İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HORASAN'DA
ABBASİ PROPAGANDASI
Bu
yılda Ebu Müslim el-Horasani, Horasan'dan İmam İbrahim'in yanına döndü.
Horasan'a gidip geliyordu.
Yine
aynı yıl İbrahim Ebu Müslim'i görevli olduğu memleketin halkı ile ilgili bilgi
almak için yanına çağırdı. Ebu Müslim seçtiği yetmiş kişi ile beraber
Cemaziyülahirin ortalarında yola çıktı. Horasan'daki ‘‘Dandanakan’‘ denilen
yere geldiklerinde huzuruna ‘‘Kamil (veya Ebu Kamil)''denilen birisi getirildi.
Nereye gittiğini sordu, "Hacca." diye cevap verdi. yalnız
kaldıklarında Ebu Müslim O'nu Abbasi taraftarı olmağa davet etti, O da kabul
etti. Sonra Ebu Müslim Nesa'ya (veya Kabil'e) gitti, orada Nasr bin Seyyar
adına valilik yapan Süleyman bin Kays es-Sülemi vardı. Oraya yaklaşınca
geldiğini haber vermek için Fadl bin Süleyman et-Tusi'yi Üseyd bin Abdullah
el-Huzai'ye gönderdi. Fadl Nesa'nın köylerinden birine girdi, orada Şii bir
adama rastladı, Üseyd'i sordu. Adam sert bir şekilde: "O bu köyde bir baş
belasıydı, Şii propagandacısı olduğu söylenen iki adamla birlikte valinin
yanına gitti." dedi. O ikisi ile Muhacir bin Osman, Ahcem bin Abdullah,
Gaylan bin Fedale ve Galib bin Said'i yakaladı, sonra döndü, durumu Ebu
Müslim'e haber verdi. Ebu Müslim bunun üzerine yolunu değiştirdi, Tarhan
el-Hammal'ı Üseyd'e göndererek Şiilerden güç yetirebildiği kimseleri alıp
gelmesini emretti. Üseyd gelince neler olduğunu sordu, O da: "Ezher bin
Şuayb ve Abdülmelik bin Sa’ad imamın sana yazmış olduğu mektupları getirdiler,
bana bıraktılar ve çıkınca yakalandılar. Onları kimin götürdüğünü
bilmiyorum." dedi, Ebu Müslim de mektupları aldı.
Ebu
Müslim sonra yoluna devam etti, Kumis'e geldi. Orada Beyhes bin Büdeyl el-İeli
vardı, "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu, "Hacca." dediler.
Kumis'teyken İmam İbrahim'in O'na ve Süleyman bin Kesir'e yazdığı mektubu aldı.
Bu mektupta İbrahim Ebu Müslim'e: "Sana zafer sancağını gönderiyorum.
Mektubumun sana ulaştığı yerden geri dön, hac için yanındakilerle birlikte
Kahtabe'yi bana gönder." diyordu.
Ebu
Müslim Horasan'a döndü, yanındaki mal ve eşyaları ise Kahtabe ile birlikte
İmam'a gönderdi. NeysabUr'a geldiklerinde yanına silahlı bir grubun lideri
getirildi. Onlara ne yaptıklarını sordu, "Hacca gitmek istemiştik. Yoldaki
bir takım olayları işitince korktuk." dediler. Mufaddal bin es-Serki
es-Sülemi'ye onları sıkıştırmasını emretti, sonra da onlarla yalnız başına
görüştü ve Abbasi taraftarlığına çağırdı. Kabul ettiler. Oradan ayrılıncaya
kadar onlarla kaldı.
Ebu
Müslim Merv'e geldi. İmamın açıktan propaganda yapılmasını emreden mektubunu
Süleyman bin Kesır'e verdi. Bazı kişiler ehl-i beytin temsilcisi olduğu için
Ebu Müslim'e intisap ettiler ve AbbasHere itaate çağırınağa başladılar. Kendilerine
katılan uzak yakın herkese haber gönderdiler ve Abbası propagandasını açıktan
yapmalarını emrettiler.
Ebu
Müslim Merv'in Fenin (veya Fetin) köyündeki Ebu'I-Hakem İsa bin A'yün
en-Nakib'in yanına gitti. Ebu Davud en-Nakib ve Amr bin A'yün'ü Ramazan ayında
AbbasHer adına davette bulunmaları için Taharistan ve Belh'e gönderdi. Adı
geçen köye gidişi şaban ayında idi. Nadr (veya Nasr) bin Subeyh et-Temimı ve
Şerik bin Gadıyy'ı ramazanda propaganda yapmaları için Merv-i Ruz'a gönderdi.
Ebu Asım Abdurrahman bin Süleym'i Talekan'a, Celim bin Atıyye'yi ise ramazanın
son beş gününde propaganda yapmaları için Harezm'deki Ala bin Hureys'in yanına
gönderdi. Eğer bu tarihten önce düşmanları kendilerine engelolur veya
saldırırlarsa kılıç çekip kendilerini korumalarını ve Allah düşmanlarıyla
savaşmalarını emretti. Eğer düşmanları ile uğraşırken belirtilen vakitte
görevlerini yapamazlarsa daha sonra yapacaklardı.
Ebu
Müslim sonra Ebu'I-Hakem'in yanından ayrıldı, Sefizenc'e gitti ve ramazanın
bitmesine iki gece kala Süleyman bin Kesır'in yanına vardı. Kermanı ve Şeyban o
esnada Nasr bin Seyyar'la çarpışıyorlardı. Ebu Müslim propagandacılarını halk
arasına dağıttı ve açıktan davete başladı. Bir gecede altmış köyün ahalisi
yanında toplandı. Ramazanın bitmesine beş gün kala on dört zira' uzunluğundaki
bir mızrağın ucuna takılı olan ‘‘Zili (gölge)'' isimli sancağı, onun yanına da
kendisine gönderilen ‘‘Sehab (bulut)'' adlı on üç zira uzunluğundaki sancağını
dikti. Bu esnada: ‘‘Kendileriyle savaşılanlara ve zulmedilenlere savaş için
izin verildi. Allah onlara yardım etmeğe kadirdir .’‘ (Hacc, 39) ayetini
okuyordu. Kendisi, Süleyman bin Kesır, Süleyman'ın kardeşleri ve köleleri,
Sefizenc ahalisinden daveti kabul edenler siyahlar giydiler. O gece Rub'u
Harkan halkından olan kendi taraftarları için ateşler yaktılar. Bu onların bir
alameti idi. Sabahleyin orada toplandılar. ‘‘Gölge’‘ ve ‘‘Bulut’‘ adlı
sancaklanna verilen ismi şöyle yoruınladılar: Bulut yeryüzünü kaplar ve yeryüzü
hiç bir zaman gölgesiz kalmaz. Ayl}en onun gibi kıyamete kadar yeryüzünde bir
Abbası halifesi eksik olmayacaktır.
Propagandacılar
daveti kabul edenlerle birlikte Ebu Müslim'in yanına gittiler. İlk gidenler
Tekadüm (Taberi'de ‘‘Sekadüm’‘ olarak geçer) ahalisiydi. Ebu'l-Vaddan'la
gelmişlerdi; dokuz yüz yaya, dört yüz atlı idiler. Hürmüz ferre halkından da
bir grup geldi. Tekadüm ahalisinden bin üç yüz yaya ve on altı atlı da
Ebu'l-Kasım Muhriz bin İbrahim el-Cubani ile birlikte geldiler, aralarında
davetçilerden Ebu'I-Abbas el-Mervezi vardı. Tekadüınlülerden bir grup tekbir
getiriyor, öbür Tekadümlüler buna tekbir ile cevap veriyorlardı. Ortaya
çıkmalarından iki gün sonra Ebu Müslim'in askerleri Sefızenc'e girdiler. Ebu
Müslim Sefızenç Kalesi'ne sığınıp kapılarını ve geçitlerini kapattı.
Ramazan
bayramı gelince Ebu Müslim, Süleyman bin Kesir'e bayram namazını kıldınnasını
emretti. Askerin ortasına bir minber dikildi, namaza hutbeden önce ezansız ve
ikametsiz olarak başlamasını emretti. Emeviler önce hutbe okur, sonra ezan ve
ikametle namaz kılarlardı. Ayrıca Ebu Müslim Süleyman'a, namaza başlayınca peş
peşe altı tekbir aldıktan sonra Kur'an okuyup yedinci tekbirde rükua gitmesini,
ikinci rekatta da peş peşe beş tekbir aldıktan sonra Kur'an okuyup altıncı
tekbirle rükua gitmesini, hutbeye tekbirle başlayıp Kur'an'la bitirmesini
emretti. Emeviler birinci rekatta dört, ikinci rekatta üç tekbir getirirlerdi.
Namaz
bitince Ebu Müslim ve taraftarları neşeli bir şekilde hazırlanan yemeği
yediler.
Ebu
Müslim Handak'ta iken Nasr bin Seyyar'a mektup yazdığı zaman mektubuna
"Emir Nasr'a" diye başlardı. yanında birçok kişi toplanıp kuvveti
artınca mektupta kendi ismini önce yazmağa başladı.
