İBNÜ’L-ESİR |
3. CİLT |
Hz.
OSMAN'IN ŞEHİT EDİLMESİNE NEDEN OLAN OLAYLAR
Bu
yıl içinde Resulullah (s.a.v.)'in ashabından bazı kimseler bu konuda
birbirlerine mektuplar yazarak: "Geliniz, asıl cihad buradadır."
demişler ve bazı insanlar Hz. Osman'ın etrafında birikip ondan menfaatler elde
etmişlerdi. Ancak ashabdan çok az kimse bu konuda bazı şeyleri nehyediyor ve
bazı hususları ondan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bunların içinde Zeyd bin
Sabit, Ebu Useyd es-Saidi, Ka'ab bin Malik ve Hassan bin Sabit gibileri vardı.
Müslümanlardan bazıları Hz. Ali bin Ebi Talib'in yanına giderek onunla bu
meseleleri konuşmuşlar, o da kalkıp Hz. Osman'ın huzuruna gidip şöyle demişti:
"Müslümanlar bana gelip senin hakkında görüştüler ve beni sana onlar
gönderdiler, kendileri de dışarıda bekleşip duruyorlar. Vallahi, sana ne
söyleyeceğimi bilemiyorum. Senin de bilmediğin bir şeyi biliyor değilim.
Bilmediğin bir hususu sana iletecek ve onu sana bildirecek değilim. Benim
bildiklerimi sen de biliyorsun. Herhangi bir bilgi senden gizli kalmış değildir
ki onu sana bildirelim, senden gizli tuttuğumuz bir şey yoktur ki onu sana
ileteyim, senin dışında herhangi bir konuda da bizim bir ayrıcalığımız ve
özelliğimiz yoktur. Sen Resulullah (S.A.V.)'ın sohbetinde bulunup O'ndan birçok
şey işittin ve O'nun damadı oldun. İbn Ebi Kuhafa senden daha üstün bir amel
işlemiş değildir. İbn el-Hattab da senin işlediğin hayırlardan daha üstün
hayırlar işlemiş kimse değildir. Sen akraba olarak Resulullah (S.A.V.)'a daha
yakınsın. Sen hiç kimsenin erişemediği bir akrabalığa eriştin. Senden evvelki
iki halife seni hiçbir konuda geçmiş değillerdir. Ey Osman, Allah'tan kork
Allah'tan! Kendi nefsini Allah'tan sakındır. Vallahi senin gözlerin kapalı
değildir ki sana bazı şeyleri gösterelim. Sen cehalet içinde değilsin ki sana
bir şeyler öğretip duralım. Yol gayet açık ve bellidir. Dinin emirleri ve
düsturları da gayet açık ortadadır. Ey Osman! Şunu çok iyi bil ki Allah
kullarının en üstünü ve en faziletlisi adil bir halifedir, öyle bir halife ki
kendisi hidayete erer ve başkalarını da doğru yola iletir. Malum olan
sünnetleri ikamet eder ve terkedilmiş olan sünnetleri de tümüyle öldürür.
Vallahi işte bütün bunlar apaçık ve bellidir. İslam'ın sünnetleri dimdik
ayaktadır ve belli ölçüleri vardır. Bid'atler de bellidir ve onların da
ölçüleri vardır. İnsanların Allah katında en şerli ve kötü olanları ise
dalalette olan ve insanları da dalalete sokan zalim devlet başkanlarıdır. Onlar
bilinen sünnetleri öldürür, terkedilmiş bid'atleri icra ederler. Ey Osman! Ben
seni Allah'ın darbelerinden ve intikamından tahzir ederim, senin uzak olmanı
dilerim. Allah'ın azabı şiddetli ve elimdir. Ey Osman! Seni bu ümmet içinde
öldürmeye ve ölüm kapısını açıp kıyamet gününe kadar bu ölüm kapısının devam
etmesine sebep olacak bir Devlet Başkanı olmandan sakınmanı dilerim. Böyle bir
Devlet Başkanı insanlara bu fitne elbisesini giydirir ve onları paramparça bir
halde terk eder, onlar da batılın gözlerini kapatmasından dolayı hakkı göremez
olur, bu batıl içerisinde dalgalar onları sürükleyip götürür ve onlar da bu
batıl içerisinde yüzüp giderler."
Hz.
Ali'nin bu sözleri üzerine Hz. Osman ona şöyle der: "Vallahi, senin bu
söylediklerini söyleyen kimselerin kimler olduğunu anladım. Vallahi, sen benim
yerimde olmuş olsaydın sana böyle serzenişte bulunmaz ve kınamaz, seni böyle
ayıplamazdım. And olsun, sen bir İhtiyaç sahibinin ihtiyacını giderseydin ve
Ömer bin el-Hattab'ın yaptığı gibi zayıf bir kimseyi barındırmış olsaydın
kesinlikle sana gelip böyle kınamalarda bulunmazdım. Muğire bin Şu'be şu anda
burada değildir." Hz. Ali: "Evet şu anda burada değildir." Hz.
