İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 120.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HALİD BİN ABDULLAH KASRİ'NİN AZLEDİLMESİ VE

YUSUF BİN ÖMER SEKAFİ'NİN VALİLİĞİ

 

Bu yılda Hişam bin Abdülmelik Halid'i bütün görevlerinden azletti. Bu azil ve sebebinde tarihçiler ihtilaf etmişlerdir.

 

Ferruh Ebu'I-Müsenna Rümman nehri kenarında Hişam bin Abdülmelik'in gelir getiren arazilerinin idaresiyle görevlendirilmişti. Halid FerrUh'un burada bulunmasını hazmedemez, Hayyan Nabati'ye Hişam'a gidip burası için Ferruh'tan daha fazla ücret teklif etmesini söyler. Hayyan Halid'in dediğini yapar ve gelir getiren arazilerin idaresini üzerine alır; fakat Halid Hayyan'a karşı daha çok hazımsızlık gösterir ve eziyet etmeğe başlar. Hayyan: "Bana eziyet etme, beni bu duruma sen getirdin." derse de, Halid eziyet etmeye devam eder, hatta Hayyan'ın yanına gelip sulama kanallarını yıkar. Hayyan Hişam'a giderek Halid'in yaptıklarını haber verir. Hişam durumu kontrol etmek üzere bir adam gönderir. Hayyan, Hişam'ın hizmetçilerinden birine:

 

"Söyleyeceğim sözleri Hişam'ın duyacağı bir yerde söylersen, sana bin dinar vereceğim." der. Adam: "Parayı hemen ver, istediğini söyleyeyim." diye cevap verir. Hayyan bunun üzerine bin dinar vererek: "Hişam'ın çocuklarından birini ağlatacaksın ve şöyle diyeceksin: ‘‘Sus, sanki sen geliri on üç milyon olan Halid Kasri'nin oğlusun.’‘" Hizmetçi Hayyan'ın dediği şekilde hareket etti ve bunu Hişam duydu, Hayyan'ı çağırtarak Halid'in gelirini sordu. Hayyan: "On üç milyon." diye cevap verince bu Hişam'ı etkiledi.

 

Bir rivayete göre Halid'in geliri yirmi bin dinardır. Irak'ta bir takım su kanalları açtırmıştır. Halid Nehri ve Baciri, Tarınana, Mübarek, Cami, Küre, SabUr, Sulh nehirleri gibi. Çok zaman: "Ben mazlumum, ayağımın altında olanlar bana aittir." derdi. Bununla Ömer'in Bedle'ye Sevad'ın dörtte birini vermesini kastediyordu.

 

Uryan bin Heysem ve Bilal bin Ebi Bürde dilediğini alması için emlakini Hişam'a arzetmesini teklif ettiler ve Hişam'ın buna razı olacağına garanti verdiler, fakat Hişam'ın Halid'e karşı tavrını değiştirdiğini öğrendiler. Halid bunların tekliflerine olumlu cevap vermedi. Ayrıca Hişam'a Halid'in oğluna: "Sen Mesleme bin Hişam'dan aşağı değilsin." dediği haber verildi.

 

Amı' bin Said bin As soyundan biri Halid'in huzuruna çıkarak ağır bir şekilde konuştu ve Hişam'a bir mektup yazarak Halid'i şikayet etti. Hişam, Halid'e yazdığı mektupta O'nu kınamış, kötülemiş ve yaya olarak kapısına kadar gelerek kendisinin rızasını istemesini emretmişti. Halid, Hişam'ı zikrediyor ve: "Eyaptal kadının oğlu!" diyordu. Yine hutbe okuyol' ve: "Siz benim fıyatları yükselttiğimi iddia ediyorsunuz. Allah'ın laneti fiyatlarınızı yükseltene olsun." diyordu.

 

Hişam, HlUid'e yine bir mektup yazarak Emirü'l-Müminin'in ürünleri satılmadan kendi ürünlerini satmamasını istemiştir. Halid oğluna: "Emirü'ı• Müminin sana muhtaç olursa, senin halin nice olur?" diyordu. Bütün bunlar Hişam'ın kulağına gitti. Yine Halid'in, Irak'ta valilik etmeyi küçümsediğini de işitti. Hişam Halid'e bir mektup yazarak: "Ey Halid! (Ey Halid'in annesinin oğlu) Senin, ‘‘Irak Valiliği benim için bir şeref değildir.’‘ dediğini işittim. Ey İbnÜ'I-Lahna! Irak Valiliği senin için nasıl şeref olmaz? Halbuki sen zelil ve ayrıca az olan Berile soyundansın. Vallahi, öyle sanıyorum ki, sana ilk gelen küçük bir Kureyşli ellerini boynuna bağlayacaktır." dedi.

 

Halid hakkında hoşuna gitmeyen şeyler duymağa devam etti ve sonunda azletmeğe karar verdi, fakat bunu gizli tuttu. Yemen'de bulunan Yusuf bin Ömer'e yazarak kendisini vali tayin ettiğini bildirip otuz arkadaşıyla Irak'a gelmesini emretti. Yusuf Kufe'ye doğru hareket ederek Kufe yakınlarında istirahat için konakladı. Halid'in Küfe'deki halifesi Tarık oğlunu sünnet ettirmiş, ona mal ve elbiselerden başka bin kadar erkek ve kadın hizmetçi hediye edilmişti. Irak'tan bir kaç laşi Yusuf'a rastlamış ve kim olduklarını, nereye gittiklerini sormuştu, Yusuf da bazı yerlere uğramak niyetinde olduklarını sö)lemişti. Bu kişiler Tarık'ın yanına gelerek Yusuf ve arkadaşlarını haber verip onların Haricilerden olduklarını söyleyerek onları öldürmesini istediler. Yusuf Sakif evlerine doğru yürüdü. Kendilerine kim oldukları soruldu, fakat durumlarını gizlediler. Yusuf orada bulunan Mudarlıları toplattırdı, fecir vakti mescide girdiler. Müezzine ezan okutturup namazı kıldırttı, sonra Tarık ve Halid';; adam göndererek onları yakalattı. Artık kazanlar kaynıyordu.

 

Başka bir rivayete göre, Hişam Yusuf'u Irak'a tayin etmek istemiş bunu gizli tutmuştur. CÜndeb (mevla Yusuf) Hişam'a Yusuf'un mektubunu getirmiş, Hişam bu mektubu okuyunca Divan işlerine bakan Salim bin Anbese'ye: "Ona kendi lisarunla cevap yaz ve mektubu bana getir." demişti. Hişam kendi el yazısıyla küçÜk bir mektup (pusula) yazarak Yusuf'tan Irak'a gitmesini istedi. Salim yazdığı mektubu Hişam'a getirince Hişam kendi yazdığı mektubu bu mektubun arasına koyarak mühÜrledi, sonra Yusuf'un elçisini dövdürüp elbiselerini yırttıktan sonra mektubu verip gönderdi. Salim'in halifesi olan Beşir bin Ebi Talha bundan şüphelendi ve: "Bu bir hiledir. Hişam Yusuf'u Irak'a tayin etti." diyerek" Salim'in Irak'taki halifesi iyaz'a mektup yazdı ve: "Ehlin sana Yemen elbisesi gönderiyor, elbise sana gelince giy ve Allah'a hamdet, sonra da bunu Tarık'a haber ver." dedi. İyaz bu durumu mektupla Tank'a bildirdi.

 

Fakat daha sonra Beşir mektubu yazdığına pişman olarak İyaz'a ikinci bir mektup yazdı ve: "Ehlin sana elbise göndermekten vazgeçti." dedi. İyaz da bunu ikinci bir mektupla Tank'a bildirdi. Tarık: "Asıl haber birinci mektuptadır , fakat Beşir haberin ortaya çıkmasından korkarak pişman oldu." dedi.

 

Tarık, Kufe'den hareket ederek Vasıfta bulunan Halid'in yanına gitmek için yola çıktı. Halid'in hacipliğini yapan ve divanlanna bakan Davud Beridi nmk'ı görerek Halid'e haber verdi. Halid Tank'ın gelmesine izin verdi, huzuruna çıkınca da: "Seni izinsiz buralara getiren nedir?" diye sordu. Tank: "Hata ettiğim bir durum ... Emire kardeşinin ölümünden dolayı mektup yazarak taziyetlerimi bildirmiştim. Halbuki ona yÜrÜyerek gelmem gerekiyordu. " dedi. Halid bu sözlerden mütehassıs olarak ağladı ve Tarık'a hemen işinin başına dönmesini emretti. Davud oradan ayrılınca Tank'a durumu anlatarak görüşÜnü sordu. Tarık hemen Emirü'l-Müminin'in yanına giderek kendisi hakkında duyduğu şeylerden dolayı özÜr dilemesini istedi. Halid bunu izinsiz yapamayacağını söyledi. Sonra aralarında şöyle bir konuşma oldu:

 

Tarık: - O zaman beni gönder, senin için izin alayım.

Halid: - Bu da olmaz.

Tarık: - Ben gidip bu senelerde olan şeylerin hepsini Müminlerin emirine tazmin edeyim ve O'nun ahdini (seni yeniden tayin emrini) getireyim.

Halid: - Bunun meblağı ne kadar?

Tarık: - Yüz milyon.

Halid: - Ben bunu nereden alayım, on milyon dirhem bile bulamam.

Tarık: - Bunun yükünü ben, falan ve falanca çekeriz.

Halid: - Ben onlara bir şey verip de geri dönersem, bu bana yakışmaz, alçak biri olurum.

Tarık: - Nimetin senin ve bizim üzerimizde devam etmesi ve mallarımızla sürülmemiz bizi bu mallardan dolayı hesaba çekecek birinin gelmesinden dalıa iyidir. Bu mallar Küfeliler yanındadır, bu malları yemek için katledilmeınizi beklemektedirler.

 

Halid bundan da kaçındı. Tarık ağlayarak veda etti ve: "Bu dünyada karşılaşacağımız şeylerin sonuncusudur." diyerek Küfe'ye gitti. Halid de Cuınme'ye gitti.

 

Yusuf'un Hişam'a gönderdiği elçi geri dönüp Yemen'de Yusuf'un yanına geldi ve: "Emirü'l-Müminin kızgın, beni dövdü, mektubuna cevap bile yazmadı. İşte Divan Başkanı Salim'in mektubu!" dedi.

 

Yusuf, Hişam'ın el yazısıyla yazıp kendine Irak Valisi olduğunu bildiren mektubunu okudu. Mektupta ayrıca, İbnu'n-Nasraniyye (Halid) ve arkadaşlarına kızgınlığı geçinceye kadar işkence etmesini emrediyordu. Yusuf bir kılavuz alıp ve oğlu Sait'i Yemen'e halife bırakarak aynı gün hareket etti. 120 senesinin Cemaziyülahir ayında Küfe'ye geldi ve Necef'de konakladı. Azatlısı Keysan'ı göndererek: "Git Tarık'ı al, gel. Eğer zorluk çıkarmadan gelirse ata bindir, gelmekte direnirse sürüyerek getir." dedi.

 

Keysan Hire'ye gelip ora halkının seyyidi Abdülmesih'i de yanına alarak Tarık'a gitti ve O'na: "YusufIrak'a vali olarak geldi, seni istiyor." dedi. Tarık Keysan'a: "Eğer Emir mal isteseydi, istediğini verirdim." diye karşılık verdi. Keysan Tarık'ı alarak Yusuf bin Ömer'in yanına yöneldi. Hire'de Tarık'ı iyice dövdü. Beş yüz kırbaç vurduğu söylenir. Küfe'ye geldiklerinde Ata b. Mukaddem'i Cuınme'de bulunan Halid'e gönderdi. Ata önce Halid'in hacihine geldi ve: "Ebu'I-Heysem'in yanına girmem için izin al." deyip yüz rengi değişmiş olarak Halid'in huzuruna çıktı. Halid: "Neyin var?" diye sordu. Ata:

 

"İyilik." deyince Halid: "Senin yanında iyilik olmaz!" diye karşılık verdi. Ata da bunun üzerine: "Ebu'l-Heysem'le görüşmek üzere izin istiyorum." dedi.

Halid'in buna izin verilmesini istemesi üzerine Ata Ebu'I-Heysem'in huzuruna çıktı ve "Veylü ümmiha sahiliatün." dedi ve sonra O'nu yakalayarak hapsetti. Eban bin Velid ve arkadaşları dokuz milyon karşılığında bunu ondan kurtardılar.

Yusuf'a: "Şayet böyle bir şey yapmasaydın O'ndan yüz milyon alabilirdin. " denilince Yusuf pişman oldu ve: "Artık susuyorum; ne eman veririm, ne de dönerim." dedi.

Halid'in arkadaşları kendisine haber verdiler, bunun üzerine: "Hata etmişsiniz, onu alacağından emin değilim." diyerek geri döndü. Bunlar da geri dönerek Halid'in razı olmadığını haber verdiler. Yusuf: "Demek döndünüz." dedi. Onlar: "Evet." deyince de: "Vallahi, ne onun benzerine, ne de iki misline razı olurum, bundan daha fazla alırım." dedi. (Yüz bin dirhem aldığı söylenir.)

 

Yusuf Bilal bin Ebi Bürde'ye birini göndererek O'nu yakalattı. Bilal Küfe'de bir ev almış, fakat henüz içine yerleşmemişti. Yusuf, Bilal'i kelepçeleterek bu eve getirmiş ve burasını hapishane yapmıştır.

Halid Haşimllerle ilişkiyi kesmiyor ve onlara iyilik ediyordu. Muhammed bin Abdullah bin Amr bin Osman bin Aftan Halid'e gelerek kendine yardımcı olmasını istedi, fakat umduğunu bulamadı ve şöyle dedi: "Ziyaret sadece Haşimller içindir. Bundan bize ait olan ise, Ali'ye lanet etmektir." Halid bu sözleri duyunca: "İsteseydi Osman için bir şeyler yapardık." dedi.

