İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
HALİD BİN
ABDULLAH KASRİ'NİN AZLEDİLMESİ VE
YUSUF BİN
ÖMER SEKAFİ'NİN VALİLİĞİ
Bu
yılda Hişam bin Abdülmelik Halid'i bütün görevlerinden azletti. Bu azil ve sebebinde
tarihçiler ihtilaf etmişlerdir.
Ferruh
Ebu'I-Müsenna Rümman nehri kenarında Hişam bin Abdülmelik'in gelir getiren
arazilerinin idaresiyle görevlendirilmişti. Halid FerrUh'un burada bulunmasını
hazmedemez, Hayyan Nabati'ye Hişam'a gidip burası için Ferruh'tan daha fazla
ücret teklif etmesini söyler. Hayyan Halid'in dediğini yapar ve gelir getiren
arazilerin idaresini üzerine alır; fakat Halid Hayyan'a karşı daha çok
hazımsızlık gösterir ve eziyet etmeğe başlar. Hayyan: "Bana eziyet etme, beni
bu duruma sen getirdin." derse de, Halid eziyet etmeye devam eder, hatta
Hayyan'ın yanına gelip sulama kanallarını yıkar. Hayyan Hişam'a giderek
Halid'in yaptıklarını haber verir. Hişam durumu kontrol etmek üzere bir adam
gönderir. Hayyan, Hişam'ın hizmetçilerinden birine:
"Söyleyeceğim
sözleri Hişam'ın duyacağı bir yerde söylersen, sana bin dinar vereceğim."
der. Adam: "Parayı hemen ver, istediğini söyleyeyim." diye cevap
verir. Hayyan bunun üzerine bin dinar vererek: "Hişam'ın çocuklarından
birini ağlatacaksın ve şöyle diyeceksin: ‘‘Sus, sanki sen geliri on üç milyon
olan Halid Kasri'nin oğlusun.’‘" Hizmetçi Hayyan'ın dediği şekilde hareket
etti ve bunu Hişam duydu, Hayyan'ı çağırtarak Halid'in gelirini sordu. Hayyan:
"On üç milyon." diye cevap verince bu Hişam'ı etkiledi.
Bir
rivayete göre Halid'in geliri yirmi bin dinardır. Irak'ta bir takım su
kanalları açtırmıştır. Halid Nehri ve Baciri, Tarınana, Mübarek, Cami, Küre,
SabUr, Sulh nehirleri gibi. Çok zaman: "Ben mazlumum, ayağımın altında
olanlar bana aittir." derdi. Bununla Ömer'in Bedle'ye Sevad'ın dörtte
birini vermesini kastediyordu.
Uryan
bin Heysem ve Bilal bin Ebi Bürde dilediğini alması için emlakini Hişam'a
arzetmesini teklif ettiler ve Hişam'ın buna razı olacağına garanti verdiler,
fakat Hişam'ın Halid'e karşı tavrını değiştirdiğini öğrendiler. Halid bunların
tekliflerine olumlu cevap vermedi. Ayrıca Hişam'a Halid'in oğluna: "Sen
Mesleme bin Hişam'dan aşağı değilsin." dediği haber verildi.
Amı'
bin Said bin As soyundan biri Halid'in huzuruna çıkarak ağır bir şekilde
konuştu ve Hişam'a bir mektup yazarak Halid'i şikayet etti. Hişam, Halid'e
yazdığı mektupta O'nu kınamış, kötülemiş ve yaya olarak kapısına kadar gelerek
kendisinin rızasını istemesini emretmişti. Halid, Hişam'ı zikrediyor ve: "Eyaptal
kadının oğlu!" diyordu. Yine hutbe okuyol' ve: "Siz benim fıyatları
yükselttiğimi iddia ediyorsunuz. Allah'ın laneti fiyatlarınızı yükseltene
olsun." diyordu.