Osman: -Hz. Ömer O'nu görev başına getirmişti" deyince Hz. Ali:
"Evet" der. Hz. Osman: "Ben akrabam ve yakınım olan İbn Amir'i
vali tayin ettim diye beni niye kınıyorsun?" Hz. Ali de şöyle der:
"Ömer tayin ettiği valilerinden herhangi birisinin en ufak bir hatasını
işittiği anda onu en büyük bir cezaya çarptırır ve sürekli olarak kulağının
dibinde ona baskı yapardı. Fakat sen bunu yapmıyorsun. Bu konuda da biraz zayıf
düştün ve akrabalarına karşı da yumuşak davrandın." Hz. Osman O'na:
"Onlar aynı şekilde senin de akrabalarındır." diye karşılık verir.
Hz. Ali: "Onlar akraba olarak en yakınlarımdır, ancak fazilet ve hayır
onlardan başkasındadır." deyince Hz. Osman şöyle sorar: ''Muaviye'yi Hz.
Ömer'in tayin ettiğini biliyor musun? Ben de O'nu görevinde bıraktım." Hz.
Ali de buna karşılık: "Allah'ını seversen Muaviye'nin Hz. Ömer'in kölesi
Yerfe'den daha çok Ömer'den korktuğunu bilmiyor musun?" deyince, Hz.
Osman: "Evet biliyorum" diye cevap verir. Hz. Ali devamla:
""Fakat bugün Muaviye sana danışmadan bir sürü işler çeviriyor ve
''Osman böyle emretti,'' diye konuşup duruyorken sen bunu biliyorsun fakat onu
alıkoymuyorsun."
Sonra
Ali yanından ayrılıp gidince Hz. Osman da arkasından çıkarak mescide gider ve
minbere çıkarak Müslümanlara şöyle hitap eder: "Emma ba'du ... Her bir
şeyin afeti olduğu gibi her işin de bir afeti ve zorluğu vardır. Bu ümmetin ve
hilafet nimetinin afeti de ümmet arasında bir sürü kınayıcı ve gammazlayıcı
kimselerin olmasıdır. Bunlar sizin sevdiklerinizi size gösterir ve
sevmediklerinizi de sizden gizlerler. Sizlere şöyle derler: Onlar aynen
hayvanlar gibidirler ilk bağırıp çağıranın izinden giderler. Onların en çok
hoşlandıkları yol, onlara en uzak olanlardır. Onlar kendi susuzluklarını
gidermeyecek sudan içerler ve ancak bulanık sulara giderler, olaylar onları
perişan ettiği halde başlarına geçecek bir rehberleri olmaz. Vallahi İbn
el-Hattab'ı kınamadığınız hususlarda beni ayıplayıp kınıyorsunuz. Böyle bir
durumda size ayağıyla bir tekme vurur ve eliyle şamar atar veya lisanıyla size
gerekeni
söylerdi
de ondan. Siz de O'na sevdiğiniz, sevmediğiniz her hususta uyup sesinizi
çıkarmamıştınız. Ben ise size karşı son derece yumuşak davrandım, size
omuzlarımı destek yaptım, elimi ve dilimi sizden uzak tuttum, size bana karşı
cesaretli olmanıza meydan verdim. Fakat Allah'a yemin ederim ki,
taraftarlarımın sayısı sizden daha çoktur, yardımcılarım daha yakındır, sayıca
daha kalabalığım ve yardım görmeğe de yakınım. Adamlarımı çağırırsam bana
toptan ve hemen gelirler. Ben size denk kimseler hazırlamıştım, size karşı
gereğinden fazla iyilikte bulundum fakat size karşı dişlerimi gıcırdatmak
zorunda kaldım. Daha önceden yapamadıklarımı bana yaptırdınız, ağzıma almadığım
şeyleri söylettiniz. Artık bana dil uzatmayınız. Beni ayıplamayınız,
yöneticilerinize ta'n etmeyiniz. Ben sizin başınıza öyle bir takım kimselerin
geçmesine mani oldum ki eğer sizinle benim konuştuğum bu şekilden başka türlü
konuşsaydı yine de öpüp başınıza koyardınız." Hz. Osman'ın bu
konuşmasından sonra Mervan bin Hakem ayağa kalkıp şöyle demişti: "Eğer
dilerseniz bizimle sizin aranıza kılıçlar girsin ve sizinle bir şairin dediği
gibi olalım: ''Biz size her şeyimizi feda ettik Siz neye sahip oldunuzsa bundan
oldunuz.'' "
Hz.
Osman Mervan'ın bu sözleri üzerine O'na: "Sus ey kör olasıca!
Bırak
beni ve arkadaşlarımı, aramıza girme. Senin bu konuda laf söyleyecek hiçbir hakkın
yoktur. Ben sana daha evvel bu konularda hiç konuşmayacaksın dememiş
miydim?" diye çıkışır. Bunun üzerine Mervan susmuş ve Hz. Osman da
minberden inip gitmişti. Fakat insanlar arasındaki dedikodular ve konuşmalar
bir hayli artmış ve bu alev daha çok körüklenmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA