İBNÜ’L-ESİR

3. CİLT

HİCRİ 34. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

YEVMU'L-CER'A OLAYLARI

 

Daha evvel Küfe'den sürgün edilip de Abdurrahman bin Halid'in yanına gönderilen kimselerden söz etmiştik. Hz. Osman'ın hilafetinin 11. yılında Said bin el-As yanında bulunan bir heyetle birlikte Hz. Osman'a varır. Ancak Hz. Osman'a gitmeden yaklaşık bir sene önce Eş'as bin Kays'ı Azerbeycan'a, Said bin Kays'ı Rey'e ve en-Nuseyr el-İcli'yi Hemedan'a, Said bin el-Akra'yı İsfahan'a, Malik bin Habib'i Mah şehrine, Hakim bin Selam el-Hizami'yi Musul'a, Cerir bin Abdullah'ı Karkisiye'ye, Selman bin Rabi'a'yı Babu'l-Ebvab'a ve Ka'ka' bin Amr'ı da harp işlerinde görevlendirerek Uteybe bin en-Nehhas'ı Hulvan'a gönderince Küfe ileri gelen reisIerden tamamen boşalmış bulunuyordu. İşte bu arada İbn es-Sevde ile sürekli mektuplaşıp duran adamlarla birlikte isyan eden Yezid bin Kays Hz. Osman'ın azlini istemişti. el-Ka'ka' bin Amr O'nu yakalayınca: "Osman'ın değil de Said'in istifasını istemiştim" diye yalan söylemiş, el-Ka'ka' da buna ses çıkarmamıştı. Yezid, Küfe'den sürgün edilenlere bir mektup yazarak yanına gelmelerini istemişti. Abdurrahman'ın yanında bulunanlar ve el-Eşter gelmiş, Cuma günü herkesin habersiz olarak mescitte toplandığı bir sırada el-Eşter mescit kapısına gelerek dayanmış ve şöyle bağırmıştı: "Ben mü'minlerin emiri Hz. Osman'ın katından geliyorum. Said O'nunla kadınlarınıza verilen maaşların yüz dirhem eksiltilmesi ve İslam uğrunda zorluklarla karşılaşmış olanlarınızın maaşlarının iki bin dirheme indirilmesi ganimetlerinizin Kureyş 'lilere peşkeş çekilmesi konusunda görüşmek isterken bırakıp geldim. Orada bulunanlar bu işe aldırış etmediler. Akıl ve iz'an sahipleri bu işi ciddiyete almak istediler, ancak onları dinleyen olmadı." Öte taraftan Yezid bir tellala şöyle bağırtmıştı: "Said' in bu yaptıklarını engellemek isteyenler Yezid'e katılsın." Bu olayların arkasından Müslümanlardan bir kısmı Yezid'e katılmış, halkın eşrafı ve aklı başında olanları ise mescitte kalmışlardı. O gün Küfe'de Said bin el-As'ın vekili olan Amr bin Hureys minbere çıkarak Allah'a hamd ve sena ettikten sonra Müslümanların taat üzere toplanmaları ve bir araya gelmelerine çağrıda bulunmuş, fakat el-Ka'ka' O'na: "Sen başını almış giden bir selin önüne mi geçmek istiyorsun? Heyhat! Vallahi bu kavga, ancak kılıçla son bulur, bu da yakındır. Bu kılıçlar bir hayli şakırdayacaklar, içinde bulundukları bu günü çok arayacaklar, ancak Allah onlara bu günleri nasip etmeyecektir." demiş, sonra da: "Sana düşen sadece sabretmektir" diye eklemişti. Amr bin Hureys: "Evet, sabredeceğim" şeklinde cevap verip evine kapanmıştı. Yezid bin Kays yanındakilerle birlikte Kadisiye'ye yakın bir yer olan el-Cer'a da konaklamıştı. Yanında el-Eşter de bulunuyordu. Bu arada Said bin el-As onlara vardığında kendisine: "Sana hiç bir ihtiyacımız yoktur" deyince o da: "Sizin mü'minlerin emirine bir, bana da bir adam göndermeniz yeterlidir. Aklı başında olan bin kişi bir tek adamın üzerine gider mi hiç?" diye karşılık vermiş ve oradan çıkıp gitmişti. Sonra onlar Said'in devesine binmiş olarak giden bir kölesini gördüler. Bu halini araştırınca şöyle demiş olduğunu işittiler: "Vallahi Said'e geri dönmek yakışmazdı." Bunu duyunca el-Eşter bu köleyi öldürmüştü. Bunun üzerine Said Hz. Osman'ın yanına gidip onların bütün yaptıklarını anlatmış ve Said'in yerine Ebu Musa el-Eş'ari'yi vali olarak istediklerini bildirmişti. Hz. Osman da Ebu Musa el-Eş'ari'yi Küfe'ye vali tayin edip onlara şunları yazar: "Emma ba'du ... Ben sizin istediğiniz adamı başınıza getirip Said'i bu görevden aldım. Vallahi, şunu biliniz ki size bütün içimdekileri söyleyip bu konuda yaptıklarınıza karşı bütün sabrımı kullanacak ve sizi sulha çekmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Allah'a isyan sayılmayacak arzu ettiğiniz her hususu da isteyebilirsiniz. Yine aynı şekilde Allah'a isyan sayılmayacak, arzulamadığınız ve sevmediğiniz bir şeyi de reddedebilirsiniz. Sizin Allah indinde bir hüccet ve deliliniz kalmasın diye arzu ettiğiniz her şeyi rahatlıkla uygulayabilirim. Cenab-ı Allah'ın bize emrettiği gibi sizin arzuladığınız şeyleri elde etmenize kadar mutlaka sabredeceğim." Daha sonra Küfe'den uzaklaşmış olan ileri gelen emirlerden bazıları geri gelmişti. Bunlardan Cerir, Karkisiye'den Uteybe bin en-Nehhas Hulvan'dan geri dönmüşlerdi. Ebu Musa el-Eş'ari onlara bazı konuşmalar yapmış, cemaate bağlanmalarını ve Hz. Osman'a itaat etmelerini istemişti. Onlar da bu isteklere uyarak, "Peki, haydi bize namaz kıldır" demişler ancak Ebu Musa: "Hayır, ancak Hz. Osman'a itaat edeceğinizi kesinlikle söylediğiniz takdirde size namaz kıldırırım" diye karşılık vermişti. Bunun üzerine onlar da: "Evet, kabul ettik" demişler ve Ebu Musa da onlara namaz kıldırmış ve Kufe'ye gelen emirleri yerlerine iade etmişti.

 

Yevmu'l-Cer'a ile ilgili başka bir rivayette şunlar kaydedilir: Bir gün Müslümanlardan bir grup insan bir araya gelerek Hz. Osman'ın uygulamaları konusunda münazaralarda bulunmuş ve ona bir adamı temsilci olarak göndermek hususunda fikir birliğine varmışlardı. Bu Müslümanlar Hz. Osman'a Amir bin Abdi'l-Kays diye bilinen Amir bin Abdullah et-Temimi el-Anberi'yi elçi olarak göndermişlerdi. Amir Hz. Osman'ın huzuruna varıp şöyle demişti:

 

"Bazı Müslümanlar bir araya gelerek uygulamalarını tartışmış, gözden geçirmiş ve senin birçok yanlışlık ve büyük işler yüklendiğini görmüşlerdi. Bundan dolayı Allah'tan kork ve tövbe et." Buna karşılık Hz. Osman şöyle cevap vermişti: "Şu adama bakınız, onu görenler okuryazar zannedecekler. Buraya gelip benimle hakaretamiz bir şekilde konuşup duruyor. Vallahi, o Allah'ın nerede olduğunu bilmez bir adamdır!" Hz. Osman'ın bu sözleri üzerine Amir şöyle der: "Hayır, ben Allah'ın nerede olduğunu gerçekten biliyorum. Cenab-ı Allah, elbet gözetleme yerindedir. O her an kullarının fiillerini gözetler."

