İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HİCRETİN
YÜZ YİRMİ BİRİNCİ YILI OLAYLARI (M. 738-739)
Bu
yıl içerisinde Mesleme bin Hişam Anadolu'da savaşlar yapmış ve bazI kaleler
fethetmiştir.
ZEYD
BİN ALİ BİN HÜSEYN'İN ZUHURU
Zeyd
bin Ali bin Hüseyn'in bu yılda, başka bir rivayete göreyse 122 senesinde
öldürüldüğü söylenir. Biz şimdi Zeyd'in Hişam'a ve O'na bey'at etmeğe karşı
çıkışını zikredecek, 122 senesi olaylarında da öldürülüşünden bahsedeceğiz.
Zeyd'in
Hişam'a muhalefet ediş sebebinde tarihçiler ihtilaf etmişlerdir.
Bunları
sırayla zikredelim.
Zeyd,
Davud bin Ali bin Abdullah bin Abbas ve Muhammed bin Ömer bin Ali bin Ebi Talib
beraberce Irak'ta bulunan Halid bin Abdullah Kasri'nin yanına geldiler. Halid
bunlara hediyeler verdi ve Medine'ye döndüler. Yusuf bin Ömer vali olunca bu
durumu Hişam'a bildirerek Halid'in Zeyd'den Medine'de on bin dinara bir arazi
satın aldığını ve sonra bu araziyi tekrar iade ettiğini haber verdi. Hişam
Medine Valisi'ne mektup yazarak Zeyd ve diğerlerini kendi yanına göndermesini
istedi. Hişam bunlara Yusuf'un bahsettiği şeyleri sordu Bunlar Halid'in
kendilerine hediye verdiğini ikrar, bunun haricinde söylenenleriyse yemin
ederek inkar ettiler. Hişam bunları doğru bularak Irak'a gidi Halid'e mukabele
etmelerini emretti. İstemeyerek de olsa gidip HiHid'lc. görüştüler. Halid de
doğrulayınca tekrar Medine'ye doğru hareket ettiler. ‘‘Kadisiyye’‘ denilen
yerde mala verdiklerinde Küfe ehli elçi göndererek Zeyd'; çağırdılar, Zeyd de
Küfe'ye döndü.
Başka
bir rivayete göre, Halid; Zeyd, Davud bin Ali ve Kureyşli bir kaç kişiye emanet
olarak bazı mallai bırakmış, Yusuf da bunu Hişam'a haber vermişti. Hişam
bunları Medine'den getirterek Halid ile yüzleştirmesi için Yusuf'a gönderdi.
Yusuf Zeyd'e: "Halid sana bazı şeyler emanet ettiğini iddia ediyor."
dedi. Zeyd: "Minberde ecdadıma küfreden biri bana nasılolur da mal
verir?" diye cevap verdi. Yusuf Halid'i getirterek: "Zeyd senin
kendisine hiç bir şeyemanet etmediğini iddia ediyor." dedi. Halid (Zeyd ve
Davud'a bakarak) Yusufa: "Sen bu meselede kendi günahınla benimkini bir
araya mı getirmek istiyorsun? Ben minberde kendisine ve atalarına kötü sözler
söylediğim birine nasılolur da mal veririm?" dedi. Bu sözler üzerine Zeyd
ve öbürleri Halid'e: "Bunu yapmağa seni zorlayan nedir?" deyince
Halid: "Bu konuda bana işkence edildi, ben de bunu iddia ettim; sizin
gelmenizden önce Allah'ın bir kurtuluş yolu göstereceğini ümit ettim."
dedi.
Zeyd
ve beraberindekiler geri döndüler. Zeyd ve Davud Kufe'de kaldı. Başka bir
rivayete göre, Zeyd'e emanet mal verdiğini iddia eden Yezid bin Halid
Kasri'dir.
Hişam
Zeyd ve beraberindekileri Irak'a, Yusuf'un yanına göndermek isteyince Zeyd ve
yanındakiler Yusuf'un zulmünden ve şerrinden korkarak kendilerini O'na
göndermemesini istediler. Hişam: "Ben O'na size dokunmamasını
yazarım." diyerek gönderdi, fakat onlar yine de istemeyerek gittiler.
Yusuf
bunları yüzleştirince Yezid: "Benim onlarda -az veya çok- hiç malım
yok." dedi. Yusuf: "Sen benimle mi, yoksa Emirü'l-Müminin ile mi
dalga geçiyorsun?" diyerek O'nu ağır bir şekilde cezalandırdı. Neredeyse
Yezid ölecekti. Sonra bu sözü yayanları getirtip dövdürdü. Daha sonra Zeyd ve
beraberindekileri yemine çektikten sonra serbest bıraktı, bunlar da Medine'ye
döndüler. Zeyd Kufe'de kaldı. Zeyd kendini Yusuf'a göndermek isteyen Hişam'a
şöyle demişti: "Eğer beni Yusuf'a gönderirsen sağ olarak bir daha
görüşebileceğimizi sanmıyorum." Hişam: "Gitmen gerekiyor."
deyince Zeyd gitmek zorunda kaldı.
Yine
başka bir rivayete göre, Zeyd - Hişam anlaşmazlığının sebebi şudur:
"Zeyd,
amcasının oğlu Ca'fer bin Hasan bin Hasan bin Ali ile Hz. Ali'nin vakıflarının
idaresi konusunda münakaşa ediyordu. Bu konuda Zeyd Hüseyinoğulları'ndan,
Ca'fer ise Hasanoğulları'ndan davacıydı. Valinin huzurunda sonuna kadar
birbirlerini dava ettiler.
Ca'fer
ölünce Abdullah bin Hasan bin Hasan Zeyd ile münakaşaya devam etti. Bir gün
Medine'de Halid bin Abdülmelik bin Haris'in huzurunda münazara ettiler.
Abdullah Zeyd'e sert bir dil kullanarak: "Ey Sindli kadının oğlu!"
diye hitap etti. Zeyd gülerek: "İsmail bir cariyeden olmasına rağmen bu
cariye efendisinin ölümünden sonra sabretti. Hem de ondan başka sabreden
yoktu." Zeyd Abdullah'ın annesi Fatıma binti Hüseyn'i kastediyordu. Babası
Hasan bin Hasan'dan sonra evlenmiştir. Zeyd sonradan pişman olmuş ve Fatıma'dan
utanmıştı. Fatıma Zeyd'in teyzesiydi. Bir müddet teyzesi Fatıma'nın yanına
gidememişti. Fatıma Zeyd'e haber göndererek: "Ey kardeşimin oğlu! Senin
annen sana göre neyse Abdullah'ın annesi de O'na göre odur." dedi.
Abdullah'a da şöyle dedi: "Zeyd'in annesi için söylediklerin ne kötüdür! O
kavme dahil edilmiş ne iyi bir kadındır!"
Halid
Zeyd ile Abdullah'a: "Şimdi gidin, yarın gelin. Eğer ben sizin
anlaşmazlığınızı sonuca bağlamazsam Abdülmelik soyundan olmayayım. dedi. Medine
bir kazan gibi kaynamağa başladı. "Zeyd şöyle dedi, Abdullat. böyle
dedi." söylentileri dolaşıyordu.
Ertesi
gün Halid mecliste oturdu, bu olaya sevinenler ve üzülenler toplandı. Halid
Zeyd ile Abdullah'ı çağırttı. Karşılıklı birbirlerine ağır dil kullanmalarını
istiyordu. Abdullah konuşarak yürüdü. Zeyd: "Ey Ebu Muhammed:
Acele
etme, Zeyd eğer seni Halid'e dava ederse sahip olduğu şeyleri ıslah
edecektir." diyerek Halid'in yanına geldi ve şöyle dedi: "Sen Hz.
Peygambei (S.A.V.)'in soyunu, Ebu Bekir (R.A.) ve Ömer (R.A.)'in toplamadığı
bir iş için bir araya topladın." Bu sözler üzerine Halid: "Bu sefıhe
cevap verecek biri yok mu?" diye sordu. Ensardan Amr bin Hazm soyundan
biri kalkarak: "Ey Ebu Türab'ın oğlu (Hz. Ali'nin oğlu) ve Hüseyin'in
sefıh oğlu! Valinin sana itaat etmesi gerekmediğini, bilakis sende hakkı
olduğunu bilmiyor musun? dedi. Zeyd: "Sen sus Kahtanlı; biz senin gibilere
cevap vermeyiz." şeklinde karşılık verince adam: "Benden niçin yüz
çeviriyorsun? Vallahi, ben senden hayırlıyım. Babam senin babandan, annem senin
annenden hayırlıdır." diye mukabelede bulundu. Zeyd buna güldü ve şöyle
dedi: "Ey Kureyş aşireti! Bu din gitti, hasepler de gitti. Vallahi, toplumun
dini gidecek, hasepleri gitmeyecek. " Daha sonra konuşan Abdullah bin
Vakıd bin Abdullah bin Ömer bin Hattab:
"Yalan
söyledin ey Kahtanlı! Vallahi, o senden, annesi annenden, babası babandan
hayırlı ve soyludur." diyerek yerden bir avuç çakıl alıp yere çarptıktan
sonra: "Vallahi, buna bizim sabnmız yoktur" dedi.
Zeyd,
Hişam bin Abdülmelik'in yanına gitti. Hişam O'nu dinlemek istemedi. Zeyd
haberleri anlattıkça Hişam altına: "Emirine dön." diye yazıyor. Zeyd
ise: "Vallahi, asla Halid'in yanına dönmem." diyordu. Uzun müddet
bekleyişten sonra izin verdi ve bir hizmetçisine O'na hissettirmeden, fakat
sesini işitebilecek şekilde izlemesini emretti. Zeyd iri yan, cüsseli biriydi.
Yukarı çıkarken merdivenin bir basamağında durup: "Vallahi, dünyayı seven
herkes zelil olmuştur." dedi. Sonra Hişam'ın yanına çıkıp yemin ederek
durumu anlattı. Hişam O'nun sözlerini tasdik etmeyince: "Ey Müminlerin
emiri! Allah hiç kimseyi kendi hükmüne nza göstermekten daha fazla yükseltmez;
yine hiç kimseyi kendi hükmüne razı olmamaktan aşağı düşürmez." dedi.
Hişam: "Ey Zeyd! Senin hilafet arzusunda olduğun, onu istediğin
söyleniyor. Sen bir cariyenin oğlusun, bu görev sana göre değiL." dedi.
Zeyd: "Sana verilecek bir cevap vardır." deyince Hişam söylemesini
istedi. Zeyd: "Hiç kimse Allah'ın gönderdiği bir peygamberden Allah'a daha
yakın ve O'nun katında daha yüksek derecede olamaz. İsmail bir cariyenin
oğludur, kardeşiyse nesep ve hasep bakımından soylu bir kadının oğludur. Buna
rağmen Allah İsmail'i kardeşine tercih ederek ondan insanların en hayırlısını
çıkarmıştır. Hiç kimse bu şerefe nail olamamıştır; çünkü annesi ne olursa olsun
dedesi Resulullah (S.A.V.), babası Ali bin Ebi Talib (R.A.)'dir." dedi.
Hişam Zeyd'e huzurundan çıkmasını söyleyince Zeyd: "Çıkıyorum, ama artık
hiç hoşuna gitmeyen bir tavır takınacağım." dedi. Salim Zeyd'e: "Ey
Ebu'l-Hüseyn! Bunu sen açıklama." dedi.
Zeyd
Hişam'ın yanından çıkarak Kufe'ye gitti. Muhammed bin Ömer bin
Ali
bin Ebi Talib O'na söyle dedi: "Ey Zeyd! Allah'ı anarak söylüyorum, sen
kendi ehlinin yanına git, Kufe ehlinin yanına gelme, çünkü onlar sana vefa
göstermezler." Zeyd bunu kabul etmeyerek: "Suçsuz olduğumuz halde
esirler alayederek bizi Hicaz'dan Şam'a, Cezire'ye, Irak'a, Kas-ı Sakif'e
çıkardılar." dedi ve şu şiiri okudu: ‘‘Beni ölümden korkutmağa çalışıyor;
sanki ben dünya malından ayrıyım.
Ona
şöyle cevap verdim: "Ölüm, bir su kaynağıdır; elbette ki ben o kaynaktan
kasemi doldurup içeceğim. " Eğer ölüm temsil edilecek olsaydı, benim gibi
temsil edilirdi.
Ey
babasız kalasıca! Hayanı, edebini takın ve bil ki öldürülmesem bile ben zaten
öleceğim.’‘
Sonra:
"Allahaısmarladık. Benim Allah'a ahdim var, eğer bir el bunlara itaat
ederse ben yaşayamam." diyerek O' ndan (Muhammed'den) ayrılıp Kufe'ye
gitti. Orada bir müddet gizlice ikamet etti. Taraftarları ard arda gelip bey'at
ediyorlardı. Bunlar arasında Seleme bin Kuheyl, Nasr bin Huzeyme Absi, Muaviye
bin İshak bin Zeyd bin Harise el-Ensari gibi isimler ve Kufe'nin ileri gelen
kişileri bulunuyordu. Zeyd'in bey'ati şöyle idi: "Biz sizleri Allah'ın
kitabına, Resulünün sünnetine, zalimlerle cihada, zayıfları müdafaaya ve
mahrumlara yardıma, şu fey'i ehline eşit olarak taksim etmeğe, zulmü kaldırıp
ehl-i bey te yardım etmeğe çağırıyoruz. Bunlar üzerine bey'at ediyor
musunuz?" Onlar:
"Evet,
bey'at ediyoruz." deyince Zeyd elini onların elleri üzerine koyarak:
Allah'ın
ahdi, misakı, zimmeti ve Resulünün zimmeti ile taahlıütte bulunuyorsunuz.
