İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
HİCRİ
YİRMİ YEDİNCİ YIL OLAYLARI (M. 647-648)
ABDULLAH
BİN SA'AD BİN EBİ SERH'İN MISIRA VALİ OLARAK TAYİNİ ve AFRİKA'DA BAZI FETİHLER
Bu
yıl içinde Amr bin el-Ass Mısır haracını toplama görevinden azledilmiş, yerine
Hz. Osman'ın sütkardeşi olan Abdullah bin Sa'ad bin Ebi Serh tayin edilmişti.
Bu iki komutan arasında bazı anlaşmazlıklar meydana gelmiş, Abdullah Hz.
Osman'a mektup gönderip Amr'ın Mısır haracı işlerine karıştığını ve Amr da yine
mektup yazıp Abdullah'ın savaş işlerine müdahale ettiğini yazmışlardı. Bunun
üzerine Hz. Osman Amr'ı görevinden azledip Medine'ye çağırmış ve yerine
Abdullah'ı Mısır'ın savaş ve haraç işlerine tayin etmişti. Amr Medine'ye son
derece kızmış ve öfkelenmiş olarak varıp Hz. Osman'ın huzuruna gelmişti.
Üzerinde pamuktan bir cübbesi vardı. Hz. Osman O'na bu cübbesinin ne ile
doldurulduğunu sormuştu. Amr: "Cübbenin içinde Amr vardır" diye cevap
verince, Hz. Osman: "Evet, biliyorum; fakat kumaşın arasına bir şeyin
doldurulduğunu görüyorum, o nedir?" diye sormuş ve: "Onun pamuk mu,
yoksa başka bir şey mi olduğunu soruyorum," demişti.
Abdullah
bin Sa'ad bin Ebi Serh Mısır komutanlarından birisi olup, Hz. Osman O'nu H. 25.
yılda (M. 645-646) Afrika'da bazı fetihler ve gazveler yapmak üzere memur
etmişti. Hz. Osman (R.A.) O'na: "Eğer Afrika'da bazı fetihleri
gerçekleştirecek olursan elde edilen ganimetIerin humuslarının humusunu
(ganimetin beşte birinin beşte birini) veririm," demişti. Ayrıca Hz. Osman
(R.A.), Abdullah bin Nafi' bin Abdilkays ve Abdullah bin Abdi Nafi' bin Hars'ı
bazı askeri birliklerin başına geçirerek bu birlikleri donatmış ve Abdullah bin
Sa'ad'ın komutasında Afrika askerleriyle birlikte bir araya gelip Endülüs
üzerine gitmelerini emretmişti.
Mısır'dan
Batı Afrika'ya doğru açılan bu ordunun on binlerce askeri olup, bunlar
Müslümanların gayet cesur olanlarından seçilmişlerdi. Onlar Mısır' dan sonra
önlerine gelen Batı Afrika sahillerinde duraklamış ve halkının çokluğundan
dolayı daha fazla ileri gitmeyerek bazı vergiler almak şartıyla onlarla barış
anlaşması yapmışlardı.
Abdullah
bin Sa'ad bin Serh Mısır'a vali olarak tayin edildikten sonra Afrika'nın bu
bölgesinin fethi için Hz. Osman'a bir hayli ısrarda bulunmuş ve buranın fethi
için askerler istemişti. Bu teklifi alan Hz. Osman, etrafında bulunan
sahabilerin ileri gelenleriyle durumu görüşüp istişare etmiş ve Afrika'nın
fethine karar verilmişti. Bunun üzerine Hz. Osman Medine'den içinde ashabın ileri
gelenlerinin de bulunduğu bir askeri birliği teçhiz ederek, aralarında Abdullah
bin Abbas ve başkalarının da bulunması şartıyla, onları Afrika fethi için
Abdullah bin Ebi Serh'in emrine vermiş ve Abdullah da bunları alarak, Afrika'
nın içlerine doğru ilerlemişti. Abdullah ve komutasındaki askerler, elBerka'ya
vardıklarında, o civarlarda fetihler yapmak üzere gazaya çıkmış bulunan Ukbe
bin Nafi' ile karşılaşmış, hep birlikte Trablusgarp'a (Tripoli'ye) doğru
ilerleyip burayı kuşatmış, içinde bulunan Rumları mağlup ederek şehri ele
geçirmişlerdi. Buradan Afrika'nın diğer bölgelerine asker gönderilmiş ve etrafa
birlikler dağıtılmıştı. Trablusgarp'ta Rumların hükümdarı Georg isminde birisi
idi. Trablusgarp'tan bugünkü Tanca'ya kadar hüküm sürüyordu. Georg, Bizans
imparatoru Heraklieos tarafından valiliğe getirilmişti. Her yıl vergisini ve
haracını muntazam olarak Bizans'a öderdi. Georg Müslümanların üzerlerine
geldiklerini işitince hemen emrinde bulunan yüz yirmi bine yakın atlı ile
birlikte askerlerini toplayıp, o gün hakim olduğu bölgenin başşehri olan
Subaytala yakınlarına gelmiş ve Müslümanlarla aralarında bir gün ve bir gecelik
bir mesafe kalmıştı. iki ordu karşılaşıp her gün çarpışmalarını sürdürmüşlerdi.
Bu arada Abdullah bin Sa'ad, Bizans Valisi'ne haberler ve elçiler göndererek,
onu ya islam'a girmeğe veya cizye vermeğe davet etmiş, fakat O kibirlenip
bunların her ikisini de reddetmişti
Bu
arada Hz. Osman Afrika fethine çıkan Müslümanlardan bir haber alamamıştı. Bunun
üzerine Abdullah bin Zübeyr'i emrine verdiği askerlerle birlikte bazı haberler
getirmek üzere Kuzey Afrika'ya göndermişti. Abdullah bin Zübeyr süratlice
hareket edip emrindeki askerlerle Abdullah bin Sa'ad'ın yanına varmış, onlara
katılmıştı. O'nun gelmesi üzerine Müslümanlar sevinmiş ve tekbir getirerek bu
sevinçlerini belli etmişlerdi. Müslüman askerlerin bu şekilde yüksek sesle
tekbirlerini işiten Bizans komutan ve valisi Georg, bunun sebebini sorunca
Müslümanların yardımcı kuvvet aldıklarını ve bunu sevinçlerinden yaptıklarını
söylemişlerdi. Halbuki bu durum O'na bir hayli dokunmuş ve çokça etkilemişti.
Abdullah oraya vardığında Müslümanların her gün erken saatlerden ta öğleye
kadar çarpıştıklarını, fakat öğle sıralarında herkesin çadırlarına çekilip
istirahat ettiğini görmüştü. Ertesi gün savaş esnasında Abdullah bin Sa'ad bin
Ebi Serh'i görmeyen Abdullah bin Zübeyr O'nun nerede olduğunu sorunca kendisine
şöyle dendi: "Düşman kumandanı Georg, Abdullah bin Sa'ad'ı öldüren kimseye
yüz bin dinar ve kızını vereceğini ilan etti; Abdullah bundan korktu ve bu
yüzden gizlendi." Bunu işiten Abdullah bin Zübeyr hemen O'nu bulmuş ve
şöyle demişti: "Sen, "Bana Georg'un başını getiren kimseye yüz bin
dinar ve O'nun kızını verip bu şehre vali tayin edeceğim," diye bir ilanda
bulunsana!" Bunu aynen uygulayan Abdullah bin Sa'ad kendini emniyette
hissetmiş, bu haberi duyan Georg Abdullah'tan daha çok korkmağa başlamıştı.
Abdullah
bin Zübeyr Abdullah bin Ebi Serh'e şöyle bir teklifte bulundu: "Bu
düşmanımız ile işimizin gittikçe uzayacağını, onların kendilerine yakın bulunan
devletlerden sürekli yardım aldıklarını, bizimse kendi ülkemizin çok
uzaklarında Müslümanlardan yardım alamadığımızı görüyorum. Eğer uygun görürsen
yarın sabahleyin Müslümanların gayet güçlü ve kuvvetli olanlarından bir grubu
savaşa katmayıp çadırlarda tutalım, bir kısmımız da düşman üzerine saldırsın.
Onlar da biz de yoruluncaya kadar savaşalım, iki taraf da yorulup çekildiğinde
daha dinç olan ve istirahat edip savaşa katılmayan Müslüman kuvvetlerini
bunların üzerlerine saldırtalım. Umulur ki Allah bizi onlara karşı muzaffer
eyler." Bu teklifi alan kumandan Abdullah bin Sa'ad ashabın ileri
gelenlerinden bir grubu toplayıp onlarla bu teklifi istişare etmiş ve uygun
görülmüştü.
Ertesi
gün olunca, Abdullah bin Sa'ad karar verdikleri şekilde Müslümanların cesur ve
güçlü olanlarından bir kısmını atlarıyla birlikte çadırlarında bırakıp, geri
kalan Müslümanlarla birlikte Rumların üzerine hücum etmiş ve sabahtan öğleye
kadar onlarla şiddetli çarpışmalara girişmişti. Öğle ezanı okunduğu anda
Müslümanlar ve Rumlar her günkü adetleri üzerine savaşı bırakıp çadırlarına
çekilmişler, ancak Abdullah bin Zübeyr onlara hiç fırsat vermeden o taze kuvvet
olan Müslümanlarla birlikte üzerlerine saldırmıştı.
Rumların
son derece yorgun düşüp silahlarını bir tarafa attıkları sırada birden dünden
beri dinlenmekte olan kuvvetlerle düşman askerlerinin üzerine hücum etmişti.
Onların tamamen gafil oldukları bir anda üzerlerine bir tek yumruk gibi
atıldıkları için daha silahlarına ellerini uzatma imkanı bulamadan onları
kılıçtan geçirmiş ve şiddetli bir çarpışma sonunda kumandanları Georg
öldürülmüştü. Georg'u Abdullah bin Zübeyr bizzat kendisi öldürmüş ve böylelikle
Müslümanlar Rumları büyük bir hezimete uğratıp onlardan çokça ganimet elde
etmiş ve ele geçirdikleri esirler arasında da Kumandan Georg'un kızını alıp
getirmişlerdi. Bu safhadan sonra Abdullah bin Sa'ad şehri kuşatmış, rahatlıkla
fethedip içeri girmiş şimdiye kadar elde etmedikleri büyük ganimetler ele
geçirmişlerdi. Bu ganimetler taksim edilince atlıların her birine üç bin dinar,
yayaların her birine de biner dinar pay isabet etmişti.
Abdullah
bin Sa'ad, Subay ta Şehri'ni tamamen ele geçirdikten sonra askerlerini civar şehirlere
doğru göndermiş ve Kafasa Şehri'ne gelip buradaki düşmanları mağlup etmişler,
mallarını ganimet ve kendilerini esir almışlardı. Ayrıca Abdullah, el-Ecem
Kalesi'ne askerler göndermiş, buranın halkı Müslümanların geldiğini işitince
kaleye kapanmış ve buraya sığınmışlardı. Abdullah ve askerleri bu kaleyi
muhasara edip emanla fethederek bütün Afrika fethini tamamlamış bulunuyorlardı.
Buranın halkıyla sulh yapıp bir buçuk milyon dinar haraç almışlardı. Bundan
sonra Abdullah bin Zübeyr vali Georg'un kızını ganimet olarak alıp fetih
müjdesini Hz. Osman'a bildirmek üzere gidenlerle birlikte Medine'ye
göndermişti. Başka bir rivayette ise, vali Georg'un kızını Ensardan birisi
ganimet olarak almış ve onu devesine bindirerek Medine'ye götürmüştü.
Abdullah
bin Sa'ad bu fetihlerden sonra Afrika'nın bu bölgesinden Mısır'a geri dönmüştü.
O bu seferi sırasında bir yıl üç ay müddetle Afrika'da kalmış ve Müslümanlardan
yalnız üç kişi şehit olmuştu. Bir tanesi, şair Ebu Züeyb elHezeli olup orada
defnedilmişti. Buradan elde edilen ganimetlerin beşte biri Medine'ye
gönderilmişti. Mervan bin el-Hakem Afrika'dan gelen bu ganimetleri beş yüz bin
dinar karşılığında satın almış ve Hz. Osman da bunları ona satmıştı.
Afrika
ganimetleri hakkında en sahih rivayet budur. Bazıları Hz. Osman'ın Abdullah bin
Sa'ad'a bU Afrika ganimetlerinin humusunu verdiğini, bazıları ise onları Mervan
bin el-Hakem'e verdiğini kaydederler. Bundan anlaşıldığı kadarıyla Hz. Osman
(R.A.) birinci gazveden, elde edilen ganimet humuslarının humusunu Abdullah bin
Sa'ad'a, ikinci gazvede elde edilen ganimetIerin humusunun humusunu Mervan'a
vermiştir. Doğrusunu Allah bilir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
AFRİKA'NIN
İSYANI ve İKİNCİ KEZ FETHİ
BU YILIN OLAYLARI:
AFRİKA'NIN
İSYANI ve İKİNCİ KEZ FETHİ