Hişam,
HlUid'e yine bir mektup yazarak Emirü'l-Müminin'in ürünleri satılmadan kendi
ürünlerini satmamasını istemiştir. Halid oğluna: "Emirü'ı• Müminin sana
muhtaç olursa, senin halin nice olur?" diyordu. Bütün bunlar Hişam'ın
kulağına gitti. Yine Halid'in, Irak'ta valilik etmeyi küçümsediğini de işitti.
Hişam Halid'e bir mektup yazarak: "Ey Halid! (Ey Halid'in annesinin oğlu)
Senin, ‘‘Irak Valiliği benim için bir şeref değildir.’‘ dediğini işittim. Ey
İbnÜ'I-Lahna! Irak Valiliği senin için nasıl şeref olmaz? Halbuki sen zelil ve
ayrıca az olan Berile soyundansın. Vallahi, öyle sanıyorum ki, sana ilk gelen
küçük bir Kureyşli ellerini boynuna bağlayacaktır." dedi.
Halid
hakkında hoşuna gitmeyen şeyler duymağa devam etti ve sonunda azletmeğe karar
verdi, fakat bunu gizli tuttu. Yemen'de bulunan Yusuf bin Ömer'e yazarak kendisini
vali tayin ettiğini bildirip otuz arkadaşıyla Irak'a gelmesini emretti. Yusuf
Kufe'ye doğru hareket ederek Kufe yakınlarında istirahat için konakladı.
Halid'in Küfe'deki halifesi Tarık oğlunu sünnet ettirmiş, ona mal ve
elbiselerden başka bin kadar erkek ve kadın hizmetçi hediye edilmişti. Irak'tan
bir kaç laşi Yusuf'a rastlamış ve kim olduklarını, nereye gittiklerini
sormuştu, Yusuf da bazı yerlere uğramak niyetinde olduklarını sö)lemişti. Bu
kişiler Tarık'ın yanına gelerek Yusuf ve arkadaşlarını haber verip onların
Haricilerden olduklarını söyleyerek onları öldürmesini istediler. Yusuf Sakif
evlerine doğru yürüdü. Kendilerine kim oldukları soruldu, fakat durumlarını
gizlediler. Yusuf orada bulunan Mudarlıları toplattırdı, fecir vakti mescide girdiler.
Müezzine ezan okutturup namazı kıldırttı, sonra Tarık ve Halid';; adam
göndererek onları yakalattı. Artık kazanlar kaynıyordu.
Başka
bir rivayete göre, Hişam Yusuf'u Irak'a tayin etmek istemiş bunu gizli
tutmuştur. CÜndeb (mevla Yusuf) Hişam'a Yusuf'un mektubunu getirmiş, Hişam bu
mektubu okuyunca Divan işlerine bakan Salim bin Anbese'ye: "Ona kendi
lisarunla cevap yaz ve mektubu bana getir." demişti. Hişam kendi el
yazısıyla küçÜk bir mektup (pusula) yazarak Yusuf'tan Irak'a gitmesini istedi.
Salim yazdığı mektubu Hişam'a getirince Hişam kendi yazdığı mektubu bu mektubun
arasına koyarak mühÜrledi, sonra Yusuf'un elçisini dövdürüp elbiselerini
yırttıktan sonra mektubu verip gönderdi. Salim'in halifesi olan Beşir bin Ebi
Talha bundan şüphelendi ve: "Bu bir hiledir. Hişam Yusuf'u Irak'a tayin
etti." diyerek" Salim'in Irak'taki halifesi iyaz'a mektup yazdı ve:
"Ehlin sana Yemen elbisesi gönderiyor, elbise sana gelince giy ve Allah'a
hamdet, sonra da bunu Tarık'a haber ver." dedi. İyaz bu durumu mektupla Tank'a
bildirdi.
Fakat
daha sonra Beşir mektubu yazdığına pişman olarak İyaz'a ikinci bir mektup yazdı
ve: "Ehlin sana elbise göndermekten vazgeçti." dedi. İyaz da bunu
ikinci bir mektupla Tank'a bildirdi. Tarık: "Asıl haber birinci
mektuptadır , fakat Beşir haberin ortaya çıkmasından korkarak pişman
oldu." dedi.
Tarık,
Kufe'den hareket ederek Vasıfta bulunan Halid'in yanına gitmek için yola çıktı.
Halid'in hacipliğini yapan ve divanlanna bakan Davud Beridi nmk'ı görerek
Halid'e haber verdi. Halid Tank'ın gelmesine izin verdi, huzuruna çıkınca da:
"Seni izinsiz buralara getiren nedir?" diye sordu. Tank: "Hata
ettiğim bir durum ... Emire kardeşinin ölümünden dolayı mektup yazarak
taziyetlerimi bildirmiştim. Halbuki ona yÜrÜyerek gelmem gerekiyordu. "
dedi. Halid bu sözlerden mütehassıs olarak ağladı ve Tarık'a hemen işinin
başına dönmesini emretti. Davud oradan ayrılınca Tank'a durumu anlatarak
görüşÜnü sordu. Tarık hemen Emirü'l-Müminin'in yanına giderek kendisi hakkında
duyduğu şeylerden dolayı özÜr dilemesini istedi. Halid bunu izinsiz
yapamayacağını söyledi. Sonra aralarında şöyle bir konuşma oldu:
Tarık:
- O zaman beni gönder, senin için izin alayım.
Halid:
- Bu da olmaz.
Tarık:
- Ben gidip bu senelerde olan şeylerin hepsini Müminlerin emirine tazmin edeyim
ve O'nun ahdini (seni yeniden tayin emrini) getireyim.
Halid:
- Bunun meblağı ne kadar?
Tarık:
- Yüz milyon.
Halid:
- Ben bunu nereden alayım, on milyon dirhem bile bulamam.
Tarık:
- Bunun yükünü ben, falan ve falanca çekeriz.
Halid:
- Ben onlara bir şey verip de geri dönersem, bu bana yakışmaz, alçak biri
olurum.
Tarık:
- Nimetin senin ve bizim üzerimizde devam etmesi ve mallarımızla sürülmemiz
bizi bu mallardan dolayı hesaba çekecek birinin gelmesinden dalıa iyidir. Bu
mallar Küfeliler yanındadır, bu malları yemek için katledilmeınizi
beklemektedirler.
Halid
bundan da kaçındı. Tarık ağlayarak veda etti ve: "Bu dünyada
karşılaşacağımız şeylerin sonuncusudur." diyerek Küfe'ye gitti. Halid de
Cuınme'ye gitti.
Yusuf'un
Hişam'a gönderdiği elçi geri dönüp Yemen'de Yusuf'un yanına geldi ve:
"Emirü'l-Müminin kızgın, beni dövdü, mektubuna cevap bile yazmadı. İşte
Divan Başkanı Salim'in mektubu!" dedi.
Yusuf,
Hişam'ın el yazısıyla yazıp kendine Irak Valisi olduğunu bildiren mektubunu
okudu. Mektupta ayrıca, İbnu'n-Nasraniyye (Halid) ve arkadaşlarına kızgınlığı
geçinceye kadar işkence etmesini emrediyordu. Yusuf bir kılavuz alıp ve oğlu
Sait'i Yemen'e halife bırakarak aynı gün hareket etti. 120 senesinin
Cemaziyülahir ayında Küfe'ye geldi ve Necef'de konakladı. Azatlısı Keysan'ı
göndererek: "Git Tarık'ı al, gel. Eğer zorluk çıkarmadan gelirse ata
bindir, gelmekte direnirse sürüyerek getir." dedi.
Keysan
Hire'ye gelip ora halkının seyyidi Abdülmesih'i de yanına alarak Tarık'a gitti
ve O'na: "YusufIrak'a vali olarak geldi, seni istiyor." dedi. Tarık
Keysan'a: "Eğer Emir mal isteseydi, istediğini verirdim." diye
karşılık verdi. Keysan Tarık'ı alarak Yusuf bin Ömer'in yanına yöneldi. Hire'de
Tarık'ı iyice dövdü. Beş yüz kırbaç vurduğu söylenir. Küfe'ye geldiklerinde Ata
b. Mukaddem'i Cuınme'de bulunan Halid'e gönderdi. Ata önce Halid'in hacihine
geldi ve: "Ebu'I-Heysem'in yanına girmem için izin al." deyip yüz
rengi değişmiş olarak Halid'in huzuruna çıktı. Halid: "Neyin var?"
diye sordu. Ata:
"İyilik."
deyince Halid: "Senin yanında iyilik olmaz!" diye karşılık verdi. Ata
da bunun üzerine: "Ebu'l-Heysem'le görüşmek üzere izin istiyorum."
dedi.
Halid'in
buna izin verilmesini istemesi üzerine Ata Ebu'I-Heysem'in huzuruna çıktı ve
"Veylü ümmiha sahiliatün." dedi ve sonra O'nu yakalayarak hapsetti.
Eban bin Velid ve arkadaşları dokuz milyon karşılığında bunu ondan kurtardılar.
Yusuf'a:
"Şayet böyle bir şey yapmasaydın O'ndan yüz milyon alabilirdin. "
denilince Yusuf pişman oldu ve: "Artık susuyorum; ne eman veririm, ne de
dönerim." dedi.
Halid'in
arkadaşları kendisine haber verdiler, bunun üzerine: "Hata etmişsiniz, onu
alacağından emin değilim." diyerek geri döndü. Bunlar da geri dönerek
Halid'in razı olmadığını haber verdiler. Yusuf: "Demek döndünüz." dedi.
Onlar: "Evet." deyince de: "Vallahi, ne onun benzerine, ne de
iki misline razı olurum, bundan daha fazla alırım." dedi. (Yüz bin dirhem
aldığı söylenir.)
Yusuf
Bilal bin Ebi Bürde'ye birini göndererek O'nu yakalattı. Bilal Küfe'de bir ev
almış, fakat henüz içine yerleşmemişti. Yusuf, Bilal'i kelepçeleterek bu eve
getirmiş ve burasını hapishane yapmıştır.
Halid
Haşimllerle ilişkiyi kesmiyor ve onlara iyilik ediyordu. Muhammed bin Abdullah
bin Amr bin Osman bin Aftan Halid'e gelerek kendine yardımcı olmasını istedi,
fakat umduğunu bulamadı ve şöyle dedi: "Ziyaret sadece Haşimller içindir.
Bundan bize ait olan ise, Ali'ye lanet etmektir." Halid bu sözleri
duyunca: "İsteseydi Osman için bir şeyler yapardık." dedi.
Halid
105 senesinin Şevval ayında vali olmuş ve 120 senesinin Cemaziyülevvel ayında
azledilmiştir.
Yusuf'un
Irak Valisi bulunduğu sırada İslam zelil olmuştur. Bu konuda hükmü zimmet ehli
veriyordu.
Yahya
bin Nevfel bu durumu şöyle dile getirmiştir: ‘‘Yusuf bize geldiğinde zekatımızı
şirk ehli alıyordu ve açığa vurduğumuz veya gizlediğimiz şeylerde onlar bizim
hakimlerimiz idi.
Yusuf
gelince yeryüzü aydınlandı, hatta bütün vadiler nuriandı; Ve hatta insanlar
arasında adaleti apaçık gördük, halbuki bundan önce pek görünmezdi.