 

Bu olaylardan sonra Hz. Osman, Muaviye, Abdullah bin Sa'ad, Said bin elAs ve Amir bin el-As ile Abdullah bin Amir'e haberler gönderip onları bir araya toplamış, onlarla istişarede bulunmuş ve şöyle demişti: "Her adamın vezirleri ve ona nasihat eden adamları vardır. Siz de benim vezirlerim ve bana öğüt veren kişilersiniz. Aynı zamanda akrabalarım içinde en güvenilir olanlarısınız. Şu insanların yaptıklarını ve valilerini görevlerden azletmemi benden istediler. Onların arzu ettiklerini yerine getirip sevmediklerini terketmemi istiyorlar. Haydi, görüşlerinizi ortaya koyun ve içtihat edin." O'nun bu sözleri üzerine İbn Amir şöyle der: "Ey emire'l mü'minin! Bana kalırsa bu insanları cihad ile meşgul etmen gerekir. Eğer cihad ile uğraşırlarsa onlar sana itaat eder ve asla isyan etmeye fırsat bulamazlar, çünkü onların her biri kendi davarının arkasında yürüyüp gider ve kaftanındaki işlerle uğraşmak zorunda kalır." Said de şöyle bir görüş beyan eder: "Bu hastalığı bizzat kendi ilacıyla tedavi et ve korktuğun şeyleri de kes at. Her grubun liderleri vardır. Bu liderler ortadan kaldırılınca kendileri de dağılıp gider ve bir daha da bir araya gelip toplanamazlar. " Ancak Hz. Osman şöyle karşılık verir: "Eğer tehlikeli ve karışıklıklara meydan vermeyecek olsaydı asıl isabetli görüş budur." Muaviye de şöyle der: "Bence de bütün il valilerine emirler çıkarıp her birisinin bu adamlarla uğraşmalarını ve onları ortadan kaldırmalarını emretmen gerekir. Ben de Şam ehliyle birlikte kendi bölgemde bunlarla mücadele ederim," Abdullah bin Sa'ad da: "İnsanlar sürekli olarak tamah sahibidirler. Onlara şu elindeki mallardan ver de onların kalpleri sana ısınsın." demişti. Arkasından Amr bin el-As ayağa kalkarak şöyle hitapta bulunmuştu: "Ey müminlerin emiri! Ümeyyeoğulları gibi bir aileyle insanları yönetiyorsun. Sen söyledin, onlar da söylediler. Sen adaletli davrandın, onlar da adaletli davrandılar. Sen de ya mutedil ol veya bu görevden ayrıl. Eğer bunu yapmayacak olursan o halde tam azim ve şiddetle bu işe sarıl ve emirlerini infaz ettir." Hz. Osman O'na şöyle der: "Seni kafanın bitleri mi kaşındırıyor, yoksa görüş ve gayret senden midir?" Bu sözleri duyan Amr susar ve dağılıncaya kadar hiçbir şey söylemez. Dağılacakları sırada Hz. Osman'a şöyle hitap eder: "Sen benim için her şeyden daha aziz ve değerlisin. Ancak ben şu kapıda bazı insanların bekleyip durduklarını ve benim söyleyeceğim sözlerin onlara ulaşmasını arzu ettim. Onun için bu sözleri sırf sana hayırlı ve yararlı olsun ve senden her türlü kötülüğü ve şerri uzaklaştırsın diye söyledim."

 

Bu görüşmelerden sonra Hz. Osman valileri geldikleri yerlere göndermiş ve yaptıklarından belki vazgeçerler diye bu muhaliflere dağıtılmak üzere, bazı malların hazırlanmasını emretmiş, arkasından Said bin el-As'ı tekrar Küfe'ye göndermişti. Ancak yukarıda zikrettiğimiz gibi Said el-Cer'a'ya varğında bazı adamlar onu geri çevirmişti.

 

Ebu Sevr el-Hadani şöyle der: "Cer'a günü'nde Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Ensari ile birlikte Küfe mescidinde oturup sohbet ettik. Ebu Mes'ud şöyle demişti: "Vallahi, bu şehrin alt üst olup enkaz haline gelmesi ile ancak bu karışıklıklar yok olur görüşündeyim." Ebu Huzeyfe de: "Hayır, vallahi bu şehir alt üst olmaz ve hatta ondan bir fincan kan dahi dökülecek değildir, ancak bugün arzu ettiğim tek şey ve bildiğim tek husus varsa o da Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hayatta olmasıdır."

 

Said hiç kimsenin burnunu kanatmadan Hz. Osman'ın yanına geri dönmüştü. Ebu Musa el-Eş'arı de Küfe'ye vali olarak varmıştı. Hz. Osman, Huzeyfe bin el-Yeman'a Babu'l-Ebvab'a gazaya çıkmasını emretmiş, O da oraya doğru yönelmişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

Hz. OSMAN'IN ŞEHİT EDİLMESİNE NEDEN OLAN OLAYLAR