

Nakipler: - Bırakıp gitti. Ebu Davud: - Peki, o ilmi ehl-i beyti ve sülalesinin dışında birisine bıraktığını mı zannediyorsunuz?

Nakipler: - Hayır! Ebu Davud:

- Allah'ın ilim öğrettiği Resulullah (S.A.V.)'ın ilimdeki varislerinin ve O'nun ilminin kaynağının bu ehl-i beyt olduğunda şüpheniz var mı?

Nakipler: - Hayır! Ebu Davud: - Görüyorum ki siz davanızda şüphe ettiniz ve onların davetini reddettiniz. Eğer bu adamın bu işi yapabileceğine inanmasalardı O'nu göndermezlerdi. Yardım, dostluk ve haklarını yerine getirme hususunda onlardan şüphe edilmez,

 

Ebu Davud'unbu sözleri üzerine Ebu Müslim'e haber gönderip Kumis'ten geri çevirdiler ve başlarına geçirerek itaatlerini ve bağlılıklarını bildirdiler.

Ebu Müslim'in Süleyman bin Kesir'e karşı soğukluğu vardı, bunu Ebu Davud'a devamlı söylerdi.

Horasan'ın her yerine propagandacılar gönderildi. İnsanlar kitleler halinde davete icabet ettiler, böylece Ebu Müslim'in taraftarlarının sayısı gittikçe çoğaldı. Bütün Horasan'da propagandacılar açıktan faaliyette bulunmağa başladılar. İmam İbrahim 129 yılında O'na mektup yazarak hac mevsiminde haccetmesini, daveti açığa çıkarmasını, topladığı malları getirmesini, Kahtabe bin Şebib'i de yanına almasını emretti. Ebu Müslim bu emre uyarak nakiplerden ve taraftarlarından bir grupla yola çıktı. Bu arada yolda iken İmam'dan, Horasan'a geri dönüp açıktan davete devam etmesini emreden bir mektup aldı. Malları Kahtabe ile göndermesindendaha önce bahsedilmişti. Cürcan yakınlarında konakladı. Halid bin Bermek ve Ebu Avn'i çağırttı. Topladıkları mallarla ve taraftarlarıyla birlikte geldiler, onları aldı ve İmam İbrahim'e yolladı.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

KERMANİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