İBNÜ’L-ESİR

3. CİLT

HİCRİ 34. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Hz. OSMAN'IN ŞEHİT EDİLMESİNE NEDEN OLAN OLAYLAR

 

Bu yıl içinde Resulullah (s.a.v.)'in ashabından bazı kimseler bu konuda birbirlerine mektuplar yazarak: "Geliniz, asıl cihad buradadır." demişler ve bazı insanlar Hz. Osman'ın etrafında birikip ondan menfaatler elde etmişlerdi. Ancak ashabdan çok az kimse bu konuda bazı şeyleri nehyediyor ve bazı hususları ondan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bunların içinde Zeyd bin Sabit, Ebu Useyd es-Saidi, Ka'ab bin Malik ve Hassan bin Sabit gibileri vardı. Müslümanlardan bazıları Hz. Ali bin Ebi Talib'in yanına giderek onunla bu meseleleri konuşmuşlar, o da kalkıp Hz. Osman'ın huzuruna gidip şöyle demişti: "Müslümanlar bana gelip senin hakkında görüştüler ve beni sana onlar gönderdiler, kendileri de dışarıda bekleşip duruyorlar. Vallahi, sana ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Senin de bilmediğin bir şeyi biliyor değilim. Bilmediğin bir hususu sana iletecek ve onu sana bildirecek değilim. Benim bildiklerimi sen de biliyorsun. Herhangi bir bilgi senden gizli kalmış değildir ki onu sana bildirelim, senden gizli tuttuğumuz bir şey yoktur ki onu sana ileteyim, senin dışında herhangi bir konuda da bizim bir ayrıcalığımız ve özelliğimiz yoktur. Sen Resulullah (S.A.V.)'ın sohbetinde bulunup O'ndan birçok şey işittin ve O'nun damadı oldun. İbn Ebi Kuhafa senden daha üstün bir amel işlemiş değildir. İbn el-Hattab da senin işlediğin hayırlardan daha üstün hayırlar işlemiş kimse değildir. Sen akraba olarak Resulullah (S.A.V.)'a daha yakınsın. Sen hiç kimsenin erişemediği bir akrabalığa eriştin. Senden evvelki iki halife seni hiçbir konuda geçmiş değillerdir. Ey Osman, Allah'tan kork Allah'tan! Kendi nefsini Allah'tan sakındır. Vallahi senin gözlerin kapalı değildir ki sana bazı şeyleri gösterelim. Sen cehalet içinde değilsin ki sana bir şeyler öğretip duralım. Yol gayet açık ve bellidir. Dinin emirleri ve düsturları da gayet açık ortadadır. Ey Osman! Şunu çok iyi bil ki Allah kullarının en üstünü ve en faziletlisi adil bir halifedir, öyle bir halife ki kendisi hidayete erer ve başkalarını da doğru yola iletir. Malum olan sünnetleri ikamet eder ve terkedilmiş olan sünnetleri de tümüyle öldürür. Vallahi işte bütün bunlar apaçık ve bellidir. İslam'ın sünnetleri dimdik ayaktadır ve belli ölçüleri vardır. Bid'atler de bellidir ve onların da ölçüleri vardır. İnsanların Allah katında en şerli ve kötü olanları ise dalalette olan ve insanları da dalalete sokan zalim devlet başkanlarıdır. Onlar bilinen sünnetleri öldürür, terkedilmiş bid'atleri icra ederler. Ey Osman! Ben seni Allah'ın darbelerinden ve intikamından tahzir ederim, senin uzak olmanı dilerim. Allah'ın azabı şiddetli ve elimdir. Ey Osman! Seni bu ümmet içinde öldürmeye ve ölüm kapısını açıp kıyamet gününe kadar bu ölüm kapısının devam etmesine sebep olacak bir Devlet Başkanı olmandan sakınmanı dilerim. Böyle bir Devlet Başkanı insanlara bu fitne elbisesini giydirir ve onları paramparça bir halde terk eder, onlar da batılın gözlerini kapatmasından dolayı hakkı göremez olur, bu batıl içerisinde dalgalar onları sürükleyip götürür ve onlar da bu batıl içerisinde yüzüp giderler."

 

Hz. Ali'nin bu sözleri üzerine Hz. Osman ona şöyle der: "Vallahi, senin bu söylediklerini söyleyen kimselerin kimler olduğunu anladım. Vallahi, sen benim yerimde olmuş olsaydın sana böyle serzenişte bulunmaz ve kınamaz, seni böyle ayıplamazdım. And olsun, sen bir İhtiyaç sahibinin ihtiyacını giderseydin ve Ömer bin el-Hattab'ın yaptığı gibi zayıf bir kimseyi barındırmış olsaydın kesinlikle sana gelip böyle kınamalarda bulunmazdım. Muğire bin Şu'be şu anda burada değildir." Hz. Ali: "Evet şu anda burada değildir." Hz. Osman: -Hz. Ömer O'nu görev başına getirmişti" deyince Hz. Ali: "Evet" der. Hz. Osman: "Ben akrabam ve yakınım olan İbn Amir'i vali tayin ettim diye beni niye kınıyorsun?" Hz. Ali de şöyle der: "Ömer tayin ettiği valilerinden herhangi birisinin en ufak bir hatasını işittiği anda onu en büyük bir cezaya çarptırır ve sürekli olarak kulağının dibinde ona baskı yapardı. Fakat sen bunu yapmıyorsun. Bu konuda da biraz zayıf düştün ve akrabalarına karşı da yumuşak davrandın." Hz. Osman O'na: "Onlar aynı şekilde senin de akrabalarındır." diye karşılık verir. Hz. Ali: "Onlar akraba olarak en yakınlarımdır, ancak fazilet ve hayır onlardan başkasındadır." deyince Hz. Osman şöyle sorar: ''Muaviye'yi Hz. Ömer'in tayin ettiğini biliyor musun? Ben de O'nu görevinde bıraktım." Hz. Ali de buna karşılık: "Allah'ını seversen Muaviye'nin Hz. Ömer'in kölesi Yerfe'den daha çok Ömer'den korktuğunu bilmiyor musun?" deyince, Hz. Osman: "Evet biliyorum" diye cevap verir. Hz. Ali devamla: ""Fakat bugün Muaviye sana danışmadan bir sürü işler çeviriyor ve ''Osman böyle emretti,'' diye konuşup duruyorken sen bunu biliyorsun fakat onu alıkoymuyorsun."

 

Sonra Ali yanından ayrılıp gidince Hz. Osman da arkasından çıkarak mescide gider ve minbere çıkarak Müslümanlara şöyle hitap eder: "Emma ba'du ... Her bir şeyin afeti olduğu gibi her işin de bir afeti ve zorluğu vardır. Bu ümmetin ve hilafet nimetinin afeti de ümmet arasında bir sürü kınayıcı ve gammazlayıcı kimselerin olmasıdır. Bunlar sizin sevdiklerinizi size gösterir ve sevmediklerinizi de sizden gizlerler. Sizlere şöyle derler: Onlar aynen hayvanlar gibidirler ilk bağırıp çağıranın izinden giderler. Onların en çok hoşlandıkları yol, onlara en uzak olanlardır. Onlar kendi susuzluklarını gidermeyecek sudan içerler ve ancak bulanık sulara giderler, olaylar onları perişan ettiği halde başlarına geçecek bir rehberleri olmaz. Vallahi İbn el-Hattab'ı kınamadığınız hususlarda beni ayıplayıp kınıyorsunuz. Böyle bir durumda size ayağıyla bir tekme vurur ve eliyle şamar atar veya lisanıyla size gerekeni

söylerdi de ondan. Siz de O'na sevdiğiniz, sevmediğiniz her hususta uyup sesinizi çıkarmamıştınız. Ben ise size karşı son derece yumuşak davrandım, size omuzlarımı destek yaptım, elimi ve dilimi sizden uzak tuttum, size bana karşı cesaretli olmanıza meydan verdim. Fakat Allah'a yemin ederim ki, taraftarlarımın sayısı sizden daha çoktur, yardımcılarım daha yakındır, sayıca daha kalabalığım ve yardım görmeğe de yakınım. Adamlarımı çağırırsam bana toptan ve hemen gelirler. Ben size denk kimseler hazırlamıştım, size karşı gereğinden fazla iyilikte bulundum fakat size karşı dişlerimi gıcırdatmak zorunda kaldım. Daha önceden yapamadıklarımı bana yaptırdınız, ağzıma almadığım şeyleri söylettiniz. Artık bana dil uzatmayınız. Beni ayıplamayınız, yöneticilerinize ta'n etmeyiniz. Ben sizin başınıza öyle bir takım kimselerin geçmesine mani oldum ki eğer sizinle benim konuştuğum bu şekilden başka türlü konuşsaydı yine de öpüp başınıza koyardınız." Hz. Osman'ın bu konuşmasından sonra Mervan bin Hakem ayağa kalkıp şöyle demişti: "Eğer dilerseniz bizimle sizin aranıza kılıçlar girsin ve sizinle bir şairin dediği gibi olalım: ''Biz size her şeyimizi feda ettik Siz neye sahip oldunuzsa bundan oldunuz.'' "

 

Hz. Osman Mervan'ın bu sözleri üzerine O'na: "Sus ey kör olasıca!

 

Bırak beni ve arkadaşlarımı, aramıza girme. Senin bu konuda laf söyleyecek hiçbir hakkın yoktur. Ben sana daha evvel bu konularda hiç konuşmayacaksın dememiş miydim?" diye çıkışır. Bunun üzerine Mervan susmuş ve Hz. Osman da minberden inip gitmişti. Fakat insanlar arasındaki dedikodular ve konuşmalar bir hayli artmış ve bu alev daha çok körüklenmişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BU YILIN DİĞER OLAYLARI