Halife
bize iyi niyetle düşmana açık verecek birini gönderdi; Ateşe düşüp yardım
isteyen birine ateşle yardım etmek gibi.’‘
Yusuf'ta
birbirine zıt haller vardı. Namazını mescitte uzun uzun kılar, dostlarını ve
yakınlarını gözetil'di. Yumuşak dilli, mütevazı, çok dua ve tazarru eden biri
idi. Sabah namazını kılar, Duha namazını kılıncaya kadar kimseyle konuşmazdı.
Kur'an okur, Allah'a yakarırdı. Şiir ve edebiyattan da anlardı. Çok ağır ceza
verir ve insanları dövdürmekte aşırıya giderdi. Yeni yapılmış elbiseyi alır, tırnağını
Üzerinde gezdirirdi. Eğer tırnağı takılırsa elbiseyi dikeni döver, bazen de
elini kestiril'di. Ahmak biri idi. Bir gün kendisine bir elbise getirilmiş,
katibine: "Bu elbise hakkında ne dersin?" diye sormuştu. Katip:
"Evlerin
biraz daha küçük yapılması gerekirdi." deyince, Yusuf elbiseyi dokuyana
dönerele "Doğru söyledi ey İbnü'l-Lahna!" demiş, kumaşİ dokuyan da:
"Biz bunu daha iyi biliriz." diye cevap vermişti. Yusuf bu defa da
katibine:
"O
doğru söyledi, ey İbnü'l-Lahna!" demiş, katibi de: "Bu adam senede
bir ya da iki elbise yapar, halbuki benim elimden böyle yüzlerce elbise
geçer." diye karşılıkta bulunmuştu. Bunun Üzerine Yusuf tekrar elbiseyi
dokuyana dönerek: "O doğnı söyledi ey İbnü'l-Lahna!" demişti.
Bu
şekilde bir onu bir öbürünü yalanladı, sonra elbisedeki beytleri (evleri)
saydıl'dı ve elbisenin bir tarafından bir ev eksik olduğunu görerek elbiseyi
dokuyana yüz kırbaç vurdurdu.
Anlatıldığına
göre, Yusuf bir gün sefere çıkacağı sırada cariyelerini yanına çağırtarak
içlerinden birine: "Benimle sefere çıkar mısın'?" diye sormuştu.
Cariye: "Evet." deyince: "Ey kötü kadın! Sen birleşmeyi sevdiğin
için böyle söylüyorsun." diyerek boynunu vurdurmuş, sonra başka bir
cariyeye: "Sen ne diyorsun?" diye sormuş, o da: "Ben çocuğumla
kalayım." deyince de: "Ey kötü kadın! Bunu benden ayrılmak için
söylüyorsun." diyerek bunun da boynunu vurdurmuş, üçüncÜ cariyeye:
"Sen ne dersin?" diye sormuş, bu da:
"Ne
söyleyeceğimi bilemiyorum. İki cariyeden birinin dediğini söylesem, sonumun ne
olacağı belli olmaz." deyince: "Ey Lahna (sünnetsiz kadın)! Benimle
mÜnakaşa mı ediyorsun?" diyerek bunun da boynunu vurdurmuştur.
Kısa
boylu, bÜyük sakallı biriydi. Kesip giymek için uzun elbise getiriİrdi. Eğer
terzi: "Biçme işleminden artanlar bize yeter." derse, bu Yusuf'un
hoşuna giderdi. Terziler Yusuf için uzun elbiseler biçerler, gerekeni
alırlarch. Bir de Yusuf'a: "Bu elbise sana yeterli gelmedi." derlerse
Yusuf iyice hoşnuolurdu.
Bu
konuda Yusuf hakkında çok ilginç şeyler vardır. Mesela bir gib katibine:
"Neyin var?" diye sormuş, katip: "Azı dişimden şikayetim
var." diye cevap vermişti. Yusuf bunun üzerine bu dişi çekmek üzere
yanında başka bir diş ile bir haccam (kan alıcı) getirtmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
NASR BİN SEYYAR'IN
HORASAN'A VALİ OLMASI