Halid 105 senesinin Şevval ayında vali olmuş ve 120 senesinin Cemaziyülevvel ayında azledilmiştir.

 

Yusuf'un Irak Valisi bulunduğu sırada İslam zelil olmuştur. Bu konuda hükmü zimmet ehli veriyordu.

 

Yahya bin Nevfel bu durumu şöyle dile getirmiştir: ‘‘Yusuf bize geldiğinde zekatımızı şirk ehli alıyordu ve açığa vurduğumuz veya gizlediğimiz şeylerde onlar bizim hakimlerimiz idi.

Yusuf gelince yeryüzü aydınlandı, hatta bütün vadiler nuriandı; Ve hatta insanlar arasında adaleti apaçık gördük, halbuki bundan önce pek görünmezdi.

 

Halife bize iyi niyetle düşmana açık verecek birini gönderdi; Ateşe düşüp yardım isteyen birine ateşle yardım etmek gibi.’‘

 

Yusuf'ta birbirine zıt haller vardı. Namazını mescitte uzun uzun kılar, dostlarını ve yakınlarını gözetil'di. Yumuşak dilli, mütevazı, çok dua ve tazarru eden biri idi. Sabah namazını kılar, Duha namazını kılıncaya kadar kimseyle konuşmazdı. Kur'an okur, Allah'a yakarırdı. Şiir ve edebiyattan da anlardı. Çok ağır ceza verir ve insanları dövdürmekte aşırıya giderdi. Yeni yapılmış elbiseyi alır, tırnağını Üzerinde gezdirirdi. Eğer tırnağı takılırsa elbiseyi dikeni döver, bazen de elini kestiril'di. Ahmak biri idi. Bir gün kendisine bir elbise getirilmiş, katibine: "Bu elbise hakkında ne dersin?" diye sormuştu. Katip:

 

"Evlerin biraz daha küçük yapılması gerekirdi." deyince, Yusuf elbiseyi dokuyana dönerele "Doğru söyledi ey İbnü'l-Lahna!" demiş, kumaşİ dokuyan da: "Biz bunu daha iyi biliriz." diye cevap vermişti. Yusuf bu defa da katibine:

 

"O doğru söyledi, ey İbnü'l-Lahna!" demiş, katibi de: "Bu adam senede bir ya da iki elbise yapar, halbuki benim elimden böyle yüzlerce elbise geçer." diye karşılıkta bulunmuştu. Bunun Üzerine Yusuf tekrar elbiseyi dokuyana dönerek: "O doğnı söyledi ey İbnü'l-Lahna!" demişti.

 

Bu şekilde bir onu bir öbürünü yalanladı, sonra elbisedeki beytleri (evleri) saydıl'dı ve elbisenin bir tarafından bir ev eksik olduğunu görerek elbiseyi dokuyana yüz kırbaç vurdurdu.

 

Anlatıldığına göre, Yusuf bir gün sefere çıkacağı sırada cariyelerini yanına çağırtarak içlerinden birine: "Benimle sefere çıkar mısın'?" diye sormuştu. Cariye: "Evet." deyince: "Ey kötü kadın! Sen birleşmeyi sevdiğin için böyle söylüyorsun." diyerek boynunu vurdurmuş, sonra başka bir cariyeye: "Sen ne diyorsun?" diye sormuş, o da: "Ben çocuğumla kalayım." deyince de: "Ey kötü kadın! Bunu benden ayrılmak için söylüyorsun." diyerek bunun da boynunu vurdurmuş, üçüncÜ cariyeye: "Sen ne dersin?" diye sormuş, bu da:

"Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. İki cariyeden birinin dediğini söylesem, sonumun ne olacağı belli olmaz." deyince: "Ey Lahna (sünnetsiz kadın)! Benimle mÜnakaşa mı ediyorsun?" diyerek bunun da boynunu vurdurmuştur.

 

Kısa boylu, bÜyük sakallı biriydi. Kesip giymek için uzun elbise getiriİrdi. Eğer terzi: "Biçme işleminden artanlar bize yeter." derse, bu Yusuf'un hoşuna giderdi. Terziler Yusuf için uzun elbiseler biçerler, gerekeni alırlarch. Bir de Yusuf'a: "Bu elbise sana yeterli gelmedi." derlerse Yusuf iyice hoşnuolurdu.

 

Bu konuda Yusuf hakkında çok ilginç şeyler vardır. Mesela bir gib katibine: "Neyin var?" diye sormuş, katip: "Azı dişimden şikayetim var." diye cevap vermişti. Yusuf bunun üzerine bu dişi çekmek üzere yanında başka bir diş ile bir haccam (kan alıcı) getirtmişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

NASR BİN SEYYAR'IN HORASAN'A VALİ OLMASI