Nasr'a
şöyle bir mektup yazdı: " ... Allah'ın isimleri yücedir. Kur'an-ı Kerim'de
bazı kavimleri kınamıştır; ‘‘Yeminlerin en kuvvetlisi ile Allah'a yemin edip
kendilerini azap ile korkutan bir peygamber gelirse milletlerin herhangi
birinden daha çabuk doğru yola uyacaklarına ahdetmişlerdi. Fakat kendilerine
azap ile korkutan bir peygamber geldiği zaman bu, onların haktan daha çok
uzaklaşmalarına sebep oldu. Bu da yeryüzünde kibirlenmeleri ve kötü halleri
yüzündendir. Halbuki fena bir kuruntu ancak sahibinin başına musaIlat olur. O
halde evvelkilerin sünnetinden başka ne beklerler. Sen Allah'ın sünnetinde asla
bir tebdil bulamazsın, sen Allah'ın sünnetinde asla bir tahvil bulamazsın.’‘
(Fatır, 42-43).
Nasr'a
bu mektup çok ağır geldi, gözünün birini kırparak: "Bu, cevabı olmayan bir
mektuptur." dedi.
Ebu
Müslim Sefızenc'de iken Nasr, Yezid isimli kölesini Ebu Müslim'le savaşmak için
gönderdi. Bu, Ebu Müslim'in ortaya çıkmasından on sekiz ay sonraya tekabül
eder. Ebü Müslim de Malik el-Heysem el-Huzai'yi gönderdi, Alin (veya Balin)
denilen köyde karşılaştılar. Malik onları Resulullah'ın ailesinin hakimiyetini
kabul etmeğe çağırdı, kabul etmediler, bunun üzerine savaşa girişti. İki yüz
kişiydiler. Savaş sabahtan ikindiye kadar sürdü. Salih bin Süleyman ed-Dabbi,
İbrahim bin Zeyd ve Ziyad bin İsa Ebü Müslim'in yanına geldiler, onları da
Malik'e yardım etmeleri için gönderdi, ikindileyin oraya vardılar. Nasr'ın
kölesi: "Bu gece bunların işini bitirmezsek yardım gelir, üzerlerine
saldıralım." dedi, saldırdılar. Savaş şiddetlendi. Abdullah et- Tai
Nasr'ın kölesine saldırdı ve esir aldı. Bundan sonra adamları yenildi. Tai
esirini kumandanlarıyla birlikte Ebü Müslim'e gönderdi. Ebü Müslim Nasr'ın
kölesi Yezid'e iyi davrandı, yaralarını tedavi ettirdi, iyileşmeye yüz tutunca
O'na:
"İstersen
yanımızda kalırsın, Allah sana doğruyu gösterir; istersen sağ salim efendine
dönersin; fakat bizimle savaşmayacağına ve hakkımızda yalan söylemeyeceğine,
burada gördüklerini dosdoğru anlatacağına dair Allah adına söz ver." dedi.
O efendisinin yanına dönmeyi tercih etti. Ebü Müslim dedi ki: "Bu adam iyi
ve doğru yolda olan kişileri sizden uzaklaştıracak. Biz onlara göre İslam
yolunda değiliz." Onlara göre puta tapmakla; mal, can ve namus
dokunulmazlığına saygı göstermemekle suçlanıyorlardı.
Yezid
Nasr'ın yanına gelince Nasr O'na: "Merhaba! Vallahi, onlar seni bizim
aleyhimize geçirmek için hayatta bıraktılar." dedi. Yezid: "Vallahi,
tahmin ettiğin gibi. Haklarında yalan söylememem için bana yemin ettirdiler.
Onlar aynen bizim namaz kıldığımız vakitlerde ezan ve ikametle namaz
kılıyorlar. Kur' an okuyorlar, Allah'ı çok anıyorlar, Resulullah'a davet ediyorlar.
Sen benim efendim olmana ve onların yanında kalmayıp senin yanına dönmeyi
tercih etmeme rağmen onların davasının yükseleceğini zannediyorum."
diyerek karşılık verdi. Bu, aralarındaki ilk harpti.
Bu
yılda Hazim bin Huzeyme Merv-i Ruz'da galip geldi. Nasr bin Seyyar'ın amili
öldürüldü.
Bunun
sebebi şuydu: O Abbasoğulları'nın taraftarı olarak Merv-i Ruz'a gitmek
istiyordu, Beni Temim buna engeloldular. Onlara: "Ben sizden biriyim,
Merv'e gidip gelmek istiyorum, galip gelirsem orası sizin olur, eğer
öldürülürsem sizin için mesele yok." dedi. Bunun üzerine O'na
engelolmadılar. ‘‘Kunc-i Kustak’‘ denilen köyde askerini topladı. Ebü Müslim'in
yanından Nadr bin Subeyh de yardıma geldi. Hazim Mervlilere geceleyin saldırdı.
Nasr bin Seyyar'ın oradaki amili Bişr bin Ca'fer es-Sa’adi öldürüldü.
Zilkadenin başıydı. Hazim Ebü Müslim'e fetih haberini oğlu Huzeyme bin Hazim
ile gönderdi.
Ebu
Müslim'in ortaya çıkışı hakkında şöyle bir farklı rivayet de vardır:
İmam
İbrahim Horasan'a gönderirken Ebu Müslim'i Ebu'n-Necm'in kızıyla evlendirdi,
mehrini ödedi, nakiplere ona itaat etmelerini yazdı. Ebu Müslim Kufe'nin
köylerinden Hutamiyeli idi ve İdris bin Ma'kıl el-İcli'nin kahyasıydı. Daha
sonra sırasıyla Muhammed bin Ali'nin, O'nun oğlu İbrahim bin Muhammed'in, Muhammed'in
oğullarından bazı imamların emrinde çalıştı. Genç yaşta Horasan'a geldi,
Süleyman bin Kesir Abbasi propagandası işini beceremeyeceğini düşünerek O'nu
kovdu.
Ebu
Davud Halid bin İbrahim. Belh Nehri'nin ilerisindeki bölgelerdeydi, fakat
nerede olduğu belli değildi. Merv'e dönünce O'na İmam İbrahim'in mektubunu
okudular. Ebu Müslim'i sordu, Süleyman bin Kesir'in O'nu kovduğunu söylediler.
Nakipleri topladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti.
Ebu
Davud: - İmamın gönderdiği kişi ve getirdiği mektup size geldi, siz ise O'nu
reddettiniz. Bu konuda gerekçeniz nedir?
Süleyman:
- Yaşı genç, davet ettiğimiz kişiler ve kendimiz açısından bu işin üstesinden
gelemeyeceğinden korktuk. Ebu Davud: - Aranızda Allah (C.c.)'ın, Hz.
Peygamber'i seçip bütün insanlara peygamber olarak gönderdiğini inkar eden
birisi var mı?
N
akipler (bir ağızdan): - Hayır!
Ebu
Davud: - Allah'ın O'na haramım, helalini, kanunlarını ve haberlerini ihtiva
eden, geçmiş ve gelecek şeyleri haber veren bir kitap gönderdiğine şüpheniz var
mı?
Nakipler:
- Hayır! Ebu Davud: - Hz. Peygamberin Allah tarafından verilen görevi tam
manasıyla yerine getirdikten sonra vefat ettiğinde şüpheniz var mı?
Nakipler:
- Hayır!
Ebu
Davud: - O'na indirilen ilim O'nunla birlikte mi gitti, yoksa o ilmi bıraktı da
mı gitti?
Nakipler:
- Bırakıp gitti. Ebu Davud: - Peki, o ilmi ehl-i beyti ve sülalesinin dışında
birisine bıraktığını mı zannediyorsunuz?
Nakipler:
- Hayır! Ebu Davud:
-
Allah'ın ilim öğrettiği Resulullah (S.A.V.)'ın ilimdeki varislerinin ve O'nun
ilminin kaynağının bu ehl-i beyt olduğunda şüpheniz var mı?
Nakipler:
- Hayır! Ebu Davud: - Görüyorum ki siz davanızda şüphe ettiniz ve onların
davetini reddettiniz. Eğer bu adamın bu işi yapabileceğine inanmasalardı O'nu
göndermezlerdi. Yardım, dostluk ve haklarını yerine getirme hususunda onlardan
şüphe edilmez,
Ebu
Davud'unbu sözleri üzerine Ebu Müslim'e haber gönderip Kumis'ten geri
çevirdiler ve başlarına geçirerek itaatlerini ve bağlılıklarını bildirdiler.
Ebu
Müslim'in Süleyman bin Kesir'e karşı soğukluğu vardı, bunu Ebu Davud'a devamlı
söylerdi.
Horasan'ın
her yerine propagandacılar gönderildi. İnsanlar kitleler halinde davete icabet
ettiler, böylece Ebu Müslim'in taraftarlarının sayısı gittikçe çoğaldı. Bütün
Horasan'da propagandacılar açıktan faaliyette bulunmağa başladılar. İmam
İbrahim 129 yılında O'na mektup yazarak hac mevsiminde haccetmesini, daveti
açığa çıkarmasını, topladığı malları getirmesini, Kahtabe bin Şebib'i de yanına
almasını emretti. Ebu Müslim bu emre uyarak nakiplerden ve taraftarlarından bir
grupla yola çıktı. Bu arada yolda iken İmam'dan, Horasan'a geri dönüp açıktan
davete devam etmesini emreden bir mektup aldı. Malları Kahtabe ile
göndermesindendaha önce bahsedilmişti. Cürcan yakınlarında konakladı. Halid bin
Bermek ve Ebu Avn'i çağırttı. Topladıkları mallarla ve taraftarlarıyla birlikte
geldiler, onları aldı ve İmam İbrahim'e yolladı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA