İBNÜ’L-ESİR

3. CİLT

HİCRİ 37. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HARİCİLERİN HZ. ALİ'DEN AYRILMALARI VE TEKRAR O'NA DÖNMELERİ

 

Hz. Ali Sıffin Savaşı'ndan döndükten sonra on iki bin kişi olan Hariciler Harura'ya gelmişler, orada konaklamışlar ve şöyle bir çağrıda bulunmuşlardı:

 

"Aramızda savaş emiri Şebes bin Rıb'i el-Temimi, namaz emiri de Abdullah bin el-Kevva el-Yeşkeri'dir. Fetihten sonra yönetim işi artık istişare ile yapılır ve sadece Allah'a bey'at edilir. Maruf ile emredip münkeri nehyetmek vardır." Hz. Ali ve etrafındakiler onların bu sözlerini ve yaptıkları çağrıyı duyunca şöyle demişlerdi: "Bizim üzerimizde ikinci bir bey'at vardır. Bizim bey'atımız senin dost olarak kabul ettiğin herkesi dost, düşman olarak kabul ettiğin herkesi de düşman olarak kabul etmemizdir." Onların bu sözlerine Hariciler şöyle karşılık vermişlerdi: "Sizler ve Şam halkı aynen iki yarış atı gibi küfürde yarışıyorsunuz. Şam halkı Muaviye'ye sevdikleri ve sevmedikleri konusunda bey'at ettiler. Sizler de Ali'ye O'nun dost edindiklerini dost kabul edeceğinize ve düşman edindiklerini düşman kabul edeceğinize dair bey'at etmiş bulunuyorsunuz."

 

Ziyad bin Nadr onlara şöyle demişti: "Vallahi Ali elini uzatıp da bizler bey'at ettiğimizde sadece Allah'ın kitabı ve Resulünün sünnetine uymak üzere bey'at etmiş bulunuyorduk. Ancak sizler kalkıp da muhalefet ettiğinizde O'nun taraftarları gelip şöyle demişlerdi: ''Bizler senin dost edindiğini dost, düşman edindiğini de düşman kabul ediyoruz.'' Bizler de aynı minval üzereyiz. O hak ve hidayet üzeredir. O'na muhalefet eden kim olursa olsun dalalet içinde yüzen sapık kimselerdir. "

 

Sonra Hz. Ali Abdullah bin Abbas'ı Haricilere göndererek O'na şöyle der: "Ben sana varıncaya kadar sakın düşmanca davranıp onlara cevap vermeğe kalkışmayasın." Abdullah bin Abbas çıkıp onların yanına gelmiş, onlar da karşılayarak kendisiyle mücadeleye girişmişlerdi. Abdullah bin Abbas dayanamayıp onların söylediklerine karşılık vermiş ve şöyle demişti: ''Hakem olayında neden böyle yan çizdiniz? Cenab-ı Allah şöyle buyurmuyor mu: Eğer aralarının açılmasından endişe duyuyorsanız erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar arayı düzeltmek İsterlerse Allah onların arasını bulur; çünkü Allah her şeyi bilendir ve her şeyden haberdardır.'' (en-Nisa suresi, 35). Bir kadın ile kocasının arasını bulmak için hakem tayin edilmesi emredildiği halde Muhammed (S.A.V.)'in ümmetinin arasının bulunması için neden hakem tayin edilmesin?" Abdullah bin Abbas'ın bu sözleri üzerine Hariciler şöyle derler: "Ancak Cenab-ı Allah hükmünü verdikten sonra bunu insanlara havale edip bu konuda görüş beyan etmeleri hususunda onlara her hangi bir emir vermiş değildir. O hüküm koyduğu bir konuda emrini verip bitirmiş, kullara görüş beyan etmeleri hususunda her hangi bir imkan vermiş değildir. Zina edene yüz değnek vurulmasını, hırsızın elinin kesilmesini emretmiş ve bu konuda kullarına hiç bir görüş beyan etmelerine imkan bırakmamıştır." İbn Abbas bu sözlere şöyle karşılık verir:

 

"Cenab-ı Allah şöyle buyurur: ''İçinizden iki Adil kimse hüküm versin.'' (Maide suresi, 95)." İbn Abbas'ın bu sözüne karşı onlar şöyle derler: "Sen avcılık, ziraat ve kadın erkek arasındaki ilişkileri Müslümanların akıtılan kanları hakkında verilecek bir hükme mi benzetiyorsun? Dün bizimle çarpışıp duran senin gözünde adil bir kimse midir? Eğer o adil ise bizim adaletle hiç bir ilişkimiz yoktur. Sizler Allah'ın hükmü ve emirleri konusunda insanları hakem tayin ettiniz. Halbuki Cenab-ı Allah Muaviye ve adamları hakkında hükmünü vermiş, tövbe edip dönünceye ya da teslim oluncaya kadar onlarla savaşılması emredilmiştir. Fakat siz aranızda bir ahitname yazıp ahitleştiniz. Halbuki Berae (Tevbe) suresi indiği günden beri, Cenab-ı Allah cizye verene kadar Müslümanlara savaş açanlarla ahitleşmeyi kesinlikle yasaklamıştır. "

 

Sonra Hz. Ali Ziyad bin Nadr'ı göndererek O'na şöyle demişti; "Git, araştır; onlar en çok hangi adamlarına itaat ediyorlar ve hangilerine daha çok bağlıdırlar." Ziyad bin Nadr gitmiş, geri döndüğünde Hz. Ali'ye onların katında en çok itibara sahip kimsenin Yezid bin Kays olduğu haberini getirmişti. 

 

Bunun üzerine Hz. Ali yanında bulunan kimselerle birlikte Yezid bin Kays'ın çadırına varıp içeri girmiş, iki rekat namaz kıldıktan sonra O'nu Isfahan ve Rey'e vali tayin etmişti. Sonra oradan çıkıp Abdullah bin Abbas ile çekişenlerin yanına varmış, tartıştıklarını görünce: "Sana ben gelinceye kadar sakın tartışmaya girmeyesin diye söylemedim mi?" diye çıkışmış, sonra: "Allah'ım! Kıyamet gününde bunlara karşı delil getirilebilecek en mühim yer burasıdır" demiş ve ardından dönüp: "Sizin reisiniz kimdir?" diye sormuştu. Onların: "el-Kevva'ın oğludur." diye cevap vermeleri üzerine şöyle sormuştu: "Peki bize isyan etmenizin sebebi nedir?" Onlar: "Senin Sıffin gününde varmış olduğun hakem olayıdır." diye cevap vermişler, bunun üzerine Hz. Ali onlara şöyle demişti: "Allah hayrınızı versin! Hatırlıyor musunuz, onlar Kur'an sahifelerini havaya kaldırdıkları zaman sizler "Bu çağrısına uyalım" demiştiniz. Halbuki ben size bu adamları sizden daha iyi tanıdığımı ve bunların dinlerinin ne kadar olduğunu sizden daha iyi bildiğimi söylemiştim." Hz. Ali ayrıca onlara o gün söylediklerini tekrar tekrar hatırlatmış ve şöyle demişti:

 

"Ayrıca ben bu iki hakeme Kur'an-ı Kerim'in koyduğu hükümlere dayanmaları, yasaklayıp yok ettiğini yok saymaları şartıyla verecekleri hükme razı olacağımı söylemiştim. Onlar Kur' an-ı Kerim'in hükmüne uygun hüküm verdiklerinde kesinlikle bize bu emre aykırı hareket etmek uygun düşmez. Ancak bu iki adam Kur'an'ın emirlerine muhalefet edecek olurlarsa biz zaten onların verecekleri hükme uymayız."

 

Bunun üzerine Hariciler şöyle demişlerdi: "O halde bir kimsenin kanının akıtılması konusunda her hangi bir hakeme başvurmayı gerekli görüyor musun?" Hz. Ali onlara şöyle cevap vermişti: "Biz bu konuda insanların hüküm vermelerini kabul etmiş değiliz. Biz Kur'an'ın hükmünü talep etmişizdir, işte bu Kur'an-ı Kerim iki kapak arasında satırlarla yazılmış, dili olmayan bir kitaptır. O ancak insanlar okuduğunda konuşur ve hükmünü beyan eder." Bu sözler üzerine Hz. Ali'ye şöyle sorarlar: "Peki aramızda sulh için neden belirli bir vakit tayin ettiniz? Bu konuda bize bilgi verir misin?" Hz. Ali onlara cevaben şöyle der: "Cahilin kim olduğunu bilmek, alimin de bu konuda sebat edip etmediğini görmek için böyle bir vakit tayin ettik. Umulur ki Cenab-ı Allah bu müddet içerisinde bu ümmete bir salah verir ve onları doğru yola iletir. Haydi, kalkınız, şehrinize giriniz. Hay Allah size rahmet ve mağfiret etsin." Hz. Ali'nin bu sözleri üzerine onların tümü kalkmış ve onunla birlikte Küfe'ye girmişlerdi.

 

Başka bir rivayette ise şöyle anlatılır: Haricilerin o gün Hz. Ali'ye şöyle dedikleri zannedilmektedir: "Doğru söyledin. Biz aynen senin dediğin gibi düşünüyorduk. Bu konuda küfre girdik ve bundan dolayı Allah'a, tövbe edip geri dönüyoruz. Sen de bizim tövbe ettiğimiz gibi tövbe et, tekrar sana bey'at edelim, Aksi halde sana karşı çıkar, muhalefet ederiz." Sonra Hz. Ali'ye bey'at etmişler, O da şöyle demişti:

 

"Haydi kalkınız, şehrinize giriniz. Altı ay kadar bekleyelim, bir miktar daha mal biriktirelim, bir süre daha sabredelim, sonra düşmanımıza karşı çıkarız." Ancak Haricilerin böyle dediklerinin zannedilmesi, olayların böyle cereyan ettiğinin söylenmesi son derece büyük bir yalan ve iftiradır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HAKEMLERİN BİR ARAYA GELMESİ (HAKEM OLAYI)