Bey'atime vefa göstereceksiniz, düşmanımla savaşacaksınız. Bana gizli ve aleni
olarak samimi olup nasihat edeceksiniz." dedi. Onlar yine:
"Evet." deyince ellerini birbirine sürerek: "Allah'ım şahit
ol!" dedi. Kendisine on beş bin kişi (bir rivayete göre kırk bin kişi)
bey'at etti. Zeyd daha sonra arkadaşlarından savaş için hazırlanmalarını
istedi. Zeyd'e vefa göstermek, O'nunla beraber çıkmak isteyenler de geldiler.
Zeyd'in bu durumu halk arasında yayıldı.
Bu
anlatılanlar Zeyd'in Şam'dan Küfe'ye gelip orada gizlenerek halktan bey'at aldığını
iddia eden rivayetlere göredir. Zeyd'in Halid bin Abdullah Kasri veya oğlu
Yezid bin Halid ile yüzleşmek üzere Yusufb. Ömer'in yanına geldiğini ileri
süren görüşe göre ise Zeyd beraberinde Davud bin Ali bin Abdullah bin Abbas ile
Küfe'de alenen ikamet etmiştir. Taraftarları bu esnada sürekli olarak Zeyd'in
yanına gidip gelerek O'nu başkaldırmağa teşvik etmişler ve: "Biz senin
muzaffer olacağını ümit ediyoruz. Bu zaman Ümeyyeoğulları'nın helak olacağı
zamandır." demişlerdir Zeyd Küfe'de ikamet etmiştir. Yusuf bin Ömer Zeyd'i
soruşturmağa başladığında kendisine Küfe'de olduğu söyleniyordu. Yusuf O'nu
getirtmek için adam göndermiş, Zeyd bunu kabul etmiş, fakat ağrılardan şikayeti
yüzünden Küfe'de bir müddet daha ikamet etmek zorunda kalmıştı.
Sonra
Yusuf O'na haber gönderdi ve istediği şeyleri satın alabileceğini söyleyerek
getirmek istedi. Daha sonra Yusuf, Talha bin Ubeydullah'ı aralarında Medine'de
bu mülk ile ilgili bir davadan dolayı muhakeme edeceği gerekçesiyle, Zeyd'in
Küfe'den ayrılmasını istedi. O'na haber gönderip bir vekil tayin ederek
Küfe'den ayrılmasını bildirdi. Zeyd Yusuf'un durumuyla bu şekilde ilgilendiğini
görünce Kadisiyye'ye (bir rivayete göre Sa'lebiyye'ye) geldi. Küfe ehli de
Zeyd'in peşinden geldiler ve: "Biz kırk bin kişiyiz, senden aynlanı
kılıçlarımızla öldürürüz. Burada Şamlılardan pek az kişi var. Allah'ın izniyle
bir kaç kabilemiz onlarla baş eder." diyerek ağır yeminler ettiler. Zeyd:
"Beni
yardımsız bırakıp babama ve dedeme yaptığınız gibi düşman eline terk etmenizden
korkuyorum." dedi. Onlar yardım edeceklerine yemin ettiler. Davud bin Ali
Zeyd'e şöyle dedi: "Ey amcamın oğlu! Bunlar seni aldatmak istiyorlar.
Onlar kendilerine senden daha emin olan deden Ali bin Ebi Tali (R.A.)'i
yardımsız bırakıp öldürülmesine sebep olmadılar mı? Ondan sonra Hasan'a bey'at
edip daha sonra da saldırarak elbisesini yırtıp yaralamadılar mı:
Yemin
ettikleri halde deden Hüseyin'i yurtlarından çıkarıp ve yardıillSız bırakıp
öldürmediler mi? Sen onlarla asla dönme." Küfeliler O'nun bu sözlen üzerine:
"Bu Davud senin üstün gelmeni istemiyor. Kendisinin ve ailesindeT"
olanların bu işe sizden layık olduğunu zannediyor." dediler.
Zeyd
Davud'a: "Bu hilafet işi onların elinde iken Muaviye (R.A.) deha ve zekası
ile Ali (R.A.)'yi öldürtmüştür. Hüseyin'i de Yezid öldürtmüştür. dedi, Davud da
şu karşılığı verdi: "Onlarla döndüğün takdirde sana karşı en sert kişiler
olmalarından korkuyorum. Sen daha iyi bilirsin."
Davud
Medine'ye gitti, Zeyd de Kufe'ye döndü. Zeyd dönünce Seleme bin Küheyl yanına
gelip Resulullah'ın (S.A.V.) akrabası olduğunu zikrederek iyilikte bulundu.
Sonra aralarında şu konuşma geçti:
Küheyl:
-
Allah aşkına söyle, sana kaç kişi bey'at etti? Zeyd:
-
Kırk bin kişi. Seleme:
--
Dedene (Hz. Ali'ye) kaç kişi bey'at etmişti? Zeyd:
-
Seksen bin kişi. Seleme:
-
Sonra yanında kaç kişi kaldı? Zeyd:
-
Üç yüz kişi. Seleme:
-
Sen mi daha hayırlısın, deden mi? Zeyd:
-
Elbette dedem. Seleme:
-
Bu asrın insanları mı daha hayırlı, yoksa o asrın insanları mı? Zeyd:
-
O asrın insanları daha hayırlıydı. Seleme:
-
Daha hayırlı olan asrın insanları senden daha hayırlı olan dedene hıyanet
etmişken sen bunların sana karşı vefa göstereceklerini mi umuyorsun?
Zeyd:
-
Onlar bana bey'at ettiler; artık bunun gereğini yapmak bana da onlara da vaciptir.
Seleme:
-
Peki, benim bu şehirden çıkmama izin verir misin? Bir olay vukuunda nefsime
hakim olabileceğimden emin değilim.
Zeyd
Seleme'ye izin verdi, Seleme de Yemame'ye gitti. Abdullah bin Hasan bin Hasan
Zeyd'e yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Küfeliler görünüşte cakalı ve
mütekebbir, iç yüzleri itibariyle sönük, rahat zamanında kavgacı ve geçimsiz,
savaş amnda sabırsız ve sebatsızdırlar. Dilleri ileri sürer, fakat kalpleri
desteklemez. Bana peşpeşe davet mektupları geleli. onlara seslenmekten vazgeçtim;
onlardan hem ümidim olmadığı, hem de uzak durmak için kalbime bir örtü
giydirdim. Onlar Ali bin Ebi Talib (R.A.)'in dediği gibidirler: "Eğer
ihmal edilirseniz batarsınız, eğer muhasebe edilirseniz dağılırsınız. İnsanlar
bir imam etrafına toplamrlarsa ona ta'n edersiniz, bir güçlükle karşılaştığınız
zaman da gerisin geriye dönersiniz."
Zeyd
bu sözlerin hiç birisine kulak asmadı, halini değiştirmeden halktan bey'at
almağa ve baş kaldırmak için hazırlanmağa devam etti. Küfe'de Ya'kılb bin
Abdullah Sülemi'nin kızı ile evlendi. Yine Abdullah bin Ebi'l-Anbesi elEzdi'nin
kızı ile de evlendi.
Bununla
evlenmesinin sebebi şudur: Bunun annesi Ümmü Amr binti Sall şia davasında
bulunuyordu. Zeyd'in yanına gelip selam vermişti. Kadın Zeyd'in yaşlarında,
güzel biriydi. Zeyd ona evlenme teklifinde bulundu. Kadın: "Ben artık
yaşlandım, benim benden daha güzel, daha beyaz bir kızım var." dedi. Zeyd
güldü ve onunla evlendi. Zeyd iyice ortaya çıkmadan önce Kufe'de bazen kendi
evinde, bazen öbür hanımının evinde, bazen Absoğulları'nda, bazen
Hindoğulları'nda, bazen Tağleboğulları'nda kalıyordu.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
NASR BİN SEYYAR'IN
MAVERAUN NEHİR'DEKİ SAVAŞLARI
BU YILIN OLAYLARI
NASR BİN SEYYAR'IN
MAVERAUN NEHİR'DEKİ SAVAŞLARI
MERVAN BİN
MUHAMMED BİN MERVAN'IN SAVAŞI